Manisa da Gezilecek En Güzel Yerler

DfXk...YbtS
22 Jan 2024
113

Şehzadeler şehri Manisa da gezilecek yerler 2 güne rahatça sığdığından bu şehri hafta sonu kaçamağı yaparak keşfedebilirsiniz. Manisa tarihiyle, doğal güzellikleriyle, nefis lezzetleriyle Türkiye’de görmeniz gereken yerlerin başında geliyor.
Lidya, Helen, Roma ve Osmanlı dönemlerine ait bir çok tarihi eseri barındıran Manisa tarihte bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Parayı icat eden Lidyalıların başkenti olan ve dönemin en büyük ve zengin kentlerinden olan Sardes Manisa sınırlarında bulunuyor. Doğal güzellik desen bu şehirde yok yok. Tabiat parkları, şelaleler, kaplıcalar, peri bacaları bir çok güzelliği Manisa’da görebilirsiniz. Hadi Manisa’da gezilecek yerler listemizde bulunan birbirinden güzel yerleri beraber gezelim.

Spil Dağı Milli Parkı

Gediz havzası üzerinde, Bozdağlar’ın Kuzeybatı ucunda ayrı bir kütle oluşturarak doğu-batı doğrultusunda uzanan Spil Dağı (Manisa Dağı), 1513 metre yüksekliği bulan kalker bir kütledir. Jeolojik ve Jeomorfolojik yapıdaki kalker kayalar, kanyon vadiler, dolin gölleri, lapyalar, mağaralar, zengin bitki örtüsü, yaban hayatı ortamı ile mitolojik öykülere konu olan taşınmaz kültür varlıklarını bağrında taşımaktadır. Bu özellikleri göz önünde alınarak “Milli Park” ilan edilmiştir.

Spil Dağı 22 Nisan 1968 tarihinde milli park olarak halka açılmıştır. Orman ve açık alan olarak toplam 6860 hektarlık alanı kaplayan Spil Dağı Milli Parkı, 1995 yılında At Alanı Yaylası’nın bir bölümü “turizm merkezi” kurulması için ayrılmıştır. Milli parkın doğusunda 600 metre yükseklikte bulunan Sülüklü Göl kalkerlerin erimesiyle oluşmuştur. Derinliği 1-2 metreyi geçmeyen gölün çapı 100 metredir. Flora bakımından son derece zenginlik gösteren dağda kızılçam, karaçam, saçlı meşe karışık olarak bulunur. Burada alt floranın ağaççıklarından meşe türleri, sürüngen ardıç, laden, funda, defne ve mersin göze çarpar. Otsu bitkilerden geven, buğdaygiller, çayırotları ballıbabagiller, sütleğen, eğrelti otları görülmektedir. Sümbül, çiğdem, siklamen, yabani karanfil, glayöl, menekşe, papatya, gelincik, yaban gülü, böğürtlen hemen her mevsim açan türler arasındadır.

Sipil Dağı 120’yi aşan endemik bitki türüyle de eşsiz bir değer taşır. Sayısı yetmişe yakın şifalı bitki bulunmaktadır. Bunların arasında en ünlüsü kuşkusuz Manisa Lalesi’dir. Manisa Lalesi, Anemone türlerine (ranunculaceae) verilen genel bir ad. Çok yıllık, parçalı yapraklı, büyük çiçekli ve otsu bitkilerdir.

Milli park alanında; tavşan, kurt, çakal, domuz, tilki, sansar, porsuk, sincap, kirpi, gelincik, doğan, atmaca, kartal, akbaba ve ötücü kuşların hemen her türü yaşamaktadır. Spil Dağ’ında Kybele Kaya Kabartması, Frig özellikleri gösteren Lidya kültürünün kalıntıları olan kaya mezarları, Yarıkkaya’nın yakınında her biri kayaya oyulmuş evler ve bir taht görülmektedir. Çaybaşı’nda Niobe Doğal Kaya Anıtı, Manisa Kalesi kalıntıları belli başlı kültür varlıkları olarak sıralanabilir. 1250 metre yükseklikteki At Alanı Yaylası, Milli Park'ın gelişim bölgesi olarak planlanmıştır. Burada günübirlik kullanım amacıyla kamp alanı, piknik tesisleri, spor, oyun alanları, iki tane kır gazinosu, iki restoran ile 124 yatak kapasiteli dağ evleri personeliyle hizmet vermektedir. Manisa kent merkezinden 1250 metre yükseklikteki At Alanı Yaylası’na 24 kilometre tutan asfalt yolla çıkılabilmektedir.


