Diş Çürüğünün Tarihi ve Mekanizması
Herkese merhaba BULB okuyucuları, bugün Diş çürüğünün Tarihi ve Meknizması hakkında yazımı paylaşacağım.
Çürüğün tarihçesi
Çürüğün tarihçesi 3 döneme ayrılır.
- dönem: 1700-1900'ler arası: Diş çürüğünün tedavisinin çekim olarak görüldüğü zaman
- dönem: 1900-1970 arası: Diş dokularının hastalıklı bölümlerinin yapılacak operativ işlemlerle sağlıklı diş dokularına kadar tamamen uzaklaştırılmasının hedeflendiği dönem
- dönem: 1970- günümüz: Diş çürüğünün gangren değil bakteriyel bir hastalık olduğunun ve bireylerde diş çürüğünün tedavi gerektiren bir süreç olduğu dönem
Çürüğün oluşma mekanizması
De-mineralizasyon neden olan patolojik faktörler ile re-mineralizasyona imkan veren koruyucu faktörler arasındaki denge bozulduğunda çürük lezyonu gelişir.
Günümüzde Minimal Invaziv (MI) tedavi konsepti esas alınmaktadır. MI tedavi konsepti başlıca şu maddeleri esas alır:
- Erken teşhis yöntemleri ile çürük aktivitesinin belirlenebilmesi
- Çürük aktivitesinin kontrolünün gerçekleştirilebilmesi
- Florun ve ca-fosfat yapıların başlangıç çürük lezyonlarının iyileşmesi yada remineralizasyonundaki etkinliğinin bilinmesi
- Gelişen biyoaktif restoratif materyaller ve adeziv dişhekimliği sayesinde minimal kavite dizaynları ile restorasyonların gerçekleştirilebilmesi
- Defektli restorasyonların değiştirilmesi yerine tamirinin mümkün hale gelebilmesi sayesinde sağlıklı dokuların maksimum korunmasının hedeflenmesi
Tanımlama sırasında muayenede dikkat edilecekler:
Okluzal çürüklerin klinik muayenesinde sondun yüksek basınçla uygulanımı remineralize olabilme potansiyeline sahip minede irreversible hasara neden olabileceğinden ve
kariyojenik floranın başka bir bölgeye geçişine olanak verebileceğinden kullanılmamalıdır
Görsel muayenede dikkat edilecekler:
Görsel muayenenin doğruluk oranı düşüktür. Yüzey ıslak olduğunda başlangıç lezyonlarının tanısında yetersiz. Plaksız yüzeylerde etkili olmasına karşıt tecrübe gerektiren bir tekniktir.
Radyolojik muayenede dikkat edilecekler:
Isırma radyografileri; arayüz çürüklerinin tanısında etkili ancak oklüzal çürüklerin tanısında hassas bir tanı yöntemi değildir.
Alternatif Tanı yöntemleri:
Lazer floresans(DIAGNOdent):
Mineral kaybını tespit etmek suretiyle
etkinliğini gösteren ve diş yüzeyindeki renkleşmelerden etkilenen sistem; oklüzal çürüklerin saptanmasında görsel ve radyografik muayeneye kıyasla daha hassas ve diş yüzeyi ıslakken mine kuru iken ise dentin çürüklerinin saptanmmasında daha etkilidir
Kantitatif Işık Etkili Florasan Yöntemi (QLF):
Lingual, bukkal ve oklüzal başlangıç mine çürüklerinin derinlik ve boyutları kantitatif olarak ölçülebilir. Kolay uygulanabilen, kesin ve tekrarlanabilen ölçümler yapılabilen bir yöntemdir.
Fiber Optik Transilüminasyon (FOTİ):
Sağlam ve poröz mine lezyonlarının ışığı farklı kırmaları esasına dayanan yöntem ile aproksimal dentin ve oklüzal yüzeyel dentin çürükleri saptanır. Alınan görüntüler saklanamaz, sürekli tekrarlama gerektirir. Dijital kamerayla kulanılan geliştirilmiş versiyonu DİFOTİ’dir.(digital imaging FOTİ)
Tedavi Planlaması
Çürüğün tek bir tedavisi olmadığı gibi birden fazla aşaması da mevcuttur.
İlk Adım: Korunma
- Standart bakım
- Aktif bakım
- Dekontaminasyon
- Remineralizasyon
Dekontaminasyon:
Profesyonel mekanik diş temizliğidir. Klorheksidin gargaralar ile yardımı dokunacaktır.
