ÇÖZÜLEMEYEN GİZEM "GÖBEKLİTEPE"
Göbekli Tepe: İnsanlık Tarihindeki Şaşırtıcı Anıtın Keşfi
Göbekli Tepe, insanlık tarihindeki en büyük gizemlerden birini barındıran antik bir arkeolojik alan olarak öne çıkmaktadır. Keşfi, arkeolog Klaus Schmidt tarafından 1994 yılında yapılmış olup, Türkiye'nin güneydoğusunda, Şanlıurfa iline bağlı Harran Ovası'nda yer almaktadır. Bu antik tapınak kompleksi, Neolitik Çağ'ın erken dönemlerine tarihlenmektedir ve günümüze ulaşan bu izler, insanlık tarihini baştan sona değiştirecek niteliktedir.
Keşif Tarihi ve Arkeolojik Çalışmalar
Göbekli Tepe'nin keşfi, arkeoloji tarihinde önemli bir dönemeçtir. Klaus Schmidt liderliğindeki arkeologlar, alanı incelediklerinde, sadece sıradan bir tepe değil, aynı zamanda devasa dikilitaşlar ve detaylı kabartmalarla süslenmiş yapıların bulunduğu bir tapınak kompleksiyle karşılaştılar. 1995 yılında başlayan kazılar, Göbekli Tepe'nin gün yüzüne çıkarılmasını sağladı ve bu alandaki çalışmalar, arkeoloji camiasını büyük heyecanlandırdı.
Kazılar sırasında, dikilitaşların ve yapıların sadece yüzeyin altında kalmış bir kısmının görülebildiği anlaşıldı. Bu durum, Göbekli Tepe'nin hala tam anlamıyla keşfedilmemiş olabileceğine işaret etmekte ve gelecekteki kazılarda daha fazla sürprizin ortaya çıkabileceği ihtimalini doğurmaktadır.
Mimari Yapı ve Dikilitaşlar
Göbekli Tepe'nin mimari yapısı, o dönemdeki teknolojik becerileri ve organizasyon yeteneklerini zorlayacak niteliktedir. Devasa taş bloklardan oluşan dikilitaşlar, özenle yerleştirilmiş avluları çevrelemekte ve bu yapılar arasında anlamlı bir düzen oluşturmaktadır. Dikilitaşlar üzerindeki kabartmalar, insan figürleri, vahşi hayvanlar ve sembolik desenlerle dolu olup, o dönemin kültürel ve dini inançlarını anlamamıza zengin bir kaynak sağlamaktadır.
Bu yapıların inşası için kullanılan taşların kaynağı, taşınma yöntemleri ve yapıların tamamının nasıl bir araya getirildiği gibi teknik detaylar, araştırmacıların hala üzerinde çalıştığı sorular arasındadır.
Tarih ve Anlam
Göbekli Tepe'nin inşa edildiği döneme ait olması, bu antik tapınak kompleksini insanlık tarihinin kritik bir noktasına yerleştirir. Tarım devrimi öncesi dönemde, avcı-toplayıcı topluluklar arasında böylesine karmaşık bir yapıyı inşa etmek, o dönemin sosyal ve kültürel dinamikleri hakkında önemli ipuçları sunmaktadır.
Bu antik yapıların amacı konusundaki teoriler arasında, dini ritüellerin yanı sıra astronomik gözlemler ve toplumsal organizasyonu güçlendirmek gibi çeşitli öneriler bulunmaktadır. Göbekli Tepe'nin çevresindeki arkeolojik alanlardaki keşiflerle birlikte, bu antik kompleksin çevresindeki toplulukların yaşam tarzı ve kültürel etkileşimleri daha iyi anlaşılabilir.
Göbekli Tepe neden kafa karıştırıcı?
Göbekli Tepe kafa karıştırıcıydı çünkü, her şeyden önce tamı tamına 12.000 yaşındaydı!
Bu, insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yerle bir ediyordu! Yazılmış on binlerce kitap ve yüz binlerce makaleyi çöpe attıracak bir bilgiydi bu!
Çünkü bugüne kadar yaptığımız arkeolojik kazılar ve buna dayalı olarak geliştirdiğimiz tarih bilimi, insanlığın 12.000 yıl önce henüz ’emekleme’ çağına bile geçmemiş bir bebek olduğunu söylüyordu!
