Uzun Yaşamın Sırrı
Uzun Yaşamın Sırrı
İnsan ömrü uzuyor, kalp damar hastalıklarından etkilenme süresi de böylece artıyor. 18 yaşından itibaren düzenli kardiyoloji muayenesi yaptırmak, Akdeniz tipi beslenmek ve egzersizi hayatımızda tutmak ise sağlıklı ve uzun bir yaşamın kapılarını aralıyor.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hastalıklara bağlı ölüm nedenlerinin ilk sırasında kalp ve damar hastalıkları yer alıyor. Bu bilginin iletişim kanalları ile sık sık duyurulması toplumda bir bilinç yaratmış olsa da, henüz yeterli seviyede değil. Ayrıca, ortalama ömür süresinin uzaması insanların kalp hastalığına maruz kalma süresini de artırıyor. Bu nedenle herkesin kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin kader olmadığını bilmesi ve sağlıklı ve uzun bir ömür için neler yapması gerektiğini öğrenmesi önemli.
‘Akıllı insan kalpten ölmez’ derken neyi kastediyorsunuz?
Kalp hastalığının önlenebilir olduğunu vurgulamak istiyorum. Ben bu konu için her zaman Dalton kardeşleri örnek veririm. Daltonlar dört kardeşler ve bankadan bizim paralarımızı çalarlar. Bir de iyi adam olan Red Kit var ve o da paralarımızı geri alır. Söz konusu kalp olunca Dalton kardeşler; yüksek kan basıncı, diyabet, kolesterol ve sigara oluyor. Bir de bu dört kardeş bir araya geldi mi, ömrünüzden 10 ile 30 yıl arasında çalar, erken ölümlere neden olur. Red Kit ise biz kardiyologlarız. Tabii ki tek başımıza yapabileceğimiz bir şey yok, hastayla takım oyunu oynamamız gerekiyor. Doktorla hastanın birbirine güvenmesiyle başarıya ulaşacak bir takım oyunu bu. Hatırlarsanız Dalton kardeşlerin bir de annesi var; çocuklarının kaçması için, içinde testere olan pastayı hapishaneye götürür... İşte o anne de şu an çok gündemde olan obezite.
Peki bu beş canavarla nasıl savaşacağız?
Onlarla aslında anne karnından itibaren karşı karşıya kalıyoruz. Eğer anne hamileliği sırasında kolesterolden zengin beslenirse, çocuğun kalp damarlarında kalp hastalığının ilk belirtileri başlıyor. Yani kalp hastalığı 50 yaşına geldiğinizde birdenbire ortaya çıkan ve sizi hemen ölüme götüren bir durum değil. Miras birikiyor, birikiyor ve bazen 40 bazen 50 bazen de 60 yaş ve üzerinde sizi sakat bırakabiliyor ya da öldürebiliyor. Böyle bakarsak, anne karnından itibaren çocuğun yetiştiği aile ortamı, spor yapıp yapmadığı, beslenme tarzı ve ailesinde kalp hastalığı öyküsü olup olmaması hastalıkların ortaya çıkmasında belirleyici oluyor. Eğer ilk 18 yıl çocuğunuzun sağlıklı beslenmesine yardımcı olursanız ve spor yapmasını teşvik ederseniz obeziteyi, yüksek tansiyonu, diyabeti engelleyerek, ileriki yıllara iyi bir miras bırakmış olursunuz. Bir de tabii doğumsal kalp hastalıkları var. Bunlar genellikle doğar doğmaz teşhis ve tedavi edilebiliyor. 18 yaşında ise artık erişkin döneme geçiliyor ve ilk muayenenin özellikle ailesel geçişli risk varsa mutlaka bu yaşta yapılması gerekiyor.
Kalp krizlerinin ölümle sonuçlanma oranı nedir?
Kalp krizlerinin yüzde 15-20’si ani ölümle sonuçlanıyor. Ancak kriz sırasında kalbin kasılan kısmı ölüyor. Bu nedenle göğüste ağrı hissedildiğinde vakit geçirmeden mutlaka bir sağlık kurumuna başvurmak gerekiyor. İlk bir saat, altın saat olarak tanımlanıyor ve ilk dört saat büyük önem taşıyor. İlk dört saatten sonra ne yapılırsa yapılsın bir miktar hasar kalıyor ve o kalp kası bir daha canlanmıyor. Bu nedenle herkese, evinin ya da iş yerinin yakınındaki anjiyo yapan merkezlerin iletişim bilgilerini bir yere not etmelerini öneriyorum. Anjiyo bulunmayan merkezlerde de vakit kaybedildiğini unutmayın. Öte yandan efor anında kalpte sıkışma, yanma, özellikle sol kola, boyuna, çeneye ve omuza yayılan bir yanma, kalp damarında darlığın habercisi oluyor. Yarım saatten fazla süren ağrı ise, bu sıkışmanın kalp krizine dönüştüğü anlamına geliyor. Yarım saatten daha kısa süren sıkışmalar, kalp spazmı olarak nitelendiriliyor ve kişiye ‘mutlaka doktora git’ uyarısı veriyor.
