LEYLÂ VE MECNÛN HİKÂYESİ - 5

yGRq...EdcL
8 Feb 2024
35

Mecnûn ise ayrılık hasretiyle her geçen gün gamına gam yüklemekte, iradesinin dizginini elinden kaçırmıştır. Şiirleri artık meclislerde inci misal okunmaktatır. Bir gün bu meclislerin birinde ismi Nevfel olan bir kahraman Mecnûn’un şiirlerini dinler ve çok beğenir. Şiirin sahibinin, ay yüzlü bir güzele duyduğu aşkla perişan olan ve çöllerde vahşi hayvanlarla dost olan Mecnûn olduğunu öğrenir. Onunla tanışmak maksadıyla adamlarıyla çölün yolunu tutarlar. Mecnûn’u çölde etrafını kurtların, kuşların sardığı bir çemberin içinde kimsesiz, yapayalnız bir şekilde bulurlar. Nevfel’in ordusundan korkan hayvanların dağılmasıyla Nevfel Mecnûn’un yanına sokularak ona dostluk yüzünü gösterir. Nevfel Mecnûn’a derdini hayvanlarla değil insanlarla paylaşmasını, kendisine bu dertte ortak olacağını, sevgilisine ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağını ifade eder. Mecnûn ise şimdiye kadar ne yapsa da yârine kavuşamadığını, artık bir ümidinin kalmadığını, boşuna uğraştığını söyler ve Nevfel’e talihsizliğini anlatan bir şiir okur:



“Bu gazel Mecnûn dilindendür”

(1485-1491)


1.         Vefâ her kimseden kim istedüm andan cefâ gördüm
Kimi kim bî-vefâ dünyâda gördüm bî-vefâ gördüm 
2.         Kime kim derdümi izhâr kıldum isteyüp dermân
Özümden min beter derd ü belâya mübtelâ gördüm
3.         Mükedder hâtırumdan kılmadı bir kimse def'-i gem

Safâdan dem uran hem-demleri ehl-i riyâ gördüm

4.         Eger su dâmenin dutdum revân dönderdi yüz menden
Ve ger gözgüden umdum sıdk 'aks-i müdde'â gördüm         
5.         Ayak basdum reh-i ümmîde ser-gerdânlıg elvirdi
Emel ser-riştesin dutdum elümde ejdehâ gördüm    
6.         Mene gösterdi gerdûn tîre bahtum gözgüsin yüz kez
Men-i bed-baht ana her gâh kim bahdum kara gördüm      
7.         Fuzûlî 'ayb kılma yüz çevürsem ehl-i 'âlemden
Neden kim her kime yüz dutdum andan yüz belâ gördüm       (Doğan, 2015: 300)



1   Kimden sadakat beklediysem ondan eziyet gördüm. Bu vefasız dünyada kimi gördüysem vefasız gördüm.

2     Her kime derdimi açıp şifa istediysem onu kendimden daha kötü belaya düşkün gördüm.

3     Kederli gönlümün derdini hiç kimse dindiremedi. Sevinç ve neşeden bahis açan dostları hep ikiyüzlü gördüm.

4     Ne zaman suyun eteğini tuttuysam benden yüz çevirip akıp gitti. Ne zaman aynadan sadakat umduysam iddia ettiğinin tersini gördüm.

5     Şaşkınlıktan ümit yoluna ayak bastım, arzu ipine tutundum fakat elimde ejderha gördüm.

