FUTBOLUN YENİ İLGİ ODAĞI: SUUDİ ARABİSTAN
Cristiano Ronaldo, Karim Benzema, N’Golo Kante, Marcelo Brozovic ve birçok oyuncu/teknik direktör kariyerlerini Suudi Arabistan’da devam ettirme kararı aldı. Lige yapılan güçlü yatırımların sonucu niteliğindeki tüm bu hamleler herkesin gözünü onlara çevirmesini sağladı. Suudların gözü yükseklerde, liglerini dünyanın en iyi liglerinden biri yapmak istiyorlar. Peki neden ve bu hedef ne ölçüde gerçekçi? Yazımızda buna cevap arayacağız.
S.Arabistan Ligi daha önce birçok iyi oyuncuya ev sahipliği yapmıştı ancak gündeme oturmaları Cristiano Ronaldo’nun Al-Nassr’a gidişiyle başladı. O gün bu transfer doğal olarak Ronaldo’nun kazanacağı para üzerinden ve kendisinin eski formunda olmaması üzerinden okundu. Ne var ki asıl gerçek aylar sonra ortaya çıktı. Suudiler futbola çok büyük bir yatırım yapmaya hazırlanıyordu ve Ronaldo transferi de aslında fragman gibiydi. Hatta Al-Nassr’ın onu tanıtışı da bir yandan gelecekte olacaklara işaret ediyordu: “Bu imza sadece kulübümüzün daha iyi başarılara erişmesine ilham vermeyecek; ligimizi, ulusumuzu ve gelecek jenerasyonu, erkek ve kız çocuklarını kendilerinin en iyi versiyonları olmaları için teşvik edecek. Yeni evin Al-Nassr’a hoşgeldin Ronaldo!” Açıklamayı sadece Ronaldo gibi bir spor figürünün ülkeye olası etkileriyle yorumlamamak gerekir. Onun gelişi elbette ilgiyi onlara yöneltti ancak ligin ve Suudi Arabistan futbolunun kalkınması hedefi için daha fazlasına ihtiyaç vardı. Bu amaçla da şimdilerde gerçekleşen Benzema, Kante, Brozovic, Ruben Neves gibi çok önemli transferler yaptı kulüpler. Bildiğiniz üzere futbola ciddi yatırım yapan ilk ülke S.Arabistan değil. Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkeler de bunu denemiş ama pek başarılı olamamışlardı. Suudilerin de hedefe gidiş yolu (şimdilik) ve amaçları da onlara benziyor. Ne mi demek istiyorum?
“Sportswashing”(Sporla aklanma) son yıllarda yaygın olarak kullanılan bir terim. Kişinin, kurumların lekelenen itibarlarını sporla iyileştirmesi şeklinde özetleyebiliriz. Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlalleri tartışmaları, kadın-erkek eşitliği tartışmaları, Cemal Kaşıkçı cinayeti gibi birçok konu ülkenin itibarını zedeledi. Dolayısıyla bugünlerde futbola yapılan yatırım da “sportswashing” ile ilişkilendiriliyor. Biraz önce bahsi geçen ülkelere ve tartışılan politikalarına bakıldığında bu çok haksız bir görüş gibi durmuyor. Diğer taraftan Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonunu da hesaba katmalıyız. Bu vizyon, ülkenin petrole olan bağımlılığını azaltarak yatırımları teşvik etmeyi; birçok kamu sektörünü, dış ticareti ve askeri sanayiyi geliştirmeyi hedefliyor. Çok geniş kapsamda projeleri içeren bu vizyonun eğlence sektörü ayaklarından biri olarak düşünülebilir futbola olan yatırım. Her ne kadar yazımızın ana konusu olmasa bile golf, kriket, motor sporları, e-spor gibi branşlarda da ayrıca ciddi yatırımlar yapıldığını belirtmeliyim. Formula 1’deki Cidde Grand Prix’i en iyi örnek olacaktır. Bu organizasyonlar sayesinde ülkeye giren turist sayısı ciddi oranda artıyor. İnsanlar Ronaldo’yu izlemek istiyorlar, kaliteli oyuncu sayısı artınca doğal olarak onları da izlemek isteyecekler. Yine spor içinden örnek vermek gerekirse 2022 Dünya Kupası en uygunu olur. Dünya Kupası’ndan önce tıpkı S.Arabistan’a benzer şekilde tartışmalar vardı, stadyumların yapımı esnasında hayatını kaybeden işçiler nedeniyle ciddi bir boykot kampanyası vardı. Turnuva bittikten sonraysa bu tartışmalar yerini övgüye bıraktı. Katar’a giden çoğu kişi organizasyonu öven cümleler kurdu. “Sportswashing” ile futbol bu yüzden ilişkilendiriliyor aslında. Suudlar da benzer bir şeyi hedefliyor olabilirler. Aynı zamanda 2030 ya da 2034 Dünya Kupası ev sahipliğini istedikleri biliniyor.
