İnsan İskeletlerinde Yaş Tayini Kriterleri (1. Bölüm)
1.1.YAŞ TAYİNİ
İskeletler paleoantropolojik araştırmaların temel materyalidir. Paleoantropologlar bu iskeletleri inceleyerek eskiden yaşamış insanların ölüm nedenlerini, sağlık durumları, paleodemografik ve morfolojik özelliklerini araştırmaktadırlar. Bu nedenle Paleoantropoloji ve Adli Tıp araştırmalarında, iskeletin yaşının doğru olarak belirlenmesi paleodemografik yapının belirlenmesi ve birey kimliğinin saptanması açısından son derece önemlidir. Yaş tayini; Bebek Ve Çocuklarda, Genç Erişkinlerde ve Erişkin Bireylerde Yaş Tayini olmak üzere üç ana başlık altında incelenmektedir.
1.2. BEBEK VE ÇOCUKLARDA YAŞ TAYİNİ
Bebek ve çocuk iskeletlerinde yaş tayinine yönelik çalışmalar erişkin bireyler üzerinde yapılanlara göre daha azdır. Günümüzde çocuk bedeni üzerindeki çalışmalara sıcak bakılmaması ve yönetimlerin çocuklar üzerinde radyolojik incelemelere izin vermemesi bunda büyük rol oynamaktadır. Gömülmüş halde ele geçen bebek / çocuk iskeletleri ise genellikle yapıları gereği ufak ve kırılgan olmaları nedeniyle, ölü gömme âdetleri ve gömü sonrası çevre koşullarından etkilendiğinden genellikle eksik ele geçmektedir. Ergenlik aşamasına gelmemiş bireylerin yaş tayini, diş ve kemik gelişimi dikkate alınarak yapılır. Bu yolla elde edilen “biyolojik yaş” değeri görece güvenilir bir şekilde “kronolojik yaşa” çevrilir. Ancak bireysel varyasyonlar, çevre, hastalıklar, seküler değişimler ve genetik nedenler kronolojik yaşın tahmininde hata oranını artırabilmektedir. Doğumdan ergenliğe kadar uzanan zaman aralığında yaş tahmini yapılmasına olanak sağlayan çalışmalar irdelendiğinde, bireyler arasında görece daha az varyasyon gösteren ve gelişim aşamaları genelde düzenli olan üç fizyolojik karakter ön plana çıkar. (Atamtürk, 2016). Bebek ve çocuklarda yaş tayini için şu kriterlere bakılır:
Uzun Kemiklerin Uzunluğu, Kemikleşme Merkezleri, Dişlerin Çıkış Zamanları.
1.2.1. Uzun Kemiklerin Uzunluğundan Yaş Tayini
Dişlerin ve çeşitli epifizlerin yokluğunda; genç erişkin bireylerde uzun kemiklerinin uzunluğuna bakılarak yaş tahmini yapılabilir. Genç erişkin bireylerde yaş tayini yapılırken; diğer yaş tayini kriterlerine göre uzun kemiklerin uzunluğu kesin bir bilgi vermez. Bu yüzden daha önce yapılmış çalışmaların iskelet koleksiyonuna göre yaş tayini yapılması daha doğru olur (White ve Folkens, 2005).
