Frida Kahlo kimdir?
Dünyaca ünlü Meksikalı ressam Frida Kahlo, genelde sadece Frida adıyla da anılır. Tam adı Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon olan ünlü ressam, 20. yüzyılın popüler kültür ikonu haline geldi. Resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınıyor. İşte Frida Kahlo kimdir? Frida Kahlo’nun ilginç hayat hikayesine dair merak edilenler...
6 Temmuz 1907'de Meksiko şehrinin Coyoacán bölgesinde dünyaya gelen Frida Kahlo, 47 yıllık yaşamına ilginç bir hayat öyküsü sığdırdı.
Sol görüşlülüğüyle tanınan Frida, doğum gününü Meksika Devrimi'nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etti. Yaşamının modern Meksika'nın doğuşuyla başlamış olmasını istedi.
'TAHTA BACAK FRIDA' LAKABI NEREDEN GELİYOR?
Henüz 5 yaşında bir çocukken babasıyla çıktığı bir gezinti sırasında ayağı ağaç köklerine takıldı ve büyük bir acıyla yere düştü. Bu olaydan sonra geçirdiği çocuk felcinin ardından ona kalan; hafif topallayan çelimsiz bir bacaktı. Bacağı engelli kalan Frida'ya 'Tahta Bacak Frida' lakabı takılmıştı.
Frida, bu acı olayı şu sözlerle anlattı:
"Chapultec’teki düşüşümle, daha sonraları yaşadıklarım arasında ne tür bir bağlantı kurulabilir, bilmiyorum. Ama kesin olan birşey varsa, o da acının bedenime ilk kez o gün girmiş olduğudur.”
Döneminin en iyi eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulu’nda okuyan Frida, sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa ile okul arkadaşı oldu. Anarşist bir edebiyat grubuna dahil oldu.
HAYATINI DEĞİŞTİREN OTOBÜS KAZASI
19 yaşındayken o dönemki aşkı Alejandro Gomez ile birlikte bindiği otobüsten şemsiyesini unuttuğu için inip başka bir otobüse binince hayatı değişti.
17 Eylül 1925'te okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu çok kişinin öldüğü kazada, tramvayın demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıktı. Kazadan sonra tüm hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçen Frida; omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşadı. Hayatı boyunca tam 32 kez ameliyat edildi ve çocuk felci nedeniyle sakat olan sağ bacağı 1954’te kangren yüzünden kesildi.
Kazadan bir ay sonra hastaneden çıkan Kahlo, ailesinin teşviki ile sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başladı. Yatağının tavanındaki aynaya bakarak oto-portreler yaptı. İlk otoportresi, "Kadife Elbiseli Otoportre"'dir (1926).
1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Frida, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başladı. Kübalı önder Julio Antonio Mella ve fotoğraf sanatçısı Tina Modotti ile tanışıp yakın arkadaş oldu. Birlikte, dönemin sanatçılarının davetlerine, sosyalistlerin tartışmalarına katılmaya başladılar. Frida Kahlo, 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye oldu.
BÜYÜK AŞKI DIEGO
Resim çizmeye devam eden Kahlo aynı dönemde arkadaşı Tina Modotti aracılığıyla Meksikalı Michelangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera ile tanıştı ve ona resimlerini gösterdi.
Frida, Ulusal Hazırlık Okulu’nda okuduğu sırada kadınlara düşkünlüğü ile tanınan Rivera okula bir duvar resmi yapmak için gelmişti. Frida ise üç saat boyunca bu dev gibi adamın fırçasına bakmış, onu çıt çıkarmadan izlemişti. Ardından arkadaşlarına “Benim Rivera’dan bir çocuğum olacak demişti”...
Aralarında romantik bir ilişki doğan iki ressam, 21 Ağustos 1929’da evlendi. Frida, Rivera'nın üçüncü eşi oldu. Evlilikleri, "fil ile güvercinin evliliğine" benzetildi.
Resim yapmaya geçirdiği kazanın izlerini hafifletmek için başlayan Frida, kısa süre sonra yeteneğini herkese kanıtlamıştı. Yaptığı resimleri göstermek için tanıştığı ünlü ressam Diego Rivera ile evlenmesi ise herkesi şaşırtmıştı.
Pek çok kadının etrafında döndüğü Rivera; girdiği ortamlarda ışıldıyor, göklere çıkarılıyor, şöhretiyle, düşünceleriyle ve yarattığı polemiklerle her yerde ön plana çıkıyordu. “Seni o dev boyunla, hep bir karış önünde giden göbeğin, kirli pabuçların, eski ve yamru yumru şapkan ve buruşuk pantalonunla gözümün önünde canlandırıyor ve kimsenin böylesine çirkin şeyleri onca asaletle taşıyamayacağını düşünüyorum” demişti Elena Poniatovska, Diego için.
Rusya’da kaldığı süre içinde, Angelina Beloff ile birlikte yaşayan Rivera, asla sadık bir erkek olmadı. Ne başka kadınlarla birlikteyken, ne de Frida ile evlendikten sonra.
DIEGO NEREYE FRIDA ORAYA
Frida, ikinci otoportresini evlendiği yıl yaptı. Eser, 2000 yılında bir Amerikalı koleksiyoner tarafından 5 milyon dolara satın alındı. Rivera'nın Komünist Parti'den ihraç edilmesi üzerine Frida Kahlo da partiden ayrıldı. 1930’da eşiyle beraber ABD'ye gitti ve 1933’te Rivera aldığı duvar resmi siparişlerini bitirinceye kadar eşiyle birlikte orada yaşadı. Evliliklerinden iki yıl sonra düğün fotoğraflarından yola çıkarak "Frieda ve Diego Rivera" (1931) adlı tablosunu yaptı. San Fransisco Kadın Ressamlar Topluluğu yıllık sergisinde sergilenen bu eser, onun bir sergide yer alan ilk tablosu oldu.
BEBEK KAYIPLARI
Çiftin, fırtınalı bir evlilik yaşamları oldu. Sağlık sorunları nedeniyle bir çocuğunu aldıran ve art arda iki düşük yapan Frida, eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle 1939 yılında ondan ayrıldı ama bir yıl sonra yeniden evlendiler ve Frida’nın çocukluğunu geçirdiği "Mavi Ev'e" yerleştiler. Frida bebek kayıplarını resimlerine de yansıttı.
TROÇKİ İLE İLİŞKİ YAŞADI
Frida’nın da evlilikleri sırasında çeşitli erkeklerle ilişkileri oldu. Bunlardan biri de Rus devriminin önde gelen isimlerinden Lev Troçki idi. Troçki, Rivera’nın Meksika Cumhurbaşkanından aldığı özel izin ile 1937’de Meksika’ya gelmiş ve Frida’nın evine yerleşmişti. Aralarındaki ilişkiyi Troçki’nin eşinin fark etmesi üzerine Frida, Troçki’den ayrıldı. Troçki’ye düzenlenen suikastin ardından suikastçı ressam Siqueiros’un arkadaşı olması nedeniyle sorgulanan Frida, bir süre Meksika’dan ayrılmayı uygun buldu. O sırada ABD'de bulunan eski eşi Rivera’nın yanına gitti ve çift yeniden evlendi.
Frida'nın hayatı boyunca sevgili olduğu isimler arasında Breton, Berggruen, Duchamp, Kandinsky, Muray, Picasso vardı.
Kahlo, çeşitli sanat çevreleri tarafından sürrealist ressam olarak tanımlansa da kendisinin buna sıcak baktığı pek söylenemez; hatta sevgilisi Amerikalı fotoğrafçı Nickolas Muray’e, gerçeküstücülük hakkında şunları söylediği biliniyor: “Gerçeküstücü olmak ne demek? Eğer eşyaları bulundukları ortamdan çıkarıp başka bir ortama yerleştirmekse; resim zaten tarihi boyunca hep bunu yaptı... Gerçeküstücülerin en önemli sorunu, kendilerini aşırı derecede ciddiye almaları.”
Sık sık sağlığı bozulan Frida, dayanılmaz acılarla başa çıkmak için bütün gücüyle resim yaptı. Yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da sergiler açmıştır. 1938’de New York’ta açtığı sergi ona büyük ün getirdi, 1939’daki Paris sergisi ile övgüler topladı.
Sanat yaşamında, eşi ünlü ressam Diego Rivera’nın gerisinde kalmış gibi görünse de, gerçek bunun tam aksi. Diego’dan resim alanında bir şeyler öğrenmekten çok öğrettiği Diego dahil herkesçe kabul ediliyor.
1943'te La Esmeralda adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi on yıl boyunca sürdürdü. Sağlık koşulları nedeniyle Mexico City'e gidemediğinden, derslerini evinde veriyordu. Öğrencilerine "Los Fridos" (Frida öğrencileri) denildi.
1948'de yeniden Meksika Komünist Partisi'ne katılmak için başvurdu ve başvurusu kabul edildi.
Frida Kahlo’nun143 resmi var; bunlardan 55 tanesi otoportre türünde. Yaşamının büyük bir bölümünü yatakta başının üstünde duran bir aynaya bakarak geçiren biri için normal bulunabilir ama bu portreler hiç de olağan değil. "Yalnızım. Kendimden daha iyi kimseyi tanımıyorum" diyordu Frida.
Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer ambolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu “Yaşasın Yaşam” isimli bir natürmorttu. Son sözleri ise, günlüğüne yazdığı şu cümleydi:
“Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.”
Cenazesi, ertesi gün yakıldı. Külleri, Mavi Ev'de muhafaza ediliyor. Mavi Ev, 1955'te Rivera tarafından devlete bağışlandı. Şimdi müze olaan evde Frida'nın eşyaları sergileniyor.
Frida Kahlo'nun hayatı 2002'de Frida ismi ile sinemaya aktarıldı ve bu filmde Kahlo'yu Salma Hayek oynadı. 2005'te hayatını konu alan The Life and Times Of Frida Kahlo adlı bir belgesel film çekildi.
Ünlü Fransız Jean-Paul Gaultier 1998 yılında bir defilesinde Kahlo stilini sergiledi. Bu defile, dünya basınında ve moda camiasında büyük yankı uyandırdı. Hayatını konu alan Frida Kahlo-Aşk ve Acı adlı kitap Raunda Jamis tarafından kaleme alındı, Türkçeye çevrildi.