Saha içine dönelim. Öncelikle bahsi geçen yatırımın ne olduğunu biraz açalım ve lig yapısından bahsedelim. Suudi liginin dört büyük kulübü, Cidde’den Al-Ittihad ve Al-Ahli, Riyad’dan Al-Nassr ve Al-Hilal’in hisselerinin yüzde yetmiş beşi Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu tarafından satın alındı. Böylelikle pahalı transferlerin önü açıldı. Ligde güç dengelerinin bozulacağını düşünebilirsiniz ancak yatırımdan bağımsız olarak ligde tıpkı Süper Lig gibi dört takımın dominasyonu söz konusu. Suudi liginin 48 sezonunda bu dört takımın dışında şampiyon olabilen 3 takım var: Al-Ittifaq(2 kez), Al-Shabab(6 kez) ve Al-Fateh(sadece bir şampiyonlukları var.) 2012-13’teki Al-Fateh şampiyonluğundan beri kupayı sadece bu dört büyük kulüp kazandı. Sonuç olarak güç dengesi kesinlikle var olduğundan daha çok bozulacak ama dengeler zaten onlardan yana. 2023-24 sezonunda ligdeki takım sayısının 16’dan 18’e ve yabancı oyuncu sayısının 6’dan 8’e çıkarıldığını da belirtelim. (Bu 8 oyuncunun 7’si maç kadrosunda yer alabiliyor.) Bu kesinlikle teknik direktörlerin işini kolaylaştıracaktır. Milli takım bazında Asya’da onlardan daha iyi takımlar olsa da lig bazında AFC katsayısına göre ilk sıradalar. Bu AFC Şampiyonlar Ligi’ne direkt olarak 3, play-off aşamasından 1 takım yolladıkları anlamına geliyor. Tüm bu bilgileri sizinle paylaşmamın sebebi yatırımın amacını, yani dünyanın en iyi beş liginden biri olabilme hedefinin gerçekçiliğini size daha iyi anlatabilmek. Lig yapısını anladığımıza göre yatırım hakkında daha detaylı konuşabiliriz.
Asya’da Japonya, Güney Kore, İran ve Avustralya ile birlikte Suudilerin en büyük güç olduğu kesin. AFC Şampiyonlar Ligi’nde en çok şampiyon olan takımın(Al-Hilal/ 4 kupa 5 ikincilik ve aynı zamanda en çok final oynayan takım) onlardan çıkması en iyi olduklarına dair tartışmayı açabilir fakat dünyanın en iyi beş liginden biri olmak istiyorsanız bunu Asya’dan yapmak çok zor. Acı ama gerçek, futbolun ana odağı Avrupa kıtası. Dünya Kupası tarihinde Avrupa takımlarının egemenliği var. UEFA Şampiyonlar Ligi izlenme sayıları Dünya Kupası’nı geçmiş vaziyette. Premier Lig, Serie A, Bundesliga artık dünyanın her yerinde yayınlanan ligler. Böylesine güçlü liglerle sadece şaşaalı transferler yaparak rekabet edemezsiniz. Belki beş büyük lig dışındaki lig takımlarının oyuncu alması zorlaşır ama o da sınırlı bir etki yapar. Yine Çin ve Hindistan örneklerini belirtebiliriz bu noktada. Çin’in futbolcu alımını bir yerde sınırladığını ve altyapıdan oyuncu yetiştirmeyi teşvik ettiği hepinizin malumu. Ayrıca AFC sıralamasında birinci olan Suudi Arabistan, TeamForm sıralamasına göre dünyada en iyi 68.lig. (Bu sıralama takım ve oyuncu kalitesine göre yapılan bir bilgisayar hesabıyla oluşturuluyor.) Asya seviyesinde çok iyi olabilirsiniz ancak Asya futbolu genel olarak çok çok iyi bir konumda değil. Bu dört büyük takımın ligde ve AFC’de rekabet edeceği takımlar da Avrupa’ya kıyasla iyi değil. Ronaldo, Benzema gibi oyuncular her takımda çok iyi performans verebilirler dolayısıyla Japonya, Güney Kore, Avustralya takımlarının işi bayağı zor. Muhtemelen AFC’de Suudi Arabistan dominasyonu olacak ve bu hiçbir şekilde gerçek gelişimi yansıtmayacak.
Son şampiyon Al-Ittihad’ın iki süper yıldızı: N’Golo Kante ve Karim Benzema
Bir ülke nasıl futbol ekolü olur? Biraz öznel bir soru ama kendi açımdan size şunları söyleyebilirim: Öncelikle sürekli olarak iyi oyuncu ve antrenör yetiştirmelisiniz. İtalya, Almanya, Brezilya, Arjantin, İngiltere gibi ülkelerin futbol tarihine kabaca göz attığınızda bunu görebilirsiniz. İyi oyuncular ve antrenörler yetiştirdiğiniz zaman ülkeniz hem yerel bağlamda daha rekabetçi olur hem de uluslararası seviyede daha iyi hale gelir. Sözünü ettiğimiz şey kısa vadeli şeyler değil. Çok uzun zaman gerektiren süreçler bunlar. Almanya 2004 Avrupa Şampiyonası başarısızlığının ardından hayata geçirdiği oyuncu/antrenör gelişim projesinin sonucunu ancak 10 senede alabildi. Futbol eğitimi çok iyi işlemeye başladıktan sonra oyuncularınız ve antrenörleriniz daha iyi hale geldiği için liginiz de ileri gider. Bu ekonomik anlamda da bir gelişme demek. Sonra bunun sürmesi ve rekabetçi olmanız gerekir. Suudlar belki futbola yön vermek istemiyor olabilir ama “Benim ligim dünyanın en iyi liglerinden biri olacak.” diyorsanız İngiltere, İtalya, Almanya, İspanya kadar kaliteli bir oyun oynamak zorundasınız ve onlar kadar kaliteli oyuncular yetiştirmek zorundasınız.
Suudi Arabistan’daki futbol yatırımını her yönden mercek altına almaya çalıştım. Yazdıklarıma kısa bir özet geçecek olursam bu yatırımın gerçekten amacına ulaşabilmesi için daha farklı adımlar atılması gerekecek. Tabii bir de ülkedeki siyasi, sosyal durumların ve 2030 vizyonlarının nasıl şekilleneceği önemli olacak. Aksi takdirde ligin sonunun Çin, Hindistan ligleri gibi olması işten bile değil.