Jül Sezar biyografi
Roma Cumhuriyeti'nin son diktatörü ve Romalı askeri liderdir. Ayrıca yetenekli bir konuşmacı ve etkili bir yazar olan Sezar, dünya tarihindeki en önemli kişilerden biri olarak görülür. Eylemleri, Roma Cumhuriyeti'nin Roma İmparatorluğu'na dönüşümünde ve evlatlık oğlu Augustus'un ilk Roma imparatoru olmasına yol açacak olaylarda önemli bir etkiye sahiptir.
Roma Senatosu'ndaki optimates grubunun liderleri Marcus Porcius Cato ve Marcus Calpurnius Bibulus'a karşı, populares grubuna ait bir politik figür olarak, Marcus Licinius Crassus ve Gnaeus Pompeius Magnus ile birlikte Roma'nın politik yaşamını bir süreliğine yönlendirecek olan birinci triumvirliği oluşturdu. Galya'yı ele geçirerek Roma topraklarını Atlas Okyanusu'na kadar genişletti ve aynı zamanda MÖ 55 yılında Britanya'nın Romalılar tarafından ilk kez işgal edilmesini gerçekleştirdi. Triumvirliğin çöküşüyle birlikte Pompey ve Senato ile ilişkileri bozuldu. MÖ 49 yılında lejyonlarıyla birlikte Rubicon nehrini aşarak başlattığı iç savaş, onu Roma dünyasının tartışmasız lideri yaptı.
Hükümeti ele geçirdikten sonra, Roma toplumunu ve yönetimini kapsayan geniş çaplı bir reform hareketi başlattı. Ömür boyu diktatör (dictator perpetuus) olarak ilan edildi ve Cumhuriyetin bürokrasisini merkezileştirdi. Ancak Sezar, eski dostu Marcus Junius Brutus liderliğindeki, Cumhuriyeti eski durumuna geri döndürmeyi planlayan bir grup senatör tarafından MÖ 15 Mart 44 tarihinde suikast sonucu öldürüldü. Suikastın ardından patlak veren yeni bir iç savaş, varisi Gaius Octavianus'un Roma dünyası üzerinde otoriter bir güç haline gelmesine neden oldu. Sezar, suikastten iki yıl sonra, MÖ 42 yılında Senato tarafından resmi olarak tanrılaştırılarak Roma tanrılarının arasına katıldı. Ayrıca vasiyetinde servetinin bir kısmını Roma halkına dağıtması ve her Roma vatandaşına 300.000 sestertius bırakması belirtilmiştir.
Sezar'ın yaşamı hakkındaki bilgilerin çoğu, kendi kaleme aldığı "Yorumlar" (Commentarii) adlı anılarından, politik rakipleri Cicero'nun mektupları ve konuşmalarından, Sallustius'un tarih yazılarından ve Catullus'un şiirlerinden gibi çağdaş kaynaklardan toplanmıştır. Hayatının detaylı bilgileri ise daha sonraki yüzyıllarda yaşayan tarihçiler Appian, Suetonius, Plutarch, Cassius Dio ve Strabo tarafından aktarılmıştır.
Sezar, kendisinin patrici sınıfına mensup olan Julia gens ailesinin, tanrıça Venüs'ün oğlu olan Troyalı prens Aeneas'ın soyundan geldiğini öne sürmüştür.
"Sezar" lakabı, Yaşlı Plinius'un belirttiği üzere, sezaryen doğumla dünyaya gelen bir atadan türemiştir (Latince'de "kesmek" anlamına gelen caedo, caedere, cecidi, caesum fiilinden gelmektedir). Historia Augusta'nın bu konuda sunduğu diğer üç teori ise; Sezar'ın saçlarının çok yoğun olması (Latince caesaries); gözlerinin parlak gri olması (Latince oculis caesiis); ya da bir fili öldürmüş olması (mağribi dilinde caesai) sebebiyle bu adı aldığıdır. Sezar'ın bastırdığı sikkelerde fil figürü bulunması, bu son teoriyi destekler niteliktedir.
Julii Caesare'lerin antik kökenlerine rağmen, politik olarak güçlü bir aile olmamışlardır ve üç üyesi konsül seçilebilmiştir. Sezar'ın babası, aynı adı taşıyan bu kişi, Cumhuriyetin seçimle belirlenen üst düzey görevlileri arasında ikinci sırayı alan praetorluk pozisyonuna yükselmiştir, belki de ünlü kayınbiraderi Gaius Marius sayesinde Asya eyaleti valiliği yapmıştır.[10] Annesi Aurelia Cotta, birkaç konsül çıkaran etkili bir aileden gelmekteydi. Sezar'ın eğitimcisi olarak, iyi bir hatip ve dil bilimci olan Galya kökenli Marcus Antonius Gnipho'nun seçildiği bilinmektedir.[11] Sezar'ın, her ikisi de Julia adını taşıyan iki kız kardeşi vardı. Sezar'ın çocukluk dönemi hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Suetonius ve Plutarch'ın biyografilerinde, Sezar'ın hikayesi gençlik döneminden itibaren anlatılmaya başlar ve her iki eserde de açılış paragrafları eksiktir.
