LEYLÂ VE MECNÛN HİKÂYESİ - 12 (SON)

yGRq...EdcL
15 Feb 2024
42


Leylâ’nın ölümüyle herkes toplanır, matem feryatları kopar. Gözyaşları içinde Leylâ’nın gül gibi solmuş narin bedeni toprağa verilir. Leylâ’nın ölümünü haber alan sadık dost Zeyd Mecnûn’u haberdar eder. Leylâ’nın onun uğrunda fani âlemi terk ettiğini bildirir. Mecnûn bu haberi alınca sanki öbür âlemdeki Leylâ’ya işittirecek bir ah çeker, aklı başından gider ve bayılıp yere düşer. Kendine geldiğinde gözyaşlarını akıtır. Zeyd’e böyle bir haberi ulaştırdığı için biraz sitem ettikten sonra kendisini Leylâ’nın mezarına götürmesini ister. İki arkadaş Leylâ’ya doğru yol alırlar. Oraya varınca Mecnûn kendinden geçer, mezarın üzerine yıkılır, gözyaşları Leylâ’nın vücuduna ulaşacak kadar toprağın altına kadar akar. Aradaki bütün engellerin ortadan kalkmasını istereyerek ona ulaşmaya olan arzusunu dile getirir. Allah’a bu dünyada Leylâ olmadan yaşamak istemediğini ifade ederek kendisini böyle perişan bir halde bırakmaması için yalvarır ve feryat figan içinde dilinden bir şiir dökülür:



“Bu gazel Mecnûn dilindendür”

(2982-2988)


1.         Yandı cânum hecr ile vasl-ı ruh-i yâr isterem
Derd-mend-i fürkatem dermân-ı dîdâr isterem        
2.         Bülbül-i zârem degül bîhûde feryâd itdügüm
Kalmışam nâlân kafes kaydinde gülzâr isterem       
3.         Dehr bâzârında kâsiddür metâ'-ı himmetüm
Bu metâ'ı satmaga bir özge bâzâr isterem   
4.         Fânî olmak isterem ya'nî belâ-yı dehrden
Râhat-i cism-i za'îf ü cân-ı efgâr isterem     
5.         N'ola ger kılsam şeb-i hicrân temennâ-yı ecel
N'eyleyem çohdur gemüm def'ine gem-hâr isterem 
6.         Çün bekâ bezmindedür dildâr men hem turmazem
Bu fenâ deyrinde bezm-i vasl-ı dildâr isterem         
7.         Ey Fuzûlî istemez kimse rızâsıyla fenâ
Men ki mundan özge bilmen çâre nâ-çâr isterem                   (Doğan, 2015: 576)


1     Ayrılıkla yandı canım, sevdiğimin yanağına kavuşmak isterim. Ayrılığın derdindeyim, sevdiğimin tecellisiyle derman isterim.

2     İnleyen zavallı bir bülbülüm, bu feryadım boşuna değil, kafeste inler halde kalmışım, gül bahçesini isterim.

3     Dünya pazarında gayret servetim geçmez oldu. Bu serveti satmaya başka bir pazar isterim.

4     Fani olmak isterim, yani zayıf bedenimi ve yaralı canımı dünya belasından kurtulup rahata ermesini isterim.

5     Eğer ayrılık gecesinde ölümü arzulasam ne olur? Ne yapayım gamım çokur, savmaya gam ortağı isterim.

6     Madem sevgili ebedi âlemdedir, ben daha duramam. Bu fani âlemde sevgilinin buluşma meclisini isterim.

7     Ey Fuzulî! Hiç kimse kendi arzusuyla yokluğu istemez. Bundan başka çare bimediğimden mecburen isterim...


Gönlünün sırlarını bu şiirle dile getiren ve yalvarıp yakaran Mecnûn Leylâ’nın mezarının üzerinde canını Allah’a teslim eder. Zeyd Mecnûn’un ölümüyle öyle bir ah eder ki duyup gelen herkes mezarın başında toplanır. Mecnûn’un yaralı ve zayıf bedeni yıkanır ve ardınan Leylâ’nın yanına defnedilir. Yaşamları boyunca hep ayrılık acısıyla inleyen iki âşık ancak ölümleriyle ruhları ve bedenleri birbirine kavuşur. Leylâ ve Mecnûn’un hikâyesi dilden dile dolaşır, insanların saygısını kazanırlar. Mezarları zaman geçtikçe halkın gelip dilek diledikleri bir yer olur. Sadık dost Zeyd ise onları hiç bir orada yalnız bırakmaz, gözyaşını eksik etmez. Zeyd bir gece sabaha karşı rüyasında onları Rıdvan cennetinde melekler tarafında hizmet edilir şekilde görür. Zeyd bu rüyasını insanlara anlatır ve Leylâ ve Mecnûn’un Allah katında makbul insanlar olduklarına halkın inancı daha da artar.


