Uzayda Savaş artık Bilim Kurgu değil
Amerikalı komutanlar ve siyasetçiler uzayda artan Çin ve Rusya tehlikesi üzerine açıklama üstüne açıklama yapıyor. Çin ve Rusya uydusavar teknolojisinde, siber savaş ve elektronik savaşta hızla ilerlerken ABD karşı önlemlerini artırdı. Gerginlik artarken uzayda çıkabilecek savaş yeryüzünde dengeleri alt üst edebilir.
Dünya Gazze’de soykırıma varan saldırılara kilitlenmişken ABD, bambaşka bir tehdide dikkat çekti. Beyaz Saray 14 Şubat’ta, gündemdeki ulusal güvenlik tehdidinin Rusya’nın geliştirdiği “uydu sistemlerini hedef alma” kabiliyeti olduğunu açıkladı. ABD’li siyasetçiler Rusya’nın uzaya nükleer silah konuşlandırmaya hazırlandığını da iddia ediyor. Bu tehdit ne kadar ciddi? ABD ile Rusya ve Çin arasında uzay savaşları yaşanabilir mi? The Economist dergisinde bu konuyu ele alan bir makale yayınladı. Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz.
“Dünyanın büyük güçleri arasındaki bir sonraki savaşta ilk kurşununun uzayda atılacağı sıklıkla söyleniyor. Dünyada çatışmalar yayıldıkça, gök kubbede de kötü alametler beliriyor. Ülkeler uzayda yeni yetenekler geliştirmek için yarışırken, bazıları da silahlar geliştiriyor. İran, 28 Ocak’ta üç uydu fırlattığını açıkladı; Batılı ülkeler bunların balistik füze programında kullanılabileceğinden kaygılanıyor.
Uzay uçakları ve Matruşka uydular
ABD Uzay Komutanlığı, Ukrayna’dan Irak ve Kuzey Kore’ye kadar günde yaklaşık 15 füze fırlatılmasını izlediklerini iddia ediyor. ABD ve Çin geçtiğimiz günlerde uzay mekiğinin daha küçük versiyonları olan robotik uzay uçaklarını fırlattı. Amerika’nın x37-b’si 28 Aralık’ta Cape Canaveral’dan havalandı.
Çin’in Shenlong’u ya da Divine Dragon’u ise iki hafta önce havalandı. Her iki görev de “çok gizli” mührünü taşıyor. Ama bilindiği kadarıyla uzay uçaklarının uzun görevler üstlenme, faydalı yükleri teslim etme ve yakalama, yörünge değiştirme ve yakıt ikmali için Dünya’ya dönme kabiliyetleri, onları potansiyel olarak önemli silahlar haline getiriyor. Rusya Ekim ayında yörüngedeki en son ‘Matruşka bebeği’ olan Cosmos 2570’i fırlattı: Cosmos yörüngede ikinci bir uydu bıraktı, o ikincisi de uydu da üçüncüsünü bıraktı. Amerikalı komutanlar için bu tür şeyler bir ‘öldürme aracı’, yani uyduları yok etmeye yarayan bir mühimmat denemesi gibi görünüyor.
14 Kasım 2021’de Rusya, feshedilmiş bir Sovyet casus uydusunu hedef alan Nudol adlı bir anti-uydu füzesi ateşledi. 1800’den fazla yok olmayan uzay çöpü taratan bu deneme, Rusya’nın Amerika’ya yönelik daha önce açıklanmamış bir uyarısıydı: Ukrayna’da yaklaşan savaştan uzak durun ya da uzaya uzanacak bir çatışma riskini göze alın.
Siber ve elektronik savaş tehlikesi
Uzay silahları sadece ‘öldürme araçları’ ile sınırlı değil. Rusya, tanklarının 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırmasından kısa bir süre önce, bir Amerikan firması olan Viasat’a ait iletişim uydu ağının bir kısmına kötü amaçlı yazılım yaydı ve aralarında birçok Ukrayna askerî biriminin de bulunduğu yaklaşık 50 bin Avrupalı kullanıcının uydu-internet modemlerini devre dışı bıraktı. Ancak birkaç hafta içinde, bir başka özel şirket olan SpaceX tarafından fırlatılan daha küçük Starlink geniş bant uydularından oluşan geniş takımyıldızı sayesinde Ukrayna kuvvetleri tekrar çevrimiçi oldu. Rusya’nın uydu sinyallerini ele geçirme ve bozma girişimleri devam ediyor. Moskova, ticari sistemlerin ‘misilleme için meşru bir hedef haline gelebileceği’ konusunda uyarıda bulundu.
