The Forest
The Forest İnceleme
''Sayın yolcular, kemerlerinizi bağlayın. Uçağımız düşmek üzeredir.'' Tek hayatta kalan felaketzede olarak görünüşte ''ıssız'' duran bir adaya düştüğünüz bu macerada hayatta kalmanın bir yolunu bulmanız gerekiyor.
Ancak, kan donduran çığlıkların ve karanlıkta üzerinize dikilen gözlerin geceyi doldurması an meselesi. Evinizi inşa ettikten ve içini malzemelerle doldurduktan sonra, The Forest, çok geçmeden kolay kolay unutamayacağınız ürkütücü bir maceraya dönüşüyor.
Yamyamlar
Çimenli tarlalarda ve el değmemiş göllerde yaşayan yamyamlar, attığınız her adımı, topladığınız her malzemeyi ve inşa ettiğiniz her yapıyı izleyecekler. The Forest'ın bitmek bilmeyen gerginliğinin kaynağı olan bu yamyamların sizi görür görmez saldıracaklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bazen gün içinde, siz kendi işlerinizle uğraşırken, sırf rahatınızı bozmak için hücuma geçiyormuş gibi size yaklaşıp, atak mesafesinin hemen dışında bir noktadan rahatsız edici bir şekilde gözlerini sizin üstünüze dikebilirler. Bir başka saldırı taktiği olarak, yakındaki ağaçların tepesine çıkıp görüş alanınızdan kaçmak için geri çekiliyormuş gibi de davranabilirler. The Forest oynarken karşınıza çıkan düşmanların hareket şemalarını tahmin etmek kesinlikle çok zor. Bu da her karşılaşmayı gergin ve heyecanlı tutmayı başarıyor.
Ayrıca düşman tiplerinin fazlalığı etkileyici olmakla beraber, oyunda ilerledikçe garipleşebiliyor da. Düştüğünüz adayı keşfettikçe ve göz gözü görmeyen mağaraların içine daldıkça, normal düşmanlar yerine, uzuvlarının yeri farklı, bakması oldukça rahatsız edici ve çığlıkları kulak tırmalayan düşmanlarla karşılaşıyorsunuz. Bu düşmanlarla savaşmak bir yana onlara bakmak bile dehşet verici olabiliyor.
Ada Yaşamı
Siz kaynaklarınızı yönetmeye çalışırken oyunun bu sürprizleri karşınıza çıkarması, tempoyu ve korkuyu ayarlama bakımından oldukça başarılı olmuş. Ayrıca topladığınız kaynakların kalitesine dikkat etmeniz hayati bir önem taşıyor. Adada bulduğunuz meyve çalılarından topladığınız yiyeceklerin sizi zehirlemeyeceğinden ya da içtiğiniz suyun temiz olup olmadığından emin olmanız gerekiyor. Bu gibi toplanabilir eşyaların detayları yanı sıra avladığınız hayvanların etini uygun zamanda pişirmezseniz et çürüyebilir ve yenmez bir hâle gelebilir. Bu hataları yaptığınız takdirde, karakterinizin geçirdiği rahatsızlıklar ve hastalıklar her ne kadar ciddi bir seviyeye ulaşmasa da oyunun kaynak yönetimi ve kalitesi adına verdiği emek kesinlikle oynanışa da yansıyor. Ne yediğinize dikkat etmek zorunda oluşunuz, avcı toplayıcı rollerine bürünmenizi daha gerçekçi kılıyor.
Durmak Yok, Üretmeye Devam!
Adadaki ilk günlerinizde kütük toplamak için ağaç kesmek ve temiz su rotası çıkarmak ana göreviniz olacak. Fakat düzeninizi kurduktan sonra düşmanlarınıza karşı üstünlük sağlamak için, üssünüzü geliştirmeniz ya da karmaşık bubi tuzakları kurmanız gerekecek. The Forest, inşa edebileceğiniz çok sayıda yapı barındırıyor ve yaratıcılığınızı konuşturmak tamamen sizin elinizde. Başlangıçta, taslaklardan oluşan bir defterle çıktığınız bu yolculukta, ihtiyacınıza ve isteğinize göre yapılar inşa edebilirsiniz.