Tarih kitaplarına göre o çağlarda yaşayan insanın, henüz avlanarak ve bitki toplayarak hayatını sürdüren, dili, dini, kültürü, sanatı olmayan, yerleşik yaşama bile geçmemiş bir ‘sürü’ olması gerekiyordu!
Halbuki Göbekli Tepe’de devasa büyüklükte kayaların ayağa dikilmesiyle oluşturulmuş, özenle inşa edilmiş, özenle süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet tapınak bulunmuştu! Tapınakta 3 ila 6 metre büyüklüğünde, 60 ton ağırlığa ulaşabilen T biçiminde dev heykeller yer almaktaydı. Klasik tarih biliminde, insanlığın büyük dönüşümünün M.Ö. 10 bininci yıllarda, tarımın bulunuşuyla başladığı varsayılıyordu!
Tarım yerleşik hayatı, yerleşik hayat da “binlerce yıl içinde” kültürü, sanatı ve dini, yani “Uygarlığı” meydana getirmişti.
Klasik uygarlıklar sıralaması şöyleydi:
- Sümer Uygarlığı (İÖ.4000): Dicle ve Fırat
- Mısır Uygarlığı (İÖ.3500 ): Nil Nehri
- Maya Uygarlığı (İÖ. 2600): Güney Amerika
- Hint Uygarlığı (İÖ.2500): İndüs Irmağı
- Çin Uygarlığı (İÖ.1500): Sarı Irmak
Dikkat edilirse, ilk uygarlık olarak bilinen ve taş yapılar yapabilme kapasitesine sahip ilk topluluk olduğu düşünülen Sümer Uygarlığı’nın bile İ.Ö. 4000 yılında ortaya çıktığı görülmektedir!
O halde Sümerler’den 7.000 yıl önce, insanlığın henüz ok ve zıpkınlarının ucuna keskin taşlar bağlamayı bile yeni öğrendiği düşünülen bir çağda, bu büyüklükte yapılar nasıl inşa edilebilmişti?
Bilim insanları, aynı soruların benzerini daha önce İngiltere’deki “Stonehenge” ve Mısır’daki “Piramitler” için de sormuşlardı! “Teknolojinin bu denli geri olduğu bir çağda, insanlık bu büyüklükteki yapıları nasıl inşa edebilir?” sorusu, başlıca merak konusuydu!
Göbekli Tepe bulguları, bu soruları bile ‘anlamsız’ hale getirdi!
Zira Şanlıurfa’da ortaya çıkarılan tapınaklar, Stonehenge’den 7000, Piramitler’den 7500 yıl eskiydi!
Üstelik, Göbekli Tepe’deki gizem ve bilinmezlikler bu kadarla da sınırlı değil. 20 tapınak, inşa edilmelerinden tam 1000 yıl sonra tonlarca toprak taşınarak örtülüyor ve üzerleri tamamen kapatılıyor.
Yapımı için büyük çaba harcandığı belli olan bu muhteşem tapınakların neden daha sonra yine muazzam bir emek harcanarak gömüldüğünü anlamak mümkün değil!
Göbekli Tepe’nin gizemi o denli büyük ki, ona gösterilen uluslararası ilgi her geçen gün daha da büyüyor! Geçtiğimiz günlerde Göbekli Tepe’yi manşete taşıyan İngiliz Guardian Gazetesi, bölgenin yakında “Mısır Piramitleri” kadar ünlü olacağını açıkladı!
Belli ki, önümüzdeki yıllarda Göbekli Tepe daha çok konuşulur, daha çok tartışılır olacak. Türkiye’de yaşayan herkes, bunun ülkesi için ne kadar büyük önem taşıdığının bilincinde olmalı!
Sonuç ve Gelecek Araştırmalar
Göbekli Tepe'nin keşfi, arkeolojide bir dönüm noktası olmuştur, ancak bu antik alanın sırları hala çözülmeyi beklemektedir. Gelecekteki kazılar, arkeologların Göbekli Tepe'nin inşa edilişini, kullanım amacını ve bu alanın evrimini daha ayrıntılı bir şekilde anlamalarına yardımcı olacaktır. Ayrıca, jeofiziksel araştırmalar, laboratuvar analizleri ve ileri teknoloji araştırmaları, bu antik kompleksi çevreleyen gizemleri daha da derinlemesine aydınlatabilir. Göbekli Tepe, insanlık tarihindeki bilinmeyen sayfaları açmaya devam eden bir bulgu olarak, araştırmacıları ve tarihçileri büyülemeye devam edecektir.