Sardes Antik Kenti

Lidya Devleti’nin başkenti olan Sardes Antik Kenti’nin kalıntıları Salihli İlçesi, Sart beldesindedir. Sart ve yöresinin 5000 yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olduğu, Roma ve Bizans dönemlerinde de önemli bir yerleşim merkezi olduğu kazı çalışmalarından anlaşılmaktadır.

Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Lidya döneminin Sardes Kenti, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart) Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olmuştu.

MÖ 7. yüzyıldan başlayarak MS 7. yüzyıl erken Bizans dönemine kadar süren 14 yüzyıl boyunca Sardes gerek ulaşım gerekse idari ve ticari bakımdan önemli bir kent olma özelliğini korumuştur.

İncil’in vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu’daki yedi kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da ayrı bir öneme sahiptir.

Günümüze kadar koruna gelmiş olan dünyanın belki de en görkemli İon düzeni tapınaklarından birine ev sahipliği yapan antik kent, korunmuş Roma yapıları içerisinde anıtsal bir hamam-gymnasium kompleksi ve antik dünyanın en büyük havrasına sahiptir.

Gymnasion’un karşısında “Bronzlu Ev” olarak adlandırılan büyük bir yapı yer almaktadır. Bu yapı, Tmolos (Bozdağ) Dağı’nın sırtları ile eski Lidya merkezinin arasında olup antik çağın en göz alıcı yapılarından biridir.


Sultan Camii

Sultan Camii Klasik Osmanlı Külliye Mimarisinin kültür ve sosyal yaşamın görkemli bir örneği olan ve çok geniş bir alana yayılan cami, imaret, medrese, hamam, hankah ve sıbyan mektebinden oluşan bu külliye, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan tarafından Hicri 929, Miadi 1522’ de yaptırılmıştır. Cami ve ona bağlı binaların bazıları 1522’de, hamam 1538’de, darüşşifa ise 1539’da tamamlanmıştır. Bugün Sultan Caminin çevre düzenlemesi Manisa Belediyesince yapılmış olup her yıl düzenlenen Mesir Şenliklerine ev sahipliği yapmaktadır. Cami, yerli ve yabancı turistlerce de ziyaret edilmektedir. Sultan Camii Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2007 yılında başlayan restorasyon çalışmaları 21 Mart 2008 cuma günü 468. Mesir Festivali sırasında tekrar ibadete açılmıştır. 

Aigai Antik Kenti

Aigai adı eski Yunancada keçi anlamına gelen “αίγα” kelimesinden türetilmiştir. Aigai Antik Kenti, Manisa’nın Yunus Emre ilçesinin Yunt Dağı Köseler Mahallesi yakınında bulunmaktadır. Aigai, alışılmış Hellen yerleşimlerinden farklı olarak, Ege Denizi’ne nispeten uzak, dağlık bir coğrafyada, antik ismi Aspordenos olan Yunt Dağı’nda kuruludur.Aigai halkı kıyıya uzak, verimsiz, dağlık bu coğrafyada görkemli bir Hellen kenti kurmuş ve bu kenti 1000 yıl boyunca ayakta tutmuşlardır. Antik yazarların aktardığına göre Aigai, MÖ 2. binyıl sonlarında Yunanistan’dan Anadolu’ya göçmüş olan Aioller tarafından kurulmuştur. Bu halkın Anadolu’da yerleştiği bölge, Antik Çağ’da Aiolis olarak adlandırılmaktadır. Aigai’da yürütülen arkeolojik çalışmalar şimdilik, kentin kuruluşunun MÖ 8. yüzyıl sonlarında olduğunu göstermektedir. Aigai adının etimolojik olarak keçi ile olan bağı, kent sikkelerinde sıklıkla kullanılan keçi sembolü, epigrafik kanıtlar ve günümüzde hala temel üretim faaliyeti hayvancılık olan köyler barındıran Yunt Dağı’nın coğrafi yapısı; kent ekonomisinin MÖ 8. yüzyıldan itibaren hayvancılığa dayandığını göstermektedir. Özellikle keçi yetiştiriciliği ile ünlenen kentin Hellenistik Dönem’de de deri, dokuma ve kemik ürünler satmış olduğu anlaşılmaktadır. Ünlü kütüphanesinde parşömen kullanan ve parşömenin yaratıcısı olarak anılan Pergamon’un, parşömeni Aigailılara ürettirmiş olması ya da en azından hammaddesi olan deriyi, halkı çobanlıkla geçinen Aigai’dan almış olduğu düşünülmektedir.

