Harf İnkılabı Sonrası İlk Uygulamalar

VzfR...6dCM
12 Jan 2024
81

Mustafa Necati'nin Taksim Parkı'ndaki konuşmasından bir gün sonra yani 9
Ağustos 1928 tarihinde C.H.P’nin Sarayburnu Parkı'nda düzenlediği bir aile
eğlencesine katılan Gazi Mustafa Kemal, orada bulunan bir bayanın defterinden
kopardığı yaprağa bir şeyler yazdıktan sonra inkılâpla ilgili ilk müjdeyi halka verir ve
şu sözlerle konuşmaya başlar:
’’ Sevgili kardeşlerim, Huzurunuzda ne kadar bahtiyar olduğumu izah edemem. Duyduklarımı tek tek kelimelerle ifade edeceğim; memnunum, mütehassisim, mesudum.
Bu vaziyetin bana ilham ettiği hissiyatı huzurunuzda ufak notlar halinde tespit ettim.
Bunları içinizden bir vatandaşa okutacağım’’.
Yeni yazdığı yazıları orada bulunan bir yurttaşa veren Atatürk, yazıyı okumasını
isteyecektir. Yurttaşın yeni yazıyı okuyamaması üzerine, ayağa kalkacak ve
"Vatandaşlar bu notlarım hakiki Türk kelimeleri, Türk harfleriyle yazılmıştır,
kardeşiniz bunu derhal okumaya teşebbüs etti bunu okuyabilirdi, fakat okuyamadı
çünkü yeni harfler kendisine öğretilmedi. Biraz çalıştıktan sonra şüphesiz okuyabilir.
İsterim ki, bunu hepiniz beş-on gün içinde öğrenesiniz.
Arkadaşlar, bizim ahenktar, zengin lisanımız, yeni Türk harfleriyle kendini
gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak
anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bunu anlamak
mecburiyetindesiniz. Anladığınızın âsarına yakında bütün dünya şahit olacaktır. Buna
kesinlikle eminim. Yeni Türk alfabesi ile yazdığım bu notları bir arkadaşa
okutacağım, dinleyiniz’’.
Gazi, elindeki notları Falih Rıfkı’ya vererek kalan kısmını ona okutturdu:
…İstanbul halkının bu geceki içtimasına beni iştirak ettirdiğiniz için çok teşekkür
ederim. Her zaman, her yerde olduğu gibi bu gece burada halk ile karşı karşıya
geldiğim anda, büyük azametli bir kudretin tesiri altında kaldığımı duydum.
Bu kuvvet nedir?
Türk harflerinin, Türk içtimai heyetini teşkil eden yüksek insanların, kalp
membalarından yükselen hislerin, arzuların, heyecanların, hasletlerin bir noktada, bir
hedefte bir gayede birleşmesidir. Bu kuvvetin bu kadar mâşeri olabilmesi, onun çok
temiz, çok asil olmasıyla mümkündür. Bu benim ve tüm dünyanın gördüğü kuvvet,
muhakkak en yüksek vasıflara mütemayizdir.
Bir millet, bu mahiyette bir kuvvet ve hayatiyet gösterdiği zaman, o milletin
beşer tarihinde yepyeni bir safha açılmakta olduğundan şüphe edilmemelidir…
Nutuk bitince, halk arasından bir kişinin Gazi’ye heyecanlı bir şekilde hitapta
bulunması üzerine, Gazi ayağa kalkarak;’’Vatandaşlar, Arkadaşlar,
Çok söz, uzun söz bir şey için söylenir; hakikati anlayamayanları hakikate
getirmek için… Ben bu devirleri geçirdim, şimdi sözden ziyade iş zamanıdır. Artık
benim için, hepimiz için çok söz söylemeye ihtiyaç kalmadı, kanaatindeyim. Bundan
sonra bizim için faaliyet, hareket ve yürümek lazımdır. Çok işler yapılmıştır, ama
bugün yapmaya mecbur olduğumuz, son değil , lakin çok lüzumlu bir iş daha vardır:
Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala,
sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz.
Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir heyet-i içtimaiyenin yüzde onu
okuma- yazma bilir, yüzde doksanı bilmez nevidendir.Bundan insan olanlar utanmak
lazımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir, iftihar etmek için
yaratılmış, tarihini iftiharlarla doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma
yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk'ün seciyesini anlamayarak kafasını
bir takım zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek
zamanındayız. Hataları tashih edeceğiz. Hataların tashih olunmasında bütün
vatandaşların faaliyetini isterim. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk heyeti
içtimaiyesi yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısı ile, kafası ile bütün âlem-i
medeniyetin yanında olduğunu gösterecektir demişti. 9 Ağustostan sonra, yurdun her tarafında harf seferberliği başlamış, yeni harflerin biran önce öğrenilmesi için hükümet seferber olmuştur.
O zamana kadar tüm basın yayın organları eski yazı ile çıkmaktadır. Gerçi bazı
basın yayın organları, özellikle yurt dışından ithal edilen ürünlerin ilanlarını Latin
alfabesi ile vermişlerdir. Gazeteler, Gazi Mustafa Kemal’in Sarayburnu nutkunun
üzerinden henüz bir hafta geçmeden başlıkları Latin harflerle vermeye başlamış, ayrıca
yine Latin harfleriyle 9-10 sütunluk yazılar yazmışlardır.
14 Ağustos tarihinde Cumhuriyet Gazetesi, ilk defa olarak Latin harfleriyle şu
haberi vermektedir;
’’Gazi Hazretlerinin Matbuat Cemiyetine İltifatları’’
Cumhuriyet riyaseti katibi-i umumisi Bey Efendiye
Türk matbuat cemiyetinin bugün akd olunan heyet-i umumiye ictimaında büyük
gazimizin feyz ve hayat menbaı bildiğimiz tevkir ile yâd edildi ve açtığı i’tila yolunun
sadık muakkipleri olmakla iftihar eden matbaat müntesiplerinin g.nülden gelen tâzim
hislerini zat devletlerine arz ile teyid teklifi tehalükle kabul olundu. Bu şerefli vazifeyi ifa etmeyi tâli’imin en mesut bir tecellisi ad ederek iblaga delalet lütufkarlığınızı
hürmetle reca ederim efendim.
Reis Hakkı Tarık, Türk matbuat cem’iyeti reisi hakkı Tarık Bey Efendiye 4/8/1928 tarihli tezkere-i aliyelerinizi aldım. Türk matbuat cem’iyeti heyet-i umumiyesinin reisicumhur hazretleri hakkında izhar buyurduğu muhabbetkerane hissiyatı müşarünileyh hazretlerine arz etdim. Bundan pek mütahassis olan reis-i cumhur hazretleri teşekkürlerinin ve muvaffakiyet temenniyatının heyet-i muhteremeye iblağını emir buyurdular, Kemal-i hürmetle arz eylerim efendim Riyaset-i cumhur katibi umumisi namına M.Tevfik ’’ Latin harfli bu yazının altında aynı yazının Arap harfleriyle yazılmış şekli vardır.
16 Ağustos 1928 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi’nde yapılan toplantıda,
Latin harflerinin yayılması için gerekli tedbirlerin alınması ve semtte bir dershane
açılması kararlaştırılmış ve bu dershaneler için ’’ Halk Dershanelerine Mahsus Türk
Alfabesi’’ bastırılmıştır.
İstanbul Belediyesi bir karar alarak telefon rehberini yeni harflerle basıp
dağıtmış, Ticaret Odası da 17 Ağustos’tan itibaren imzaların yeni harflerle atılmasını
kararlaştırmıştır. Adalet Bakanlığı Mahmut Esat Bey’in emriyle 1928 yılı hukuk
diplomalarını yeni harflerle vermiştir. Cumhurbaşkanlığı’nın yatı “ERTUĞRUL’’
ve Mustafa Kemal’in özel hizmetindeki “SÖĞÜTLÜ’’ deniz motorunun adları Latin
harfleriyle yazılmıştır. Bu arada bazı basın organlarının örnek olarak yayınladıkları
yeni alfabeler kargaşaya yol açmış, bunun üzerine dil heyeti tarafından yeni alfabe
yayınlanmıştır.
