Futbolda unutulmaz başarılar
Başarılı olan kimdi? Leicester City mi? Jamie Vardy mi?
Futbolla az çok ilgilenen kişiler en büyük takımları ayırt edebilir. Hiç bilgisi olmayan bir kişi bile Manchester United, premier lig ve fubolun beşiği İngiltere gibi tanımlara hakimdir. Bunun adı monopol. Yani her manada başarının karşılığı olan kişilerin az çok tahmin edilebilmesi. Bu takımlar çok büyük paralar karşılığında transfer yaparlar. Sonrasında en üst düzey tesislerinde antrenman, gıpta ile bakılan stadlarında maçlar yaparlar. Sezon boyunca gösterdikleri performansa göre ülkesinde veya diğer ülke kulüplerinin bir arada olduğu turnuvalarda derece elde eder veya şampiyon olurlar. Standart alışılagelmiş sebep sonuç ilişkisinden ibarettir.
Peki bu kadar şaşalı olmayan bir takım aradan sıyrılır da başarılı olursa ne olur? Manchester united, Chelsea gibi takımların şampiyon olmaları başarıysa Leicester city ninki nedir? Peki başarı hikayesi dediğimizde hangisini baz alacağız? Yoksa büyük takımların şampiyon olmaları başarı değil de doğal sonuç olarak yatırımlarının karşılığını almak mı?
İş Dünyasında Başarı
İş dünyasında da pek çok örneği olduğu gibi biz başarıyı her türlü imkanı olan insanların yapmaları gereken şeyler olduğunuz zannediyoruz. Mesela anaokulundan itibaren çok iyi dersler alan, yabancı diller öğrenen, ultra lüks bir yaşam içerisinde yaşamış, uluslararsı üne sahip bir üniversitede lisans, dünyaca ünlü bir başka üniversitede master yapanların ülkemize döndüğünde şirketler tarafından hint kumaşı gibi kapışıldığı bir dönemde başarılı insan olarak tabir etmemiz ne kadar da normal? Doğarken başarı losyonuyla yıkanmış, mamasına başarı katılan ve başarı merdivenlerinden ikişer üçer tırmanan kişilerin, o kadar imkan varken başaramaması farklı türden bir başarı olarak kabul edilebilir.
Peki başarı dediğimiz şey imkansızlıkların, zorlukların ve hatta ütopik hayallerin gerçekleştirimesi değil mi?
Futboldan Başarı Örnekleri
Yıl 2000. Dünyanın kulüpler bazında en büyük ikinci futbol organizasyonu. Yani UEFA avrupa ligi. O yıl kimsenin tahmin etmeyeceği, underdog olarak tabir edilen bir ülkenin futbol takımı kupayı kazandı. Galatasaray. O gün belki de bizim gibi underdog yani alt sınıf olarak adlandırılan onlarca ülke, yüzlerce kulüp ve milyonlarca yabancı futbol taraftarı için bir farklılık yaşandı. Çünkü milyon dolarlık bir takım değil de aralarından sıyrılan alt tabaka bir takım geldi ve şampiyon oldu. O gün ülkece ne gururlanmıştık. Bizi gururlandıran şey zaten şampiyon olacaktık görüşü değil de diğerlerinin güçlerine rağmen o mertebeye erişmemizdi.
İşte bir benzeri de dünyanın en popüler futbol ligi olan İngiltere Premiere ligde yaşandı. Manchester united, Chelsea, Liverpol, gibi devleri ardında bırakıp şampiyon olan bir takım Leicester city. Belki 2000 li yılların başında hatırlarsınız o takımı. Türk futbolcu Mustafa İzzet formasını terletiyordu. Onun dışında hatırlayabileceğini kayda değer bir durum yok çünkü. Ama o kodamanların liginde geldi ve şampiyon oldu. Eminim dünyanın pek çok yerinde bilinçli taraftarlar tutmasalar da bu takımın şampiyonluğuna sevindiler.
Leicester city takımının kazandığı başarıya benzer örnekler ülkemizde de yaşandı. Mesela 2007/08 sezonunda son maça kadar şampiyonluk umudunu koruyan sivasspor ligi 2. bitirebilmişti. Ertesi sene ise Bursaspor, 4 büyükler dışında şampiyon olan tek takım olmuştur. Bu tarz başarılar taraftar olan olmayan herkesin hoşuna gider. Çünkü başarının alt yapısı milyon dolarlık yatırımlarla değil de daha insani duygularla işlenmiştir.
İşte başarı arıyorsak imkansızlıklar içerisinden gelenleri görelim. Başarılı olmak için doğmuşları değil. Bu kadar futbol dolu bir yazıyı da yine ünlü futbol düşünürü Fatih Terim’in sözleriyle tamamlamak isterim.