Tüm bunlar uzayın sadece barışçıl keşifler için bir yer değil, aynı zamanda gelecekteki savaşlar için de bir arena olduğunu gösteriyor. Uzayın kontrolü kara, deniz ve havadaki hakimiyet kadar önemli hale geldi. Uzay teknolojisi diğer tüm alanlardaki askerî kuvvetleri daha güçlü kılıyor. Uzayda üstünlüğü kaybederseniz, Dünya’daki savaşları da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırsınız.
Üçüncü uzay çağı
Uzay Komutanlığı’nın eski başkan yardımcısı General John Shaw, dünyanın ‘üçüncü uzay çağına’ girdiğini savunuyor. Birincisi, Soğuk Savaş döneminde, büyük ulusal güvenlik uydularına sahip süper güçlerin hakimiyetindeydi. İstihbarat toplama, erken uyarı ve iletişim uzay araçları nükleer caydırıcılıkla bağlantılıydı.
İkinci aşamada, özel firmalar uzaydan iletişim, televizyon ve diğer hizmetleri sağladıkları için daha fazla öne çıktılar. Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) gibi uydular, 1991’deki Irak Savaşı’ndan başlayarak konvansiyonel savaşta devrim yarattı. Daha sonra, özellikle Irak ve Afganistan’da, hassas bombalama ve uzun mesafeli drone operasyonlarını mümkün kıldılar.
Erken dönemde uzayın kendisi bir sığınak olarak görülüyordu. Üçüncü çağda öyle değil. Uzay hizmetleri sivil hayatın içine her zamankinden daha sıkı bir şekilde girmiş durumda. GPS, finansal işlemlerden navigasyona kadar her şeyi mümkün kılıyor. SpaceX gibi ticari firmalar fırlatma ve uydu maliyetlerini düşürdü.
General Shaw, her şeyden önce bu çağın uzayda tehditler ve potansiyel çatışmalar içerdiğini söylüyor. Ülkeler askerî uzay birimlerini güçlendiriyor. Amerika’nın en genç askerî birimi olan Uzay Kuvvetleri, 2019’da faaliyete geçtiğinde dönemin başkanı Donald Trump’ın bir kaprisi gibi görünüyordu. Ancak, diğer süper güçlerin de uzay silahlarını yoğun bir şekilde araştırdığı ve uzayda savaşın yakın olduğu ortaya çıktı.
Uydusavar Füze tehdidi (ASAT)
ABD, Çin ve Hindistan, Rusya’nın Nudol’u gibi Dünya tabanlı anti-uydu füzelerini test etti. Diğer tehditler arasında lazerler, yüksek güçlü mikrodalgalar ve radyo frekansı karıştırıcıları gibi ‘yönlendirilmiş enerji’ silahları yer alıyor. Uzayda nükleer bir patlama da bir başka endişe kaynağı. Amerika, uydularının düzenli olarak ‘geçici olarak köreltildiğini’, sinyallerinin karıştırıldığını ve uzaktan takip edildiğini söylüyor.
Amerika’nın istihbarat kurumları Çin’in ‘hedef uyduları bozmak, zarar vermek ve yok etmek için’ yer tabanlı lazerler ve uydu füzeleri geliştirdiğini söylüyor. Yörünge silahları da geliştirilme aşamasında. Çin’in stratejik belgelerinde uzayda, ‘sürpriz, hızlı, sınırlı ölçekli, hayret uyandıran saldırılar’ öngörüyor. Çin ikinci en büyük uydu sayısına sahip ve ülke son yıllarda fırlatma hızını arttırdı.
Uzayda uydu kalabalığının getirdiği riskler
Uzay giderek daha sıkışık, çekişmeli ve rekabetçi bir hal alıyor. Alçak Dünya Yörüngesi (LEO), 2 bin km yüksekliğe kadar, çoğu işlevsel uydunun çalıştığı kuşaktır. Bu uydular hedeflerinin üzerinde duramaz sadece kısa süreliğine geçerler. Bu nedenle sürekli kapsama sağlamak için büyük takımyıldızlara ihtiyaç vardır. Starlink’in Alçak Dünya Yörüngesi’nde (LEO) 5 binden fazla uydusu var ve bu sayıyı 12 bine çıkarmayı planlıyor.
Yörüngede artan uydu varlığı kaza riskini ve uzay çöplerinin yarattığı ölümcül olabilecek tehlikeleri katlıyor. ABD Uzay Komutanlığı’na göre çapı on santimetre ve daha geniş olan 45 bin küsur cismin yörüngede olduğunu ve bunların sadece 9 bin 400’ünün aktif uydu olduğunu söylüyor.
