Sahtecilik ve Etkileri

6KbS...VVpE
4 Jan 2024
25

Küreselleşmenin etkileriyle birlikte, düşük kaliteli ve tüketici sağlığını tehdit eden zararlı ürünlerin satışının yaygınlaşması günümüzde en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Dolayısıyla çok fazla ürün ve markalar yüksek maliyetler harcayarak taklit üretimle mücadele etmek zorunda kalmaktadır.
İşletmelerin en önemli sorunlarından birisi teknolojik yöntemler kullanılarak pazarlarda her geçen gün taklit ürünlerin yenilerine rastlanmasıdır.

Korsan marka konusunda sınır tanımayan taklit ve sahte ürün sektörü durmaksızın büyüyen küresel ölçekli bir problem haline gelmiştir.

Önlemlerin ve uygulamaların yeterli düzeyde yapılamaması hem üretici işletmeleri hem de tüketicileri maddi ve manevi yönden ciddi zararlara uğratmaktadır. Öte yandan bu sorunu çözüme kavuşturamayan ülkeler önemli boyutlara varan vergi kayıplarıyla da karşı karşıya kalabilmektedirler

Taklit ve sahte üretimlerin olumsuz etkileri incelendiğinde işletmelerin geliştirdikleri ticari yenilik, marka imajı, marka değeri ve ticari itibarın da olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir. Küresel ölçekte ise ekonomiye verdiği zarar ve tehdit nedeniyle toplumların refah düzeylerinin bozulmasına da sebep olmaktadır.

Uluslararası boyuttaki bu sorunun ekonomik olduğu kadar sosyal ve kültürel hayatı da olumsuz yönde etkilemesi, bu alandaki faaliyetlerin gün geçtikçe artması, tüketicilerin taklit ve sahte ürünlere karşı bilinç ve tutumlarının arttırılması mevcut çalışmayı önemli hale getirmektedir.

Orijinal olarak piyasaya sürülen markaların kopyası olarak pazarda tüketiciye sunulan taklit ürünlerin gerçeklerinden daha düşük fiyatla ve düşük kaliteyle yer aldıkları ve bundan da haksız kazanç elde ettikleri bilinmektedir. Taklit markaları tüketiciye kabul ettirebilmek için genellikle kullanılan yöntemlerin başında benzer isim veya ambalaj taklidi gelmektedir. Bir diğer başvurulan yöntemler ise;

  • Markanın birebir taklit edilerek üretilmesi,
  • Marka görselinin veya adının içeriğinde küçük değişiklikler yaparak tüketicinin fark edemeyeceği şekilde taklit yöntemi kullanmak,
  • Orijinal markanın kullandığı renk armonisine yakın renkler kullanılarak taklit edilmesi,
  • Her markanın kendine özgü ambalajı veya logosu olduğundan bunların benzerlerine yakın şekil ve görseller kullanarak taklit edilmesi vb.


Taklidi yapılan ürünlerin sektörel düzeyde çeşitleri ve özelliklerine bakıldığında, sanayi üretiminden hizmet sektörüne kadar hemen hemen her marka ve üründe görmek mümkündür. Önceleri lüks tüketim gruplarında yaygın olarak görülmekte iken son zamanlarda tekstil ürünlerinde, otomotiv sektöründe, temizlik ürünleri grubunda, eğlence sektöründe, alkollü ve alkolsüz içecek gruplarında, tütün ürünleri, elektronik cihaz ve ekipmanlarda, tıbbi cihazlarda ve diğer birçok üretim gruplarında taklit marka ve ürünler orijinaline uygun bir şekilde yapılmaktadır.