Millî Eğitim Bakanlığında açılan kurslara katılan çok sayıda müfettiş, harfleri
öğrendikten sonra yurda dağılmış ve yeni harfleri öğretmenlere öğretmekle sorumlu
tutulmuşlardır.
Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmenlere kurslar açılmasına karar verecektir.
Kurs sonunda başarısız olan öğretmenlerin tekrar kursa tabi tutulacağı yine başarısız
olurlarsa açığa alınmaları kararlaştırılmıştır. Sonradan başarısız olan öğretmenlerin
yüzde beş olduğu açıklanmış, fakat sayı verilmemiştir. Aynı uygulama muhtar ve
ihtiyar meclisleri için de yapılmış, başarısız olanlar görevlerinden alınmışlardır.
Görüldüğü gibi bazı uygulamalarda, zorlama yoluna gidilmiştir.
19 Ağustos 1928 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Gazi Mustafa Kemal’in kendi
el yazısıyla Yunus Nadi’ye gönderdiği; ’’ Yeni Türk alfabesini kolayca öğrenmek ve
öğretmek gerekir. Bunun için de elbette yıllara ihtiyaç yoktur’’ mektubunu
yayınlamıştır.
20 Ağustos’ta, İkdam Gazetesi, manşette ilk defa Latin harfleriyle yazılmış
olarak Gazi Mustafa Kemal’in ; “Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk
öğreniniz. Bu harfleri bütün millete, köylüye, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu
vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz ’’. Sözünü vermiştir.
Bir gün sonra ise Son Saat Gazetesi’nde ilk defa Latin harfleriyle yazılmış
bir haber çıkmaktaydı. Haber; ’’1928’de Arapların harflerini kendilerine bırakıp
yeni harfleri kabul etmek suretiyle bu lekeyi de siliyoruz, hiçbir milletin tarihi bu
kadar kısa zamanda bu kadar şumullü inkılabı ihtiva etmemiştir. Şu halde âti
elbette bizimdir’’ şeklindeydi. Muzaffer Hamid, Babalık Gazetesi’ndeki ’’Yeni Harflerimiz’’ başlıklı yazısında; Gazi’nin dehası ve çelik iradesinin Türk milletini simsiyah bir gaflet ve
dalalet gecesinden uyandırıp, nurlu bir hayata çıkardığını, yeni harflerimizi talim
meselesinin yalnız bir maarif vekaleti veya mektepler meselesi olmadığını, daha
geniş sahaları ihtiva ettiğini, yeni harflerimizi Türk milletine ve yeni nesle ne kadar
çabuk öğretirsek kültür gelişimimizi de o kadar süratle temin etmiş olacağımızı,
Türk Ocağı’nın, Maarif İdaresi’nin ve Tabip Birliği’nin yeni harfleri öğretmek için
birer kurs açtığını, halkımızın bu kurslardan istifade ettiğini belirttikten sonra şöyle
devam eder; ’’Yeni harflerimizin kabulü Türk İnkılâbı’nın en önemli bir
merhalesini teşkil ediyor. İnkılâbın daha çetin merhalelerini muvaffakiyetle
kateden necip milletimizin bu hayırlı merhalesi de zekat ve ulu fıtratından bir
süratle tay edeceği şüphesizdir.Yeni harflerimizin yakın istikbalde milli irfanımızda
yakacağı feyzdâr, sehhari meş’alelerin ilahi ışıklarını şimdiden görüyor gibiyiz.’’
demekteydi.