Beş düşman kalbe nasıl zarar veriyor?
Sigara: Önlenebilir ölümlerin ilk nedeni olarak sigaradan mutlaka kurtulmak ve hatta hiç başlamamak gerekiyor. Sigara sadece kalp ve damar hastalıklarına değil, akciğer hastalıklarına ve kansere yol açıyor. Sigara kan basıncını yükseltiyor ve içeriğinde bulunan karbonmonoksit kandaki oksijeni yok ederek damarlarda kolesterol depolanmasına neden oluyor. Bu durum da kalp krizi riskini artırıyor.
Yüksek kan basıncı: 50 yaşından itibaren yaklaşık iki kişiden biri yüksek tansiyon hastası oluyor; çünkü yıllar içinde damarlar yaşlanıyor ve sertleşiyor ve kan basıncının artması kaçınılmaz oluyor. Kişi bu yıpranmayı ne kadar geciktirebilirse, yüksek kan basıncını engelleme konusunda da o kadar avantajlı oluyor. Damar yıpranmasının önüne geçmenin ilk yolu ise tuz kullanımını kısıtlamaktan geçiyor. Yemeklere tuz eklememek, sofrada tuz bulundurmamak, tuz oranı yüksek ekmek ile turşu, konserve gibi tuz oranı yüksek gıdaları tüketmemek, tuzlu peynir ve zeytinleri yemeden önce suda bekletmek gerekiyor.
Obezite: Obezite ile birlikte hemen insülin direnci gelişiyor. İnsülin direnci diyabete dönüşüyor, kan basıncı tetikleniyor ve kolesterol yükseliyor. Tüm bu düşmanlar bir araya gelince kalp damar sağlığı olumsuz etkileniyor, ömür 10 ile 30 yıl arasında kısalıyor.
Diyabet: İnsülin hormonunun eksikliği sonucu çocukluk çağında ortaya çıkan Tip 1 diyabet ve ileri yaşlarda kötü beslenmeye ve aşırı kiloya bağlı olarak ortaya çıkan Tip 2 diyabet görülüyor. Günümüzde obezite vakalarının artması ile birlikte Tip 2 diyabet salgın şeklinde görülüyor. 10 diyabet hastasından sekizi diyabetten değil, kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. İdeal kiloyu koruyarak, hareket ederek ve göbeksiz yaşayarak diyabetten uzak durmak mümkün oluyor.
Kolesterol: Kolesterol, kolesterolden zengin gıdalardan beslenmenin yanı sıra karaciğerdeki üretime bağlı olarak da yükseliyor. Genetik olarak kolesterolün yüksek üretimini miras almış kişilerde yükselme mutlaka görülüyor ve doğru bir beslenme ile dahi belli bir seviyenin altına düşürülemiyor. Bugün kolesterol ilaçlarının faydası ve zararı şiddetle tartışılıyor ancak unutulmaması gereken şu ki, bazı hastaların mutlaka kolesterol ilacı kullanması gerekiyor. Eğer biz 30 yaşında bir hastada kolesterol ve tansiyon ilacına başladıysak, aslında bugününü değil, onun 60’lı, 70’li yaşlarını tedavi ediyoruz.
Nasıl besleneceğiz?
Kalp ve damar sağlığını korumaya yönelik beslenme öneriyorum. Ancak kişilerin damak lezzetini bozmanın diyete uyumu engellediğini vurguluyorum. Sağlıklı beslenmek deyince mucizevi diyetler, mucizevi besinler akla geliyor. Ancak mucizevi olan tek bir şey var, o da Akdeniz mutfağı… İçinde tüm yeşillikleri, meyveleri, baklagilleri, zeytinyağını, zeytini ve şarabı barındıran bu mutfağa sadık kalmak, kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyor. Ancak insanın pazar günü sucuklu yumurta ile kahvaltı yapmasını ve haftada bir gün kebap yemesini de engellememek gerekiyor.
Nasıl yaşayacağız?
Düzenli egzersiz yapmanın kötü kolesterolü (LDL) düşürdüğünü, sigarayı bırakmanın iyi huylu kolesterolü (HDL) yükselttiğini unutmamak gerekiyor. Düzenli egzersiz obezitenin gelişmesini engelleyerek kolesterol, yüksek tansiyon ve diyabetin gelişmesini de engelliyor. Sağlıklı bir kalp damar sistemi için sigaraya hiç başlamamak, kullanılıyorsa mutlaka bırakmak gerekiyor.
Ne zaman ve nasıl muayene?
