DeSci Nedir?
Merkeziyetsiz Bilim (DeSci) Nedir?
Merkeziyetsiz Bilim (DeSci) modern bilimin başına bela olmuş olan fonlama, yayınlama ve telif hakkı sahipliği gibi önemli sorunları çözmek adına blok zinciri araçlarından yararlanan bir Web 3.0 hareketidir.
DeSci hareketi henüz emekleme aşamasında olmasına rağmen yavaş yavaş ivme kazanıyor. Bu hareketi destekleyen en önemli trendlerden biri, elbette ki aracıları ortadan kaldırarak kontrolü yeniden kullanıcılara veren Web 3.0 ve kripto dünyasının benimsenmesi oldu. Diğer bir sebebin de bilimsel araştırmaların mevcut durumu ve verilerin paylaşılma şekli olduğunu söyleyebiliriz.
DeSci’a neden ihtiyacımız var: Araştırmalara Musallat Olan Sorunlar
Bilimsel araştırmalarda acilen inovasyon gerekiyor ve yavaş hareket eden doğasının, bürokrasinin ve erişim sınırlamalarının çözülmesi gerekiyor. Bilim insanlarının, bilimsel araştırma süreçlerinde en sık karşılaştıkları sorunlara bir göz atalım.
- Fon eksikliği
Modern bilim bir fon kriziyle karşı karşıya.
An itibarıyla bilim insanları, araştırmalarının fonlanması için kamu ödeneklerine ve özel bağışçılara bağlı ve bu alanda çetin bir rekabet yaşanıyor. Bu sorunun gerçeklere nasıl yansıdığını anlamak adına biyomedikal araştırmalarının nasıl fonlandığına bakalım.
Araştırma fonlarının büyük bir kısmı iki ana kaynaktan geliyor: Devlet (üniversiteler ile ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH; National Institute of Health) gibi resmî kuruluşlar) ve Biyomedikal Şirketleri (kendi bünyelerindeki araştırma departmanları).
NIH’in ödenek başvurularını onaylama oranı bugüne kadar hep %20 ile %30 arasında seyrederken son yıllarda bu oranlar istikrarlı bir şekilde düşüyor. Başka bir deyişle, araştırmacılar kariyerlerinin yarısını ödenek başvuruları ve teklifleri hazırlayarak geçirirken araştırmaları önemli olsa bile bunların büyük bir kısmı onaylanmıyor.
Bunun alternatifi olan özel sektör fonları da kendi dezavantajlarına sahip. Şirketler, bu fonları bir yatırım olarak görüyor ve yatırımlarından getiri bekliyor. Dolayısıyla sadece en kârlı görünen araştırmalar fonlanıyor.
Sizin de anladığınız üzere, araştırmaların fonlanma şekli, bilimsel gelişmelerin hızını doğrudan yavaşlatıyor. Kâr sağlamayacağı düşünülen konularda araştırmalar ilerlemiyor. Dahası, insanlığın elindeki kaynaklar da bu sebepten dolayı heba olmuş oluyor. Bilim insanları, zamanlarının büyük bir kısmını belki de hayat kurtaracak araştırmalar yerine sonunda başarısız olacak ödenek başvurularına harcıyor.
2. Mevcut araştırmaların paylaşılmasındaki sorunlar
Bilimsel araştırma sektörü bugüne kadar hep bir avuç bilimsel yayın dergisinin tekelinde oldu.
Bilimsel dergiler, daha fazla dergi aboneliği satarak kendi gelirlerini arttırmaya odaklanmış durumdalar. Dolayısıyla yayınlayacakları makaleleri seçerken ilgi çekecek pozitif araştırmaları tercih ediyorlar.
“Open Access Movement” (Açık Erişim Hareketi) gibi insiyatifler, okuyucuların ve kütüphanelerin araştırmalara erişimini ücretsiz hâle getirerek bilimsel verileri daha erişilebilir kılmaya çalıştı.
Gelgelelim bu noktada, makale yayınlamak isteyen bilim insanlarının başlarının üzerinde bilimsel dergi sopası var. Hatta en popüler bilimsel dergilerden bazıları “yayınlamak için öde” modeline geçtiler. Bu model çerçevesinde, araştırma yayınlamak isteyen bilim insanlarının binlerce dolara varan işlem ücretleri ödemeleri isteniyor.
3. Şeffaflık eksikliği
Bilimsel araştırma, doğası gereği iş birliği gerektiren bir süreç. Bilim insanları, çıkmaz konulara girmemek ve hata yapmamak için birbirlerinin araştırmalarına güvenmek zorundalar.
