Mardin Dara Örenyeri

6CSD...Gkio
27 Apr 2024
35

Mardin Dara Örenyeri...



Konum

Dara (Anastasiopolis), Mardin şehrinin 30 km güneydoğusunda, Nusaybin’in 18 km kuzeybatısında ve Suriye’deki Amuda kentinin 7 km kuzeyinde yer alır. Coğrafi olarak, Mezopotamya Ovası’nın kuzeyindeki Tur Abdin Dağları’nın güney eteğinde ve ovaya hâkim bir konumdadır.

Dara’nın Adı ve Kuruluşu

Dara’nın, Pers Kralı III. Darius’un (M.Ö. 336-330) bir askeri üssü olduğu ve adının kökeninin buraya dayandığı düşünülmektedir. Dara olarak bilinen kent, antik kaynaklarda Yunanca bir terim olan “Daras” olarak geçmektedir ve tarihi kayıtlarda ilk kez, Parth Kralı I. Arsakes’in kurduğu bir kent olarak M.S. 3. yüzyılda yaşamış antik yazar Iustinus Frontinus tarafından şu şekilde aktarılmaktadır:
“…Arsakes Parth devletini kurdu, askerler topladı, kaleler inşa etti ve kentlerini güçlendirdi. Zapaortenon Dağı'nda Dara diye adlandırılan bir şehir kurdu ki, hiçbir yer bu yerden daha güvenli veya daha hoş olamazdı. Çünkü savunulmasına ihtiyaç duyulmayan, pozisyonu güçlü dik kayalar ile kuşatılmıştı ve bu yerin etrafındaki bereketli topraklarından elde edilen ürünleri depolanıyordu. O kadar bol miktarda akarsu ile beslenen kaynaklar ve o kadar çok ağaçlık vardı ki bir avın takibinin tüm hazları ile doluydu.”

Dara’nın Tarihi

Dara, M.Ö. 3. yüzyıl ortalarından M.Ö. 1. yüzyıla kadar Parth ve Seleukos Krallıkları arasında el değiştirmiştir. M.S. 6. yüzyıl başlarında küçük bir yerleşim olan Dara, Doğu Roma İmparatoru Anastasius (491-518) tarafından garnizon kent olarak seçilmiş ve kentte 503-507 yıllarında inşa faaliyetleri yürütülmüştür. Anastasius kurduğu kente adını vermiş (Anastasiopolis) ve Dara’yı Mezopotamya Bölgesi’nin idari ve askeri merkez üssü haline getirmiştir.
Anastasius Dönemi’nde (M.S. 491-518), küçük bir köy yerleşkesi üzerine kurulan kentin, bu alana kurulmasında Nisibis’e (Nusaybin) olan yakınlığı, bölgenin stratejik ve korunmaya müsait konumda olması, su kaynaklarına yakın ve ovaya hâkim bir noktada bulunması belirleyici olmuştur.
Dara, 577-591 ve 606-620 yılları arasında Sasani İmparatorluğu hâkimiyetine girmiş, M.S. 620 tarihinden MS 639 tarihine kadar Doğu Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde kalmıştır. 640’da Dara ile birlikte Kuzey Mezopotamya’nın büyük bir kısmı Arap hâkimiyetine girmiştir. 10. yüzyılda yeniden Doğu Roma hâkimiyetine kısa süreliğine giren Dara, 11. yüzyılın sonlarına kadar Selçuklu Devleti ve Doğu Roma İmparatorluğu arasında el değiştirmiştir.
Dara, 1150 yılında Artuklu Beyleri’nden Timurtaş tarafından kuşatılıp alınmış ve Mardin fArtuklu Beyliği’ne bağlı bir kent haline gelmiştir. 1251-1259 yılları arasında İlhanlılar tarafından da büyük oranda tahrip edilmiştir.
Bu tarihlerden itibaren yavaş yavaş terk edilen Dara, 14. yüzyılda sadece küçük bir köy yerleşmine dönüşmüştür.Mevcut Dara köyü yerleşimi ise, 18. yüzyılın sonlarına dayanmakta olup görkemli Roma kentinin üzerinde yaşantısını sürdürmektedir. 