OECD’nin yayınlamış olduğu taklit marka ve ürünler ticareti raporunda ana sektörlerin taklit ürünlerden dolayı uğradıkları satış (ciro) kaybı tabloda gösterilmektedir. Tablo 1’deki verilerde görüldüğü gibi taklit ve sahte ürün satışı tüm sektörlerin en önemli sorunudur. Küresel boyutuyla incelendiğinde taklit ve sahte markaların üretim alanları çok geniş bir sahaya yayılmaktadır ve neredeyse tüm ülkelerde görülmektedir. Buna paralel tüketim de hemen her ülkede görülmektedir. Gümrüklerde yapılan denetim ve kontrollerde taklit ürünlerin çoğunluğunun Çin ve Hong Kong’dan geldiği belgelenirken, diğer tespit edilen ürünlerin giriş noktaları ise Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Singapur, Tayland ve Hindistan oluşturmaktadır. OECD'nin son raporuna göre, taklit ve sahte malların %63,2’si Çin'den, % 3,3’ü Türkiye ve %1,9’u ise Singapur'dan gelmektedir. Rapora göre, dünyada taklit edilen malların % 20’sini Amerika, % 15’ini İtalya, % 12’sini Fransız, %12’sini İsviçre, % 8’ini Japon ve yine % 8’ini Alman markaları oluşturuyor.
SAHTE ÜRÜNLERİN ÇEVRE ETKİSİ
Sahte ürün üretmek için temel kavram kaliteyi yükselten ve maliyeti arttıran etkilerden kurtulmaktır. Bu şekilde üretilen her ürün çevreye zarar olarka dönmektedir. Kalitesiz hammadde kullanımı ve üretim fizik mekan uygunlupu gözetilemeden üretilen bu mallar çevreye maksimum zarar vermektedir. Ayrıca kaliteli üretim için belli bir zaman(doğal kurutma, eşik zaman yönetimi vs.) gerekmektedir. Üretimde zamanın uzaması ise maliyetin artması anlamına gelir. Bu artan maliyet sahte ürün için katlanılamaz bir gerçektir. Dolayısı ile sahte üretimlerde gerekli zaman kullanılmamakta olur kimyasal müdehaleler gerekmektedir. Bu da çevreye müthiş bir zarar vermektedir.
SAHTE ÜRÜNLERİN İNSAN SAĞLIĞI ETKİSİ
Kaliteli üretimin başlıca temeli olan ar‐ge insan sağlığına zarar vermemek adına zaman ve maliyet harcamaktadır. Sahte ürünlerde bu gözönünde bulundurulmadığında genelede insan sağlığına zararları ilerleyen zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Kanserojen madde boya, ipliki yağ vs gibi hammaddeler sahte üretimlerde dikkat edilmeyen ve ucuz olduğu için tercih edilen bir yöntemdir. ve bu insan sağlığı için korkunç sonuçlar doğurmaktadır. Taklit, Sahtecilik Faaliyetlerine Karşı Mücadele ve Önlemler Teknolojideki baş döndürücü bu hızlı değişim nerdeyse tüm orijinal ürünlerin kolay ve gerçeğe çok yakın kopyalanabilmesine imkân sağlamakta, teknolojideki ilerlemenin sağladığı dijital makinalar sayesinde taklit ve sahtecilik her geçen gün daha da yaygınlaşarak, her yıl onlarca tüketici ve firmanın mağduriyetine neden olmaktadır. Yapılan bütün araştırmalarda taklit ve sahte üretimin artarak devam ettiği ve alınan önlemlerin caydırıcılıktan uzak olduğu görülmektedir. Küresel boyuttaki bu korsanlık faaliyetleri tüm dünya ülkelerini, ulusal veya uluslararası ölçekte hizmet veren firmaları ve tüketicileri ekonomik olarak tehdit etmektedir (Ketizmen, 2008: 1). Bu tehdit ve zararlar yalnızca işletmelerle sınırlı kalmamakta; devletin, yatırımcı grupların ve nihai tüketicilerin de finansal kayıplara uğramasına, toplumsal ahlakın zedelenmesine, ticaretin temel kurallarından olan dürüstlük, güven ve itibar kaybına ve en önemlisi tüketicilerde sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına da neden olabilmektedir. (Sullivan & Chermak, 2013: 295). Günümüzde ekonominin her şeyi direkt etkiliyor olması ticari hareketliliğin gelişimini de olumsuz yönde etkilemektedir. Küresel ticaretin her yıl ortalama 600 milyar dolarlık satış kaybına uğraması taklit ve sahtecilik vurgununun fotoğrafını daha net ortaya koymaktadır. Öyle ki yasadışı bu ticaretin parasal maliyeti 2020 yılında 2 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu suçları işlemeye devam eden kişi veya işletmelerin faaliyetlerini önlemek amacıyla çıkartılan yasalar ve cezai müeyyideler işletilse de yetersiz kalmakta ve korsan üretimler hız kesmeden büyüyerek devam etmektedir.

