General Harington Kupası
General Harington Kupası
Birinci Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Mütarekesi’nden iki hafta sonra, İtilaf Devletleri donanması İstanbul sularına girdi ve askerler şehrin “fiilen” işgaline başladı. 16 Mart 1920 tarihinde ise Şehzadebaşı Karakolu baskını ile başlayan süreçle birlikte, başkent İstanbul “resmen” ve tamamen işgal edildi.
* * * * *
Fenerbahçe, işgal kuvvetleriyle ilk maçını 24 Kasım 1918 Pazar günü yaptı. Bir Fransız ekibi ile oynanan bu karşılaşmayı 3-1 kazanan Fenerbahçe, 5 yıl boyunca İstanbul’un futbol sahalarında, İngiliz/Fransız takımlarına karşızaferden zafere koşacak ve “Esir Şehrin Moral Kaynağı” olacaktı. Öyle ki Mustafa Kemal Paşa’nın, yalnızca 51 gün yayınlanan gazetesindeki tek spor haberi, Fenerbahçe’nin İngilizlere karşı oynadığı bir maçtı. (1) Fenerbahçe futbol takımı, bu dönemde (işgal donanmasından arta kalan son gemi olan) HMS Comus ile karşılaştığı 9 Kasım 1923 günkü maça kadar, toplamda 129 kez sahaya çıktı. 104 galibiyet, 10 beraberlik ve 15 yenilgi ile tarihe geçen beş yıllık süreçte, işgal orduları ile yapılan maçların sayısı 50 idi... Fenerbahçe bu 50 karşılaşmanın tam 41 tanesini kazandı! Ve özellikle Aralık 1918-Şubat 1923 arasında tam 32 maç boyunca işgalcilere galibiyet yüzü göstermedi. Bu zaman zarfında Türk halkı için “Fenerbahçe” kelimesi “Zafer” ile eşanlamlı hale geldi.
* * * * *
Fenerbahçe Spor Kulübü, İzmir’in kurtulduğu güne tesadüf eden 9 Eylül 1922’de, bir baloyla Kurtuluş Savaşı zaferini kutladı (2). Bu tarihten bir ay sonra da T.B.M.M.’nin temsilcisi Refet (Bele) Paşa komutasındaki Türk ordusu İstanbul’a geldi.
Türk takımlarının, yabancılarla yaptığı maçların halka nasıl büyük bir moral verdiğini, zafer kazanan ordunun kumandanları da biliyordu. Nitekim Refet Paşa, önce kendisini karşılayanlar arasında bulunan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” heyetine bu başarıları takdir ve tebrik ettiğini belirten bir konuşma yaptı. Birkaç gün sonra da Fenerbahçe Stadyumu’nu (dönemin İttihat Spor Kulübü) ve Fenerbahçe kulübünü ziyaret ederek, duygularını Fenerbahçe hatıra defterine kaydetti (3). Paşa’nın Fenerbahçe Stadyumu balkonundan halka yaptığı coşkulu konuşma esnasında, yanında iki de Fenerbahçe Başkanı (Nurizade Ziya Songülen ve Hamit Hüsnü Kayacan) bulunuyordu.
* * * * *
Takvimler 1923 Haziran ayını gösterdiğinde, artık işgal “fiilen” sona ermişti. Bir ay sonra, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalanacak ve 6 Ekim 1923 Cumartesi günü 5 yıllık mütareke/işgal dönemi “resmen” bitecektir.
Fenerbahçe 1922-1923 İstanbul Ligi’ni, hiç gol yemeden, şampiyon tamamladı.
15 Haziran 1923 Cuma günü “Spor Âlemi” ve “Türkiye İdman Mecmuası” tarafından düzenlenen “Spor Matbuatı Turnuvası” için karşı karşıya gelen Fenerbahçe ve Galatasaray takımları arasındaki maç, Fenerbahçe’nin 1-0 galibiyeti ile sonuçlandı.
19 Haziran Salı gününden itibaren de İstanbul gazeteleri ve spor basını “Fenerbahçe’ye İngilizlerden Gelen Davet”i ve oynanacak maçı yazmaya başladı.