Bouleuterion (Meclis Binası)

Bouleuterion’a ilişkin ilk veriler, Pergamon kazı ekibi üyelerinin 1886 yılında kentte yaptıkları araştırmalarda elde edilmiştir. Bouleuterion yakınlarında belirlenen bir arşitrav bloğu üzerindeki yazıt Apollonidas oğlu Antiphanes’in Zeus Bollaios, Hestia Bollaia ve Demos’a (yurttaşlar topluluğu) bir bina adadığını göstermekteydi. 

Kuşkusuz bu yazıt yıkılmadan önce Bouleuterion’un ön cephe duvarı üzerinde yer almaktaydı. Bouleuterion, Agora Meydanı’na bağlanan ana yol üzerinde (Agora Caddesi) eğimli bir arazide, doğu-batı yönünde uzanmaktadır. 24x14 metre ölçülerindeki yapı üç ana bölümden oluşmaktadır. Bouleuterion’un batıdaki giriş kısmında İon düzeninde altı adet sütunla tasarlanmış bir galeriden oluşan kulis yer almaktadır. Cavea bölümü on iki basamaklı ve yaklaşık yüz doksan kişi kapasitelidir. Orkestra ise yarım daire formundadır.

Dükkânların içine yıkılan Meclis enkazında altı adet mermer heykel başı ve bu başlara ait gövdeler ele geçmiştir. Heykeller orijinalinde, Bouleuterion’un kuzey duvarının doğu bölümü ve cephe duvarının iç kesimlerinde oluşturulmuş payeler üzerinde durmaktaydılar. Heykellerden iki tanesinin kaidesi üzerinde yer alan Antik Yunanca yazı, her iki heykelin de Pergamonlu heykeltıraş, Hippias oğlu Menestratos tarafından yapıldığını göstermektedir.


Macellum

Agora Binası’nın zemin katı düzleminde, yapının doğusunda bulunan alan bir teras ya da küçük meydan şeklinde tasarlanmıştır. Bu küçük meydanda Agora Binası’ndan ayrı, fakat onunla çok yakın bir ilişki içinde olan bir yapı yer almaktadır. Söz konusu yapı Hellenlerin “Makellon”, Romalıların “Macellum” adını verdikleri bir balık veya et pazarı olarak hizmet etmiş olmalıdır.

8.56 metre çapındaki yapı, düzgün plaka taşlardan oluşturulan dört basamağa sahiptir. Yapının ilk sırasını oluşturan bazı blok taşların üzerinde Φ, Γ, Μ, Ν, Δ, Ζ, C, gibi Hellen alfabesine ait harfler kazınmıştır. Bu durum blokların bir plan dâhilinde kesilip şekillendirildiklerini kanıtlamaktadır. Macellum’un zemini, bir ıslak mekân olarak kullanıldığı için düzgün blok taşlarla döşenmiştir. Yalıtımın sağlanması için, plaka taşlar kireç harcı zemin içine gömülmüştür.