21 Ağustos’ta Darülfünün’da halka yeni harfler konusunda konferanslar
verilmeye başlanır. Darülfünün’daki konferansa halk büyük ilgi göstermiş ve
hoparlörlerle dışarıya yansıtılan ve Beyazıt Meydanında halk kitlelerince dinlenen bu
konferansta önce Darülfünün Emini Dr.Ömer Neşet Bey bir konuşma yapmış daha
sonra müderris Mustafa Şekip Bey kürsüye gelerek şunları söylemiştir; ’’ Milli ve
medeni bir ihtiyaç haline gelen elifba hareketinin cezri bir surette hal edilerek selamete
çıkarılmasının mesut saati nihayet büyük müncimizin Sarayburnu hitabesi ile en dalgın
ve mütereddit şuurları bile intibahla uyandırıp sevindirecek bir kuvvetle çaldı. Milli
vicdanın şahikasından kopup gelen bu büyük ses şimdi cihana yayıldı. Harf inkılabının
zaruretine tereddüt edenler hala varsa onlar değil yalnız inkılaptan, tarihin kaydettiği en
büyük inkılaplar arasında parlayan büyük Türk inkılabından da hiçbir şey anlamıyorlar.
Fakat hamdolsun ki, bu anlamayış kısmen çok mahdut bir takım itiyat ve mesleklerin,
görenek esirlerinin iptilasıdır. Arap harfleri Türkçe için yapılmadığı ve Türkçenin
istiklal ve inkişafına bir Çin ayakkabısı kadar mani olduğu içindir ki geldiği yere iade
edilecektir. Lisanımızın seslerine ve şekillerine çok daha mutabık oldukları lisancılar tarafından tasdik edilen Orhon ve Uygur alfabelerinden sonra tekamülünü bitirmiş olan
ve yalnız Arapça için uygun gelen bu elifbayı kabul etmemiz tarihi bir kaderle olmuştur.
Bugün banka, ticaret, telgraf, maliye, harita işlerinde, bilhassa ilim ıstılahlarında yeni
harflere mutlak ve mutlak lüzumu kati vardır. Şimdi bütün namütenahi istirarları hiçe
sayarak evlatlarımızın ruh ve zekalarının ilelebet Arap harfleri içinde boğulup
kalmalarına kurunu vustai ve yarım yamalak bir Osmanlı kültürü hatırı için mi
tahammül edeceğiz? Artık bunları dinleyecek kulaklarımız yoktur. İnkılabımız şarktaki
devletlere nümune oldu. Yeni harflerimizle lisanları nakıs elifbalar içinde çırpınan şark
devletlerine rehber olacaktır. Fakat siyasi ve medeni inkılap yapmak kolay değildir.
Şerefli neslimize isabet eden bu şerefli inkılabı idame için en küçüğümüzden en
büyüğümüze kadar hepimiz çalışmalıyız ’’.
Ahmet Haşim’de Yeni Türk harfleriyle ilgili şunları ifade etmekteydi: “Bir, iki
haftadan beri yapılmakta olan tecrübeler yeni harflerin Türkçe’yi ne kadar kolay okunur
ve yazılır bir lisan haline koyduğunu herkese göstermiştir. Eski harflerin lisanımızdan
uzak tuttuğu yerli Hıristiyanlar, şimdi tedricen Türkçe gazetelerin kari’i olmağa
başladılar. Türkçe matbu sayfanın bir köşesinde Türkçe’nin ümmileri için anbean bir
şafak ağarıyor!”
Aynı günlerde Vakit Gazetesi Mustafa Şekip Bey Latin harfleriyle ilgili şunları
yazmaktaydı: “ Yeni Türk elifbâsı yalnız okuyup yazmayı düzeltmekle kalmayacak,
Arap ve Acem kaidelernin tahakkümleri altında mefluç bir halde kalan Türkiye’yi hayat
ve ilimle beraber ileriye g.türecek ve geliştirecektir. Fazla olarak eşkal, harfler, sada,
lügat ve telaffuz itibarıyla milli şekil ve şahsiyetini bulan dil tarihindeki bütün
müktesabatını tam manasıyla temsil etmiş olmak başarısının verdiği bir itimat ile
kendine güvenecek ve şimdiye kadar hakkında beslenen güvensizliği silecektir.Yeni
Türk harflerin kabulü, yalnız bir eğitim meselesinin halli değil aynı zamanda fikir ve
hislerin Osmanlı anenesi tesirinden kurtulacağıdır.