Sezar'ın gençlik yılları tam bir kaos içinde geçmiştir. Roma'nın müttefiklerinden alınan Roma vatandaşlığı hakkının geri çekilmesi, Roma ve İtalyan müttefikleri arasında Sosyal Savaş olarak bilinen bir çatışmaya yol açmıştır, bu esnada Pontuslu VI. Mithridates, Roma'nın doğu eyaletlerini tehdit etmiştir. Roma politikası, optimates ve populares olmak üzere iki ana hizip olarak bölünmüştür. Sezar'ın amcası Marius, populares hizibine aitken, rakibi Lucius Cornelius Sulla bir optimas idi. Hem Marius hem de Sulla Sosyal Savaş sırasında öne çıkmışlar, her ikisi de Mithridates'e karşı düzenlenen seferi komuta etmek istemiş, ancak başlangıçta şans Sulla'ya gülmüştür. Ancak, Sulla ordunun komutasını almak için şehirden ayrıldığında, bir tribün tarafından geçirilen bir yasa ile komuta Marius'a verilmiştir. Sulla'nın tepkisi, ordusuyla Roma'ya dönmek ve komutanlığını ilan ederek Marius'u sürgüne göndermeyi denemek olmuştur, ancak o sefere çıktığında Marius zaten geçici bir ordunun başına geçmişti.
Marius ve müttefiki Lucius Cornelius Cinna, şehri kontrol altına alarak Sulla'yı "halkın düşmanı" olarak ilan etti ve Marius'un askerleri, Sulla'nın destekçilerine karşı kanlı bir intikam aldı. Marius, MÖ 86'nın başlarında hayatını kaybetti, ancak onun hizbi etkili bir güç olmaya devam etti.
MÖ 85'te, Sezar'ın babası, bir sabah ayakkabılarını giyerken belirgin bir neden olmaksızın aniden öldü ve sadece on altı yaşındaki Sezar, ailenin reisi oldu. Ertesi yıl, Marius'un tasfiye edilmesi sırasında ölen eski Jüpiter'in başrahibi Merula'nın yerine yeni Flamen Dialis olarak atandı. Daha sonra, bu görevin patrici sınıfından birisi tarafından yapılması gerektiği ve bu kişinin bir patrici ile evli olması gerektiği geleneklerini, çocukluğundan beri nişanlı olduğu zengin bir Equestrian ailesinden olan Cossutia'dan ayrılarak Cinna'nın kızı Cornelia ile evlenerek yıktı.
Mithridates ile barış anlaşması yapan Sulla, artık Marius'un destekçilerine karşı iç savaşı sürdürebilirdi. Tüm İtalya'da yaşanan çatışmaların ardından, MÖ 82 Kasım'ında gerçekleşen Colline Geçidi Savaşı'nı kazanarak Roma'yı ele geçirdi ve kendini diktatör ilan etti; bu pozisyon geleneksel olarak sadece altı ay süreyle doldurulabilse de, Sulla için bir limit belirlenmedi. Marius'un heykelleri yıkıldı ve mezarı açılarak cesedi Tiber Nehri'ne atıldı. Diğer rakibi Cinna ise askerlerinin isyanı sonucu zaten öldürülmüştü. Sulla'nın yaptığı yasaklamaların ardından, yüzlerce politik düşmanı öldürüldü veya sürgüne gönderildi. Sezar, Marius'un yeğeni ve Cinna'nın damadı olarak artık hedef haline geldi. Öncelikle amcasının kalan mirasından, ardından karısının çeyizinden ve en sonunda rahiplik görevinden mahrum bırakıldı, ancak karısından boşanmayı reddettiği için saklanmak zorunda kaldı. Kendisine yönelen tehditlerden, Sulla'nın destekçileri ve Vesta bakireleri dahil olmak üzere aile üyelerinin arabuluculuğu sayesinde, Sulla'nın isteksizce de olsa geri adım atmasıyla kurtulabildi. Sulla'nın "Sezar'da birçok Marius görüyorum" dediği iddia edilir.
Devam Yarın... ^^