Athena Kutsal Alanı

Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda tasarlanan kutsal alan, Arkaik Dönem surlarıyla çevrili akropolisin batı köşesinde yer almaktadır. Kutsal alan, tiyatronun doğusunda yükselen teras üzerindeki hakim konumu ve planlaması açısından Pergamon’daki Athena Kutsal Alanı ile benzerlik gösterir. 

2017 yılında başlanan çalışmalar sırasında alanda MÖ 7.-6'ncı yüzyıllardan Geç Bizans Dönemi’ne kadar uzanan geniş bir tarih aralığına sahip buluntular ele geçmiştir.


Agora

Hellenlere özgü bir kavram olan Agora yaygın şekilde, eksik bir ifade ile “pazaryeri” diye tanımlanmaktadır. Agora, daha doğru ve kapsayıcı bir tanımlama ile “halkın bir araya geldiği yer” anlamında kullanılmaktadır.

Aigai Agorası, kentin yerleştiği tepenin kuzeydoğu yamacında, Agora Meydanı’nı oluşturan terasın doğusunda yer almaktadır. Söz konusu terası boydan boya geçen anıtsal yapısıyla kuzey-güney doğrultulu, fakat doğu-batı cepheli olarak konumlanmıştır. Yaklaşık 80 metre uzunluğunda ve doğu duvarı 10.50 metre yüksekliğinde korunan Agora binası üç katlı inşa edilmiştir. Yapı batıda, aradaki bir duvarı vasıtasıyla Agora Meydanı terasına yaslanmaktadır.


Tiyatro

Athena kutsal alanı terasının batısındaki çanağa inşa edilen tiyatro, kuzey rüzgarına karşı korunaklı durumdadır. Vomitorium’un güneyden dayandığı analemna duvarı, dikdörtgen şeklindeki hafif bosajlı kesme blok taşların kullanıldığı atkılı-isodomik sıralı örgüye sahiptir.

 

1,35 metre kalınlığındaki duvar Eumenes II dönemi duvar karakteristiğiyle benzerlik taşımaktadır. MÖ 2. yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülen analemna duvarının MS 17 depremi sonrasın iptal edildiği ve güneyde eklenen bir vomitorium ile son bulduğu anlaşılmaktadır. Yeni inşa edilen analemna duvarı da vomitoriumun güneyine kadar taşınmıştır. Batı yönünden cavea’ya geçiş veren doğu-batı doğrultulu vomitorium kademeli olarak inen üç kemerden oluşmaktadır. Kireç harçlı dolguya sahip duvarları, orthostatik görünüm kazandıran isodomik sıralı teknikte inşa edilmiştir.

Kazısı tamamlanmış olan Bouleuterion’da tanrıça Hestia Bollaia’ya ait bir heykel ve Bouleuterion’un inşasına katkı sağlamış Diaphenes-Antiphanes Ailesi’nin altı üyesine ait heykeller bulunmuştur.

Aigai MS 3. yüzyılın 2. yarısında bölgeyi etkileyen Barbar akınları (Gotlar) sırasında bilinçli olarak terk edilmiştir. Bizans Dönemi’nde Aigai’da kasaba boyutunda bir yerleşim vardır. Bu dönem insanları, eski kentten kalan geri dönüştürülebilir veya satılabilir malzemeyi toplamışlar, bunun için kentteki yapıları yıkmış ve enkazlarını karıştırmışlardır. MS 12.-13'üncü yüzyıllara tarihlenen bir kilise ve kentin çeşitli yerlerine serpiştirilmiş basit mimari yapılar bu döneme aittir. MS 13'üncü yüzyıldan sonra ise Aigai’da herhangi bir yerleşim faaliyeti bulunmamaktadır.


Kula Volkanları

Kula Volkanları Nerededir?

