Marksizm
Marksizm (veya Marxizm), 19. yüzyılın ikinci yarısında Karl Marx ve Friendrich Engels’in çalışmalarına dayanan felsefi, iktisadi, siyasal ve toplumsal bir yaklaşımdır. Daha resmî tanımıyla Marksizm, özellikle de toplumsal sınıf ilişkilerini, sosyal çatışmaları ve sosyal dönüşümü diyalektik bir perspektiften inceleyen, tarihsel gelişimi materyalist (daha isabetli ifadesiyle tarihsel materyalist) bir bakış açısıyla yorumlayan, sosyoekonomik bir analiz yöntemidir. Marksizm'in temelleri, 19. yüzyılda yaşamış Alman filozofları Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından atılmıştır.
Giriş ve Uyarılar
Tam da bu noktada, yazımıza başlamadan evvel, önemli birkaç uyarıyı yapmakta fayda görüyoruz: Marksizm'i yalnızca bir politik hareket olarak görmek onu anlamamızı zorlaştırabilir; çünkü günümüzde Marksizm, estetikten edebiyata, metafizik tartışmalardan epistemolojiye, sosyolojiden tarihe, antropolojiden ekonomiye, arkeolojiden sanata, kriminolojiden kültürel araştırmalara, eğitimden coğrafyaya, film teorisinden tarih yazıcılığına, edebi eleştiriden medya araştırmalarına, felsefeden siyaset bilimine, psikolojiye, bilimsel araştırmalara, şehir bölge planlamaya ve hatta tiyatroya kadar uzanan epey geniş kapsamlı bir literatüre etki etmektedir.
Tüm Reklamları Kapat
Öyle ki Marksizm, son 150 yıldır sosyal bilimler akademik literatüründe güncelliğini koruyan, özellikle kapitalizm ve ekonomi ile ilgili alanlarda en fazla atıf yapılan alanlardan biridir. Örneğin Karl Marx, tarihteki akademisyenlerin tümünün ortalamasından 22 kat, ortalama bir ekonomistten 11 kat fazla atıf alarak, tarihte en fazla atıfta bulunulan sosyal bilimci unvanına erişmiştir.[1] Bu atıfların nedeni ve içeriği ayrı bir tartışma konusudur; ancak ne kadar geniş bir akademik ağdan söz edildiğini anlamak açısından, bu sayıların faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Böylesi bir literatürü tüm yönleri ile en ince ayrıntısına kadar anlatmak epey zordur (hatta belki de imkânsızdır) ve bu yazımızın, Marksizm'e yönelik eksiksiz bir literatür taraması/incelemesi/değerlendirmesi olma iddiasında bulunmadığını belirtmek isteriz. Amacımız, günümüzde halen aktif bir şekilde tartışılan, hatta son dönemde Dünya halkları arasında yükselişe geçtiği bile iddia edilebilecek olan Marksizm'i anlamak isteyenler için, temel düzeyde bir çerçeve çizmek ve temel terminoloji üzerinden giderek, onlara bir başlangıç noktası vermektir. Yazının sonunda bulabileceğiniz kaynaklarımızdan, konuyla ilgili diğer analizlere, yorumlara, tarihsel incelemelere ve görüşlere dallanmanız mümkün olacaktır. Ayrıca yazımız içerisinde kalın harflerle yazdığımız terimler, size bu konularda yapacağınız araştırmalar için bir başlangıç noktası verebilir.
Tüm Reklamları Kapat
Şunu da anlamakta fayda vardır: Marx, yalnızca döneminin en etkili filozoflarından biri olmakla kalmamıştır; fikirleri, günümüzde hala farklı türden politik parti ve kişilerce savunulmakta olan, her gün biraz daha çeşitlenmekte olan, çok karmaşık bir tarihi bünyesinde barındıran, savunucuları ve karşıtları tarafından çok yoğun duygusal tepkileri barındıran bir düşünürdür. Karl Marx ve Marksizm gibi devasa bir literatürü tüm yönleriyle ele almak, hem akademik katkılarını hem de bunlara yönelik eleştirileri "hakkıyla" incelemek, günümüzdeki yansımalarının ayrıntısından söz etmek, tek bir yazıyla yapılamaz. Hatta zaman içerisinde Marksizm çok farklı dallara ayrıldığı ve farklı görüşten insanlar tarafından çok çeşitli biçimlerde geliştirildiği için, tek bir Marksist Teori'den (ve tek bir Marksizm'den) bahsetmek bile mümkün değildir!
