Selçuklular
Oğuzlar’ın Kınık boyuna mensup olan hânedan adını Oğuz Devleti’nin ordu kumandanı Selçuk Bey’den alır. Selçuk Bey’in Mîkâil, Arslan (İsrâil), Mûsâ, Yûsuf ve Yûnus adlı beş oğlu vardı. Gayri müslimlerle yapılan bir savaşta şehid düşen Mîkâil’in Dâvud (Çağrı Bey) ve Muhammed (Tuğrul Bey) isimli iki oğlu dedeleri Selçuk Bey tarafından büyütülmüş, anneleri Türk geleneğine göre amcaları Yûsuf ile evlendirilmişti. Selçuk Bey muhtemelen 350 (961) yılında Yenikent’ten Cend şehrine gelmiş ve burayı beyliğin merkezi yapmıştı. Selçuk Bey Cend’de kalırken oğullarından Arslan kendine tâbi Oğuzlar’la Buhara yakınlarındaki Nur kasabasına göç etmişti
Ülkesini Karahanlılar’dan kurtarmak için mücadeleye girmiş olan Sâmânî Hükümdarı İsmâil b. Nûh el-Müntasır 393 (1003) yılında Cend’e gelip Selçuk Bey’den yardım istedi. Selçuk Bey onun isteğini kabul etti ve ayrıca kızıyla evlendirdi. Oğlu Arslan Yabgu kumandasındaki bir orduyu İsmâil ile birlikte Karahanlılar üzerine gönderdi. Bu ordu, Semerkant’a yaklaşık 42 km. mesafedeki Kûhek’te Karahanlı kumandanı Subaşı Tegin’i yenilgiye uğrattı. Karahanlı Hükümdarı İlig Han Nasr yenilgi haberini alır almaz ordusuyla Semerkant’a geldi. Oğuzlar bir gece baskınıyla onu da yendiler (Şevval 393 / Ağustos 1003); on sekizi kumandan olmak üzere birçok esir aldılar ve Karahanlı ordusunun ağırlığını yağmaladılar. Gazneli kaynaklarına göre, geriye dönüldükten sonra Oğuzlar’ın İlig Han ile savaştıkları için pişman olup handan özür dileyecekleri ve esirleri serbest bırakarak gönlünü alacakları söylentisinin çıkması üzerine İsmâil, Ceyhun’u geçip Horasan’a döndü. Oğuzlar, ertesi yıl İsmâil’in İlig Han’ı Semerkant dolaylarında yapılan savaşta (Şevval 394 / Ağustos 1004) yenilgiye uğratmasında da önemli rol oynadılar.
Selçuk Bey’in yaklaşık 397’de (1007) ölümünün ardından ailenin başına Arslan Yabgu geçti. Arslan Yabgu’nun doğrudan kendisine bağlı 4000 süvariden oluşan bir kuvveti vardı. Bundan başka Selçuk Bey’in diğer oğulları Yûsuf ile (Yinal) Mûsâ’nın ve torunları Çağrı ve Tuğrul beylerin de askerleri bulunuyordu. 411 (1020-21) yılında Karahanlı hânedanına mensup Ali Tegin, Buhara’ya hâkim olup ülkesini genişletmeye başladı. Bu tarihte Selçuklular’a bağlı diğer Oğuz boyları da Cend yöresini bırakarak Buhara bölgesine gitmişlerdi. Ali Tegin ile Arslan Yabgu arasında kuvvetli bir ittifak meydana getirilmiş, büyük bir ihtimalle Ali Tegin Buhara’yı Arslan Yabgu’nun yardımıyla ele geçirmişti.
415 (1024) yılında Yûsuf b. Hârûn, Kadır Han unvanını alarak Karahanlılar’da büyük kağan olunca kardeşleri Ali Tegin ile Ahmed ona karşı birleştiler. Ahmed de kendini büyük kağan ilân etti. Bunun üzerine Yûsuf Kadır Han, Gazneli Mahmud’la anlaştı ve onunla birlikte Mâverâünnehir’i istilâ etti. Ali Tegin kaçıp kurtuldu; karısı, kızları ve ağırlıkları Gazneliler’in eline geçti. Yûsuf Kadır Han, tarihe “Mâverâünnehir mülâkatı” olarak geçen görüşmelerinde Gazneli Mahmud’a Selçuklular’ın kalabalık ve savaşçı bir topluluk olduklarını, hükümdarlık peşinde koştuklarını, Gazneli Devleti için tehlike oluşturduklarını, bu sebeple Türkistan ve Mâverâünnehir topraklarından uzaklaştırılmalarının doğru olacağını söyledi. Gazneli Mahmud bu görüşmenin ardından on binlerce süvariye sahip olan, savaşçılığı ve mertliğiyle tanınan Arslan Yabgu’yu hile ile Semerkant’a getirtip tutuklattı. Arslan Yabgu önce Gazne’ye, oradan Hindistan’da Mültan yakınındaki Kālincâr Kalesi’ne götürülüp hapsedildi (1025). Hiç beklemediği bir hilenin kurbanı olan Arslan Yabgu bu kalede öldü (1032). Arslan Yabgu, mahpus bulunduğu kaleden yeğenleri Tuğrul ve Çağrı beylere gizlice haber gönderip onları Gazneli Mesud ile mücadeleye teşvik etti. Arslan Yabgu’nun ölümünün ardından Selçuklu ailesinin başına Mûsâ (İnanç) Yabgu geçti, ancak idare fiilen Tuğrul Bey ve Çağrı Bey’in elinde idi.
