USAME BİN LADİN
Usame bin Ladin ABD ve İsrail'e karşı "cihat" ilan eden, 11 Eylül Saldırılarının arkasında olduğu belirtilen el-Kaide lideri
Doğumu, ailesi ve eğitimi
Usame bin Ladin 10 Mart 1957'de Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da doğdu. Babası Muhammed bin Ladin (1908-1967) Yemen-Hadramevtli olup çok genç yaşta çalışmak üzere Hicaz'a gelmiş, 1931'de ünlü 'Bin Ladin Grubu' şirketini kurmuş, yaptığı çeşitli ticaretler ve inşaat işleriyle Suudi Arabistan'ın kraliyet ailesinden sonra en zengin kişisi olmuştu.
Mekke'deki Mescid-i Haram, Medine'deki Mescid-i Nebevi ve Kudüs'teki Mescid-i Aksa'yı restore edip genişletmişti. Muhammed bin Ladin, özel uçağıyla aynı gün içerisinde üç farklı vakit namazını bu üç ayrı mescidde kılabiliyor olmasıyla ünlüydü. 1964'te Suudi veliaht prensi Faysal abisi Kral Suud bin Abdülaziz'i savurganlığı nedeniyle ulema heyetinin desteğiyle tahttan indirip yerine kral olduğunda Muhammed bin Ladin bir ekonomik kriz durumunda memurların 6 aylık maaşını ödeyebileceğini belirtmişti.
Muhammed bin Ladin
3 Eylül 1967'de Usame bin Ladin henüz 10 yaşındayken Muhammed bin Ladin özel uçağıyla Arabistan'ın Asir Vilayeti'nde geçirdiği kazada hayatını kaybetti. Muhammed bin Ladin geride boşandıkları da dahil 22 eşten 54 çocuk ve 7 milyar dolarlık bir servet bıraktı. Dolardaki enflasyon hesaba katıldığında değer olarak 1967'deki 7 milyar dolar bugün yaklaşık 43 milyar dolara tekabül etmektedir.
Usame bin Ladin'in 2018'de the Guardian ile yaptığı röportajla dikkat çeken ve halen hayatta olan annesi Aliye Hamide Ğanem (1934-) Suriye-Lazkiyeli bir Nusayri aileden gelmektedir. Ğanem Sünni olup 1956'da Muhammed bin Ladin ile evlenmiş ve Arabistan'a yerleşmiştir. 1957'de Usame bin Ladin doğmuş, daha sonra çift boşanmış, Ğanem 1960'da eski kocasının şirketi Bin Ladin Grup'ta müdür olarak çalışan yine Yemen-Hadramevt kökenli Muhammed el-Attas ile evlenmiştir. Aliye Hamide Ğanem röportajında Usame bin Ladin'in üvey babası Muhammed el-Attas ile arasının çok iyi olduğunu, Muhammed el-Attas'ın Usame bin Ladin'e kendi çocuklarından ayırt etmeden babalık ettiğini belirtmiştir. Oğlunu çok sevdiğini ve beğendiğini söyleyen Aliye Hamide Ğanem onunla son kez yüz yüze 1999'da Afganistan-Kandahar'da görüştüğünü, 11 Eylül saldırılarının hemen öncesinde 2001 yazında son kez telefonla konuştuğunu belirtmektedir. Usame bin Ladin'in annesi oğlunu çok sevdiğini, oğlunun kendisine karşı çok iyi davrandığını eklemektedir.
Usame bin Ladin'in annesi Hamide el-Attas (Aliye Ğanem), 2018
Usame bin Ladin'in annesi Hamide el-Attas (Aliye Ğanem) ve Usame bin Ladin'in aynı anne, farklı babadan kardeşi Ahmed el-Attas, 2018
Usame bin Ladin ilkokulda iken babasının uçak kazasında ölümüyle kendi payına düşen servetle zengin olmuştur. 1968'de Cidde'de yeni kurulan modern tarzda ortaöğrenimine başlamıştır. 1971'de İngilizce öğrenmek için İngiltere-Oxford'da bulunmuştur.
Lisede ve henüz 17 yaşındayken Suriye'nin Lazkiye şehrinde annesi gibi sonradan Sünni olan Nusayri asıllı annesinin erkek kardeşi İbrahim Ğanem'in kızı, kuzeni Necve Ğanem ile evlendi. Bu evlilikten 1976'da Usame bin Ladin'in ileride 'Ebu Abdullah' olarak künyelendiği en büyük çocuğu Abdullah doğdu.
Liseden 1976'da mezun olan Usame bin Ladin aynı sene Cidde Üniversitesi İktisat ve İşletme Yönetimi'ne ve aynı anda çift ana dal yaparak İnşaat Mühendisliğine başlamış ve 4 senelik bu bölümlerden fazladan ders alarak 3 senede 1979'da mezun olmuştur. 1981'de aynı üniversitede Kamu Yönetimi Bölümünde yüksek lisansını tamamlamıştır.
Usame bin Ladin'in üniversitedeki faaliyetleri
Cemal Halife gibi üniversite arkadaşlarının aktardığına göre Usame bin Ladin üniversiteye başladığında da 1976'dan1981'e kadar süren Cidde Üniversitesi'ndeki lisans ve yüksek lisans döneminde de gayet dindar bir hayat tarzı sürmekte, diğer gençlerin aksine film izleme ve müzik dinleme gibi şeylerden uzak durmaktaydı.
Aynı dönemde Cidde Üniversitesi'nde Abdullah Azzam'ın (1941-1989) da bu üniversitenin akademik kadrosunda bulunması Usame bin Ladin'in hayatının seyrini değiştiren en önemli sebeplerin başında gösterilmektedir. Abdullah Azzam'ın 1979'da yayınladığı ve "işgallere karşı cihat" çağrısı yaptığı "Müslümanların Topraklarının Müdafaası" fetvasının Usame bin Ladin'i çok etkilediği ve özellikle Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a karşı giriştiği işgale karşı mücadele vermeye sevk ettiği belirtilmektedir.
1980 başında Abdullah Azzam Suudi Arabistan'dan ayrılarak Sovyetler Birliği'nin işgaline karşı savaşan Afgan direnişçilere destek vermek üzere Pakistan'a yerleşmiştir. Abdullah Azzam ile temasını koruyan Usame bin Ladin Azzam'ın Afganistan'a yönelik direniş ve insan yardım çalışmalarına yönelik kendi parasından, ailesinden ve çevresinden edindiği yardımlardan büyük miktarda bağışta bulunmuştur.
Usame bin Ladin'in annesi de Usame bin Ladin'i bu faaliyetlere yönlendiren kişinin Abdullah Azzam olduğunu, Usame bin Ladin'in hem kendi hem de yardım talebiyle aile ve arkadaşlarının servetlerinden bölgeye gönderdiğini belirtmektedir.
Usame bin Ladin'in üzerinde, katıldığı Muhammed Kutub'un (1919-2014) konferanslarının da önemli etkisi olduğu belirtilmektedir.
Usame bin Ladin ve "Afgan Cihadı"
İlk kez 1980'de Abdullah Azzam ile görüşmek, onunla Afganistan'a yönelik Sovyet işgaline karşı Afgan direnişçilere ve savaştan zarar gören Afgan halkına nasıl yardım edilebileceğiyle ilgili müzakere etmek üzere Pakistan'ı ziyaret etti.
Usame bin Ladin daha sonra "Afgan Cihadı"na yönelik üsse dönüşen Pakistan'ın Afganistan sınırına yakın Peşaver şehrine yerleşerek Abdullah Azzam ile birlikte "Afgan Cihadı"na yönelik yoğun çalışmalar yaptı. Usame bin Ladin yardım ve organizasyon faaliyetlerinin ötesinde Afganistan'da Sovyet Ordusu'na karşı bazı savaşlara bizzat katıldı. Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyaretlerle aile ve çevresine "Afgan Cihadı"na destek olmaları için bağışta bulunmaları çağrıları yapan Usame bin Ladin çok yüklü miktarda paraları Abdullah Azzam'a teslim etti. Bu yardımlar Abdullah Azzam'ın Usame bin Ladin'i umuma açık biçimde övmesine ve örnek göstermesine neden oldu.
1984'te Abdullah Azzam ve Usame bin Ladin "Afgan Cihadı"na katılacak diğer İslam ülkelerinden gelen gönüllüleri daha sistemli organize ve finanse edebilmek için Peşaver'de 'Mektebu Hadamati-l Mucahidin'i (Mücahitlere Hizmetler Ofisi) kurdu.
Bu dönemde Suudi Arabistan'da Usame bin Ladin adeta halk kahramanı gibi görülmekteydi. Çok zengin bir aileden gelmekle beraber o dönemde tüm İslam Alemi'nin gündeminde baş sıraya oturan "Afgan Cihadı"na katılması, çok sade bir hayat sürüp servetini "Afgan Cihadı"nda harcaması onu Suudi Arabistan'da ünlü yapmış, pek çok genci "Afgan Cihadı"na katılmaya teşvik etmişti. Aynı dönemde Suudi Arabistan toplumunda ve özellikle gençlerinde gerçekleşen 'Sahve İslamiye' (İslami Uyanış) süreci de "Afgan Cihadı" ve Usame bin Ladin'in zenginliğine rağmen sürdüğü yaşam tarzının etkisiyle hızlanıyordu.
Suudi Arabistan yönetimi o dönemde bu savaşı çıkarlarına aykırı görmediğinden Usame bin Ladin'in bu şekilde kahramanlaştırılmasına ve gençlerin savaşmak üzere Afganistan'a gitmesine engel olmuyordu.
Usame bin Ladin'in ardından 2011'de El Kaide lideri olacak olan 'Mısır İslami Cihat' kökenli Mısırlı Eymen ez-Zevahiri (1951-) ile de "Afgan Cihadı" döneminde Zevahiri'nin de bu savaşa katılmak üzere Pakistan'a gelmesiyle tanıştı.
1988'de Usame bin Ladin Mektebu Hadamat'in bir uzantısı olarak El Kaide'yi kurdu.
Usame bin Ladin ve Körfez Savaşı
Sovyetler Birliği'nin Şubat 1989'da Afganistan'dan çekilmesi üzerine Usame bin Ladin yeniden Suudi Arabistan'a yerleşti, Afganistan'a yönelik çalışma ve yardımlarına da devam etti.
Bu dönemde Usame bin Ladin aile kökeninin dayandığı Güney Yemen'deki Komünist rejimi devirme üzerine çalışmayı düşünüyordu.
Fakat 2 Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle Usame bin Ladin'in hayatı ve özellikle de Suudi Arabistan ile ilişkileri açısından bir dönüm noktası gerçekleşti. Irak'ı Kuveyt'ten çıkarmak için Suudi Arabistan'ın ABD'den asker talep etmesi ülke ve dünya genelindeki İslamcıları kızdırdığı gibi Usame bin Ladin'in de tepkisine neden olmuştu.
500 bin ABD askerinin maaşları da çifte maaş olarak Suudi Arabistan ve Kuveyt tarafından ödeneceği şekilde Mekke ve Medine'nin yer aldığı bir ülkeye yerleştirilmesi yerine Kuveyt Krizi'nin Irak rejimiyle diyalog yoluyla çözülmesi veya Irak'a karşı Kuveyt'i boşaltması için güç kullanılacaksa da bu gücün Müslümanların gücü olması gerektiği savunuluyordu.
Dönemin Suudi Kralı Fehd bin Abdulaziz ve kardeşi Prens Sultan gibi en üst düzey Suudi yöneticilerle görüşen Usame bin Ladin onları ABD askerlerini Suudi Arabistan'a yerleştirmemeye iknaya çalıştı. Usame bin Ladin bunun yerine "Afgan Cihadı"na katılan savaşçılarla Kuveyt'i Irak işgalinden kurtarmayı teklif etti. Fakat Usame bin Ladin'in bu talepleri Suudi yöneticilerce geri çevrildi.
Usame bin Ladin yöneticilerden umudunu keserek Suudi toplumunda ve sisteminde ilmiye sınıfının yerinin önemli ve etkili olduğunu düşünerek ABD askerlerinin Suudi Arabistan'a yerleştirilmemesiyle ilgili ilim adamlarıyla görüşmeye başladı. Resmi görevli olmayan din adamları ülke içindeki bu muhalefete katılırken resmi görevli din adamlarının bazısı Suudi devletinin pozisyonunu savundu, bazıları sessiz kaldı. Neticede resmi din adamları bu muhalefete katılmadığı için ilmiye sınıfının itirazı yoluyla ABD askerlerinin Suudi Arabistan'a yerleştirilmesi planı da başarıya ulaşamadı.
Usame bin Ladin 1998'de el-Cezire ile yaptığı bir röportajda 1990'da Kuveyt Krizi esnasında Suudi Arabistanlı ünlü din bilgini, ülkedeki resmi "Büyük Alimler Heyeti" üyesi Muhammed bin Salih el-Useymin (1929-2001) ile görüştüğünü belirtmiştir. Bin Ladin, ondan ülkeye ABD askerlerinin konuşlandırılmasına karşı çıkmasını istediğini, el-Useymin'in ona "Ey Ebu Abdullah, bizim elimizde yapacak bir şey mi var sanıyorsun, yöneticiler bize sormadan karar alıp bizi onaylamaya zorluyorlar" dediğini aktarmaktadır.
ABD Ordusu 500 bin askerle Suudi Arabistan'a yerleşti, Suudi yönetiminden ABD'li askerler çifte maaş aldı, Ocak-Şubat 1991'deki savaşla Irak'ın Kuveyt'ten çıkarılmasının ardından da ABD askeri üsleri Suudi Arabistan'da kalmaya devam etti.
Usame bin Ladin Suudi Arabistan'dan ayrılıyor
Suudi Arabistan'da etkili mücadele veremeyeceğini düşünen, muhalif tavrı nedeniyle baskı altında olan ve ileride ülkeden çıkabilme imkanının yönetimce tamamen kalkabileceğini düşünen Usame bin Ladin Nisan 1991'de Suudi Arabistan'dan ayrıldı.
Aslında ayrıldığı dönemde de Usame bin Ladin'in üzerinde çok sıkı olmayacak şekilde bir yurt dışı yasağı bulunmaktaydı fakat Usame bin Ladin aile bağlarını kullanarak Nisan 1991'de Pakistan'da gerçekleşecek olan bir İslami konferansa katılım gerekçesiyle Pakistan'a gitti.
Buradan iç savaşın sürmekte olduğu Afganistan'a geçti.
Usame bin Ladin Sudan'da
1989'da Sudan'da iktidara gelen General Ömer Beşir ve idarenin manevi rehberi sayılan Hasan Turabi dünya Müslümanlarına Afrika'nın bu önemli ülkesinden bir İslam devrimi ve İslam devleti vadediyorlardı. Hasan Turabi henüz Körfez krizi yokken 1989'da Usame bin Ladin'i Sudan'a davet etmişti.
1990'da Körfez Krizi'nde Sudan da ABD askerlerinin Suudi Arabistan'a yerleştirilmesine şiddetle karşı çıkmıştı. İddialara göre 1990'dan itibaren Usame bin Ladin şahsi mal varlığından Sudan'a yatırım yapmaya başlamıştı. Nisan 1992'de Komünist rejimin yıkılmasının ardından Afganistan'da bir İslami devlet kurulması için Peşaver'de toplanan Afgan silahlı grupların birbirleriyle anlaşamamasına şahit olan ve iç savaşın süreceğine kanaat getiren Usame bin Ladin, Afgan grupların birbirleriyle savaşına katılmak istemediğinden, 1991'de de ziyaret ettiği Sudan'a yerleşti.
Sudan'ın başkenti Hartum'da bir ev satın alıp ailesini buraya yerleştiren Usame bin Ladin mal varlığını potansiyeli büyük ama yoksul kalmış bu büyük ülkeye taşıyarak yoğun ulaşım, tarım, altyapı yatırımlarına ve yardım faaliyetlerine girişti.
Sudan bu dönemde ABD yaptırımlarına rağmen hızlı bir kalkınma yaşadı. Usame bin Ladin'in devasa büyüklükteki yatırımı olan, tarım ve hayvancılık yapılan Damazin Çiftlikleri'nde Sudan şartlarına göre oldukça dolgun maaşlarla 4 bin işçi çalışıyor, elde edilen ürünlerin çoğu ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyordu.Usame bin Ladin'in Hartum'daki evi
Sudan'ın genişliğine göre ulaşım altyapısı çok yetersiz olduğundan Beşir yönetimi 1990'lı yıllarda ulaşım yatırımlarına, özellikle de başkent Hartum'u doğu yönünde Kızıldeniz'e, güney yönünde Cuba şehrine bağlayacak modern bir karayolu inşasına özel önem vermişti. Usame bin Ladin'in şirketi ulaşım projelerini de üstlenerek kar amacı gütmeksizin maliyetine bu projelere başladı.
6 Aralık 1993 tarihli İngiltere'de yayın yapan the Independent Gazetesi'nde ünlü İngiliz gazeteci Robert Fisk'in Sudan'da Usame bin Ladin ile gerçekleştirdiği bir röportaj haberi yayınlandı. Haberde "Sovyet karşıtı savaşçı, ordusunu barışın yolunu inşaya yönlendirdi" başlığıyla Usame bin Ladin'in Sudan'daki yatırımlarına, Sudan'ın yollarını inşa etmesine ve Afganistan Savaşı'nda savaşmış gönüllülerin bu projelerde çalıştığına değinildi. Bu röportaj aynı zamanda Usame bin Ladin'in ilk röportajı oldu.
Robert Fisk'in Usame bin Ladin ile röportajını içeren ünlü haberi, 6 Aralık 1993, the Independent Gazetesi
Usame bin Ladin'in de etkisiyle "Afgan cihadı"nda bulunmuş pek çok savaşçı bu dönemde İslamcılığın yeni adresi olarak görülen Sudan'a yerleşti. Sudan'da bulunduğu dönemlerde Usame bin Ladin Hasan Turabi öncülüğünde düzenlenen ve Türkiye'den de isimlerin katıldığı "İslam ve Arap Halkları Konferansı'na" katıldı.
Bu kongrelerden en ünlüsü olan 30 Mart 1995 tarihli toplantıda Irak rejimi Usame bin Ladin ile görüşerek Suudi Arabistan rejimi ve Suudi Arabistan'daki ABD askeri varlığına karşı ortak hareket etme talebini iletti. Fakat 2003'te Irak rejiminin devrilmesinin ardından bu rejimde görev almış kimselerin açıklamalarına göre Usame bin Ladin bu teklifi Irak rejiminin laik ve adaletsiz yapısı, Kuveyt'i işgal ederek ABD'nin bölgeye yerleşmesinden esas sorumlu olduğu gerekçeleriyle reddetti.
O dönemde Irak İstihbaratı’nda ABD Şubesi’nin başkanı olan Salim el Cumeyli, 2013’te Russia Today’in Arapça kanalıyla yaptığı röportajda konuya ilişkin açıklamalar yaptı. Devrin istihbarat başkanı ve Saddam Hüseyin’in kardeşi Seb’avi et-Tikriti’nin oğlu ve kongrenin katılımcılarından Sa’d et-Tikriti’nin kongrenin bir diğer katılımcısı El Kaide lideri Usame bin Ladin ile görüştüğünü ve Suudi yönetimine karşı birlikte hareket etmeyi teklif ettiğini belirtti.
Ancak Usame bin Ladin’in Saddam rejimini 'laik ve zalim olduğundan' dolayı tavsip etmediğini, Saddam rejiminin Kuveyt’i işgal ederek ABD’nin Arap Yarımadası ve Basra Körfezi’ne yerleşmesinde baş sorumlu olduğunu düşündüğünü belirterek işbirliği teklifini reddettiğini aktardı:
Usame bin Ladin'in Sudan'da askeri faaliyetleri: Somali ve Bosna-Hersek
Sudan'da bulunduğu dönemde görece sivil bir hayat yaşayan Usame bin Ladin yine de bazı savaş bölgelerine yönelik çalışmalarda bulundu. İç savaşın sürmekte olduğu Somali'ye Aralık 1992'de ABD müdahil olmuş, fakat verdiği kayıplar üzerine Mart 1994'te Somali misyonunu bitirmişti. Bu dönemde Usame bin Ladin'in ABD askerlerine yönelik saldırılara destek olduğu, hatta organizesinde yer aldığı belirtilmektedir.
1992'de başlayan Bosna-Hersek Savaşı'nda Boşnaklara destek olan Sudan yönetiminin yanı sıra Usame bin Ladin'in de Boşnaklara savaşta yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu savaşta, Usame bin Ladin ile beraber "Afgan Cihadı'nda yer alan gönüllülerin 1992'den itibaren Bosna Savaşı'na gönüllü olarak katılması, Usame bin Ladin'in Bosna'ya yönelik çalışmasını kolaylaştırmıştır.
Robert Fisk, savaş döneminde Bosna-Hersek'in kuşatma altındaki başkenti Sarayevo'da (Saraybosna) Usame bin Ladin'i gördüğüne emin olduğunu belirtmektedir. Bu dönemde Sudan'ın insani yardım taşıyan uçaklarının Sarayevo Havaalanı'na indiği bilindiğinden Usame bin Ladin'in bu yolla Bosna-Hersek'i ziyaret ettiği tahmin edilmektedir.
Savaş esnasında ve savaş sonrasında Bosna Savaşı'na katılan veya Boşnaklara yardım eden gönüllülere Bosna kimliği, pasaportu ve mülk vermeye çalışan Bosna-Hersek cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, 1993'te Usame bin Ladin'e de pasaport vermiştir. Usame bin Ladin uzun yıllar resmi olarak Bosna-Hersek pasaportuna sahip olmuştur. 11 Eylül saldırılarının ardından 1990'lı yıllarda pek çok ünlü El Kaide mensubunun Bosna-Hersek pasaportuna sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Aliya İzzetbegoviç'in 1990'lı yıllarda Usame bin Ladin ile koordinasyon ve yakın iletişime sahip olduğu bilinen, Bosna Savaşı'na gönüllü olarak katılıp 1995'te bu savaşta hayatını kaybeden Mısırlı Enver Şaban ile de savaş esnasında yakın ilişkide bulunduğu bilinmektedir.
Usame bin Ladin'in Bosna-Hersek pasaportuna sahip olduğuna dair bir haber
Aliya İzzetbegoviç Bosna Savaşı esnasında Boşnakların safına savaş üzere gelen Arap gönüllüleri bir ziyaretinde. Resimde yer alan bazı isimlerin daha sonra el-Kaide mensubu olduğu iddia edildi
Aliya İzzetbegoviç Bosna Savaşı esnasında Arap gönüllü, daha sonra el-Kaide mensubu olduğu iddia edilen Ebu Ali ile
1998-2001 döneminde de Balkanlarda Arnavutlarla Sırplar arasında Kosova'da, Kuzey Makedonya'da ve Preşova'da çıkan çatışmalarda Usame bin Ladin'in Arnavutlara yardım ettiği iddia edilmiştir.
Yine bu dönemde Usame bin Ladin, Sudan'ın güneyinde Batılı ülkelerin desteğiyle Sudan yönetimine isyan eden Güney Sudan Hristiyanlarına karşı Sudan yönetimine destek olmuştur.
Suudi yönetimine muhalefet çalışmaları
Usame bin Ladin Sudan'da bulunduğu esnada Suudi yönetimine eleştirilerini sürdürmüş, başmüftü Abdulaziz bin Baz başta olmak üzere Suudi Arabistan'daki ilmiye sınıfına yönetimi düzeltmeleri gerektiği konusuna nasihat eden açık mektuplar yayınlamıştır.
Aynı dönemde Suudi Arabistan içinde de Usame bin Ladin ile Suudi yönetimine yönelik aynı eleştirilere sahip yaygın bir muhalefet bulunmaktaydı. Bu muhalefeti önce farklı yollarla engellemeye çalışan Suudi yönetimi, bunda başarısız olunca 1994'ten itibaren büyük bir baskı dalgasına, yaygın bir tutuklama ve işkence kampanyasına girişti. Yine 1994'te Usame bin Ladin Suudi vatandaşlığından çıkarıldı, ülkedeki mal varlığına el koyma kararı verildi, Usame bin Ladin ile temas suç sayıldı. Suudi yönetimi arasının açık olduğu Sudan yönetimine Usame bin Ladin'i Sudan'dan çıkarması için baskıya başladı.
Kasım 1995 ve Haziran 1996'da Usame bin Ladin ile ilgisi tartışmalı şekilde Suudi Arabistan'da ABD askerlerini hedef alan bombalı saldırılar gerçekleşti.
Diğer taraftan 1996 başında Usame bin Ladin, onu dinen fazla yumuşak bulan bir grubun suikast girişimine uğradı.
Usame bin Ladin'in Sudan'dan Afganistan'a geçmesi (Mayıs 1996)
1996 başından itibaren Sudan yönetiminin izlediği iç ve dış siyasette değişiklikler gözlemlenmeye başladı. Sudan yönetimi ABD ve Suudi Arabistan ile kısmi diyaloğa girdi. ABD'nin de Suudi Arabistan'ın da Sudan'dan öncelikli talebi Usame bin Ladin'e engel olunmasıydı. Sudan yönetiminin Usame bin Ladin'e baskı yapmaya ve ülkeden ayrılmaya zorlamaya başlaması üzerine Usame bin Ladin Sudan'ın kendisini Suudi Arabistan'a iade etmesinden endişe ederek Sudan'dan ayrılmaya karar verdi.
Sudan'daki yatırımlarının karşılığını almasına engel olunması Usame bin Ladin'i ağır maddi kayba uğrattı. Mayıs 1996'da Usame bin Ladin ailesiyle beraber Sudan'dan Afganistan'a geçti. Ağustos 1996'da Sudan'ı ziyaret eden ABD'li yetkililer Sudan yönetiminden Usame bin Ladin ile ilgili istihbarat paylaşımı talep ettiler.
Bu dönemde Afganistan'da Taliban Hareketi güçlenmekte ve iktidara yürümekteydi. Taliban tarafından düzenlenen büyük bir toplantıyla Usame bin Ladin'in gelişinden hemen önce Nisan 1996'da Taliban Hareketi'nin lideri Molla Ömer Afganistan'ın devlet başkanı olarak seçilmişti. Eylül 1996'da Taliban Hareketi Afganistan'ın başkenti Kabil'i de ele geçirecekti.
Usame bin Ladin Afganistan'da Taliban Hareketi'ni destekledi. Kendisi Molla Ömer'i Afganistan'ın meşru lideri olarak tanıyıp ona biat ettiği gibi Afganistan'da bulunan tüm gönüllüleri de buna teşvik etti.
Usame bin Ladin'in ABD'ye karşı "cihat" ilanı
Ağustos 1996'da Usame bin Ladin Afganistan'da yaptığı açıklamayla ABD'nin İsrail'e verdiği destek, Mekke ve Medine'nin bulunduğu Suudi Arabistan'daki askerleri ve üsleri, Irak'a yönelik saldırıları ve BM'ye uygulattığı sıkı ambargo gibi nedenlerle İslam ve Müslümanlarla savaş halinde olduğunu, tüm Müslümanlara savunma durumunda bu savaşın dayatıldığından ötürü farz olduğunu belirtti.
Usame bin Ladin Şubat 1998'de Afganistan'a 1997'de yerleşen Eymen ez-Zevahiri ile beraber bu sözlerini daha sistemli hale getirerek 'Küresel İslami Cephe' kurduğunu ve ABD'ye, İsrail'e karşı cihat ettiklerini ilan etti. Gerekçeli cihat fetvası 23 Şubat 1998'de el-Kuds el-Arabi Gazetesi'nde yayınlandı. Usame bin Ladin liderliğindeki bu örgütlenme, Usame bin Ladin'in 1988'de Mektebu Hadamat'in uzantısı olarak kurduğu El Kaide ismiyle tanınır oldu.
7 Ağustos 1998'de ABD'nin Afrika'daki en önemli istihbari üslerinden sayılan Kenya ve Tanzanya'daki büyükelçilikleri El Kaide'nin saldırısına uğradı. Misilleme olarak 20 Ağustos 1998'de ABD Afganistan'daki El Kaide kamplarını vurdu, Usame bin Ladin bu saldırıdan yara almadan kurtuldu. El Kaide bu saldırıları propaganda yoluyla lehinde kullandı.
Bu dönemde Usame bin Ladin pek çok kanal ve gazeteci ile röportaj yaparak tezlerini duyurdu.
Usame bin Ladin'in televizyonda yayınlanan ilk röportajı (1997) CNN'nin Afganistan'da Usame bin Ladin ile ABD'ye karşı niçin cihat ilan ettiğine dair röportajı
ABC'nin Usame bin Ladin ile röportajı da içeren Usame bin Ladin'e dair bir programı (1998)
1998'de Suudi Arabistan diplomatik atağa geçerek pek çok vaatte bulunarak Taliban'dan Usame bin Ladin'in iadesini istedi. Taliban bu teklifi reddedince Suudi Arabistan Taliban ile diplomatik ilişkileri kesti. ABD'nin öncülüğünde BM 1999'da Afganistan'a Usame bin Ladin'i barındırdığı gerekçesiyle ambargo koydu.
12 Ekim 2000'de Yemen açıklarında bir ABD savaş gemisine El Kaide tarafından düzenlenen saldırıda 17 ABD askeri öldü.
11 Eylül saldırıları ve sonrası
11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Taliban'ın Usame bin Ladin'i ABD'ye iade etmemesi üzerine ABD Afganistan'ı işgale girişti. Aralık 2001'de ABD Hindikuş Dağları üzerinde Tora Bora Muharebesi'nde Usame bin Ladin'i yakalayamadan elinden kaçırdı.
Bu tarihten itibaren Usame bin Ladin'in nerede olduğu bir bilmeceye dönüştü. Hindikuş Dağları'nın Pakistan'a ya da Afganistan'a bakan kesimlerinde olduğu tahmin edilmekte, aranmakta ama bulunamamaktaydı. 2000'li yıllarda Usame bin Ladin'in Afganistan ve Pakistan'ın dışında başka ülkelerde olabileceğine dair de çeşitli iddialar ortaya atıldı. Usame bin Ladin zaman zaman videolu ve sesli açıklamalarını sürdürdü. En son 2011'de medyaya düşen bir videosunda yaptığı açıklamada 'Arap Baharı'na değinmesi ve yönetimlere karşı protestolara desteğini açıklaması, Usame bin Ladin'in halen hayatta olduğunu ortaya koydu.
Usame bin Ladin'in öldürülmesi (Mayıs 2011)
ABD'nin 2 Mayıs 2011'de Usame bin Ladin'in öldürüldüğünü açıklaması tüm dünyada gündemin birinci sırasına oturdu. Yapılan açıklamada Usame bin Ladin'in Pakistan'ın kuzeyindeki Abbottabad şehrinde bahçeli bir evde yaşadığının tespit edildiği, eve düzenlenen operasyonda Usame bin Ladin'in öldürüldüğü açıklandı.
Daha sonra verilen ayrıntılarda Usame bin Ladin ile beraber oğlu Halid ve kuryesi Ebu Ahmed el-Kuveyti'nin de bulunduğu 5 kişinin öldürüldüğü, çıkan çatışmada da bir ABD savaş helikopterinin düştüğü de açıklandı. Yine açıklamaya göre evde saldırı öncesinde 24 kişi yaşamakta, evin bahçesinde evin ihtiyaçları için çiftlik hayvanları beslenmekteydi. Ev 2005'ye inşa edilmişti ve muhtemelen Usame bin Ladin 2005'ten beri bu evde yaşamakta, evden hiç çıkmamaktaydı. ABD, Usame bin Ladin'in bu evde yaşadığını operasyona yakın bir zamanda öğrenmişti. Yine ABD'nin resmi açıklamasına göre Usame bin Ladin'in cesedi ABD tarafından denize atılmıştı.
2011'den beri Abbottabad şehri halkı arasında "Ladinabad' olarak anılmaktadır.
Usame bin Ladin'in Abbottabad'daki evi
Pakistan yaptığı açıklamada ABD'nin kendilerinden habersiz topraklarında böyle bir operasyon düzenlemesine tepki gösterdi. Bununla beraber Pakistan'ın bu açıklamasının göstermelik olduğu, operasyonun ABD ve Pakistan'ın işbirliği ile gerçekleştiği de iddia edildi.
Usame bin Ladin'in ardından El Kaide'nin yeni lideri Eymen ez-Zevahiri oldu.
Onun cesedini göstermek istiyorlardı fakat..."
Saldırının olduğu gün evde olan Usame bin Laden'in Yemen asıllı eşi Emel Seda yaşananları şu sözlerle anlatıyor:
"Saldırı başlayıp askerler helikopterlerden atlamaya başladıkları zaman, o anda evde bulunan kardeşler onlarla çatışmaya girdiler. Çatışma çok ağır ve sarsıcıydı. Evimize saldıranlar, Amerikan ve Pakistan askerleriydi. Operasyonu ortaklaşa düzenliyorlardı. O kadar çoklardı ki bir anda hepsi avluyu ve evi sarmışlardı. Saldırı anında Usame, kendi odasındaydı. Derhal bir silah aldı ve pencereye koştu. Çatışmanın ilk dakikalarında yüzüne bir mermi isabet etti ve hemen oracıkta şehit oldu. Biraz sonra Amerikalılar, odaya girdiler ve onun cansız bedenini buldular. Cesedi alıp evin dışına çıkardılar ve Amerikan deniz piyadelerine ait bir helikoptere götürdüler. Helikopter havalandıktan bir müddet sonra çok şiddetli bir patlama oldu. Muhtemelen helikopter isabet almıştı. Helikopterin parçaları her tarafa yayıldı. İçindeki herkes öldü ve parçaları etrafa dağıldı. Aynı şey onun cesedine de oldu. Amerikalılar, zaferlerini tüm dünyada kutlamak için onun cesedini göstermek istiyorlardı fakat Allah, onların bu planlarını alt üst etti. Allah, onun cesedini bile onlardan aldı. Onlara hiçbir şey bırakılmadı ve bu yüzden, Usame bin Ladin'nin cesedinin denize gömüldüğü hikayesini uydurmak zorunda kaldılar."
Usame bin Ladin'in ailesi
Usame bin Ladin'in ilk eşi ve aynı zamanda dayısının kızı olan Suriyeli Necve el-Ğanem (1960-) 11 Eylül saldırılarının hemen öncesinde Afganistan'dan ayrılmış ama Usame bin Ladin ile evliliğini sürdürmüştür. Usame bin Ladin'in öldürülmesi haberi üzerine Necve el-Ğanem'in annesi üzüntüden kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir.
Usame bin Ladin Necve el-Ğanem'den başka, biriyle 1990'da boşandığı dört kadınla daha evlenmiştir.
Usame bin Ladin'in yaptığı evliliklerden 20'nin üzerinde çocuğu olduğu bilinmektedir.
En büyük oğlu Abdullah bin Ladin (1976-) Suudi Arabistan'da Cidde şehrinde yaşamakta ve aile şirketleri olan Bin Ladin Grup'ta çalışmaktadır. Üzerinde Suudi yönetiminin sıkı gözetimi olan Abdullah bin Ladin'in ülkeden ayrılması 1996'dan beri yasaktır, üzerindeki baskıya rağmen babası aleyhine konuşmaktan kaçınmıştır. Bir diğer oğlu Ömer bin Ladin (1981-) de abisi Abdullah ile benzer şartlarda bulunmaktadır.
Bir diğer oğlu Saad bin Ladin (1979-2009) ABD'nin Pakistan'da gerçekleştirdiği bir drone saldırısında hayatını kaybetmiştir.
Oğullarından Halid bin Ladin (1988-2011), Usame bin Ladin'in öldürüldüğü operasyonda öldürülmüştür.
Eymen ez-Zevahiri'nin bir açıklamasına göre Usame bin Ladin'in kızlarından Hatice bin Ladin (1988-2007) Pakistan'ın Aşiretler Bölgesi'nde doğum yaparken hayatını kaybetmiştir.
Oğullarından Hamza bin Ladin'in (1989-) 2017 ile 2019 arasındaki bir tarihte ABD ile savaşta Hindikuş Dağları çevrelerinde öldürüldüğü öne sürülmektedir. Ancak bu iddia doğrulanmamiştir.