Remineralizasyon:
Tooth Mousse uygulaması: GC Tooth Mousse'nin kaşıkla 5 dakika/gün uygulanması
Tedavi Planı:
Lezyon yok ise:
Risk düşük ise standart bakım ve Tooth Mousse uygulaması
Risk yüksek ise Aktif bakım, Klor, CPP-ACP, MI Paste plus, Cervitec uygulanması
Lezyon varlığında kavite yok ise:
Aktif bakım, remineralizasyon, Flor, CPP-ACP, Cervitec ve motivasyon
Lezyon varlığında kavite varsa:
Aktif bakım ve fissür örtücü uygulanması
Tedavinin ana prensibi:
Sağlıklı tüm diş dokularının özenle korunmasına dayalı olan Minimal İnvasif Tedavi (MİT) konseptinde
kavitenin şekillendirilmesi aşamasında;
- dişhekiminin bilgisi
- etik anlayışı ve
- klinik değerlendirmedeki başarısı rol oynar.
20. yüzyılın büyük bir bölümünde; Black’in kavite sınıflandırması kullanmıştır.
BU SINIFLANDIRMA;
- radyografi ile lezyonların teşhisinin mümkün olmaması
- Çürük gelişimi ve remineralizasyonun oluşumu hakkındaki bilgi yetersizliği
- Restoratif materyallerin zayıf fiziksel özellikleri nedeniyle; ancak çıplak gözle görülebilir hale gelmiş çürük lezyonları için yapılmış olan ve çok geniş ve fazla madde kaybı oluşturan bir sınıflama idi.
Black'ın çürük sınıflandırması, çürüğün boyutundan veya hastalığın bir parçası olup olmadığından bağımsız olarak, lezyonun bulunduğu bölgeye dayanarak oluşturulan bir kavite şekli için standart bir miktarda diş dokusunun çıkarıldığı bir sınıflandırmaydı. Diş restoratif materyallerindeki ve yapışkan diş hekimliğindeki ilerlemeler, koruma için genişleme prensibini terk etmenin temel faktörü olmuş, diş taçlarındaki lezyonları sınıflandırmak ve tedavi planlamak için yeni önerilere yol açmıştır. "Lezyonun bölgesi ve boyutu"nun temel belirleyici faktörler olarak kabul edildiği yeni bir kavite sınıflandırması geliştirilmiştir. Ancak, bu yeni sınıflandırmanın kavite şekillendirme konusunda açık bir şekilde belirleme yapmadığına dikkat edilmelidir.
Özetlemek gerekirse:
Çürükte minimal invaziv yaklaşım, diş dokusuna mümkün olan en az zararı vererek çürük tedavisine odaklanan bir yöntemdir. Bu yaklaşım, geleneksel tedavilere kıyasla daha az diş dokusu kaybını hedefler ve mümkünse doğal diş yapısını korur. Minimal invaziv tedavi genellikle aşağıdaki prensiplere dayanır:
- Erken Tanı ve Takip: Çürük belirtileri erken aşamada tespit edilir ve düzenli takip ile tedavi süreci yönlendirilir.
- Küçük ve Yüzeyel Restorasyonlar: Tedavi, çürük lezyonunun boyutu ve yerine bağlı olarak mümkün olduğunca küçük ve yüzeyel restorasyonlar içerir.
- Yapışkan Teknolojilerin Kullanımı: Gelişmiş yapışkan diş hekimliği teknolojileri sayesinde, restorasyonlar daha az invaziv bir şekilde dişe bağlanabilir, geleneksel dolgulardan daha az diş dokusu kaybına neden olabilir.
- Florid Uygulamaları: Florid uygulamaları, diş minesini güçlendirebilir ve çürük oluşumunu önleyebilir, böylece minimal invaziv tedaviyi destekleyebilir.
- Eğitim ve Önleyici Bakım: Hastalara düzenli diş bakımı ve çürük oluşumunu önlemeye yönelik eğitim verilerek, minimal invaziv tedavinin etkinliği artırılabilir.
Minimal invaziv yaklaşım, diş hekimliği uygulamalarında çürük tedavisindeki geleneksel yöntemlere kıyasla daha koruyucu ve hastanın diş sağlığını daha iyi sürdürmesini hedefleyen bir stratejidir. Bu yaklaşım, diş dokusunu maksimum düzeyde korumayı ve mümkünse doğal diş yapısını yeniden oluşturmayı amaçlar