Yapı işlemlerinin adada kalıcı etkileri olduğunu da unutmayın. Küçük avlar ve ufak çalılar gibi sık bulunan kaynaklar zamanla yenilense de kestiğiniz büyük ağaçlar oyun süreniz boyunca bir daha geri büyümeyecektir. Adaya düştükten hemen sonra bile koca bir ormanı apaçık bir kütük yığınına dönüştürebilirsiniz. Tabii bu düşmanlarınıza net bir görüş alanı da sağlayabilir. Adadaki etkinliğiniz ne kadar artarsa, düşmanlarınız da bir o kadar saldırgan olacaktır. Kendinizi adada belli ettikçe yamyamların devriyelerinin ve topyekûn saldırılarının doğru oranda artacağını aklınızdan çıkarmamalısınız. The Forest, sizi belirli bir oyun şeklinde ilerlemeye zorlayan bir oyun değil ancak göçebe bir oynayış tarzı daha güvenli ve elverişli olabilir. Fakat oynayış tarzınız her ne şekilde olursa olsun, bir düşmanın binbir zorlukla ve stratejiyle kurduğunuz tuzağı tetikleyip kapana kısılmasını görmenin verdiği zevk kesinlikle paha biçilmez ve yerlileri kızdırma riskine değer.
Söz konusu kişisel güvenlik olduğunda, küçük eşyalar üretmek ileride çok büyük rol oynuyor. Envanter ekranınız, topladığınız ögelerden yeni alet edevat yapmanıza olanak tanır. Balta yapmak için birkaç sopayla taşı birleştirmek kadar kolay ve ilkel bir üretimden, kol saatlerin, elektrik panoların ve bozuk paraların birleşiminden yüksek güçlü patlayıcılar yapmaya kadar birçok araç gereç üretebilirsiniz. Toplayabileceğiniz ve üretebileceğiniz ögelerin fazla olması her ne kadar bir artı olsa da belirli bir süreden sonra envanter sayfasında dolaşmak hantal ve bunaltıcı bir hâl alıyor. Yalnızca dört özelleştirilebilir kısayol tuşu bulunması, erişimi oldukça kısıtlayan bir durum olmuş.
The Forest, her ne kadar sürekli azminizi test edip sizi gergin hissettirse de hiçbir zaman baskıcı bir oyun deneyimi sunmuyor. Dayanıklılıklarını koruduğunuz sürece ürettiğiniz silahlarınıza her zaman sığınabilirsiniz. Cep çakmağınızı yakıtı bitme korkusu olmadan istediğiniz kadar kullanabilir ve yolunuzu aydınlatabilirsiniz. Oyunun yarattığı bu güven hissi sayesinde, ürettiğiniz araç gereçlere yapabileceğiniz olası yükseltmelerin ömrü konusunda ortaya çıkan endişeleriniz ortadan kalkacaktır.
Adanın Derinliklerine Doğru
Hayatta kalma oyunlarında keşif yapmak tamamen oyuncunun kendi ilerleme şekline bağlıdır. Fakat The Forest, oyuncuyu ıssız bir adada kendi halinde bırakmak yerine bir yandan keşif yaparken, bir yandan da çevresel bir hikâye anlatımı sunuyor. Örneğin, terk edilmiş kamplar modern kaynaklar için bereketli bir alan olmakla birlikte geçmişte yaşanmış olaylara dair ipuçları da veriyor. Bu kamplarda ve başka bölgelerde, adayla ilgili gerçekleri ortaya çıkaran çürümüş cesetlere, fotoğraflara ve video kasetlere rastlayabilirsiniz.
Eşli Oyun
The Forest aynı zamanda sekiz kişiye kadar eşli oyun imkânı da sunuyor. Üs kurmak, avlanmak, keşif yapmak gibi birçok etkinliği arkadaşınızla girdiğiniz ortak bir oyunda beraber yapabilirsiniz. Eşli oyuna girdiğiniz zaman, bir yerleşim alanı kurmak için harcadığınız süre azalsa da diğer tüm zorluklar aynı kalıyor. Fakat eşli oyun, ne yazık ki tekli oynadığınız zamanki açıkta kalma hissini öldürüyor. Büyük düşman gruplarıyla gerçekleşen karşılaşmalar, yanınızda bir destek olduğu zaman çok daha kolay atlatılıyor çünkü düşman sayısı grubunuza göre ölçeklenmiyor. Bunun yanı sıra karanlık mağaralara girdiğiniz zaman oluşan korku hissiyatı, sesli grup konuşmaları yüzünden nispeten azalıyor. The Forest, arkadaşlarla çok daha eğlenceli olabilir. Ama gerçek bir deneyim istiyorsanız tek başınıza oynamanız daha iyi olacaktır.
The Forest oynarken hayatta kalmak için aklınıza birçok farklı yöntem gelebilir ve işin içinden çıkmak zor bir hâl alabilir. Fakat oyunun sunduğu imkânların her biri arasındaki denge, tempoyu korumakta iyi bir iş çıkarmış. Adada karşılaştığınız her bir tehlike için akıllı bir çözüm yolu bulmak tamamen size bağlı. Ne yapacağı belli olmayan düşmanlarıyla ve diken üstünde tutan korku ögeleriyle The Forest, hayatta kalmaya çalışma ve korku arasında kurduğu denge ile kolay kolay unutamayacağınız bir deneyim sunuyor.