Manisa Kula ilçesinde bulunan Kula Volkanları ve çevresi, volkanik özellikli jeolojik yapıya sahiptir. Kula yöresinde volkanik etkinlikler dördüncü zamanın başlarına kadar sürmüş ve genç volkanlar oluşmuştur. Sönmüş küçük volkanların bulunduğu bu alanda, çeşitli dönemlerde püskürmeler olmuş ve lav akıntıları çevreye yayılmıştır. Bu özelliğinden dolayı tarihte Kula ve çevresine Yanık Ülke (Katakekaumene) denilmiştir.

İzmir- Ankara yolu üzerinden de izlenebilen volkanik tepelerin en büyükleri Sandal ve Kara Divlit’tir. Kula ilçe merkezinden başlayarak, Demirköprü Barajı'nın batısına kadar uzanan volkanik alan 600- 700 metre yükseklikte bir yayla üzerindedir. Bu yayla, kuzeyde Gediz Nehri ve güneyde Alaşehir- Salihli Grabeni ile sınırlanmıştır. Bu alanda volkan konileri, Alaşehir- Salihli Grabeni'nin (Gediz Grabeni) uzanımına uygun olarak kuzelbatı-güneydoğu yönünde irili ufaklı bir şekilde dizilmektedir ve graben kırık sistemi ile ilgilidirler. Volkanizma tipik çatlak “Fissür” volkanizmasıdır ve tüm lavlar “Aa” tipi olup üzerlerindeki blok ve pürüzlerdeki girinti ve çıkıntıların büyüklükleri birkaç santim ile 1 metre arasında değişir. Lavlar ve cüruflar üzerinde bol miktarda “hornitos”lar bulunur. Yer yer de lav tünelleri izlenmektedir. Tüm volkanlar “maar” tipi volkanlardır. Volkan konileri “sinder” ve “spatter” tiptedirler ve yaşları ile aşınma dereceleri bakımından bazı farklılıklar gösterirler.

Özellikle yaşlı konilerde kraterler daha iri olup daha genç konilerdeki kraterler nispeten küçüktür. Konileri lav, lapilli, cüruf ve çeşitli irilikteki volkan bombaları gibi piroklastikler (tefra) oluşturmaktadır. Sayıları yetmişi bulan bu konilerin çevrelerinde, çıkardıkları siyah bazaltik lav akıntıları görülmektedir. En genç koniler güncel koni görünümündedirler ve halk bunlara “Divlit” adını vermektedir. Bazı volkan konilerinde ise kraterler çifttir. Çalışma alanında yapılan araştırmalar sonucu Kula volkanitlerinin aralıklı üç ayrı evrede etkin oldukları saptanarak Burgaz volkanitleri; Elekçitepe Volkanitleri ve Divlittepe Volkanitleri olarak adlandırılmışlardır.


Yunus Emre Ve Tapduk Emre Türbesi

Kula’ya bağlı Emre Köyü'nde H.954 yılına tarihlenen bir çeşme, iki hamam kalıntısı ve medrese temeli günümüze kadar ulaşabilmiştir. Tapduk Emre Türbesi olarak anılan yapı mimari unsurlar bakımından Manisa’daki Saruhan Bey Türbesi ile büyük benzerlikler taşımaktadır. Türbe içinde ortadaki Tapduk Emre’ye diğerleri ise aile fertlerine ait olduğu söylenen on mezar bulunmaktadır. Türbe kapısının hemen önünde, taşında balta tasviri bulunan mezarın ise Yunus Emre’ye ait olduğuna inanılmakta ve her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir.


Niobe Doğal Anıtı (Niobe Ağlayan Kaya)

Şehrin güneyinde yükselen Spil Dağı’nın mekan olduğu öykülerden biri de Niobe’ye aittir. Tantalos’un kızı olan Niobe Manisa’da doğmuş, yine efsaneye göre Tanrıça Leto ile birlikte çocuklukları bu yörede geçmiştir. Daha sonra Thebai Kralı Amphion ile evlenen Niobe’nin yedi kız, yedi erkek olmak üzere 14 çocuğu olur. Çocukluk arkadaşı ve Zeus’un eşi Leto’nun ise Apollon ve Artemis olmak üzere iki çocuğu vardır. Her fırsatta çocukları ile gururlanan Niobe’nin kendisinin çok çocuğu olduğunu, Leto’nun ise sadece iki çocuğunun olduğunu söylemesi Tanrıça Leto’yu öfkelendirir ve çocuklarından Niobe’yi cezalandırmalarını ister. Niobe’nin bütün çocukları Apollon ve Artemis’in oklarıyla öldürülürler. Niobe çocuklarının cesetleri başında günlerce ağlar. Sonunda tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ızdırabına son vermek için onu Spil Dağı eteklerinde taş haline getirir.