Aynı gazetenin sütunlarında Latin harfleriyle Tevfik Fikret’in ’’GÖKDEN YERE’’ şiirini vermekte ve Seyr-i Sefain’e ait bir vapurun üzerindeki Latin harfleriyle ’’ANTALYA’’ yazılı resmi göstererek, yeni harfleri tatbik eden ilk müessesenin Seyr-i sefain olduğunu belirtmekteydi.
Muzaffer Hamid Babalık’taki yeni Türk harflerini destekleyen diğer bir
yazısında; “Yeni harflerimizi öğrenmek ve öğretmek arzusunun Türk milletini baştan
başa ulvi bir humma gibi sardığını, vatani bir aşk halini aldığını, başta Ankara ve
İstanbul olmak üzere vatanın her köşesinde halkın yeni yazıyı öğrenmek için birbiriyle
yarıştığını, her gün yeni kursların açıldığını, bizi asırlardır cahil bırakan Arap harfleri
olduğunu, artık bu yabancı lisan harfleriyle dolu Arap harflerinin tarihin sahifelerine
karıştığını, bundan sonra Türk çocuğunun okuyup yazmak için senelerce
yıpranmayacağını, kıymetli vakitlerini ilme, fenne ayıracağını söyledikten sonra
bunların Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde yapıldığını, yeni harflerimizin ve Türk
milletinin geleceği için bu işe dört elle sarılıp yeni harflerimizi bilmeyenlere öğretmek
için var gücümüzle çalışmayı en mukaddes ve yüce bir vazife olduğunu” belirtir.
Harf İnkılâbından kısa bir süre sonra Babalık Gazetesi tamamen Latin harfleriyle
çıkmıştır.
Harf inkılâbından önce Son Saat, gazetelerinin artık yeni Türk harfleriyle
çıkacağı haberini vermekteydi; Son Saat’in ısmarladığı harfler gelmek üzeredir,
binaenaleyh gazetemiz birkaç güne kadar yeni Türk harfleriyle muntazaman neşreyatta
bulunmağa başlayacak ve yeni harflerle yazılmış fıkraların miktarını imkan nisbetinde
hergün tezyid edecektir, hatta yeni harflerle bir de küçük hikaye tefrika etmeyi
düşünmektedir. Son Saat aynı zamanda eski Arap harflerini de tecdide karar vermiştir,
pek yakında tecdid edilmiş edilmiş harflerle temiz bir şekilde çıkacaktır.
Maarif Vekaleti Yeni Türk harfleriyle ilgili olarak yayınladığı talimatnamede
şunları belirtmekteydi: ”1 Eylül 1928 talihinde başlamak üzere her maarif müdürlüğü
merkezde ve merkez kazası dahilinde bulunan bilumum ilk mektep muallimleriyle bulundukları kazada kurs açılmayan kaza ve köy muallimleri kamilen iştirake mecburdur.
Kursların gayesi en kısa zamanda bütün muallimlerin hem kendilerini, hem
arkadaşlarını yeni harflerle tedrisata muktedir bir hale getirmeye çalışmak olacaktır.
Kurs icap eden yerlerde on beş gün daha temdit olunabilir.
Yeni elifbayı salâhiyetle tedrise muktedir kimseler bulunan veya gönderilmesi
mümkün olan merkezlerde de o kaza mülakatı muallimlerine mahsus kursların açılması
da mümkündür. İki civar kazalar merkezde tevhid de olunabilir.
Kazalara derhal muallim göndermek ve bulmak mümkün olmazsa süratle
yetişecek ilk tedrisat müfettişlerini veya kaza merkezlerinde bu işi yapabilecek
muallimlerden evvelce merkezde celp edilmiş, olanları gönderecek derhal kurslar
açmak ve azami on beş teşrinievvele kadar bu kurslara devam edenleri de yetiştirmek
lazımdır.
Kurslarda kıraat ve imla kaideleriyle birlikte hassaten gayet düzgün ve
dokunaklı ve güzel el yazısı öğretilecektir.
