ÇOK KÜLTÜRLÜ DİN EĞİTİMİ TEORİLERİ
Çokkültürlü toplumlarda din eğitimi sistemi, genel eğitim alanlarındaki değişim ve gelişimler sonucunda oluşan genel tasavvurların çerçevesinde şekillenmektedir. Eğitimle ilgili alınan kararlar doğrultusunda ya da bu kararlardaki ilgili bölümlerde terbiye, eğitimdeki tarihsel gelişmeler, devlet ve dini grup/yapılanmaların etkisi, ideolojik bağlılıklar ve ereksel politikalar ikincil değişkenler olarak yer almaktadırlar. Bu sebeple farklı devletlerde uygulanan aynı çokkültürlü din eğitimi modelleri, farklı reaksiyonlar yaratmaktadır. Globalleşmiş bir gelenek çerçevesinde oluşmuş eğitim anlayışı, yerel kültürlerin nötrleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu, beraberinde ters yönde bir farklılaşma ve tepki getirmektedir. Çokkültürlü bir toplumda din eğitimi ile ilgili alınacak kararlarda tarih ve kültür kökenlerindeki karakterin çeşitlilikleri, dikkate alınması gereken ilk olgulardan birisidir. Farklı din, mezhep, anlayış ve düşüncelerin bulundukları ortamlarda dini profiller farklılık göstereceğinden idealist din eğitimi anlayışından hareketle yapılan bir düzenlenme, din eğitimini anlamsızlaştırmakta hatta farklılıkların çatışmasını artırmaktadır. Sosyal entegrasyonu sağlamaya yönelik? bir din eğitimi anlayışının meşru ve kanuniliği, toplumdaki kültürel fikir birliği esas alınarak hazırlanması şeklindedir.Ancak globalleşen dünyada toplumların sürekli olarak değişim, dönüşüm ve farklılaşması, toplumlardaki fikir birliğinin sağlanmasını imkânsız hâle getirmektedir. Bunun sonucunda hâkim toplumsal grubun azınlıktakileriçin din eğitimi yerine, ahlak ya da felsefe eğitimi programlarını doğrultusunda hazırlanmış bir başka dersin okutulması zorunlu bir seçenek olarak sunulmaktadır. Bir toplumda yerleşik hâle gelmiş bir anlayış, genellikle bir zamanlar o toplumda egemen olan sınıfa ait olup egemen olanın sürekli değişmesinden hareketle de geçmişteanlaşıldığı şekliyle gerçeği esas alarak devam ettirilemez. Hâkim anlayışın ötekini ya da farklı olanı kabul etmesi hususunda, üç aşamadan oluşan diyalog merkezli‘karşılaşma süreci’ ve öğretmen ile öğrenci davranışlarına odaklı ‘konuya yönelme’ önerileri dikkate değerdir.
Toplumlaşma sürecinde etnik, dil, kültür, değer ve din alanlarındaki farklılıklar giderek artmıştır. Bu çeşitlilik bağlamında bilim ve siyaset birlikte yaşama kültürünü güçlendirmek adına yöntemler geliştirmişlerdir. Çokkültürlülük modeli, bu bağlamda geliştirilen bir yöntem olup farklı değerlere sahip toplulukların bir arada uyum içerisinde yaşaması esası doğrultusunda geliştirilmiştir. Johann Gottfried Herder, John Rawls, Jürgen Habermas, Will Kymlicka, Charles Taylor, TariqModood ve Bhikhu Parekh gibi isimler, çoğulculuk anlayışı içerisinde eleştirel ve formel bir yaklaşımla çokkültürlülüğü geliştirmişlerdir.