Nekropol (Mezarlık Alan)

Kentin batısındaki geniş tepeler, 6. yüzyıl başında kentin inşası için taş ocağı olarak kullanılmıştır. Taş kesimi ile oluşan düzgün cepheler daha sonra mezarlık alanına dönüştürülmüştür. Dara’nın en etkileyici yapı gruplarından biri, ana kayanın yontulmasıyla oluşturulan mezarlarıdır.
Kentin batısında uzanan geniş tepelerde, doğal kaya kütlesi oyularak derin ve geniş vadiler biçiminde kaya mezarlık alanı oluşturulmuştur. Bu alanda 3 farklı mezar tipi bulunmaktadır. Bunlar, kaya mezarları (6. yüzyıl), lahit tipli mezarlar (6.-8. yüzyıl) ve basit sanduka mezarlardır (8.-14. yüzyıl).
Bu dönemde ölüler, Pagan ve Mitra kültünde kayadan doğduğuna inanılan Tanrı Mitra’ya (kayadan gelen Tanrı) ithafen yeniden doğuş inancı ile kayaya oyulan mekânlara gömülürdü. Dara’daki halk Hristiyanlığa geçmesine rağmen pagan geleneklerine ve bu oda mezarlara çoklu gömü yapma geleneğine bir süre daha devam etmiştir.
Paganizm, ister insan, ister hayvan, toprak, bitki ya da kaya olsun; yaşayan her ruhun kutsallığına ve doğaya duyulan saygıya dayanan çok eski bir inanç sistemidir. 
Romalı için bu mezarlar, ruhların öteki dünyadaki mekânlarıdır. Ölen kişinin ruhu bu mekânda oturacak ve korunacaktır. Roma dönemi mezarları bu anlayış ile şekillenmiştir. Hristiyanlığın yaygınlaşması ile basit sanduka mezarlara gömü başlamıştır.

Büyük Galeri Mezar

Kaya nekropol alanında, boyutları, planı ve iç düzenlemesiyle en dikkat çekici yapı, tamamen ana kayaya oyularak düzenlenmiş olan üç katlı geniş mekândır. 
Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgene yakın planlı yapının üst katı; batı, güney ve doğu kenarlarda devam eden bir koridor/balkon şeklinde düzenlenmiştir. 
Yapının kuzeyindeki anıtsal girişin alınlığında bitkisel süslemeler ile birlikte dinsel sahneler işlenmiştir. Kutsal kitaplarda “ruhlara nefes verilmesi ve yeniden dirilişin” canlandırıldığı Ezekiel (ölüleri dirilten peygamber) sahnesinin işlendiği bu galeri mezar, 577 istilasından sonra Sasaniler tarafından savaşta öldürülen kendi halkına ithafen, 591’de sürgünden dönen Doğu Romalılarca yapılmıştır.
2009 yılında yapılan kazılarda, yapının alt katında yüzlerce insana ait kemik açığa çıkarılmış ve bu insanların Ezekiel’in mucizesindeki gibi yeniden dirilecekleri gün için bu mezarda toplandıkları düşünülmektedir.

Surlar

Kentin, üzerine kurulduğu üç büyük tepeyi çevreleyen yaklaşık 4 km uzunluğundaki sur duvarlarının 2.8 km’lik kısmı net olarak takip edilebilmektedir. Yapılan ölçümler sonucunda, ortalama sur duvarlarının genişliği 3.70-3.80 m olup duvarlar içten ve dıştan düzgün kesme taşlarla örülmüştür. Dara’da iç sur ve dış sur olmak üzere iki sur sistemi üzerinde 28 kule bulunmaktadır ve ayrıca doğuda yer alan surun yaklaşık 20 m kadar doğusunda da hendekler bulunmaktadır.
Dara’nın görkemli sur kalıntıları, I. Anastasius (491-518) ve I. Iustinianus (527-565) Dönemleri’ne aittir. 530 yılında İmparator I. Iustinianus Dönemi’nde duvarların yüksekliği yaklaşık 29 m’ye ulaştırılmış, ikinci bir kat oluşturularak mazgallara ve okçu pencerelerine yer verilmiştir. Günümüzde yapılan kazı çalışmaları sonucu surların en yüksek korunduğu seviye yaklaşık 15 m olarak ölçülmüştür.