Karaköy semti Çaybaşı Mevkii’nde kadın başı şeklindeki bu kayanın göz çukuru şeklindeki girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe’nin gözyaşları olarak yorumlanır ve halk arasında “Ağlayan Kaya” adıyla anılır. Yakından bakıldığında doğal bir kaya oluşumu, batı yönünde biraz uzaklaşılarak bakıldığında ise kadın başı şeklinde görünen bu kaya en çok ziyaret edilen yerlerden biridir.


Kula Peri Bacaları

Kula ve çevresi, volkanik özellikli jeolojik yapıya sahiptir. Burgaz mevkiinde Gediz Nehri’nin üst kısmında ısı değişiklikleri, yağmur, rüzgar ve erozyon etkisiyle oluşmuş, peri bacaları görünümlü doğal oluşumlar görülür. Gediz Vadisi içinde, pastel tonlarda görkemli bir peyzaj oluşturur.


Bin Tepeler (Tümülüsler)

Marmara Gölü’nün güneyinde, Gediz Ovası’nın kenarında, yaklaşık 90 kadar Tümülüs içeren Bin Tepeler ya da diğer adıyla Lidya Kral Mezarlığı bulunmaktadır. İki büyük tümülüsün, Kral Alyattese ve Kral Gyges’e ait olduğu sanılmaktadır. Tümülüslerin hemen hepsi ilk ve orta çağlarda soyulmuştur. Tapınağın arkasında MS. 400'lü yıllarda yapıldığı tahmin edilen küçük kilise, ilk yedi kiliseden birisidir.

Lidya tümülüsleri, M.Ö. 6 ve 5'inci yüzyıllarda bu peyzajın önemini ortaya koyan unsurlardır. Kraliyet mezarlığı olarak Sardes’e sıkı bir şekilde bağlı olan Bin Tepe, daha erken ve daha geç dönemlere tarihlenen kalıntıları ile Lidya Dönemi'ne ait sadece bir mezarlık alanı değil, kültürün devamını gösteren bir anıttır.


Muradiye Cami

III.Murat adına 1583-1592 yılları arasında yaptırılan külliye; cami, medrese, imarethane ve dükkanlardan oluşmaktadır. Projesi Mimar Sinan’a ait olan külliyenin inşası Mimar Mahmut Ağa tarafından başlatılmış ve ölümü üzerine Mimar Mehmet Ağa tarafından tamamlanmıştır. Medrese, klasik Osmanlı medrese plan ve şekline bağlı kalınarak yapılmıştır.

Giriş kapısı batı cephesinde olup revakların gerisinde kuzey, güney ve batı yönlerinde odalar yer almaktadır. Kubbe ile örtülü olan bu odaların içinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır. İmarethanenin planı medrese planına benzemekte olup revakların gerisinde avluyu “U” şeklinde saran mutfaklar, yemekhaneler ve erzak depoları yer almaktadır. Mutfak bölümlerinde büyük ocaklar ve bir çeşme bulunmaktadır.

Medrese ile cami arasındaki avluda yer alan kütüphane 1812 yılında Karaosmanoğulları’ndan Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde Mimar Sinan Çocuk Kütüphanesi hizmet binası olarak kullanılmaktadır. Medrese ve imarethane bölümleri günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

Yeni Han 

Hanın yapım tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Halk arasında Karaosmanoğulları tarafından 1825 -1830’larda yaptırıldığı söylenir. Han orta avlulu ve iki katlıdır. Güney, doğu ve batı cephelerine bitişik dükkanlar bulunmaktadır.

