Hannibal Barca
Hannibal Barca kimdir? Tarihin en büyük komutanlarından birisini hayatı, savaşları ve sürgün yılları üzerinden yakından tanıyalım.
Roma’nın en büyük fatihi Hannibal Barca en çok İkinci Pön Savaşı’nda (M.Ö. 218-202) İtalya’yı işgal etmesindeki başarısıyla bilinir. Asker kökenli bir aileden gelen Kartacalı Hannibal Barca yetiştirilme sürecinde babası Hamilcar Barca’dan çok etkilenmiştir. Babası, tüm hayatı Roma İmparatorluğu’nu düşürme amacı çevresinde dönen bir komutandır. Hamilcar Birinci Pön Savaşı sırasında Kartaca kumandanı olarak görev yapmıştır. Hannibal’ın Roma’ya karşı duyduğu nefret, babasının onu askeri dünyaya itmesiyle derinleşir.
Daha sonra adı, inanılmaz bir dehâ örneği teşkil eden askeri stratejileriyle önem kazanmaya başlar. Hannibal, bu stratejiler sayesinde İkinci Pön Savaşı’nda Romalıları Güney Avrupa’dan silip Alp Dağları’na sürmüştür. Her ne kadar Büyük İskender veya Julius Cesar kadar meşhur olmasa da Hannibal kuşkusuz eski çağ liderleri arasında hatırı sayılı bir yere sahiptir. Romalıları yenmesinin yanı sıra Hannibal, dünya üzerinde tarihin tanık olduğu en büyük askeri dehalardan biridir. Hannibal Barca hakkında okuyacağınız gerçekler, bu iddiayı kanıtlar niteliktedir.
Kahramanın ilk adının, Kartaca kökenli “Ba’al’ın onuru” anlamına gelen Hannibal olduğuna inanılır. Bu ad, Kartacalılara göre Ba’al adlı tanrıya bir minnet sunma ifadesidir. Barca adının ise gerçek soyadı olmadığı düşünülmektedir. Sizler de Hannibal Barca adının esas isim ve soyadı olduğunu düşünebilirsiniz, ancak gerçek daha farklı. Esasında babasının yakın arkadaşları ona Barca (baraq) lakabını takmıştır. Sami dilinde Barca, “yıldırım parıltısı” anlamına gelmektedir. Bu lakabı takmış olmalarındaki neden, muhtemelen Hannibal’ın Romalılar için korku verici biri olmasındandır. Nitekim Hannibal hem bu soyadı hem de yaptıklarıyla babasının mirasını sürdürmüştür. Çağdaşları ise kendi aralarında ona “Hamilcar’ın oğlu Hannibal” demişlerdir. Bu, Hannibal’ın gerçek soyadı olmasa da ailesi, Barcalar olarak bilinmiştir.
Hannibal, Kartaca devleti içinde büyük gerginliklerin yaşandığı bir zamanda dünyaya gelmiştir. Kartaca (Pön) Savaşı patlak vermek üzeredir. Bu durum, Hannibal için hiç de iyi değildir. Çünkü Kartacalılar bu sırada Roma’yı kaybetmiştir. Sicilya adası elden gitmiş ve bunun faturası, Kartacalılara kesilmiştir. Üstelik Kartacalıları daha da küçük görmek için Romalılar, onlarla imzaladıkları barış anlaşmasını feshetmişlerdir. Sonrasında da Korsika ve Sardunya’yı ele geçirmişlerdir. Bu durum, zamanla Barcaları öfkelendirmiştir. Babasının onu İspanya’ya götürüp Romalıları ebedi düşman olarak görmeye yemin ettirdiğinde Hannibal’ın henüz on yaşında olduğunu da hatırlamak gerekir.
