BABİL TARİHİ

DuLX...UX5K
14 Jan 2024
32


Babil veya Babylon, günümüz Irak'ında Bağdat'ın 59 mil (94 km) güneybatısında yer alan antik Mezopotamya'nın en bilinen kentidir. Bu kentin ismi Akad dilinde "Tanrı'nın Kapısı" (veya ''Tanrıların Kapısı'' veya "Babil Kulesi" diye de söylenir) manasına gelen bav-il ya da bav-ilim kelimesinden türetilmiş olup Yunanca'da Babil şeklinde ifade edilmiştir. Babil, bulunduğu dönemde kültürel, ilim ve dini bakımdan muhteşem bir merkez olmuştur.

Antik Dönem Yunan yazarlarınca huşu uyandıran bu kentin, Antik Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Babil'in Asma Bahçeleri'nin yeri olduğu bilinmektedir. Kentin ünü, Yaratılış 11:1-9 ve Babil'in zigguratı (Akad dilindde ziqqurrat, zaqā "yükselmiş yere kurmak" manasına gelir) ile ilişkilendirilen "Babil Kulesi" öyküsünden hareketle Kutsal Kitap olan İncil'de kente yapılan pek çok hoş olmayan gönderme nedeniyle lekelenmiştir.
Söz konusu bu antik kent ayrıca, başta Vahiy Kitabı olmak üzere Daniel, Yeremya ve Yeşaya kitaplarında da hoş karşılanmayan bir ifadeyle anlatılmaktadır. Akademisyen ve araştırmacı Paul Kriwaczek, Babil'in "sahip olduğu kötü şöhretin faturasını tamamen İncil'e kesebileceğini" belirtmektedir (167). Her ne kadar bu anlatımların hiçbirinde kent hakkındaki övgü dolu ifadelere yer verilmese de, nihayetinde bunların kentin 1899 yılında Alman arkeolog Robert Koldewey önderliğinde yeniden keşfedilmesine vesile olan modern çağdaki şöhretinden (ya da adının lekelenmesinden) kaynaklandığı düşünülmektedir.

Babil kenti Akad Kralı Sargon'un (''Büyük Sargon'', M.Ö. 2334-2279) hükümdarlığından önceki bir dönemde kurulmuştur ve Babil İmparatorluğu'nun başkenti konumuna getiren Hammurabi'nin (hükümdarlık dönemi M.Ö. 1792-1750) yükseliş dönemine kadar Fırat Nehri üzerinde küçük bir liman kenti olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki Hammurabi'nin ölümünün ertesinde imparatorluk kısa süre sonra dağılmaya yüz tutmuştur. M.Ö. 1595 yılında kent Hitit yağmasına uğramış ve sonrasında adını ''Karduniyaş'' (Karduniaš, Karduniash, Karaduniyaš, Karaduniše) şeklinde değiştiren Kassitler tarafından ele geçirilmiştir.

SÖZ KONUSU BU KENTE YÖNELİK EN ESKİ BİLGİ AKKAD KRALI SARGON DÖNEMİNE DAYANAN BİR YAZITTAN ELDE EDİLMEKTEDİR.

Söz konusu bu kent kısa bir süre Keldaniler (Süryanilerin Katolik kısmı) arasında hüküm sürmüş (M.Ö. 9. yüzyıl), daha sonraki dönemlerde yaşamış olan Yunan yazarlar (bilhassa ''Herodot'') ve İncil yazarlarınca isimleri Babilliler ile özdeşleşmiş, akabinde ise Yeni Asur İmparatorluğu (M.Ö. 912-612) hâkimiyetine girmiş ve Yeni Babil İmparatorluğu'nu kuran Nabopolassar (M.Ö. 626-605) hükümdarlığı altında varlığını sürdürmüştür. II. Kiros, bilinen adıyla ''Büyük Kiros'' (M.Ö. 550-530) döneminde Perslerin kontrolüne geçen ''Babil kenti'', M.Ö. 331 yılında Büyük İskender'in egemenliğine girinceye kadar Ahameniş İmparatorluğu veya Hehamenişiler'in (M.Ö. 550-330) başkenti olmuştur.