Bu yazımız, en nihayetinde görece kısa bir tanıtım ve inceleme yazısıdır; dolayısıyla doğal olarak, tüm okuyucuların (özellikle de alanda birikimi olanların) bütün beklenti veya taleplerini karşılayamayacak; bütün Marksist akımları, teorileri ve pratiği eksiksiz olarak yansıtamayacaktır. Yine de felsefe yazılarımız çerçevesinde, son dönemde oldukça aktif bir şekilde gündeme gelen bu sosyopolitik ve kültürel felsefeye en azından giriş düzeyinde ve temel olarak yer vermenin önemli olduğuna inanıyoruz.
Marksizm'e Kısa Bir Giriş...
Bu ön uyarılardan sonra, konuya bir başlangıç yapabilmek adına, muhtemelen Marx ve fikirlerinin özüyle ilgili olarak şunu söylemek yerinde ve genel geçer olarak kabul edilebilir olacaktır: Karl Marx, işçi sınıfının, yani hayatta kalmak için iş gücünü ücretli olarak satmak zorunda olan kitlelerin kapitalist düzenden kurtuluşunu hedeflemiştir. Bu özün detaylarına ve burada kullanılan terimlerin anlamlarına aşağıda döneceğiz.
Evrim Ağacı'ndan Mesaj
Neden Desteğe İhtiyacımız Var?
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor. Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak... Daha fazla göster
Destek Ol
Daha teknik bir tanımıyla Marksizm, herhangi bir toplumda, toplumun materyal durumunu ve insanların maddeci ihtiyaçlarına ulaşmak için gerekli olan ekonomik faaliyetlerini inceleyerek, bu toplumlarda görülen sosyal olguları (fenomenleri) izah etmeye çalışır. Zira Karl Marx'a göre, üretim süreçlerinde oluşan verimsizlikler, yani eski üretim biçimlerinin (İng: "modes of production") işlevsizleşmesi, toplum içinde sosyal çatışmalara sebep olur.[2]
Marksizme göre, bir malın veya hizmetin ortaya çıkmasını mümkün kılan üretim biçimleri, sadece basit bir sosyal organizasyondan veya ortak bir hedef doğrultusunda bir araya gelenlerin yaptığı geçici bir işbirliğinden ibaret değildir. Bu üretim biçimleri; sosyal ilişkiler, politik kurumlar, yasal sistemler, kültürel sistemler, estetik ve ideolojiler gibi tüm diğer sosyal olguları etkiler. Örneğin üretim kuvvetleri/güçleri veya üretici güçler (yani en geniş tanımıyla "teknoloji") geliştikçe, halihazırda var olan üretim biçimleri işlevsiz hale gelir ve gelişim kısıtlanmış olur. Marx, 1859'da şöyle yazmıştır:
Gelişimin belli bir evresinde, toplumun maddeci üretim güçleri [teknoloji], üretimde var olan toplumsal ilişkiler ile çatışmaya başlar. Bir diğer deyişle (ki bu, aynı şeyi legal terminolojide tekrar etmekten ibarettir) teknoloji, o zamana kadar içinde işlediği çerçevede bulunan mal ilişkileriyle çatışmaya başlar. Üretken güçlerin gelişim formlarından ötürü, bu ilişkiler işçilerin prangalarına dönüşür. Bundan sonra, sosyal devrim çağı gelir.