Yasa dışı ve korsan üretimlerle mücadele dünyada birçok ülkenin ortak problemidir. Gerekli standartlara ve ürün güvenliğine aykırı olarak üretilen, taklit, sahte ve korsan marka ve ürünlerle mücadele, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmişlik seviyesi ile de doğrudan ilişkilidir. Bunun muhatabı işletmeler ve kişilerle mücadele için hükümetler ve sektör temsilcileri, gerek bireysel, gerek sivil toplum kuruluşlarıyla, hem ulusal düzeyde, hem de uluslararası kolektif bir örgütlenmeyle çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Sektör temsilcileri, arz ve talebi belirleyen koşullar ve ülkelerin hukuki özelliklerinin mücadele için büyük önem taşıdığını vurgulamaktadırlar. Ayrıca, sıkıntıların başında uygulamanın ülkeden ülkeye değişiklik göstermesi, hatta üründen ürüne farklı mücadelenin olması kontrol ve denetimin tek bir yöntem üzerinden yürütülemeyeceğini göstermektedir. Bütün sektörlerin ortak problemi olan taklit ve sahte ürünler küresel boyutta bir pazar yayılımına sahip olduğu için mücadele ve denetimler bazı aksaklıkları ve zorlukları da beraberinde getirmektedir. Bu mücadele kapsamında standartlara uymayan ve tüketiciyi yanıltıcı bilgilerle piyasaya sürülen taklit ürünlere hemen hemen her ülke kendi mevzuatına uygun idari ve para cezası uygulamaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde daha sıkı bir kontrol ve denetim mekanizmalarını işlettikleri görülmektedir. Bununla ilgili söz konusu firma ve kişilerin süresiz olarak ticari faaliyetlerden menedilmesi gibi yaptırımlarda etkin bir şekilde uygulanmaktadır.