Ey dünya! Hep Allah dostlarının arzularının hilafına dönüp duruyor, kâmil insanlara eziyet ediyorsun. Mecnûn eğer cahil birisi olsaydı onun bütün arzularına boyun eğerdin. Fakat o kâmil biri olduğu için onu hep hakir kıldın, insanların nazarında hor bıraktın. Leylâ eğer namusuna dikkat eden biri olmasaydı onun her muradını yerine getirirdin. O faziletli bir kadın olduğu için onu hep ağlatıp, inlettin.


Bu sözleri işiten dünya dile gelir. Ey işin aslından, hikmetinden habersiz insan! Ben vazifem gereği dönüyorum. Aslında yaptıklarım hep vefanın gereği. Sen hata ederek arzularının peşinde koşuyorsun. Mecnûn o makamlara hep benim sayemde ulaştı. Sen ona Mecnûn diyerek zulmettin. Leylâ’yı ben perdenin arkasına saklamıştım. Fakat sen onu açığa çıkarıp insanların diline düşürdün. Bir hikâye anlatmak için onların isimlerini bahane yaptın.


Artık son söz şaire aittir: Ey Fuzulî! Felek sana dil uzatmışsa aldırış etme. Bıkkınlık gösterip şiirden usanma, bu kolay bir iş değildir. Söz insanın gönlünden geçenleri yansıtan bir aynadır. Sözler insanın gönlünden kopup gelen candır. Elbette ki sözlerinle bu iki âşığın hikâyesine tekrar can verdin. Ruhları şad olsun.



SONUÇ

Fuzulî bu aşk hikâyesiyle divan edebiyatında muhteşem bir eser ortaya çıkarmıştır. Eserde beşeri bir aşk hikâyesinin zaman içersinde hikâye kahramanlarında ilahi aşka nasıl dönüştüğüne şahit oluyoruz. Fuzulî’nin zevk veren üslübu ve divan edebiyatının ebedi inceliklerinin görüldüğü eser okuyucuyu hikâyeye çekmekte hiç zorlanmamaktadır. Fuzulî yan hikâyelerden ve sıkıcı uzun tasvirlerden uzak bir şekilde okuyucunun dikkatini tek bir konu üzerinde tutmayı başarmıştır. Bilhassa Mecnûn ve Leylâ’nın birbirlerini ilk gördüklerindeki heyecan, daha sonra filizlenen aşk, mecbur kaldıkları ayrılıklar, kavuşamamanın verdiği hüzün ve ıstırap, içlerinde kopan fırtınalar çok başarılı bir şekilde tasvir edilmiştir. Ayrıca bu dünyada mal, mülk adına herşeye sahip olan bir babanın kaderiyle imtihanına şahit oluyoruz. Tek isteği bir erkek evlat olan babanın elindeki servetinin bir zerresini dahi bu evladına miras bırakamadan gitmesi dünyanın faniliğini vurgulaması adına ince bir noktayı işaret etmektedir. Hikâyenin sonunda dünyanın faniliğinin, sabretmenin ve isyan etmemenin neticesinde elde edilecek güzelliklerin vurgulanması esere manevi bir hava katmaktadır. Hikâye kahramanlarının duydukları aşkta samimi olmaları, çektikleri onca eziyete rağmen bazen feleğe sitem etseler de Allah’a hiç bir zaman isyan etmemeleri, asıl bu dünyada değil de ebedi âlemde beraber olmanın kıymetini anlamaları ve yanlış yollara hiçbir zaman tevessül etmemeleri neticesinde hem cennetle mükâfatlandırılmaları hem de insanların nazarında saygı görür hale gelmeleri okuyucuyu irşat eder tarzdadır.


Eserde dikkat çeken başka bir husus da kadın ve erkek arasında yaşanan bir aşkta olaylara sadece Mecnûn’un nazarından değil de aynı zamanda kadınları temsilen Leylâ’nın nazarından bakılması takdire şayandır. Genellikle kadınların güzelliklerinin övüldüğü ve tasvir edildiği divan edebiyatındaki gelenekten farklı olarak Fuzulî bu eserinde erkek olarak Mecnûn’un güzelliklerini övmesi ve uzun uzun tasvir etmesi dikkat çekicidir. Leylâ hikâyede Mecnûn’dan geride bırakılmamış ve genelde aşk hikâyelerinde erkek kahramanların isimleri önde olurken bu eserde kadın kahramanın ismi öne alınmıştır.


Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım 12 bölümden oluşan yazı dizimi beğenerek okumuşsunuzdur. Mutlu ve edebiyatla dolu günler dilerim. Hoşça kalın.




KAYNAKÇA

Doğan, Muhammet Nur (2015). Fuzulî Leylâ ve Mecnûn Metin, Düzyazıya Çeviri, Notlar ve Açıklamalar, İstanbul: Yelkenli Yayınevi.


Kubbealtı Lugati, http://lugatim.com/, (Erişim Tarihi: 20.12. 2020)

Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to Blackcap

0 Comments