Han doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Alt kat odaları avluya, üst kat odaları revaklara açılır. Güney cephede girişi bulunmamaktadır. Kuzeybatıdaki koridor develikle (ahırların yer aldığı mekan) bağlantıyı sağlayan geçiş koridorudur. Alt katta yer alan dükkanlar bir duvarla ikiye bölünmüştür. Alt katta odaların iki bölümlü olması ve ocakların bulunmasından dolayı depo olarak kullanıldığı söylenebilir. İkinci kat dükkanların önünü yuvarlak kemerli revaklar çevreler. Üst katta, kuzey cephede sekiz, doğu, batı ve güney cephelerde yedi, birer de köşede olmak üzere toplam 33 dükkan yer almaktadır. Odaların bir kaçı hariç, tamamında ocak bulunmaktadır.

2001 yılında başlayıp, 2004 yılında tamamlanan restorasyon çalışmaları resorasyon projesine ve yapının orjinaline uygun olarak yapılmıştır. Günümüzde Yeni Han alışveriş ve kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. Hanın bugünkü kullanımından doğan ihtiyaca uygun olarak bazı mekanlar arasında geçişler sağlanmıştır.


Ulu Camii Ve Külliyesi

Saruhanoğulları Beyliği’nin en önemli yapılarındandır. Muzafereddin İshak Bey tarafından 1366 yılında Mimar Emet Bin Osman’a yaptırılmıştır. Manisa Ulu Cami, Beylikler Dönemi’nin en önemli ve ilgi çekici cami planı olarak gösterilmektedir. Sipil Dağı kuzey eteğinde kurulan külliye; cami, medrese, türbe ve kuzeydoğusundaki hamamdan oluşmaktadır. Cami enine dikdörtgen bir plana sahip olup sekizgen ayak sistemi üzerine oturan bir büyük kubbeyle örtülmüştür. Tek minareli olan caminin hakiki kündekari tekniği ile yapılmış olan minberi Beylikler Dönemi Türk ahşap oymacılığının şaheserlerinden biridir. Minber Manisa Müzesi'nde korunmaktadır. “Fethiye Medresesi” adıyla anılan medrese, caminin batı bitişiğinde tek eyvanlı, iki katlı olarak camiden on yıl kadar sonra aynı mimar tarafından yapılmıştır. Kentin en eski medresesi olan yapının kuzeye bakan taç kapısının her iki yanında birer çeşme bulunmaktadır. Cami ile medrese arasındaki geçidin güney duvarında açılan bir kapıyla girilen türbede bulunan dört sandukanın İshak Çelebi ve ailesine ait olduğu sanılmaktadır. Külliyenin hamamı ise “Çukur Hamam” olarak bilinmekte olup, külliyeye gelir getirmesi amacıyla yapıldığı vakfiyesinden anlaşılmaktadır. Hamam 2006 yılında restore edilmiştir.

Manisa Kalesi

Manisa kent merkezinin hemen güneyinde yükselen Sipil Dağı (Manisa Dağı)’nın kuzey yamacında kalıntıları görülen Manisa Kalesi, “İç Kale” ve “Dış Kale” olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Hellenistik Dönem'de kentin Akropolü olan Sipylos Dağı üzerinde bir kale bulunuyordu. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapılmış olduğu bilinmese de Magnesia Kenti'nin bir sur ile çevrildiği bilinmektedir. M.S. 17 depreminde kalenin de yıkıma uğradığı sanılmaktadır. Bizans Dönemi'nde iç kalenin (Sandıkkale) önemli derecede yenilendiği, dış surla çevrildiği anlaşılmaktadır. Arap akınlarına surlar sayesinde göğüs gerildiği belirtilmektedir. İç kale İmparator III.Joannes Dukas Vatatzer devrinde, 1222 yılında yapılmıştır. 14. yüzyılın başlarında surlar takviye edilmiştir. Saruhanoğulları kaleyi onarıp kullanmışlardır. Dış kalenin içinde kalıntıları bulunan Hacet Mescidi Saruhan Bey tarafından yapılmıştır. Manisa Kalesi'nin Osmanlılar Dönemi'nde de onarımdan geçirildiği anlaşılmaktadır. 15. yüzyılda surlar çok fazla tahrip olduğundan önemi kalmamış, yerleşme sur dışına çıkmış, kent dini yapılar çevresinde yayılmaya başlamıştır. 17. yüzyılda kale içinde eşkiyalık hareketleriyle ilgili önemli olaylar meydana gelmiştir. Bu yüzyılın başlarında Polonyalı Simeon şehri görmüş, seyahatnamesinde dağ üzerinde ahşap bir Ermeni Kilisesi olduğunu yazmıştır. 1654’te Kâtip Çelebi, dış surların harap olduğunu belirtmiştir. 1671’de Manisa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi kale hakkında detaylı bilgiler vermektedir.