Kapılar

Dara’da, şehrin sur sistemi üzerinde dört yönünde de ana kapı izlerine rastlanmaktadır. Bu kapılar; Güney, Kuzey, Doğu ve Batı Kapısı olarak isimlendirilmekte ve şehrin güney ve kuzeyinde Cordis (Kordes) Nehri’nin surun altından geçtiği kemerli bölümler içinde de Kuzey ve Güney Su Kapıları yer almaktadır. Su, kente kuzey sur duvarlarına açılan kemerli açıklıklardan girer. Çift sıra demir parmaklıkla örülen bu açıklıklar büyük ölçüde sağlamdır. Suyun kenti terk ettiği güney su kapısında da benzer bir mimari görülmektedir. Şehrin dört girişi olan kapıların her iki yanında da büyük kuleler vardır. Çift kuleli kapı olarak adlandırılan bu kapı türleri, genelde girişleri daha güvenli tutmak amacıyla yapılmış örneklerdir. Kapılarda yapılan ölçümler sonucunda, kapı genişliklerinin yaklaşık 5 m olduğu anlaşılmıştır. Su kapıları ise 1.50 m genişliğinde ve 3.70 m derinliğindedir.

Agora Caddesi

Kentin güney kapısından itibaren büyük blok taşlarla döşenmiş olan cadde, güney kapıdan başlayarak kuzeye doğru 45-50 m kadar uzanmaktadır ve yaklaşık 5.80 m genişliğindedir. Kent içinde nehir boyunca uzanan caddenin, doğu kenarı dereye bakarken batı kenarı boyunca bir portiko ve arkasında dükkânların/atölyelerin bulunması ve caddenin İpek Yolu ile bağlantılı konumu, Mezopotamya’dan gelen ticaret kervanlarının buradan giriş yaptığını ve alanın kentin alışverişi için ayrılan kamusal bir alan olduğunu göstermektedir. Bu alanın kuzeyindeki tarla, bahçe gibi özel mülk alanlarında yapılan yüzey gözlemleri, caddenin kuzeye doğru nehrin doğal kıvrımına paralel olarak devam ettiğini göstermektedir. Büyük blok taşlarla döşenmiş olan cadde, yaklaşık 5.80 m genişliğindedir.
Kent içinde nehir boyunca uzanan caddenin, doğu kenarı dereye bakarken batı kenarı boyunca bir portiko ve arkasında dükkânlar bulunmaktadır. Agoradaki kazı çalışmaları sonucunda 9 adet dükkan ve bu dükkanlar ile ilişkili 6 adet mekan ortaya çıkarılmıştır. Dükkanlar, kuzey-güney yönlü uzanan agoraya bitişik bir biçimde yan yana sıralanmıştır. Genelde kare planlı olan yapıların yaklaşık 5 x 5 metre ölçülerinde olduğu gözlemlenmiştir. Doğu duvarları sağlam olarak günümüze gelen dükanların diğer duvarları ise farklı dönemlerde yeniden inşa edilmiştir.