Gelgelelim, bilim dünyasındaki yoğun rekabetten dolayı araştırma grupları, hedefe ilk ulaşan olmak veya herhangi bir gelişmede payı sadece kendileri almak için bulgularını gizleme yoluna gidiyor.
Bu değerli kaynakların ve verilerin gizli tutulması, bilimsel gelişmelerin hızını kesiyor. Dahası, sonuçların gizlenmesi aynı araştırmanın tekrar tekrar yapılmasına yol açarak milyonlarca doların heba olmasına neden oluyor.
Bunun yaşanmasının asıl sebebi, araştırma yapanlar ile araştırmalardan yararlananların aynı çıkarları paylaşmıyor olması. Bilim insanlarının verileri paylaşmaya teşvik edilmeleri, inovasyonların daha hızlı gerçekleşmesini sağlayabilir.
DeSci Bilimsel Araştırma Dünyasını Nasıl Değiştiriyor?
Yukarıda anlattığımız sorunlar, insan ırkı olarak gelişimimizin önündeki en önemli engeller. Bilimi ancak kaynaklarımızı birleştirirsek daha ileriye taşıyabiliriz. İşte merkeziyetsiz bilim tam olarak bunu gerçekleştirmeyi amaçlayan bir altyapı. Bu bölümde, dünyanın dört bir yanındaki bilimsel gelişmeleri desteklemek için DeSci’ın nasıl kullanıldığını anlatacağız.
1. Merkeziyetsiz ve Teşvikli Hakem İncelemesi ve Yayınlama Süreci
Dergide makale yayınlamak uzun ve zahmetli bir süreç. Dergiler hakem incelemeleri ve editörlük gibi süreçler uyguluyor. Bu gücü dergilere teslim etmek, aynı zamanda araştırmalara erişme imkânımızı da engelliyor çünkü dergiler kendi çıkarlarına ne uygunsa onu yayınlıyor.
Blok zinciri tabanlı bir hakem incelemesi altyapısı kullanmak, tüm bu sıkıntıları ortadan kaldırabilir. Blok zinciri sisteminde, akıllı sözleşmeler adı verilen ve programlanabilir kod parçaları olan özgün bir teknoloji bulunuyor. Bilimsel araştırmacıların merkeziyetsiz topluluğuyla birlikte kullanıldığında, dergide makale yayınlama sürecindeki hakem incelemesi gibi aşamaların otonom olarak gerçekleşmesi programlanabilir.
Bilimsel araştırmaların blok zincirine uyarlanabilecek bir diğer önemli kısmı da itibar sistemleri çünkü blok zincirinde tutulan tüm bilgiler doğrulanabilir ve değiştirilemez. Bir bilim insanı her makale yayınladığında veya hakem incelemesi yaptığında akıllı sözleşmeler, bilim insanının blok zinciri üzerindeki istatistiklerini otomatik olarak güncelleyebilir ve topluluk içerisindeki güvenilirliğini arttırabilir.
Blok zincirinin gücünü bilim için kullanan merkeziyetsiz organizasyonlara VitaDAO örneği verilebilir. Talebe yönelik hakem incelemesi ve itibar sistemi oluşturma konusunda belli bir başarıya ulaşmış olan bu platform sayesinde yazarlar ve hakemler, bilimsel dergilerden bağımsız olarak çalışabiliyor ve yaptıkları iş için itibar kazanabiliyor.
2. Topluluk Kaynaklı Araştırma Fonları
Araştırmalara katkıda bulunmanın bir diğer yolu da blok zinciri teknolojisinin doğrudan kitle fonlamaları için kullanılabilmesinde yatıyor. NFT’ler ve DAO’lar aracılığıyla oyun, televizyon, sinema vb. alanlardaki projeler için milyonlarca doların toplandığını gördük. Aynı mantığın bilim alanına uygulanması sayesinde bilim insanları, ödenek başvurularına yıllar harcamak yerine bu zamanı araştırmalarına yoğunlaşmak için kullanabilir.
Örneğin blok zinciri tabanlı bir ödenek piyasası olan Molecule platformunda kullanıcılar ilaç geliştirme projelerine kitle fonlaması yapabiliyor. Hastaları, biyoteknoloji şirketlerini ve yatırımcıları doğrudan bilim insanlarıyla buluşturan protokol, araştırmalara yönelik bir açık piyasa oluşturuyor. Tıbbi bir konuda gelişim yaşanmasına ihtiyacı olan insanlar, Molecule platformunun VitaDAO’su sayesinde ilgili projeleri doğrudan fonlayabiliyor.
