LEYLÂ VE MECNÛN HİKÂYESİ - 10
Leylâ karşısındakinin Mecnûn olduğunu anlayınca gözyaşları o güzel yanaklarından sel gibi akar. Mecnûn onun dertli gönlünün tabibi, sabah akşam dilinden düşürmediği virdi, hayalini bir an dahi gözünün önünden düşürmediği yâridir. Aşk sarhoşluğunun verdiği etkiyle kendinde değildir bundan dolayı bir anlık onu tanıyamamıştır. Leylâ’nın gül bahçesi kavuşmanın ve Mecnûn’u görmenin neşesiyle suya kanmıştır. Mecnûn’a kavuşmanın sevinç ve şaşkınlığıyla olanlara inanamayan Leylâ’nın dilinden bir şiir dökülür. Felek oklarıyla Leylâ’nın gönlünü dilgir, göğsünü paramparça etmeden bir an dahi güldürmemiştir. Feleğin elinden çektiği onca eziyetin ardından ümitsiz kalıp pişman olmamıştır. Sabırlı olan en sonunda feleğin döndüğünü elbette görür. Gözyaşları sel olsa da Leylâ çok mutludur çünkü dostuna kavuşmuştur, canını sevdiğine veren hiç bir zaman zarara uğramaz. Leylâ okuduğu bu şiirle Mecnûn’la beşeri bir kavuşma hayal etmektedir. Mecnûn ise ilahi aşk yolunda hayli mesafe almış, Leylâ bu yolda Mecnûn’un arkasında kalmıştır.
Mecnûn ise Leylâ’yı artık tanımamaktadır. Bu inci mercan güzel sözleri söyleyen, kendisini tanıyan kişiye kim olduğunu sorar. Onu aklının başında olmamasından dolayı tanıyamadığını ifade eden Mecnûn bir şiir dile getirir:
“Bu gazel Mecnûn dilindendür”
(2658-2662)
1. Eyle ser-mestem ki idrâk itmezem dünyâ nedür
Men kimem sâkî olan kimdür mey-i sahbâ nedür
2. Gerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dîl-i şeydâ nedür
3. Vasldan çün 'âşıkı müstagnî eyler bir visâl
'Âşıka ma'şûkdan her dem bu istignâ nedür
4. Hikmet-i dünyâ vü mâ-fîhâ bilen 'ârif degül
'Ârif oldur bilmeye dünyâ vü mâ-fîhâ nedür
5. Âh ü feryâdun Fuzûlî incidüpdür 'âlemi
Ger belâ-yı 'ışk ile hôşnûd isen gavgâ nedür (Doğan, 2015: 518)
1 Öyle sarhoş olmuşum ki dünya nedir algılayamıyorum. Ben kimim, şarabı sunan kimdir, şarap nedir?
2 Gerçi sevgiliden divane gönlümün arzusunu isterim. Fakat sevgili divane gönlümün arzusu nedir diye sorsa bilmem.
3 Ne vakit âşık sevdiğine kavuşsa gönlünü kandırır. Sevgilinin âşığına devamlı nazlanması nedir?
4 Dünyanın hikmetini ve sırrını bilen arif değildir. Arif olan kişi dünya ve içindekilerini bilen değildir.
5 Ey Fuzulî! Ah ve feryatların âlemi incitmektedir. Eğer aşk belasından hoşnutsan bu kavga nedir?
Bu sözleri işiten Leylâ, Mecnûn’a artık sevgilisinin yanında olduğunu, muradına kavuştuğunu, onun yolunda canını adadığını, emaneti sahibine teslim etmek istediğini, çekingenlik göstermeyip gül bahçesini sulamasını, ağzını şekerlendirmesini, abıhayat suyunu ulaştırmasını ister. Gerçekten âşık değilse yapmacık davranışlarla kendisini kandırıp halkın diline düşürmemesini söyler. Fakat Leylâ Mecnûn’un kendinden uzak durup çekingenlik göstermesini anlamaz ve ona duygularını bir şiirle ifade eder. Mecnûn’a neden kendisinden kaçtığını, neden böyle davrandığını sorar, halk içinde uzak durmasını anladığını ama böyle tenha bir yerde yaklaşmamasını anlayamadığını, kendisini gördüğü halde neden iltifat etmediğini ve acaba bir kusur mu işlediğini dile getirir.