Sarnıçlar

Yüksek dağlardan gelerek depolanan ve su ihtiyacını karşılamak üzere kanallarla tüm kente dağılan su sistemleri ve sarnıçların, kentin savunmasında da önemli bir yeri olmuştur. Kent, özellikle Sasani orduları tarafından kuşatıldığı ve dışarıyla irtibatının kesildiği dönemlerde, bu su kaynakları sayesinde uzun süre direnebilmiştir. Sasaniler, Dara’nın surlarını geçememiş ve bu yüzden de Dara’ya kuzey yönden gelen Cordis Nehri üzerinde setler inşa ederek Dara halkının ve içinde yer alan Romalı askerlerin susuz kalmasını ve kenti savaşmadan teslim etmelerini beklemişlerdir. Ancak, dağlardan gelen suları sarnıçlara depolayan Roma askerleri, bu kuşatmalara uzun süre direnebilmiş ve doğal bir kaynak olan suyu Sasaniler’e karşı silah olarak kullanmışlardır.

Maksem

Maksem (üstü örtülü su deposu), kentin akropolünün güney yamaçlarına, ana kaya içine oyularak yapılmıştır. Su, makseme 4 km mesafeden kanallarla kuzeydeki tepelerin üzerinden getirilmiştir. Toplanan su, kanallar vasıtasıyla kentin yapılarına ve diğer sarnıçlara dağıtılmıştır. 
Bu yapı, birbirine paralel, üstü beşik tonozla örtülmüş, doğu-batı yönünde uzanan 10 adet hücre-odadan oluşmaktadır. Her bir hücre 50 m uzunlukta, 4 m genişlikte ve 18 m yüksekliğinde olup yaklaşık 14.500 m3 kapasitelidir.

Batı 1 Sarnıcı

Bu sarnıç, kentin batı surlarının bitişiğinde yer alır ve yakın çevresindeki yapıların su ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiştir. 

Batı 2 Sarnıcı

Batı sarnıcının güneybatısında, ana sur duvarının dışında yapılmıştır. Bu sarnıcın, şehrin içine alınmayan ticari kervanlara ve nekropol alanına hizmet verdiği düşünülmektedir. Çapraz tonozlu tavana sahip yapı, iki dikdörtgen taş paye ile taşınmaktadır. Bu sarnıçta, 16 m’lik dolgu toprağı müzemizin yürüttüğü kazı çalışmaları ile boşaltılmıştır.

Kilise - Zindan Sarnıç 

Agora caddesinin yaklaşık 100 m kuzeybatısında kalan büyük sarnıçtır. Düzgün kesme taş duvarlı sarnıcın orijinal girişi doğu cephesindedir. Bağlantılı yapıların ve yan mekânların hâlâ toprak altında olmasına ve yapının üstünde sonradan bir ev inşa edilmiş olmasına rağmen, yapı görkemini hâlâ korumaktadır. İki katlı yapının üzerinde şehrin katedrali (Büyük Kilise) bulunmakta olup bugün sadece batı kısımdaki bir duvarı ayakta kalmıştır.
Tarihçi Prokopius’a göre Dara’da iki önemli kilise vardır. Bunlardan birisi “Büyük Kilise” diğeri, “Bartholomeo Kilisesi”dir. Tarihçi Theodora Lector’a göre, Aziz Bartholomeo, I. Anastasius’un rüyasına girmiş ve şehrin korunmasını istemiştir. Bunun üzerine I. Anastasius, Bartholomeo’nun kemiklerini Kıbrıs’tan Dara’ya getirtmiştir. Dara’da, 14. yüzyıla kadar Süryani Metropolitliği’nin de merkezi bu katedral olmuştur.

Vaftiz Teknesi

Büyük Kilise’nin kuzeydoğusunda iyi korunmuş bir vaftiz havuzu vardır. Yetişkinlerin Hristiyanlığa geçişi için yapılan Vaftiz havuzunun her iki tarafında basamaklar bulunmaktadır. Havuzun içine giren yetişkinin, havuzun içinde bekleyip arınmasından sonra diğer tarafında bulunan basamaklardan çıkmasıyla tören tamamlanırdı. Vaftiz töreninde kişinin eski günahlı yaşama ölmesi, yeni ve pak bir yaşama doğması simgelenir.