Hannibal Barca hakkında ilginç bir gerçek de Alpler’deki ordu görevi ile ilgilidir. Yazılı kanıtlar, Hannibal’ın Alp Dağları’nı geçtikleri efsanevi yolculuk sırasında askerlerle yan yana soğuk açıklıkta uyuduğunu gösteriyor. Üstelik bu kanıtlara göre yiyecek kaynakları azaldığında bile Hannibal, askerlerle beraber aç kalmayı tercih etmiştir. Daha da önemlisi, askerleri farklı kökenlerden gelmelerine rağmen savaş sırasında komutanlarına tüm varlıklarıyla güvenmişlerdir. Ne var ki Hannibal, Alpler’e yaptığı yolculuk bakımından askeri dünyadaki ilk kişi değildi. Aslında babası, onu daha yirmi altı yaşındayken ordunun başına getirmiştir. Ardından Hannibal Kartaca’daki başkomutanlıklara doğru askeri kariyerinde ilerlemiştir. 100 bin askerin üzerinde bir ordu ve toplamda kırk savaş fili emrine verilmiştir.
Sert kelimesi, belki Hannibal’ın ordusuyla birlikte Roma’yı işgalini anlatmada yetersiz bile kalacaktır. Hannibal’ın kaç orduyu yönettiği kesin değildir. Kimileri bunun 60 bin olduğunu söylüyor, kimileriyse sadece 40 bin kişilik bir orduyu yönettiğini düşünüyor. Komutanın İtalya’yı işgal için yaptığı ayrıntılı plan, ordusunun ilerleyişini destekleyen doğru analizlerinin bir timsali olmuştur. Söylenenlere göre Hannibal, en doğru çözüme ulaşmak için bölgedeki en iyi aritmetikçileri toplamıştır. Bu ekiple yaptığı altı aylık bir çalışmanın ardından o meşhur planı M.Ö. 218 yılında gerçekleştirmişlerdir. Plan, Büyük İskender’in Hindistan Seferi’ndekine benzer olmakla nam salmıştır.
Hannibal sadece 40 (veya 60) bin kişilik bir orduyu 1.600 kilometrelik bir güzergâhta yürütmekle kalmamış, ayrıca beraberinde 37 fili de götürmüştür. Bu hayvanların, Romalılara karşı ciddi bir tehlike ve avantaj olacağını düşünmüştür. Bunun nedeni, babası Hamilcar’dan fillerin nasıl bir korku makinesine dönüştürülebileceğini öğrenmesinden ileri gelir. Ne var ki 15 gün süren uzun soluklu yolculuklarının ardından İtalya’ya ulaştıklarında ordudan geriye sadece 20 bin kişi ve bir fil kalmıştır.
Hannibal’ın birlikleri, çok çeşitli geçmişlere sahip olan kimselerden meydana gelmiştir. Ancak hepsi Hannibal’ın kontrolü altında bir araya gelmiş, komutana karşı güvenlerini ve sadakatlerini göstermişlerdir. İşin doğrusu, askerler arasında oluşturduğu bu güven, başarısının ardındaki esas etkendir.
Hannibal Barca ile ilgili muhakkak bilinmesi gereken gerçeklerden biri de elbette zaferleridir. Po Nehri’nin yakınına vardığında Hannibal, Romalıları iki defa yenmeyi başarmıştır. Bunların ilki Ticinus Nehri ve sonrasındaki Trebia Nehri yakınında yaptığı şövalye düellolarıdır.
Alp Dağları’na yaptığı yürüyüşten ve Apennine Dağları’nı geçmeyi başardıktan yaklaşık bir yıl sonra tüm Roma birliklerini Trasimeno gölü bölgesinde alt etmiştir. İtalya’daki ilk birkaç yılın ardından Hannibal, üç zafer daha kazanmıştır: Trasimeno Gölü, Trebia ve Cannae zaferleri. Hannibal İtalya’yı başarıyla fethettikten sonra bölgede on beş yıl hüküm sürmüştür. Bu dönemde savaş yeteneklerini geliştirip seçkin bir komutan hâline gelmiştir. Düşmanının güçlerini ve zayıflıklarını başarıyla tespit etmiş, savaş planlarını buna göre hazırlamıştır.