Marksizm çerçevesinde kapitalist düzen; hem teorik hem de pratik çerçevede "ezen" ve "ezilen" arasındaki bir sınıf çatışması olarak görülür. "Kapitalist düzen" olarak isimlendirilen bu düzen (veya Marx'ın deyimi ile burjuva toplumu), işçileri kendi biricik emeklerine yabancılaştırmak ile kalmaz, aynı zamanda doğası gereği, kaçınılmaz olarak toplumsal ve ekonomik krizler üretir. O halde yapılması gerekilen şey, kapitalizmin antidotu olarak sosyalizmi inşa etmek için gerekli olan tüm araçların kullanılması ve burjuva düzeninin ortadan kaldırılmasıdır.
Çünkü bir Marksiste göre kapitalizm, ekonomik olarak sürdürülebilir değildir ve toplumun yaşam standartlarını arttırmak konusunda beceriksizdir. Bunun en temel nedeni, düşen kâr oranlarını telafi etmek için çalışan maaşlarını ve sosyal faydaları kısmak zorunda kalması ve diğer yandan, toplumsal/üretimsel eksikleri telafi etmek için askerî saldırganlıkları pekiştirmesidir. Marksizm'e göre, kapitalist üretim biçimi, yerini nihayetinde sosyalist üretim moduna bırakacaktır ve bu, bir işçi devrimi ile olacaktır.
Bu kavramların detaylarına ve anlamlarına birazdan daha derinlemesine döneceğiz; ancak Marx'a göre kapitalist üretim biçiminde, üretim sürecinde oluşan verimsizliklerden doğan sınıf çatışması, üretim araçlarına sahip olan azınlık (yani burjuvazi) ile, malları üreten ve hizmetleri sağlayan çoğunluk (yani proleterya) arasında çok daha sert ve belirgindir. Sosyal değişim, bir toplum içindeki farklı ve birbiriyle çatışan sınıflar arasındaki mücadeleden doğar. Bu temel önermeden yola çıkan bir Marksist, kapitalizmin işçi sınıfını baskıladığı ve sömürdüğü sonucuna varır; dolayısıyla bir Marksist'e göre kapitalizm, kaçınılmaz olarak bir işçi devrimiyle sonuçlanacaktır.
Tüm Reklamları Kapat
Bu devrim sonucunda inşa edilecek olan sosyalist toplumda, özel mülk (ama "üretim araçlarına sahip olmak" anlamında özel mülk) kavramı, kooperatif mülkiyet ile yer değiştirecektir. Bir diğer deyişle üretim araçlarının sahibi, azınlıkta olan bir kesim değil, üretimi yapan işçi sınıfı olacaktır. Bu tür bir organizasyon sonucu elde edilen sosyalist ekonomi, üretim stratejilerini özel şahısların kâr etmesi temelinde değil, insan ihtiyaçlarının tatmin edilmesi kriteri etrafında inşa edecektir (buna kullanım amaçlı üretim denir).[3]
Elbette Marx, bu fikirlerini ve daha birçoğunu vakumda üretmiş değildir. Her düşünür gibi Marx da fikirlerini geliştirirken, kendisinden önce gelen veya çağdaşı olan birçok düşünür ve filozofu yakından takip etmiş, onlardan etkilenmiş ve geliştirdiği felsefesinin temellerini, kendisinden önce gelenlerin üzerine inşa etmiştir. Bir filozof olarak Karl Marx, Alman idealist Immanuel Kant ve onun izinden giden Kantçılar ile, Hegel ve onun izinden giden Hegelciler de dâhil olmak üzere çeşitli düşünürlerden etkilenmiştir: Ludwig Andreas Feuerbach (1804-1872); Britanyalı politik iktisatçı Adam Smith ve David Ricado (1772-1823); ve Fransız toplumsal teorisyenler Jean-Jacques Rousseau, Charles Fourier (1772-1837), Henri de Saint-Simon (1760-1825), Pierre-Joseph Proudhon (1809-1865), Flora Tristan (1803-1844) ve Louis Blanc (1811-1882), bu isimlerden yalnızca birkaçıdır. Daha yakın zamanlarda yaşamış bu filozoflara, Aristoteles gibi Antik Yunan filozoflarını ve evrimsel biyolojinin babası Charles Darwin'i (1809-1882) de eklemek yerinde olacaktır.