MOZAİKLİ YAPILAR

Mozaikli Yapı 1

Büyük kaya mezarlık alanının 50 m kadar güneyinde yer almaktadır. Roma İmparatoru I. Anastasius Dönemi’ne ait olan bu yapının tamamı, özel mülkiyet nedeniyle henüz açığa çıkartılamamıştır. 
Yapının doğusundaki odalar, mozaik döşemeyle kaplı olup bu odalar kuzeyden güneye doğru alçalan kodlarda oluşturulmuştur. Mozaik kompozisyonunda çoban, bitki ve hayvanların resmedildiği bir sahne ve ortasında 11 satırdan oluşan bir yazıt yer almaktadır. Yazıtta şehrin 507 yılında I. Anastasius’a ithafen Diyarbakır (Amida) kiliselerinin katkısı ile kuruluşu aktarılmaktadır.
Eski Hellence yazıtın çevirisi şu şekildedir:
“(Bu bina) Tanrı’nın adıyla, İsa’yı çok seven müteyeddin imparatorumuz Anastasios’un (kaynakları) <ile>, şanı büyük (virillustris) Praetorian Prefect’in locumtenens’i mümtaz (virgloriosissimus) Daethos’un emriyle ve Tanrı’nın çok sevdiği, kutsal Amida Kilisesi’nin şahsiyetlerinin öngörüleriyle Anastasiopolis’in aziz piskoposu Eutychianos’un döneminde, bu (kent) Tanrı’dan korkan Abraamos ve Thomas tarafından yönetiliyor iken, 826 yılının Dios ayında (Ekim 514), sekizinci emlak tayini sırasında Babamız Tanrı, Mesih ve Kutsal Ruh’un şanı için finanse ve inşa edilmiş ve mozaikleri döşenmiştir, Amin. (Mozaiğin bu kısmını yapan) Makimos.”

Mozaikli Yapı 2

Güney surun yaklaşık 20 m kuzeyinde ortaya çıkarılan mozaik, yaklaşık 8.5 x 7.5 metre ( 56 m²) ölçülerindedir. Dört tarafı duvarlarla çevrili olan yapının taban mozağidir. Yapının kuzey tarafında yaklaşık 1.2 metre genişliğinde bir kapı bulunmaktadır.
Mozaiğin genelinde bezeme olarak balık pulu motifi işlenmiştir. Renk olarak ise sadece kırmızı ve beyaz renkler kullanılmıştır. Mozaiğin çevresi bezemesiz düz bir bordür ile sınırlandırılmış ve bordürün iç tarafı yarım daire şeklinde yapılmış balık pulu motifi ile şekillendirilmiştir. Bu pulların ortasında kırmızı, etrafında ise beyaz renkteki teseralar kullanılmıştır.

İslami Dönem Mezarları ve Türbe

Nekropol alanında Rus Çeçen savaşından (1870) göçerek Dara’ya yerleşen ve geçirdikleri salgın bir hastalık sonucu hayatını kaybeden Çeçenlerin mezarları, orta alandaki tepe üzerinde yer almaktadır. Ayrıca, kentin doğusundaki tepe üzerinde yer alan baldaken planlı mezarın (Türbe) etrafında da çok sayıda müslüman mezarı bulunmaktadır. Bu mezarların, İslam fetihleri ile birlikte mezarlık alanı olarak belirlenmiş olduğu düşünülmektedir. Mezarlar, 7.-14. yüzyıllara tarihlenmektedir. 
Düzgün kesme taştan, baldaken tarzında yapılan, 4 ayak üzeri kubbe ile örtülü türbenin kime ait olduğu ve ne zaman yapıldığına dair herhangi bir yazılı belge mevcut olmamakla beraber, yapı üslubu itibariyle 14.-15. yüzyıl eseri olduğu düşünülmektedir.

Kaynakça:https://www.turkishmuseums.com/museum/detail/22330-mardin-dara-orenyeri/22330/1

Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to alixwhitefalcon

1 Comment