Mecnûn ise Leylâ’dan ateşi harlayıp daha da alevlendirmemesini isteyerek dayanacak gücünün kalmadığını ifade eder. Onunla zaten mana âleminde kavuştuğunu belirterek bu dünyadaki şekilden ibaret olan fanilikten geçtiğini bildirir. Canının çoktan bedenini terkettiğini, onun gelip gönlüne oturduğunu, kendisinin yok olarak artık onunla dopdolu olduğunu söyler. Artık kendisinin deli olarak adının çıktığını ve onunda bu yola girmemesini, kendisini insanlardan gizleyip göstermemesini talep eder. Artık kendisinin namus yolunu tuttuğunu, onun da akılı elden bırakmadan bu yola girip tüm şüphelerden uzak durmasını nasihat eder ve dilinden bir şiir dökülür:
“Bu gazel Mecnûn dilindendür”
(2728-2735)
1. Heyâl ile tesellâdur gönül meyl-i visâl itmez
Gönülden daşra bir yâr oldugın 'âşık heyâl itmez
2. Hakîkî 'ışk çün müstevcib-i noksân degül mutlak
Özin ehl-i hakîkat vâlih-i hüsn ü cemâl itmez
3. Kemâl-i 'ışka tâlib muhterizdür hüsn-i sûretden
Ki kayd-i hüsn-i sûret 'âşıkı sâhib-kemâl itmez
4. Delîl-i cehldür 'ışk ehline sûret-perest olmak
Ki 'âkil iftirâkı mümkin ile ittisâl itmez
5. Gönülde dûst temkîn bulsa olmaz gözde cevlânı
Mahabbet sâbit olsa öz yirinden intikâl itmez
6. Sevâd-ı mâsivâdan levh-i dil hâlî gerek dâim
Muvahhid safha-i idrâke nakş-ı hatt u hâl itmez
7. İrâdet zâyi' itmez ehl-i ma'nî sûrete hergiz
Hakîkat cevherin cehl-i mecâza pây-mâl itmez
8. Mukayyed olmaz ehl-i sûretün rengine hâl ehli
Fuzûlî kim mukayyeddür meger idrâk-i hâl itmez (Doğan, 2015: 532)
1 Gönül hayal ile tesellidir kavuşmayı arzulamaz. Âşık gönül dışında bir sevgili olduğunu hayal etmez.
2 Hakiki aşk eksik olmaya layık değildir. Erenler kendilerini güzellik ve cemale kaptırmazlar.
3 Hakiki aşka talip olan şekil güzelliğinden sakınır çünkü şekile bağlanmak âşığı olgunluğa ulaştırmaz.
4 Âşıkların görünüşe değer vermeleri cahilliklerinin kanıtıdır çünkü akıllı olan ayrılması mümkün olanla yakınlık kurmaz.
5 Dost gönüle otursa gözde gezinip durmaz. Muhabbet yerine sağlam otursa mekanından başka yere gitmez.
6 Gönül levhası masiva karanlığından her zaman uzak kalmalı, tevhid ehli zihinlerini dünya güzellikleriyle meşgul etmez
7 Mana ehli katiyen dünya güzellikleri için iradesini kaybetmez, hakikatin kıymetini mecazî güzelliklerin cahilliğine çiğnetmez.
8 Hal ehli olanlar dünyanın geçici güzelliklerine bağlanmaz. Fuzulî bağlanmış olma ki bu hale akıl erdiremez.
Devam edecek...
KAYNAKÇA
Doğan, Muhammet Nur (2015). Fuzulî Leylâ ve Mecnûn Metin, Düzyazıya Çeviri, Notlar ve Açıklamalar, İstanbul: Yelkenli Yayınevi.
Kubbealtı Lugati, http://lugatim.com/, (Erişim Tarihi: 20.12. 2020)