Daha sonrasında Seleukos İmparatorluğu (M.Ö. 312-63), Part İmparatorluğu veya Arşak İmparatorluğu (M.Ö. 247-M.S. 224) ve ardından Sasani İmparatorluğu veya Üçüncü Pers İmparatorluğu (M.S. 224-651) dönemlerinde önemli bir ticaret merkezine dönüşmüş fakat Hammurabi ya da Yeni Babil kralı II. Nebukadnezar (hükümdarlık dönemi M.Ö. 605/604-562) yönetimindeki parlak devirlerine hiçbir zaman ulaşamamıştır. M.S. 7. yüzyıldaki Müslüman Arap fethinin akabinde kent gerilemeye yüz tutmuş ve nihayet tamamen kaderine terk edilmiştir
Söz konusu Babil, 19. yüzyılda keşfedilene kadar yalnız İncil'deki anlatımlar ve dönemin klasik yazarları sayesinde bilinmekteydi. 1980'lerde dönemin devlet başkanı Saddam Hüseyin zamanında, İştar Kapısı'nın (günümüzde Almanya'nın Berlin kentindeki Bergama Müzesi'nde bulunan esas kapı) restorasyonu da aralarında olmak üzere çeşitli onarım çalışmaları yapılmıştı. 2019 yılında, muhteşem kentin tarihi kalıntıları UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kabul edildi.

Hammurabi & Liman Şehri

Söz konusu bu kente yönelı̇k en eskı̇ bı̇lgı̇ Akkad Kralı Sargon dönemı̇ne dayanan bı̇r yazıttan elde edı̇lmektedı̇r. Görünüşe göre bu zamana dek nehir üzerinde küçük ama kazanç getiren bir liman kenti olmuştur. Daha sonradan — Naram-Sin'in oğlu olan — Akad Kralı Shar-Kali-Sharri (hükümdarlık dönemi 2223-2198) yönetiminde Babil kentinde iki tapınak inşa edildiği ve bunun ardından, kendisinden sonra gelen Sumu-la-ilu (''Sumulael'' veya ''Sumu-la-ilu'' olarak da verilir; hükümdarlık dönemi M.Ö. 1880-1845) Babil'deki ilk kral hanedanının kurucusu olan Amorit reisi Sumu-abum (hükümdarlık dönemi M.Ö. 1895) tarafından serbest bırakılana kadar Kazallu kentinin kontrolüne geçtiği kayıtlarda yer almaktadır. Söz konusu kent o dönemde hâlâ komşusu olan kent devletlerinin gölgesi ardında kalan küçük bir liman konumundaydı.

Kral Sin-Muballit (hükümdarlık dönemi M.Ö. 1812-1793) kenti güzelleştirmekle kalmamış, ancak bu yeri diğerlerinden üstün kılamamış ve sonunda komşu kent devletlerinin arasında en güçlüsü konumundaki (antik çağın önemlisi) Larsa'ya karşı askerî bir sefer düzenlemiş, ancak yenilgiye uğramıştır. Larsa kralına usulca teslim olan ve gizliden gizliye bir ordu kurup eğitirken Babil'in surlarını tahkim etmek ve kenti güzelleştirmekle uğraşan oğlu Hammurabi lehinde tahttan çekilmek zorunda kalmıştır.
Larsa, işgalci Elamlıları püskürtmek üzere kendisinden askeri birlikler tedarik etmesini isteyince Hammurabi buna razı geldi fakat bölge güvence altına alınır alınmaz Larsa'dan İsin ve Uruk kentlerini ele geçirdi, Lagaş ve Nippur ile ittifaklar kurdu ve Larsa'yı tamamen zaptedecek duruma geldi. Akabinde seferlerini sürdürmüş, kanunlarını çıkarmış, Mezopotamya'yı fethederek imparatorluğunu kurmuştu.
Bilindiği üzere ''Hammurabi Kanunları'', barışı korumak ve refahı teşvik etmek doğrultusunda uyguladığı politikaların yalnızca bir örneğidir. Kentin surlarını genişletmiş ve yükseltmiş, ihtişamlı tapınaklar ve kanallar da dâhil olmak üzere büyük bayındırlık işlerine girişmiş ve diplomasi faaliyetlerini yönetiminin ayrılmaz bir parçası hâline getirmiştir.