6     Felek bana kara bahtımın aynasını yüz kere gösterdi. Bahtsız olan ben, ne vakit ona baktıysam bahtımı kara gördüm.

7     Ey Fuzulî! İnsanlardan yüz çevirirsem beni ayıplama çünkü her kime sokulduysam ondan yüz türlü sıkıntı gördüm



Mecnûn’un şiirini dinleyen Nevfel düşüncelerinde ısrar eder. Mecnûn’un biraz çaba göstermesiyle birlikte elindeki imkanları kullanarak Leylâ’yı kavuşabileceğini ifade eder. Mecnûn bu sözlerden sonra umutlanır, kendisine çekidüzen verir, güzel elbiseler giyer. Nevfel verdiği sözde durmak için Leylâ’nın ailesine bir mektup yazar. Mektupta bu iki sevgilinin birbirlerine layık olduğunu, isterlerse hazinesinin tüm kapılarını onlara açacağını aksi halde ise savaşmaktan kaçınmayacağını belirtir. Mektubu alan Leylâ’nın ailesi Nevfel’in teklifini kabul etmez, bir deliye kız vermeyeceklerini, hazineye ihtiyaçları olmadıklarını ve gerekirse savaşmaya da hazır olduklarını bildirirler. Nevfel istediği cevabı alamayınca savaş ilan eder, sayısız asker toplar. Aynı şekilde karşı tarafta bütün adamlarını toplar ve iki ordu karşı karşıya gelir. Her iki taraf olanca cesaretiyle birbirlerine girerler, çok kanlı bir savaş meydana gelir. Mecnûn ise bir bayrak gibi Nevfel’in ordusu içinde bir kenarda utançla ve hüzünle yitip giden canları seyrediyordur. Fakat kalbi Leylâ’nın mensubu olduğu kabilenin savaşı kazanmasını arzular. Bunu fark eden Nevfel’in askerlerinden biri Mecnûn’a niçin düşmanının kazanmasını istediğini sorunca; Mecnûn, sevgilisinin ordusuna karşı gelemiyeceğini, yenilgiyi galibiyete tercih ettiğini ve böylelikle ona kavuşma yolunda canını vermekten hoşnut olacağını söyler. Asker aldığı cevaptan Mecnûn’un manevi olarak üstün bir kişi olduğunu anlar. Savaş çok şiddetlense de akşama kadar süren mücadelede her iki taraf da birbirine üstünlük kuramaz ve savaşa ara verir. Fakat Nevfel ordusunun çok güçlü olduğundan bahsederek niçin zafere ulaşamadığını sorgular. Kendi kendine bir Hak dostunun duasının karşı tarafla birlikte olduğa inanır. Bu arada Nevfel’e savaş esnasında Mecnûn’un halinden bahsederler. Nevfel, Mecnûn’un keramet sahibi ve duası makbul birisi olduğunu ve savaşın istediği gibi gitmeyeceğini anlar çünkü Mecnûn’un duası savaşın sonucunu etkilemektedir. Nevfel, kaderin bu iki sevgilinin birbirine kavuşmasına müsade etmiyeceğini anlayarak yaptığının yanlış olduğunu düşünür, eğer galip gelirse bu işe bir daha karışmayacağına kendi kendine söz verir. İki ordu ikinci kez tekrar karşılaştığında Nevfel’in ordusu bu kez galip gelir ve Leylâ’nın babası yalvararak Nevfel’e Leylâ’nın bir başkasıyla nişanlı olduğunu, bir kadının iki erkeğe sahip olmasının adet ve geleneklerine göre ayıp olduğunu, hiç değilse Leylâ’yı kendisine alarak namuslarına leke getirmemesini söyler. Nevfel ise Leylâ’nın babasına; bu işe Mecnûn’a yardım etmek için giriştiğini ama Mecnûn’un şifa bulmak istemediğini ifade ederek masum birçok kişinin ölmesinden dolayı pişman olduğunu, Leylâ’da ya da onun malında gözünde olmadığını söyleyerek kendisinden emin olmasını ister, ordusunu dağıtır, tevbe eder ve memleketine geri döner.


Mecnûn, Nevfel’in sözünden geri durup böyle davranmasını ayıplar. Yanında bulunanan kişilerin tesellilerine rağmen Mecnûn tekrardan Leylâ’yı kaybetmenin hüznüyle feryat figan eder, üstünü parçalar ve gamlı bir şekilde çöllere geri döner.


Çöllerde vahşi hayvanlarla dolaşan Mecnûn bir gün bir ihtiyar ve yanında zincirli bir tutsak görür. Tutsağın haline çok üzülen Mecnûn ihtiyara bu durumun ne olduğunu sorar. İhtiyar aslında bunun bir hile olduğunu, her ikisinin de fakirlik içinde yaşadıklarını, bu şekilde diyet sahibi ve katil oyunu oynayarak insanları kandırdıklarını ve geçimlerini sağlamaya çalıştıklarını ifade eder. Mecnûn ihtiyara bu zincire bir delinin yakıştığını, diğer adamı salıverip kendisini zincere vurmasını ve elde edilen tüm kazancı ona vereceğini söyler. Böylelikle evden eve boynu zincirli dolaşırken sevdiğiyle kavuşma fırsatını yakalayabilirdi. İhtiyar daha fazla kazanma ümidiyle diğer adamı salıverir ve Mecnûn’u zincire vurur.


Devam edecek...



KAYNAKÇA

Doğan, Muhammet Nur (2015). Fuzulî Leylâ ve Mecnûn Metin, Düzyazıya Çeviri, Notlar ve Açıklamalar, İstanbul: Yelkenli Yayınevi.


Kubbealtı Lugati, http://lugatim.com/, (Erişim Tarihi: 20.12. 2020)




Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to Blackcap

1 Comment