“Galatasaray ile yaptığı turnuva şampiyonluk müsabakasını kazanan Fenerbahçe, İngilizlerin (Coldstream Guards) takımı tarafından yeni bir müsabakaya davet edilmiştir. Bu kulüp oyuncularını General Harington Kupası İngilizlerin diğer kulüpleri olan (Grenadier Guards) ve (Irish Guards)ın azalarından mühim kimselerle
takviye ettiğini Fenerbahçe kaptanına gönderdiği mektupta bildirmiştir.” (4)
“İngilizler, bu defa Fenerbahçe’ye gönderdikleri davetnamede: “Fenerbahçe’yi yeni bir maça davet ediyoruz. Maçın ehemmiyetine (önemine) binaen takımımızı (Grenadier Guards) ve (Irish Guards) takımlarıyla takviye ettik. Eğer Fenerbahçe bizi mağlup ederse tarafımızdan vaz’ olunan (konulan) kupayı alabilecektir” denmiştir.” (5)
“Fenerliler şiddetli bir hasım karşısında... Turnuva şampiyonu Fenerbahçe Kulübü son müsabakasından sonra mühim bir davet karşısında kalmıştır. Bu davette Fener’in düşman-ı bîamanı (Coldstream) takımı tarafından yapılmıştır. Gelen kâğıtta (Grenadier Guards), (Irish Guards) ile muhtelit (karma) bir halde çıkılacağı eğer müsabakada Fenerliler galip gelir ise kendileri tarafından bir de kupa hediye edileceği bildiriliyordu. Acaba bu mühim davet Fenerliler tarafından kabul edilecek mi?” (6)
“Her biri ayrı ayrı mühim bir kuvvet olan bu İngiliz takımlarının birleştikleri takdirde arz edecekleri manzara ancak ‘müthiş’ kelimesiyle tarif olunabilir ve Fenerbahçe’nin bu muhtelit takımı yenmesi imkânsızdır denilebilir. Mamafih bu Cuma günü Taksim’de icra edilecek olan bu müsabakadan -çok gayret ederlerse- gençlerimizin mahcup olarak çıkmayacaklarını ümit ederiz.” (7)
“Bu Cuma günü saat beş buçukta Taksim Stadyumu’nda turnuva kupasını kazanan Fenerbahçe takımını çağıran [Coldstream Guards, Grenadier Guards, Irish Guards] muhtelit takımının davetini Fenerbahçeliler kabul ettiklerinden bu Cuma günü Taksim’de karşılaşacaklardır. Bir iki sakat oyuncusuyla bu daveti kabul etmekte tereddüt etmeyen yılmaz Fenerbahçe oyuncularına muvaffakıyet (başarı) temenni ederiz. Mevsimin en mühim maçını teşkil eden bu oyun spor çevresinde pek merakla bekleniyor.” (8)
* * * * *
29 Haziran 1923... Taksim Stadyumu...
Önce göğsünde “G” harfli formalarıyla “Gardlar Karması” sahaya çıktı.
Sonra “Türk halkını Fenerbahçe’ye âşık eden” futbolcular geldi:
Şekip Kulaksızoğlu, Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay, Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay, Sabih Arca, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyeri, Zeki Rıza Sporel ve Alaaddin Baydar.
Fenerbahçe maçın ilk yarısını 1-0 geride kapattı.
İkinci yarıda yaşananları ve maçın sonucunu, maçı canlı izleyen bir gazeteciden dinleyelim: (9)
“Birkaç dakika geçmemişti ki yorulan rakibin karşısında Fenerbahçe’nin iyiden iyiye gelişmeye başlayan düzgün oyunu ilk meyvesini verdi. Seyircilerin çılgınca tezahüratları ile ilk gol atıldı. Şimdi her iki takım arasında beraberlik meydana gelmiştir. İki taraf öne geçmek için aynı vaziyet ve mesafede idiler. Fakat İngilizler artık yorgunluktan şişmişlerdi. İngiliz askerî şapkasını kafasından çıkarmayan kaleci, forvetimizin kaleyi sarsan şutları karşısında titremeye ve şaşırmaya başlamıştı. Şimdi oyuncularımız İngilizlerin birinci devredeki halinden üstün bir varlıkla rakibi sıkıştırıyorlardı. Fenerbahçe’nin bu birbirini kovalayan akınları arasında top Alaaddin Bey’in pasıyla Zeki Bey’in soluna düşmüştü. Bu kıymetli orta akıncımızın en kuvvetli vurduğu sol ayağı hizasına düşen topun kaleye girip sayı yapması kesindi. Nitekim de öyle oldu. İngilizlerin, kafasından İngiliz askerî şapkasını çıkarmamış olan kalecileri, bu şiddetli havalenin önüne geçemedi ve Türk takımı ikinci sayısını yaptı.
Artık oyun, sonuna kadar Fener’in tam bir hâkimiyeti altında ve seyircilerin mütemadiyen uğuldayan tezahüratları ile cereyan etti ve neticede pek taraflı hareket etmesine rağmen takımının mağlubiyetine mani olamayan İngiliz hakem düdüğünü öttürerek oyunun bittiğini ve en kuvvetli İngiliz takımının mağlubiyetini ilan etti.
Yüzde yüz galibiyet ümidiyle gelen rakip, sahayı tam bir hüzün ile terk ederken bire karşı iki sayıyla galip gelen Türk takımı Fenerbahçe’nin kaptanı Zeki Bey elinde galibiyet kupası olduğu halde seyircilerin sevinç tezahüratları arasında, eller üzerinde götürülüyordu.”
Maçın yankıları günler sürdü. Seneler sonra Muvakkar Ekrem Talu o günleri, o maçları şöyle anlatacaktı:
“Hatırlamamaya imkân var mı? Mütareke yıllarında, işgal kuvvetlerinin her türlü, her boydan temsilci kadrolarını hallaç pamuğuna çeviren Fenerbahçe’yi... Fenerbahçe sevgisi Türkiye’deki ilk alevini, ilk meşalesini o günlerde bulmuştur.”
İşte tarihe "General Harington Kupası" olarak geçen maçın hikayesi...
Fenerbahçe, esir şehrin moral kaynağı idi.