Kursların hitamında bir imtihan icra edilecek ve yeni harflerle imlâ kaidelerini
en iyi öğretmiş ve en selis ve seri kıraat yapılabilen ve el yazısı güzel olanlar
mekteplerde elifba ve yeni harflerle kıraat ve imlâ tedrisatına memur edileceklerdir.
Bir mektep dahilinde elifba ve yeni harflerle kıraat ve imlâ tedrisatı için
indelhassa sınıf usulünden vazgeçirilerek yalnız bu derslerde mütehassıs muallim
istihdam olunabilecektir.
İlk mekteplerde tedrisata teşrini evvel on beşinde başlanacaktır.
Bidayette elifba ve Türkçe dersleri okutulmayarak talebe diğer derslerle işfal
olunacaktır. Türkçe ve elifba saatlerinden hayat bilgisi, resim işi vb. gibi dersler
okutulacaktır.
Muallimler yeni harf ve imlayı öğrenerek vazife başına geçecek ve muktezi
kitaplar temin olunca dersleri açılarak elifba'dan başlamak üzere tedrisatta
bulunacaktır.
Talebe harfleri kâfi derecede öğrendikten sonra kaide ve imla dersleri açılarak
elifbadan başlamak üzere tedrisatta, imlâ kaidelerine lâyık-i vechle vakıf olduktan
sonra Türk.e tedrisatı tamamı ile yeni harf ile yapılacaktır. Bunun için her sınıfa mahsus kıraat kitapları hazırlanmaktadır. Gerek kurs ve gerek mektep tedrisatına
muktezi kitaplar hazırlanmakta olduğundan peyder pey gönderilecektir.
Orta mekteplerde liselerde ve muallim mekteplerinde her sınıfta talebeye yeni
harflerin ve imlâ kaidelerinin öğretilmesi lâzımdır. Bu mekteplerin müdürleri derhal
mektep dahilinde kurs açarak muallim ve memurların yeni harfleri öğrenmelerini
temin edecektir. Bu hususta Fransızca muallimlerinden istifade edilebilir. Bu
muallimler kolaylıkla yeni harf ve İmlâ kaidelerini öğrenerek arkadaşlarına
öğretilebilir.
Orta mekteplerde talebeye yeni harflerin öğretilmesi için Fransızca
muallimlerinden istifade edilebileceği hatırda tutulmalıdır196.
26 Ağustos'ta İstanbul'da bulunan tüm milletvekilleri Dolmabahçe Sarayı’na
davet olunarak, yeni harfler konusunda bilgilendirilmişlerdir. Bunu 29 Ağustostaki
toplantı izlemiştir. Bu toplantıya, Başbakan ve Bakanlar kurulu üyeleri ile 80 kadar
milletvekili katılmıştır. Ayrıca, profesörler, doçentler, öğretmenler, yazarlar, şairler,
gazeteciler, ordu mensupları da bu toplantıya katılmışlardır. Yazar ve şairlerimizden,
Ahmet Haşim, Yusuf Ziya (Ortaç), Celal Sahir (Erozan), Halit Ziya (Uşaklıgil),
Peyami Safa, Halit Fahri (Ozansoy), Ali Canip (Yöntem) ve Aka Gündüz
bulunmaktaydı. Gazetecilerden ise; Celal Nuri (İleri), Ahmet Rasim, Ahmet İhsan
(Tokgöz), Ali Naci (Karacan), Reşat Nuri (Güntekin), Mahmut Sadık, Abidin Daver,
Veled Çelebi(İzbudak), Kemal Salih, Samih Rıfat, Ahmet Şükrü (Esmer) katılmıştır.
Toplantının konusu; Yeni Türk Harfleri, Yeni Düşünce ve Mutalaalar ile Özgür
Düşünce idi. İsmet Paşa toplantıda şu konuşmayı yapmıştır: ’’Efendiler! Latin harfleri
Türk milletinin en kat’i ve en derin bir ihtiyacına temas ediyor.