Uzun kemiklerin uzunluğundan yaş tayinine yönelik çalışmalar genellikle gerçek yaşı bilinmeyen arkeolojik iskelet serilerindeki kemiklerin ölçülmesi suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bu tür çalışmalarda kronolojik yaş bilinmediğinden, fizyolojik yaştan hareket edilmiştir. Bu nedenle arkeolojik kalıntılar üzerinde geliştirilen yaş tayini metotlarının yaşayan bireylerin yaşını yaklaşık olarak tespit edeceği açıkça söylenebilir. Öte yandan yaşı ve cinsiyeti bilinen arkeolojik verilerde uzun kemiklerden yaş tayini yapan çalışmalar sayıca çok azdır. Burada Faccini ve Veschi (2004)’nin çalışması verilecektir. Yüzyıl eski olan ve yaş aralığı 0-12 arasında değişen 70 kadın 76 erken bireylerin ölçerinin alındığı çalışmada geliştirilen formüller şu şekildedir (Atamtürk, 2016):
Ulna’dan yaş tayini (ay) = -59.72+1.0273 uzunluk (mm) (r=0.94840)
Radius’dan yaş tayini (ay) = -58.27+1.1225 uzunluk (mm) (r=0.95086)
Humerus’dan yaş tayini (ay) = -50.26+0.74658 uzunluk (mm) (r=0.92388)
Femur’dan yaş tayini (ay) =-38.16+0.49569 uzunluk (mm) (r=0.93382)
Tibia’dan yaş tayini (ay) =-42.99+0.64868 uzunluk (mm) (r=0.93445)
Fibula’dan yaş tayini (ay) =-40.09+0.65251 uzunluk (mm) (r=0.93764)
Uzun kemiklerden yaş tayini, erişkinlik öncesi bireyler üzerinde uygulanan diğer metotlar kadar güvenilir bulunmamaktadır. Büyümenin miktarını ve temposunu, beslenme, ailenin eğitimi, hijyen hastalıklar gibi pek çok ailesel, toplumsal ve çevresel faktörler etkiler. Bu nedenle bu metodun popülasyona ve cinsiyetlere özgü büyüme standartları üzerinden geliştirilmediği sürece ihtiyat payı konularak kullanılması önerilir (Atamtürk, 2016).
1.2.2. Kemikleşme Merkezlerinden Yaş Tayini
Büyümesi devam eden bireylerde yaş tayini, dişlerin gelişimi, kemiklerin ossifikasyonu ve uzun kemiklerin uzunluğundan yapılır. Ancak birey fetal aşamada ise dişler tomurcuk halinde olduğundan veya tanımlanması kolay olmadığından daha çok kemikleşme (ossifikasyon) merkezlerine bakılır. Büyümekte olan bireylerde primer kemiklerin ossifikasyon merkezlerinden yaş tayini yapılırken kranium ve post-kraniuma ait pek çok vücut kısmı değerlendirilse de yaşla yüksek kolerasyon gösteren ve görece tanımlanması daha kolay olan uzun kemikler tercih edilmektedir. Bu metotla çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiş olmasına karşın bunlar içerisinde üçünün öne çıktığı söylenebilir. Bunlar; Olivier ve Pineau, Fazekas ve Kosa ve Scheuer ve Black’in çalışmalarıdır. Yaş tespiti açısından diğer bir yaklaşım, metrik ölçüler yerine kemikleşme merkezlerine odaklanmaktadır. Bu anlamda Scheuer ve Black’in çalışması öne çıkmaktadır. Söz konusu çalışmada sadece fetüsler ve bebekler değil, adölesans dönemine kadar olan bireylerde gözlemlenmiştir. Buna göre kraniumda mastoid çıkıntı 1.5 yaşında, metopik sutur 2-4 yaşında, petromastoid 1 yaşında, frontal fontikulus 1-2 yaşında kapanır. Oksipitalin lateral kısmının kaynaşması skuama için 1-3 yaşlarında, basiler kısmı için 5-7 yaşında olur. Postkranial kemiklerin kaynaşmasına baktığımızda ise fetal hayatın ikinci ayında görülmeye başlayan vertebra doğumda üç parça halindedir. Alt ve üst servikal vertebraların nöral arklarının yarısı 1 yaşında kaynaşmaya başlar. Bu kaynaşma kaudal ve kranial kısma doğru ilerler. Servikal arklar ikinci yaşın erken safhalarında kaynaşır. Lumbar vertebralar 6 yaşında kaynaşır. Üç parça halinde olan koksa da ischiopubic ramus 5-8 yaşlarında kaynaşır ancak bu süreç 3 yaşında da başlayabilir. Doğumda 4 parça halinde olan sternum fetal yaşamın 5. ayında gelişmeye başlar. Alt parçaları 4 yaşlarında, orta bağlantı 11-16 yaşlarında, üst kısımlardaki kaynaşma ise 20 yaşlarında olur. Klavikula fetal yaşamın 5-6’ıncı aylarında görülmeye başlar, 8-9 ayında S şeklini alır (Atamtürk, 2016).