Bu sayede bilimsel dergiler veya büyük ilaç şirketleri gibi geleneksel yöntemler yerine doğrudan projenin kendisinde pay sahibi olmak mümkün oluyor. Bu erişim sayesinde, hayati önem taşıyan verilere erişilebiliyor ve yatırım yoluyla gelişimlerine katkıda bulunulabiliyor.
3. Veri Hakları ve Fikrî Mülkiyet Hakları
Bilim insanları, araştırmalarının fikrî mülkiyet (FM) haklarını tahsis etmek adına araştırma haklarını non-fungible token’lar (NFT’ler) olarak mint’leyebilirler. Bu sayede, yaptıkları işin kendilerine ait olduğunun ispatına sahip olarak işin itibarının kime kalacağını dert etmek zorunda kalmadan araştırma gruplarıyla paylaşabilirler.
Örneğin bilim insanları, yaptıkları işleri blok zincirinde NFT formatında token’laştırıp yayınlama tarihi üzerinden akredite olabilir ve doğrudan para kazanabilirler. Böylece işi tamamladıkları tarihi doğrulayabilir (teşekkürler blok zinciri) ve katkılarının itibarını alabilirler. Hatta araştırma makaleleri her satın alındığında telif ücretleri kazanabilirler. Bu sayede, yapılan araştırmanın getirisi dergilere değil, doğrudan araştırmayı yapanlara gitmiş olur.
Molecule’ün Fikrî Mülkiyet NFT’leri bunu mümkün kılıyor. NFT’ler ile kayıt altına alınan ön kontrollü projeler ve Fikrî Mülkiyet hakları likit bir formata kavuşur, aktarılabilir ve blok zincirinde kolayca doğrulanabilir. Bu sayede hem potansiyel Fikrî Mülkiyet gasplarını önleyebilir hem de katkıda bulunanların işleri karşılığında ödüllendirilmelerini sağlayabiliriz.
4. Veri şeffaflığı ve sansür
Araştırmalar genellikle farklı kuruluşlarda izole edilerek yapılıyor. Bu durum, projeler ve araştırmalarda iş birliği yapılmasını doğrudan engelliyor.
Verileri blok zincirinde saklamak ise bilim alanına şeffaflık getirme olanağı veriyor.Bir Web 3.0 projesi olan Opensci, bilim insanlarının iş birliği yapabilecekleri ve bu veri izolasyonlarını aşabilecekleri bir ortam kurmak için aktif bir şekilde çalışıyor.
Opensci platformu sayesinde bilim insanları, blok zinciri üzerinden herhangi bir zamanda herhangi bir yerde yapılmış olan, kendi çalışmalarıyla ilgili tüm araştırmaların veri tabanına erişip saklayabiliyor ve bu sayede araştırmaları için daha doğru kararlar verebiliyor. Bu blok zinciri kayıtları değiştirilemeyeceği veya kurcalanamayacağı için bilimsel sansürü de minimum seviyeye indirebiliyoruz.
Bilimin merkeziyetsizleşmesi inovasyonu hızlandırıyor
Modern bilimi düzene sokmak için blok zinciri teknolojisinden faydalanmanın pek çok avantajı bulunuyor. Bilim dünyasının merkezini işgal edenleri aradan çıkarmayı başaran blok zinciri teknolojisi sayesinde yatırımcılar, şahıslar ve hastalar belli bir fikrin etrafında bir dijital topluluk oluşturabiliyor ve bu topluluk üzerinden, ilgilendikleri araştırmaları fonlayabiliyor.
Kısacası bilim insanları fonlara, araştırmalara ve verilere çok daha hızlı erişebiliyor. Ayrıca verilerinin mülkiyetinden feragat etmek zorunda kalmadan çalışmalarını toplulukla paylaşmak için hem teşvik ediliyor hem de itibar kazanıyorlar.
DeSci dünyasındaki ilk projeler potansiyellerini göstermeye başladı bile. Blok zincirinin toplulukları bir araya getirme, insanları tek bir fikir etrafında toplama ve aynı anda teşvik etme gücü sayesinde bu ekosistem bir bütün olarak varlığını sürdürebiliyor. Gücü ve itibarı yeniden üreten insanlara teslim etmeyi amaçlayan bu devrim, toplumumuzu kökünden değiştirme ihtimalini gerçeğe dönüştürüyor.