Hammurabi hem diplomaside hem de savaşta o kadar etkiliydi ki, M.Ö. 1755 yılına kadar Babil'in yönetimi altında birleşen tüm Mezopotamya, o zamana kadar 100.000'i aşan nüfusuyla dünyanın en büyük kenti hâline gelmişti. Bu kent Hammurabi'nin fetihlerinin akabinde o kadar etkili ve nam salmıştı ki, güney Mezopotamya'nın tamamına "Babil" denmeye başlanmıştı.
Asurlular & (Babil Kralı) II. Nebukadnezar

Ne var ki Hammurabi'nin ölümünün ertesinde imparatorluk parçalara bölünmüş ve Babil kenti M.Ö. 1595 yılında Hititlerin eline geçene kadar hem büyüklüğü hem de kapsadığı alan bakımından giderek azalmıştır. Kassitler Hititleri örnek almış ve kentin adını Karduniyaş diye değiştirmişlerdir. M.Ö. 14. ve 9. yüzyıllar arasında bir dönemde, ilerleyen zamanlarda Babil Kulesi ile özdeşleştirelecek olan Babil'in dev zigguratı inşa edilmiştir. Söz konusu bu özdeşleştirmenin Akad dilindeki ''bav-il'' (Tanrıların Kapısı) kelimesinin İbranice ''bavel'' (kargaşa, karışıklık) kelimesiyle yanlış yorumlanması neticesinde ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Yaratılış öyküsünde insanlar ölümden sonra anılmak suretiyle kendilerine bir isim vermeyi ummaktadırlar ve bunun neticesinde göklere uzanacak büyük bir kule inşa etmeye başlarlar. Bu durum karşısında öfkelenen Tanrı, insanların amaçlarına ulaşmalarına göz yumulursa, başkalarını da hedef alabileceklerinden ve dolayısıyla doğanın dengesini altüst edeceklerinden endişe duymaya başlar. Bundan dolayı artık aynı dili konuşmamalarını buyurur, herkesin dillerini birbirine karıştırır ve artık anlaşamadıklarından kule yarım kalır. Bu öyküyü akademisyen Samuel Noah Kramer, aralarında Babil'inkinin de bulunduğu, harabe hâlindeki (kalıntılar üzerinde) ve İbrani kâtiplerce görülen veya tarif edilen pek çok zigguratın nedenini açıklayabilme gayreti çerçevesinde izah etmektedir (Sumerliler, 293-294).

Bölgeye hâkim olma konusunda Kassitlerin izinden giden Asurlular ve Sargon'un oğlu ve halefi olan Kral Sanherib (hükümdarlık dönemi M.Ö. 705-681) yönetimindeki Babil halkı durmadan isyan ettti. Nihayet M.Ö. 689'da sabrı tükenen Sanherib, Babil'i yağmalatıp yakıp yıktırdı ve geriye kalan kalıntıları sırf başkalarına ibret olsun diye etrafa yayılmasını sağladı. Aldığı uç noktadaki önlemler genelde halkın, bilhassa da Sanherib'in saray çevresinin dinsizliğine yoruldu ve kısa bir süre sonra, bu hareketini Babil'in harabeye çevrilmesinin intikamını almak amacıyla meşru gören oğullarınca suikast neticesinde katledildi.

Halefi (aynı zamanda oğlu) Esarhaddon (hükümdarlık dönemi M.Ö. 681-669) bizzat işleri kontrol altında tutarak Babil'i eski ihtişamına geri kavuşturma gayretlerini uygulamaya soktu. Bu kent sonrasında halefi olan Asurbanipal'e (hükümdarlık dönemi M.Ö. 668-627) karşı isyan etmiş, ancak bu durum Babil'e ciddi bir zarar vermemiş, hatta kenti sorun yarattığı sanılan şeytani ruhlardan bizzat arındırdı. Kentin bir ilim ve kültür merkezine dönüşmesi o zamana kadar çoktan gerçekleşmişti.
Babil tahtına Asur İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Keldani Kralı Nabopolassar tahta geçti ve kurduğu ihtiyatlı ittifak sayesinde Yeni Babil İmparatorluğu'nu hayata geçirdi. Oğlu II. Nebukadnezar, Babil kentini 900 hektarlık (2.200 dönüm) bir araziyi kapsayacak ve tüm Mezopotamya'daki ender bulunan etkileyici ve görkemli yapılardan bazılarıyla donatacak şekilde baştan aşağı yeniledi.














Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to Jamiryo

1 Comment