Mâverâünnehir’de sıkıntı içinde olan Tuğrul ve Çağrı beyler daha elverişli topraklar aramaya karar verdiler. Tuğrul Bey çöllere çekilirken Çağrı Bey, 3000 kişilik bir süvari birliğinin başında Gazneli hâkimiyetindeki Horasan’dan Anadolu’ya doğru hareket etti (1016-1021). Ermeni ve Gürcü topraklarında bir süre kaldıktan sonra ciddi bir mukavemetle karşılaşmadan tekrar Tuğrul Bey’in yanına döndü. Diğer yandan Arslan Yabgu’nun Kutalmış ve Resul Tegin adlı oğulları ile akrabaları Arslan Yabgu’ya bağlı Oğuz boylarına hâkim olamadılar. 4000 çadırdan oluşan bu Oğuz grubunun ileri gelenleri Arslan Yabgu’nun tutuklanmasının ardından Gazneli Mahmud’a Selçuklular’dan zulüm görmekte olduklarını söyleyip kendilerine Horasan’da yurt vermesini rica ettiler; ricaları kabul edilirse ordusunun gücünü arttıracaklarını söylediler. Sultan Mahmud, başta Tûs Valisi Arslan Câzib olmak üzere bazı devlet adamları ve emîrlerin itirazlarına rağmen onların isteklerini kabul etti. Bu Oğuz grubu Horasan’a geçip Serahs, Ferâve ve Bâverd çölünde yurt tuttu. Böylece Oğuz ilinden bir grup tarihte ilk defa Amuderya (Ceyhun) ırmağının öbür yakasına, yani İran topraklarına ayak basmış oldu. Grubun başında Yağmur, Boğa, Göktaş, Anasıoğlu ve Kızıl adlı beyler vardı. Bunlar muhtemelen bağımsız yaşamak istedikleri için Selçuklu ailesinden zulüm gördüklerini söylemişlerdi. Nitekim çoğu Selçuklu Devleti kurulduktan sonra da onlara itaat etmedi.
Gazneli Mahmud 418 (1027) yılında yaptığı Hindistan seferinden dönerken uğradığı Nesâ, Bâverd ve İsferâyin’de halk yağmacılıklarından dolayı bu Oğuz grubunu sultana şikâyet edince Mahmud, Tûs Valisi Arslan Câzib’e mektup yazarak üzerlerine yürümesini emretti. Arslan onlarla üç defa çatışmaya girip üçünde de yenilince Gazneli Mahmud Tûs’a gitti. Arslan’ı askerle takviye ederek tekrar Oğuzlar’ın üzerine gönderdi. Arslan bu defa Ferâve Kervansarayı yakınında Oğuzlar’a karşı galibiyet elde etti. Bir hayli zayiat veren Oğuzlar’ın çoğu, Hazar denizinin doğu kıyısındaki Balhan dağları bölgesine ve Dihistan’a kaçtı. Yenilginin ardından Oğuz saldırıları azalmaya başladı. 421 (1030) yılında vefat eden Gazneli Mahmud’un vasiyetine göre oğullarından Muhammed tahta çıkarıldı. İsfahan’da bulunan ağabeyi Mesud kardeşinin hükümdarlığını tanımayıp harekete geçti. Mesud Gazne’ye doğru yürürken Oğuz beylerinden Yağmur’u da hizmetine aldı. Mesud hükümdar olunca Yağmur’un ricası üzerine diğer Oğuz beyleri Kızıl, Boğa, Göktaş da hizmete alındı. Sultan Mesud bunların başına Humar Taş adlı Gazneli bir emîri geçirdi. 422’de (1031) başşehir Gazne’ye Oğuzlar’ın Serahs ve Ebîverd (Bâverd) halkına zulmettikleri haberi geldi. Mesud onlara karşı bir ordu gönderdiyse de başarı elde edemedi. Sultan 423 (1032) yılında Emîr Taş-ı Ferrâş’ı Rey valiliğine tayin etti, hizmetine almış olduğu Oğuz beylerini de onunla beraber Rey’e gönderdi. Beylerin görevleri Rey yöresinde düzenin sürdürülmesinde Vali Taş-ı Ferrâş’a yardımcı olmaktı. Bir süre sonra Mesud’un emriyle Yağmur Bey ile Oğuzlar’ın ileri gelenlerinden elli kişi öldürüldü. Bu durum, Serahs ve Ebîverd halkına zulüm yapan ve Sultan Mesud’un gönderdiği orduyla savaşan Oğuzlar’ın çoğunun Yağmur Bey’in oymağı olduğunu düşündürmektedir. Rey’e giden beylerden Yahyâ oğlu Kızıl Bey, Rey yöresinin hâkimi olunca Selçuklular’la iyi ilişkiler kurdu ve onlara damat oldu. Bu Oğuzlar’a Rey yöresinde oturdukları için Irak Oğuzları denilmiştir.
Türkler’in İslâmî devirde kurdukları en büyük hânedanlardan biri (1040-1308).
Bölümler İçin Önizleme
Madde Planı
Büyük Selçuklular’ın sınırlarını gösteren harita
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan adına 1058’de Herat’ta bastırılan sikke (Kâbil Müzesi)