Yoğurtçu Kalesi

Yoğurtçu Kalesi Bizanslılar tarafından 12. yüzyıl sonu ile 13. yüzyılın başlarında, Türk akınlarına karşı yapılmış “Neokastron”lardan birisi olduğu bilinmektedir. Gediz Ovası'na hakim bir konumda bulunan kale, büyük bir kireç taşı formasyonunun üzerine kurulmuştur. Yoğurtçu Kalesi’nin oturduğu kütle, çevredeki volkanik dokudan farklı olarak; doğu, batı ve kuzey yönde hiçbir bağlantısı olmaksızın tırmanılması güç, dik yamaçlı bir koni biçiminde yükselmektedir. Yoğurtçu Kalesi, iç kale ve bunu doğu, batı ve güney yönden çevreleyen dış surlardan oluşmaktadır. Dış sur, belli aralıklarla yerleştirilmiş kulelerle tahkim edilmiştir. İç kale ve surlar arasındaki alanda çeşitli mekanlara ilişkin kalıntılar göze çarpmaktadır. 

Philadelphia

Manisa Alaşehir İlçe'sinde bulunan antik kentin büyük bölümü modern yerleşmenin altında kalmıştır. Pergamon krallarından II. Attalos Philadelphos tarafından kurulan Philadelphia, Roma Dönemi'nde, tapınaklarının ve kentte yapılan festivallerin çokluğundan dolayı “Küçük Atina” diye anılmıştır. Bizans Dönemi'nde önemini koruyan kent, bu dönemde sağlam bir surla çevrilmiştir. Philadelphia’da yapılmış olan kazılarda, Roma Dönemi'ne tarihlendirilen bir tiyatro ile bir tapınak ortaya çıkarılmıştır. Tiyatrodaki kazı çalışmalarında sahne binasının büyük bir bölümü ile oturma bölümünün çok az bir bölümü gün ışığına çıkarılmıştır. Kentin en görkemli anıtlarından biri de sadece üç payesi korunmuş olan Aziz Jean Kilisesi’dir. 6'ncı yüzyılda yapılmış olan bazilika sonraki dönemlerde de onarımlar geçirmiştir. 

Thyateira

İzmir-İstanbul yolu üzerinde bulunan Akhisar İlçesi, tarihi erken bronz çağına kadar inen antik Thyateira Kenti'nin üzerine kurulmuştur. Antik Çağ'da bir dokumacılık merkezi olduğu anlaşılan kent, bölgedeki yolların kesiştiği bir noktada olması bakımından askeri ve ticari açıdan da önemliydi. Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait yedi kiliseden Thyateira Kilisesi’nin bulunduğu yer olarak da ziyaret edilen kent, Tepe Mezarlığı adıyla da bilinmektedir. Akhisar dinsel turizm açısından önemli bir potansiyel taşımaktadır.
Kaynak: Manisa Valiliği. (2012). Manisa Rehberi 2012. Manisa: Manisa Valiliği Kültür Yayınları.
Kaynak: Manisa Belediyesi internet sitesi

BULB: The Future of Social Media in Web3

Learn more

Enjoy this blog? Subscribe to Ceteris Paribus

11 Comments