1.2.3. Dişlerin Çıkış Zamanlarından Yaş Tayini
Dişlerden yaş tayini bebeklik ve erişkinlik dönemlerde farklı yöntemlerle yapılır. Erişkinliğe ulaşmamış bireylerin iskeletlerinden yaş tayini yapabilmek için en güvenilir yöntem süt dişlerinin tomurcuklanmasından başlayarak süt dişlerinin ve daimi dişlerin çıkış zamanı ve sırasını tespit eden dental yaşlandırmadır. Dental gelişim, diş kron ve köklerinin formasyonu ile dişlerin sürme zamanları olmak üzere iki temel açıdan değerlendirilir. Diş formasyonu, dişlerin mineralizasyon ve kalsifikasyonunu içerir ki dişlerdeki bu özellikler radyografilerle kolaylıkla belirlenebilir. Fetusta dişler çene içerisinde henüz tomurcuklanma evresindedir. Doğum sonrasının 6. ayında insanın yaşamındaki ilk dişleri olan süt incisiveleri çıkar. 6. yaş ile birlikte ilk daimi diş olan I. daimi molarlar çenede görülmeye başlar. Bu dönemden sonra süt dişleri yerlerini yavaş yavaş daimi dişlere bırakırlar ve ağızda çıkan en son diş olan III. daimi molarların tamamlandığı yaş olan 21 yaşına kadar dental yaşlandırma güvenilir olarak uygulanabilir. Ancak, III. molarlar bazı durumlarda daha geç yaşlarda görülürken bazı durumlarda da hiç çıkmayabilir. Diş formasyonuyla ilgili ilk skala Legros ve Magitot (1880,1881) tarafından hazırlanmıştır. Legros ve Magitot tarafından yapılan çalışma ile prenatal dönemde süt ve postnatal dönemde daimi diş gelişimleri konusunda veriler elde edilmiştir. Yirminci yüzyılda; Symington and Ranlin, 1908; Hess at all, 1932; Boller,1964; Van der Linder and Duterloo, 1976 tarafından diş formasyonu konusunda radyografik çalışmalar yapılmıştır. Schour ve Massler (1941) yaptıkları araştırma sonucunda günümüzde de kullanılan diş gelişimleriyle ilgili resimsel çizelgeyi hazırlamıştır (bkz. Resim 1a,b). Ubelaker (1989) Amerikan yerlileri üzerinde yaptığı bir çalışma sonucunda diş gelişimleriyle ilgili grafikleri oluşturmuştur (bkz. Resim 2. ). Dental gelişim konusunda bir başka araştırma ise İşcan (1988) tarafından yapılmış ve bu çalışmada diş gelişiminde cinsiyetler ve toplumlar arasında görülen farklılıklar belirlenmeye çalışılmıştır. Günümüzde değişik metodlar kullanılarak diş gelişimiyle ilgili tabloları Demirjian ve Levesque (1980) ve Demirjian (1986) tarafından hazırlamıştır (Yaşar ve Erol, 2007).
Resim 1a. Schour ve Massler (1941)‟ın Diş Gelişim Aşamaları Şeması (Sağır, 2013)
Resim 1b. Schour ve Massler (1941)‟ın Diş Gelişim Aşamaları Şeması (Sağır, 2013)
Resim 2. Ubleaker’in Dişlerin Çıkış Zamanları Şeması (White ve Folkens, 2005)
Not: Son gelişmelerden sonra insan iskeletlerinde yaş tayini kriterleri arasında değerlendirilmekte olan dişlerin çıkış zamanına göre yaş tayini yapmak ilk aşama için yeterli değil. Homo sapiens (insan) türünün evriminin devam ediyor olması ve genç bireyler 18 yaşında çıkması gereken dişin (halk arasında 20'lik diş) körelmeye başlaması kimi bireylerde dişin çıkmayıp diş etinin altında kalması kimi bireylerde de hiç çıkmaması, yeme içme alışkanlığının çok fazla değişmesi ve buna bağlı olarak dişlerdeki aşınma oranı önceki nesillere göre daha fazla arttığından dişlerin yapısını-gelişimini (birey öldükten sonra toprak altındaki süreçte en dayanıklı kemik diştir, yeme-içme alışkanlığının değişmesi diş aşınması daha genç yaşlarda gerçekleşmesini sağladığından birey genç yaşında ölmüşse dişteki aşınma erişkin bireydeki aşınmaya eşit olabilir.) yaş tayini kriteri arasında değerlendirmek sağlıklı bir yaş tayini yapmayı güçlendirmektedir. Bu durum neticesinde yaş tayini yapılırken diğer kriterlere öncelik verilmeli ve diş en son aşamada kriter olarak değerlendirilmelidir.