Tüm dünyada büyük boyutlara ulaşan taklit ve sahte markalı ürün ticareti öyle bir hal almıştır ki, orijinal markalı ürünlerin piyasaya çıkmasından hemen sonra, taklitleri üretilip piyasaya sürülmektedir. Teknoloji destekli makinalar ve teçhizatlar yardımıyla üretilen taklit ve sahte markalı ürünler, orijinallerinin bire bir kopyası niteliğinde tasarlanıp üretildiği için, tüketicinin elindeki ürünün taklit veya orijinal olup olmadığını anlaması oldukça zorlaşmaktadır. İşletmeler gelişen teknolojiyi takip ederek üretim sistemlerini modern teknolojiye uyarlarken korsan üretim yöntemleriyle taklit ve kaçak marka üretimi yapan kişi ve kuruluşlarda teknolojiyi çok yakından takip ederek sıradan tüketicinin bile fark edemeyeceği kadar benzerlerini yapabilmektedir. Genelde yapılan araştırmalar tüketicinin taklit ve sahte ürünlere yönelimini orijinal ürüne göre daha ucuz ve maliyetinin düşük olduğu için tercih ettiği yönünde sonuçlar elde edilmektedir. Tüketici zihninde oluşan bu algının ilerleyen zamanlarda güvenlik problemleri açabileceği veya beklediği kalite ve performansı alamayacağı, bunun sonucunda da daha ciddi mali sonuçlarla karşı karşıya kalabileceği gibi bilinçlendirme programlarıyla uyarılması gerekmektedir. Öte yandan taklit ve sahteciliğin işgücü kaybı ve istihdam boyutuyla işletmelere, yatırımcılara, topluma, sosyoekonomik yapıya ve devlete maliyeti çok daha yüksektir. Dolayısıyla bu yasal olmayan üretimlerle en başta devletin ilgili kurumları sıkı bir kontrol ve denetim mekanizması oluşturarak, işletmeler ve tüketicilerin de desteğiyle sistemli ve etkin bir biçimde mücadele etmek zorundadır. Taklit ürünlerle etkin bir mücadele edebilmek için işletmelerin faaliyette bulundukları pazarın hedef kitlesine kaliteli ürün sunabilmeleri ve güçlü bir marka oluşturabilmelerinin en önemli unsuru tüketicinin talep ve beklentisini karşılayabilecek teknolojiyle bütünleşmiş nitelikli marka değeri oluşturabilmektir. Bunun için de ilk olarak, pazarlamanın önemle üzerinde durduğu marka değerini hedef tüketici zihninde olumlu çağrışımlarla pekiştirerek duygusal bağı kuvvetlendirmektir. İkinci olarak ise eldeki mevcut varlığı (Marka) doğru finansal araçlarla yönetip ilgili piyasalar kanalıyla yüksek kazanca dönüştürme amacı için tüm işletme içi ve dışı faktörleri kullanmaktır. Özellikle içinde bulunulan pazarın ve tüketici kitlesinin kültürel ve sosyolojik yapısının incelenmesi, demografik özelliklerin analiz edilmesi, ekonomik ve siyasi istikrarın izlenmesi küresel ölçekte marka değeri oluşturmada önemli bilgi ve veri kaynaklarıdır. Günümüzde piyasayı doğru okuyabilen işletmelerin rekabette ve küresel pazarlarda ticari faaliyetlerini sürdürmeleri daha kolay ve etkili olmaktadır. Bilgi teknolojisini kullanarak farklılaşan işletmeler rakiplerine göre ekonomik büyümeyi doğru bir şekilde yönlendirerek güçlü markanın da etkisiyle içinde bulundukları ülkelerin siyasi itibarına ve sosyoekonomik gelişmesine de olumlu katkı yapmaktadır. Marka değerinin küresel ekonomiler üzerindeki etkileri değerlendirilirken; ekonomik istikrarın sağlanması bakımından yabancı yatırımların getirdiği teknoloji ve finansal işgücü toplumun refahını yükselttiği gibi yapısal reformların hayata geçirilmesinde de önemli rol oynamaktadır. Ayrıca Ar‐Ge yatırımları, vergi gelirleri, işgücü ve istihdama yapacağı katkı ile ekonomik güven ortamının oluşmasına büyük katkı yapacağı da göz ardı edilmemelidir. Gerçekleştirilen bu çalışmayla, markaların maruz kaldığı sahtecilik ve taklit ürün faaliyetlerine karşı korunmaları noktasında alınması gereken önlemler ve marka değerinin pazarlama ve finansal perspektifte ele alınarak küresel ekonomilere etki düzeyi belirlenmeye çalışılmıştır.

Bu aşamada işletmeler, tüketici tercihlerini belirleyerek yatırımlarını o yönde yapıp, taklit ve sahte markalı ürünler ile daha etkin mücadele edebilirler. Bunun içinde tüketici bilinçlendirme kampanyaları, reklam ve tanıtım spotları yöntemini kullanabilirler.

Bu alanda yapılacak araştırmalarda mevcut çalışmanın verileri kullanılarak konunun tüketicilerin sosyoekonomik özellikleri de dâhil edilerek daha derinlemesine ele alınmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.

Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to faruk

1 Comment