Trasimeno’daki zaferinin ardından Hannibal neredeyse tüm Roma’yı yenmek üzeredir. Art arda gelen bu başarıları, hesaplamalarla desteklenmiş muhteşem taktikler sayesinde gerçekleşmiştir. Bu bilgi, her askeri lider ve tarihçinin hemfikir olduğu bir durumdur. Fakat işin doğrusuna baktığımızda Hannibal Romalıları yenmemiş, aslında tam aksi gerçekleşmiştir. Neticede hesap kitap dehaları bile hatalar yapabilir. Öncelikle Hannibal İtalya’yı fethettiğinde Romalıların boyun eğeceğini düşünmekle hata etmiştir. Çünkü olaylar tam olarak o şekilde gelişmemişti. Neredeyse bütün Roma birlikleri, merkeze sadık kalmış ve Hannibal’a karşı direnmeyi sürdürmüştür. İkincisi, Roma’dan birkaç mil uzaklaştıktan sonra Hannibal kenti ele geçirmemiştir. Onun yerine güneye gidip yeniden ve daha iyi teşkilatlanmak için beklemiştir. Zamanını bu şekilde devletten fazladan birlik almak üzere anlaşmak için harcarken Romalılar bu durumdan faydalanmıştır. On altı yıllık uzun soluklu bir savaşın ardından sonunda Romalılar Hannibal’ı Zama’da yenmiştir.
Kuzey Afrika’daki düşman işgali sonrası Hannibal ülkesine geri dönmek zorunda kalmıştır. Roma generali Publius Cornelius Scipio tarafından Zama Muharebesi’nde nihai olarak mağlup edilmiştir. Hannibal’ın stratejilerini inceleyen Scipio, düşmanını yenecek açıkları keşfetmeyi başarmıştı.
Barca, Zama Muharebesi’nde mağlup olmuş ancak öldürülmemiştir. Romalıların dayattığı savaş tazminatını ödemek için mali ve siyasi reformlar yapmıştır. Ancak bu hamleleri Kartaca aristokrasisi tarafından desteklenmemiştir. Hannibal’ın Kartaca’da yeniden güçlenmesinden endişe duyan Romalılar, MÖ 195’te ondan görevi bırakmasını talep ettiler. Sonuç olarak Hannibal, gönüllü olarak sürgüne gitmeyi seçti.
Hannibal Barca sürgüne gönderildiğinde Seleucid Sarayı’na yerleşmiştir (M.Ö. 190). Burada Hannibal, Romalılara karşı savaşan III. Büyük Antiochus’un askeri danışmanlığını yapmıştır. Fakat Antiochus Romalılar tarafından Magnesia Muharebesi’nde yenilmiş ve mağlubiyet hükümlerini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Romalılar, Hannibal’ın onlara verilmesini talep etmiştir. Ancak Hannibal, düşmanının eline düşmeyi reddederek kaçmış ve Ermenistan Krallığı’na yerleşir.
Plotarkos’a göre Hannibal, günün birinde Scipio’yla en büyük komutanın kim olduğuna dair münakaşaya girer. Hannibal, eğer İskender ya da Pyrrhus değilse en büyük savaşçının kuşkusuz, kendisi olduğunu iddia eder. Zaferlerini ve tarih boyunca yaptığı komutanlıkları düşününce bu cevap, sıradan bir böbürlenme sayılmaz doğrusu. Aksine, bir bakıma gerçeklerin dile getirilmesidir. Nitekim daha sonraları da Hannibal, “Stratejinin Babası” (askeri tarihçi Theodore Ayrault Dodge’un deyimiyle) olarak bilinmiştir. Bu unvan, en büyük düşmanı Romalıların askeri taktiklerini kendi stratejik anlayışıyla modellemesinden ileri gelir.