Her şeyden evvel bir noktayı izah edeyim. Niçin Latin harfleri esasına
taraftarız? Gazi hazretleri böyle büyük bir mücadeleyi açarken yalnız Türk milletini
ve yalnız onun irfanını ve yalnız onun kurtarılmasını düşündü. Efendiler, Türk
köylüsü okumaya, okutmaya kayıtsız değildir. Her köy eline geçirdiği hocayı ne
kadar mümkünse o kadar terfih etmeğe çalışır; çocuğunu okutmaya candan ister ve
hakikaten çocuk da dört beş sene mektebe gider. Fakat, hepsi o kadar. Hiçbir şey
öğrenemez. Kur’an’dan birkaç sureyi okur; fakat gazete yazısını söktüremez.
Efendilerim! Bütün bu müşkilat Arap harfleri yüzündendir. Harf meselesi
bütün milletler için çok mühimdir ve Türk milleti de nihayet kendi harflerini
bulmuştur. Dil Encümeni’nin bütün faaliyet ve dikkatini teksif ederek bulduğu bu
harfler hiçbir zaman Alman, Fransız, İngiliz alfabesine benzetilemez. Tamamen
Türk’tür ve bütün dünya milletleri buna ’’Türk Elifbası’’ demekte tereddüt
etmeyecektir.
Binaenaleyh Efendiler, maarifimizi, maarif sırasına sokmak ve milletimizi
cehaletten kurtarmak için vardığımız netice budur. Tekrar ederim ki, bu Alfabe
Türk alfabesidir, kat’idir, ebedidir.
Yalnız bir noktaya dikkat-i âlinizi celbetmek isterim. Görüyorsunuz ki
komisyon hazırlanmıştır, her meseleyi layık olduğu etraf ve ehemmiyetle mutalaa
etmiş ve ondan sonra huzurunuza gelmiştir.
Hülasa Efendiler, şu neticeye vasıl olmak caizdir ki: Bu alfabe kat’idir.
İntikal imlâsı olarak Dil Encümeni’nin bulduğu şekilde bugün için en ilmi ve en
kâbil-i mutlak formüldür. Hiç şüphemiz yok ki, bundan sonra lisan kendi bünyesine
uymayan kelimeleri de atacak ve kendi mükemmeliyetini bulacaktır. Türk dili
dünyanın en tatlı, en kudretli dilidir ve daha kudretli, daha tatlı ve âhenkdar olmaya
layıktır.’’
Uzun tartışmalardan sonra, İbrahim Necmi’ye, Alfabenin Misak-ı Millisi
denen maddelerin yazdırılması oy birliği ile kabul edilmiştir.
- Milleti cehaletten kurtarmak için, Arap alfabesini terk edip Latin
esaslı Türk alfabesi kabul edilmelidir.
- Komisyonun teklif ettiği alfabe Türk alfabesidir.
- Yeni harfleri, lisan ve imlâya sokmak için, komisyonun projesi
doğrudur.
Eylül ayında, süreç daha da hızlanmış, gazete başlıkları, duvarlardaki
levhalar Latin harfleriyle yazılmış, mebuslar seçim bölgelerine giderek halka yeni
harfler öğretmişler, buralarda konferanslar vermişlerdir.
Celal Nuri Bey İkdam’da; ’’Sarhoş ayılıncaya kadar, cahil öğreninceye kadar
mektepte hapsedilmeli’’ başlıklı yazısında; - yeni harfler mecburiyeti kanunla kabul
edilerek bir sene geçtikten sonra herkesi okumak ve yazmaktan bir imtihana çekmeli.
Bunun neticesinde cahilleri okumak öğreninceye kadar bir mektebe hapsetmelidir.
Tahsil bu kadar kolaylaştıktan sonra bu cezayı çok görecekler olmayacaktır
zannederim” diyerek yeni Türk harflerinin kolaylığından bahsetmekteydi...
HARF İNKILÂBINA GİDEN SÜREÇ
(1923 – 1928)
Adem Çelik

Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to xinus

5 Comments