İlk muayenenin 18 yaşında yapılmalı. Eğer ortada bir risk yoksa bir sonraki kontrol 25 yaş civarında yapılabiliyor. 30’lu yaşlardan itibaren kontrollerin üç yılda bire, 40’lı yaşlarda iki yılda bire, 50’li yaşlarda ise yılda bire indirilmesi öneriliyor. Kardiyoloji muayenelerinde öncelikle hastanın kan basıncı, diyabeti kontrol ediliyor, ardından EKG, Eforlu EKG ve EKO yöntemlerinden faydalanılıyor. EKG (Elektrokardiyografi) ile kalp ritmine ve kalp kasında ya da kapaklarında bir sorun olup olmadığına bakılıyor. Eforlu EKG yöntemi ile hasta 7-8 dakika bantta yürütülüyor ve kalpte yürürken meydana gelen değişikliklere bakılıyor. Kalp damarlarında bulunan tıkanıklıklar bu sırada yakalanabiliyor. Eğer bir tıkanıklık tespit edilirse anjiyo uygulanarak damarların gerçek yapısı görüntüleniyor. EKO (Ekokardiyografi) ise çocukluk yaşlarından gelen ve fark edilmeyen kalp kapağı hastalıklarını, kalp kasılmasındaki bozuklukları veya kalpteki delikleri gösteriyor.
Anjiyo, bilgisayarlı tomografik anjiyo ve klasik anjiyo olarak iki yöntemle uygulanıyor. Kalp hastalığı ile ilgili şüphenin fazla olması halinde bilgisayarlı tomografik anjiyo kullanılabiliyor ancak riskin düşük olduğu durumlarda hastayı gereksiz radyasyona maruz bırakmaktan kaçınmak için klasik anjiyo tercih ediliyor. Riskli damarların belirlenmesinde kullanılan Talyum sintigrafisinin de radyasyon alımı nedeniyle çok sık kullanılmaması gerekiyor.
Kadınlar dikkat!
Her ay adet görmek, kalp ve damar Hastalıkları konusunda kadınları 10 yıl daha avantajlı konuma getiriyor. Ancak menopoza girildiği dönemde risk erkeklerle eşitleniyor. Hatta bu yaşlarda kadınlarda daha fazla hastalık görülebiliyor çünkü kadında kalp hastalığı görülmediği kanısı kadınların önlem almamasına neden oluyor.
İlaç kullanımı disiplin istiyor
Kalp damar hastalıklarının tedavisi için verilen ilaçların birkaç ay kullanılıp bırakılacak türden olmadığının, ömür boyu kullanılması gerektiğinin bilinmesi gerekiyor. Onlarla iyi geçinmeyi bilirseniz onlar da size iyi gelecek. Eğer onları umursamazsanız kolesterol, tansiyon, diyabet size saldırıyor.
Tansiyon tedavisi, diyabet tedavisi, kolesterol tedavisi, obezite ile savaş ve sigara içmemek ömür boyu sürmeli. Bu aşamada en büyük rakibimiz aktarlar oluyor. Tüm ilaçların temelini bitkiler oluşturur ancak bu ilaçların eczane raflarında yer alabilmesi için on binlerce hasta üzerinde denenmesi, zararlı olmadığının ispatlanması, ruhsat alınması gerekiyor. Oysa aktarlarda her hastalığa iyi gelen bitkiler satılmakta. Bu karışımlar iyileşme sağlamadığı gibi zarar verebiliyor, kullanılan ilaçlarla etkileşime girip zehirleyebiliyor. Çok fazla anlam yüklenen vitaminler de, özellikle eksikliğini çektiğiniz bir vitamin yoksa fayda sağlamıyor aksine olumsuz etki ediyor. Tedavide mucizelere inanmamak gerekiyor. Tek mucize doğal beslenme.
Hasta olsanız dahi yapılacak çok şey var
- Yaşam sevincinizi kaybetmeyin.
- Hekiminizle dost olun.
- Hekiminizin doçentliğine ya da profesörlüğüne değil kendisine güvenin.
- İlaç kullanımında hekiminizin önerilerinin dışına çıkmayın.
Biberondan seruma hayat
İnsan hayatı ilk günden son güne kadar altı şişeyle özetlenebilir. Ömrümüzün ilk altı yılı biberonla geçiyor, süt içiyoruz. 6-18 yaş arası kola dönemi oluyor. 18 yaşından sonra da ne zaman başımız sıkışsa bir büyüğümüze danışıyoruz, yani rakıya başlıyoruz. Rakıya başlayınca, tabii beraberinde gelen mezelerle kilo almaya başlıyoruz. 40’lı yaşlarda bakıyoruz ki artık bir ayağımız çukurda, hemen spora başlıyoruz. Ama bu sırada cebimiz biraz para görmüş oluyor; konyak, viski gibi seçeneklere yöneliyoruz. 50’li yaşlara geldiğimizde hastalık tanısı almaya başlıyoruz ve korkuyla hemen suya geri dönüyoruz. En son şişemiz ise serum oluyor. Biz kardiyologların görevi de biberon ile serum arasında geçen süreyi 50 yıldan 80 yıla çıkarmak. Biz bunu başarabiliriz ancak bunun için hastaların iş birliğine ihtiyacımız var. İnsanların sağlıklı yaşamanın önemini kavramalarını, duydukları her şeye inanmamalarını, doktorlarına güvenmelerini ve akıllarına takılan her şeyi doktorları ile paylaşmalarını öneriyoruz.
Bayındır İçerenköy Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı