Cristiano Ronaldo başarıları

7CZt...pZVs
10 Mar 2024
27

Cristiano Ronaldo'nun zirveye yolculuğu

GoalCristiano Ronaldo’nun Madeira Adası’nun başkenti Funchal’ın dağlık bölgesi olan San Antonio’daki hayatı pek de kolay değildi.

5 Şubat 1985’te dört çocuklu ailenin en küçük oğlu olarak dünyaya gelmişti. Annesi Maria Dolores dos Santos Aveiro bir aşçıydı, babası Jose Dinis Aveiro ise bir bahçıvandı. Birlikte, genç ailelerinin temel gereksinimlerini karşılayabilmek için çok çalışıyorlardı.

Genç Cristiano’nun futbolcu olması için ilk adımını Jose attı. Yerel bir kulüp olan Andorinha’da en küçük oğlunun, inanç, kararlılık, güç ve kalitesiyle oyunun tanıdığı en büyük futbolculardan biri haline gelmesini ve dünyanın her yerinde tanınan bir yüz olmasını sağlayacak ilk adımlara vesile oldu.

Ronaldo’nun futbol kariyeri Andorinha’dan önce Nacional’a uzandı ve daha sonra ana topraklar olan Sporting CP ile kesişti. Ronaldo, üç günlük bir denemenin ardından 12 yaşındayken Sporting CP’ye transfer oldu.


Ronaldo’nun vaftiz babası ve Nacional’e transfer olmasındaki kilit isim olan Fernao Barros Sousa, Goal’e yaptığı açıklamada “Küçükken diğer çocuklardan farksızdı.Ama diğerlerinden farklı olan özelliği diğerlerinden daha fazla futbol oynamasıydı. Diğer çocuklar ders çalışırken, o derslerini geri plana atıp futbol oynuyordu.” demişti.




Lizbon macerası ise Ronaldo için yeni bir test oldu. Başkent, cılız genç bir çocuk için tek başına olması zor bir yerdi ve Ronaldo için bile bunu başarmak kolay olmadı.

Sporting’e transferinde rol oynayan isimlerden biri olan Joao Marques de Freitas, bu durumu “Lizbon’a uyum sağlaması kolay olmadı. Çünkü Madeirans’ın buradaki telaffuzu bile farklı. Bu, Cristiano’nun okulda sorunlar yaşamasına sebep oldu. Ona güldüler. Ama o direndi. Bir noktada ayrılmak da istedi. Ama neyse ki kaldı. Kötü bir dönemden geçmişti.” diyerek açıklamıştı.

Ronaldo çok mutsuzdu, bir kırılma anından geçiyordu ve Madeira’ya geri döndü. Ama Barros Sousa’nın yaptığı bir moral konuşmasının ardından anakaraya geri döndü ve şüphelerini giderdi. Artık bir efsane yolunda ilerleyişi başlayacaktı.


Elbette başarısı şans eseri gelmedi. Ronaldo, henüz genç bir oyuncuyken bile iş ahlakına fazlası ile sahipti. Akademiden takım arkadaşı Christopher Pilar, onu “Ronaldo eğitim seansları sırasında diğerlerinden farklı değildi. Ama idman sonrasında sürekli yarım saat veya bir saat fazladan çalışırdı. Bunu her zaman yapardı.”

“Çalışma şekli, takım arkadaşlarını motive etme şekli, onları düzeltme şekli, kazanma isteği, etkileme kabiliyeti ile diğer herkesten üstündü.”

“Hepimiz futbol oynayarak ailemizi gururlandırmak istiyorduk Ama o sadece bunu istemiyordu. Tüm dünya tarafından izlenmek de istiyordu.” diyerek anlatmıştı.


Ronaldo, bu arzularına henüz as takım forması ile bir sezon oynadıktan sonra dünyanın en büyük kulüplerinden biri olan Manchester United’a transfer olarak kavuşmaya başlayacaktı.

18 yaşındaki bir çocuk olarak henüz bunu başaramamıştı. Ama George Best, Eric Cantana ve David Beckham gibi efsanelerin giydiği 7 numaralı formayı sırtına geçirdi.

Beklentilerin büyük olması Ronaldo’nun kırılmalar yaşamasına sebep olmuş olabilir ama bu heyecan verici genç yetenek için ekstra bir motivasyon da oluşturdu.


Cristiano, bu durumu 2007 yılında yaptığı “Bu şerefi yaşamaya zorlandım.” diyerek açıklayacaktı. Wayne Rooney de yazdığı otobiyografide Ronaldo’nun kendisine olan inancını “Ronaldo’dan daha büyük bir özgüvene sahip kimseyle tanışmadım.” diyerek ifade etmişti.

Ronaldo soyunma odasında da dünyanın en iyisi olmak istediğini takım arkadaşlarıyla sıkça paylaşıyordu. İngiliz efsane golcü bunu “Bize dünyanın en iyisi olmak zorunda olduğunu söyleyip duruyordu.”

“2006-07 sezonu öncesinde soyunma odasında kendisiyle ilgili farklı bir şey farkettim. Artık daha büyüktü. Almanya’daki Dünya Kupası’nda kaslı bir şekilde geri dönmüştü. Bütün yaz ağırlık çalışmıştı.”




“Sezon öncesi kampında sahaya çıkarken süslü hareketler yapmak yerine işini yapmaya odaklanmıştı.”

“Bir şey biliyordum. Ronaldo’daki bu değişim ona şans getirmedi. O aşırı derecede çalıştı. Onu izlediğim zaman veya hazırlık maçında gol attığını gördüğüm zamanki tavırları bana ilk kez dünyanın en iyisi olabileceğini düşündürtmüştü.” diye yazmıştı.


Play

Play

Seek

00:00

Current time

00:59

Toggle Mute

Volume

Toggle Fullscreen


Ronaldo Old Trafford’dan ayrılmadan önce kazandığı beş Ballon d’Or’un ilki de dahil olmak üzere her şeyi kazandı ve daha sonra yeni bir maceraya atılmak için Real Madrid’e transfer oldu.

Bernabeu’ya transfer olmak istediğini bir yıl boyunca yineledi ve sonunda 94 milyon euro karşılığında dünyanın en pahalı futbolcu olarak Real Madrid’in yolunu tuttu.

Sadece en iyiler, benzeri görülmemiş bir transfer ücretiyle böylesine büyük bir kulübe transfer olmanın baskısı ile baş edebilirdi. Ama Ronaldo, kendisini spor sınırlarının da ötesine taşıyarak bir süperstar statüsüne yükselerek, kendisi için ödenen bedelden fazlası olduğunu da kanıtladı.




Barcelona’ya karşı verilen Clasico savaşlarında da Atletico’ya karşı Şampiyonlar Ligi finalinde penaltı atışında da yani Real Madrid için sorumluluk sahibi olması beklenen her anda sahneye çıktı ve istenilen cevabı verdi.

Merkez forvet rolüne geçtiğinde ise kendisini yeniden keşfetti ve benzersiz kalitesiyle Ferenc Puskas, Alfredo Di Stefano ve Raul gibi efsaneleri bile geride bırakan gol rekorlarına imza attı.

Efsanelerin bile ezildiği Real Madrid atmosferinde Ronaldo çok daha büyümeyi başardı. Kendi adına dört Ballon d’Or ödülü daha kazandı ve buna ek olarak üçü ayrılmadan üst üste olmak üzere toplamda dört Şampiyonlar Ligi zaferi yaşadı. Ve 2018 yılında yine yeni bir maceraya atılmak için bu kez Juventus’un yolunu tuttu.


Torino’daki ilk günlerinde 100 milyon euro etmeyecek kadar yaşlandığına dair eleştirilerle karşılaşacaktı. Serie A’daki, ilk yedi maçında üç gol atarak yavaş bir başlangıç yaptı. Ama Juventus’u Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale taşıdığı performansı bu eleştirilerin kısa bir sürede dinmesine sebep olacaktı.

İtalya’da da ihtiyaç duyulduğunda en iyisini üretebileceğini bir kez daha kanıtladı. Son 16 Turu’nda Atletico Madrid karşısında yaptığı hat-trick ile takımının inanılmaz bir geri dönüşe imza atmasını sağladı.

Yarı finalde Ronaldo, Ajax karşısında iki maçta da fileleri havalandırsa da İtalyanların Şampiyonlar Ligi’ndeki hedeflerine ulaşmasını sağlayamadı.




Ronaldo’nun bir sonraki hedefi ise uluslararası arenadaki UEFA Uluslar Ligi’ydi. Tıpkı kulüp kariyerinde olduğu gibi, 2003’ten beri formasını giydiği Portekiz Milli Takımı’nda çıktığı 156 maçta attığı 85 golle ülke futbolunun da ilham kaynağı olduğunu kanıtlamıştı.

UEFA’nın bu yeni organizasyonunda kaptanlığını yaptığı takımla zafere ulaşarak bir başarı daha yakalama şansına sahip oldu.


Euro 2004, Cristiano ve Portekiz için Yunanistan karşısında kaybedilen final nedeniyle bir hayal kırıklığı olmuştu. Ama 12 yıl sonra Fransa’da hedeflerine ulaşmaktan onları alıkoyamamıştı.

34 yaşındaki yıldız, klasını bu yaz da göstermeye devam etti.. Uluslar Ligi yarı finalinde İsviçre’ye karşı Porto’da oynadığı maçta yaptığı hat-trick ile takımını finale taşıyan isim oldu.

Portekiz’in finaldeki rakibi ise Hollanda oldu. Cristiano Ronaldo, ortaya koyduğu performansla bir kez daha ülkesine önderlik etti ve Portekiz, UEFA Uluslar Ligi’ni kazanan ilk takım oldu.


Ronaldo, efsanevi kariyeri boyunca düşük ihtimallere karşı kazanmayı hep başardı.

Sıkı çalışma, özveri ve kendisine olan inancı Ronaldo’ya sevdiği bu oyunda başarılı olmak için her zaman roket yakıtı oldu ve olmaya da devam ediyor...


Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to SinaMadak

0 Comments