Yıldızlar bugün çok farklı görünüyor
Süper güçlerin uzay yarışı hızlandı. Yatırımlar birbirini takip ediyor. Örneğin yer istasyonları ağını küresel hale getiriyor. Amerika’nın ana uzay izleme sistemleri uzun zamandır kuzey yarımkürede yoğunlaşmıştı, bu da Soğuk Savaş’ın bir mirasıdır. ABD Uzay Komutanlığı savaş gemilerindeki radarlar gibi ulaşabildiği tüm radarlardan veri topluyor. Dünyanın güney yarısını kapsayacak şekilde Avustralya’ya daha fazla sensör yerleştiriyor ve veri paylaşmak için müttefiklerle birlikte çalışıyor. Ayrıca Amerika, nesneleri izlemek için coğrafi olarak dolaşan GSSAP adlı beş uyduyu işletiyor. ABD’nin uzay ordusu, ticari uzay izleme firmalarından da destek alıyor.
Alçak Dünya Yörüngesi LOE’yu izlemek için altı radar sahasına sahip LeoLabs adlı bir şirket, Aralık ayında Rusya’nın son ‘Matruşka bebeği’ testini haber verdi. Bir diğeri, yüzlerce teleskopla izleme konusunda uzmanlaşmış ExoAnalytic Solutions, 2022’de Çin’in bir uyduyu başarılı şekilde yörüngesinden çıkardığını bildirdi. Bir yakalama kolu ve bir ağ ile donatılmış olan SJ-21 uydusu, GEO’da sürüklenen ‘ölü’ bir uyduyu yakaladı ve bir mezarlık yörüngesine çektikten sonra yeryüzüne geri döndü. Manevra o kadar ani oldu ki uydu birkaç saat boyunca kayboldu. Bir başka hile de ‘zombi’ nesneler: sözde ölü roket motoru kisvesinde beklenmedik bir şekilde hayata dönen uydular türedi.
Hedef küçültüp çoğaltarak savunma
Tüm bunlar uçsuz bucaksız uzayda neyin gizlendiği konusunda tedirginliğe neden oluyor. Barış zamanındaki bir uzay çöpçülüğü tekniği, istendiğinde düşmanı felç edici bir saldırıya dönüşebilir. ABD bunlara karşı caydırıcı tedbirlere başvuruyor. Örneğin coğrafi konumdaki birkaç ‘büyük, şişman’ uydu tarafından yapılan işleri, Starlink’e benzer şekilde, LEO’daki sayısız küçük uyduya kaydırmak bu tedbirlerden biri. Kalabalık ve küçük, yerine konulması görece kolay Starlink uydu sistemi herhangi bir füze saldırısını veya elektronik savaşı anlamsız kılıyor.
Starlink’in de sahibi SpaceX tek başına geçtiğimiz yıl diğer tüm operatörlerin (özel ve devlet işletmesi) toplamından daha fazla fırlatma gerçekleştirdi. Ancak bu üstünlük aynı zamanda Amerika’nın tek bir sağlayıcıya, özellikle de ne yapacağı belli olmayan Elon Musk’a bağımlılığı konusunda endişelere yol açıyor.
ABD ayrıca hipersonik füzeler dahil olmak üzere füzeleri tespit eden sistemini farklı yörüngelere yerleştirerek olası saldırılara karşı tedbir alıyor. Kaybedilen kabiliyetlerin hızlı bir şekilde yerine konulabilmesi faydalı olacaktır. Bu konuda Amerika avantajlı durumda. Bu arada Eylül ayında yapılan Victus Nox adlı bir tatbikat, Uzay Kuvvetleri’nin yeni bir uyduyu tipik 6-12 ay yerine yaklaşık bir gün içinde monte edip fırlatabileceğini gösterdi.
Dijital kıyamet olur mu?
Eğer Amerika ve Çin arasında bir savaş çıkarsa, dünya uyduların kaderinden çok daha fazlası için endişelenmek zorunda kalacak.
Belki de yakın vadedeki en büyük tehlike yanlış hesaplamadır. Uzaydaki rekabet yeni ve belirsiz. Hiç kimse hangi uzay silahlarının var olduğundan emin değil, özellikle de birçok sivil teknolojinin askerî kullanımları olduğu için.
Yolun kuralları iyi tanımlanmamış ya da mevcut değil, silahların kontrolü için çok az olasılık var. Bu nedenle savaş dışında ‘gri bölge’ saldırıları cazip olabilir. Siber saldırılar gibi uyduları devre dışı bırakmak da genellikle insanları doğrudan öldürmez. Ancak Pasifik üzerindeki bir Amerikan erken uyarı uydusunun saldırıya uğraması durumunda, uzay silahları hakkında kamuya açık bilgileri derleyen bir Amerikan grubu olan Secure World Foundation’dan Brian Weeden tehlikeli bir tırmanma yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. ‘Washington çılgına döner ve bunun bir nükleer saldırının parçası olduğunu düşünebilir. Soğuk Savaş döneminde Sovyetlerle aramızdaki anlayış, uyarı uydularına müdahalenin yaklaşan bir nükleer saldırının işareti olarak yorumlanacağı yönündeydi.’”