Marksizm'i biraz daha derinlemesine inceleyebilmek için, kapitalizm ve sosyalizm kavramlarını netleştirmemiz gerekmektedir. Şimdi gelin, bunu yapalım.
Kapitalizm, Sosyalizm ve Komünizm
Karl Marx'a göre bugünün kapitalist toplumunu anlamak, modern toplumun iktisadi temeldeki üretim tarzı, üretim ilişkileri ve üretici güçlerini anlamak ile mümkündür. Bu iktisadi ilişki ve güçler, sınıf mücadelesi ile beraber gelişir ve tarihin akışını belirler. Peki ama bu, tam olarak ne anlama geliyor? Öncelikle Marksizm'in temel kavramlarından yalnızca iki tanesi olan "kapitalizm" ve "sosyalizm"in en geniş anlamıyla ne olduğuna bakalım.
Tüm Reklamları Kapat
Hem Marksistler hem de kapitalizmin farklı formlarını savunan liberaller için, tarihsel olarak en temel kavramlardan biri, özel mülkiyet ve onunla ilişkili olarak üretim araçlarıdır. Üretim araçları, emek veya üretimi daha verimli hale getirip, üretim sürekliliği ve kârlılığını arttıran makine veya fabrika gibi her türlü iktisadi gereksinimler bütünüdür. İşte Marksizm'in sorduğu en temel soru, tam olarak burada yatar:
Bu üretim araçları, kimin kontrolümnde, yani "özel mülkiyeti"nde olmalıdır: Onları kullanarak ürünleri ortaya koyan işçilerde mi (yani "proleteryada" mı), yoksa o üretim araçları üzerinde mülkiyet hakkı iddia eden sermaye sahiplerinde mi (yani "burjuvada" mı)?
Burada, sıklıkla yanlış anlaşıldığı için, şunu tekrar vurgulamakta fayda var: Burada "özel mülkiyet"ten kastedilen; cep telefonu, ayakkabı veya elma gibi tüketim ürünleri değil, bunların üretimini mümkün kılan fabrika ve tarla gibi üretim araçlarının özel mülkiyetidir. Bireysel mülkiyet (yani örneğin "bir cep telefonuna sahip olma hakkı") ayrı bir tartışma konusudur ve burada bu tartışmanın detaylarına girmeyeceğiz. Şimdi, temel terimlere geçelim:
- Kapitalizm: Tüm (veya neredeyse tüm) üretim araçlarının özel olarak sahiplenildiği ya da kontrol edildiği bir sistemdir. Bu araçlar, toplum ya da devlet yerine, bireyler ve girişimciler tarafından sahiplenilir ve kontrol edilir.
- Sosyalizm: Tüm (veya neredeyse tüm) üretim araçlarının toplumsal olarak sahiplenildiği ve kontrol edildiği sistemdir.[4], [5], [6], [7], [8], [9], [10] Bu araçlar, toplum içinde paylaşılır ve bu toplum, devlet, kolektif veya kooperatif tarafından sahiplenilir ve kontrol edilir.[11]
Aslında sosyalist ekonominin sosyopolitik uzantılarından sadece biri konumunda olan komünizmi de, Marksizm ile sıklıkla ilişkilendirildiği için burada tanımlamakta fayda vardır:
- Komünizm: Nihai amacı komünist bir toplumu, yani üretim araçlarının ortak mülkiyet olarak paylaşıldığı, sosyal sınıfların, paranın ve devletin olmadığı bir sosyoekonomik düzen inşa etmek olan, spesifik bir sosyalizm akımıdır.[12], [13], [14], [15], [16]
Bu durumda, "Marksizm" kavramının bu terminolojideki yeri merak edilebilir. Örneğin kimine göre Marksizm, Marx'ın çalışmalarından da görülebileceği gibi komünizm aynı şeylerdir; kimiyse, yine Marx'ın çalışmalarına dayanarak, komünizmin nihai bir "amaç" veya "cennet" olmayıp, tarihin akışının bir dönemi olduğunu ifade eder. Oxford Üniversitesi tarafından çıkarılan Karl Marx El Kitabı, konuyla ilgili şöyle yazıyor:[17]