AZERBAYCAN HANLIKLARININ OSMANLI DEVLETİ İLE SİYASİ İLİŞKİLERİ
Azerbaycan hanlıkları, oldukça karmaşık tarihî koşullarda, uluslararası ilişkilerdeki sorunların olduğu bir dönemde, halkların özgürlük hareketleri sonucu meydana gelmiştir. Azerbaycan’da hanlıklar şeklinde devletçilik restore edildikten sonra, bu hanlıklar bağımsız dış politika sürdürmeye başlamıştır. Bu politikanın temel yönleri, başlıca hanlar tarafından kendi hâkimiyetlerini korumak ve dış ekonomik ilişkileri sağlama almaktı. Azerbaycan hanlıklarının dış politikasına bakıldığında burada öncelikle komşu devletlerle olan ilişkiler dikkati çekmektedir. Bunlar aşağıdaki şekilde gösterilebilir.
- İran ile ilişkiler
- Rusya ile ilişkiler
- Kartlı – Kahetiy’a (Gürcistan) Çarlığı ile ilişkiler
- Osmanlı Devleti ile ilişkiler
18. yüzyılın ikinci yarısından, yani Azerbaycan hanlıklarının kurulduğu dönemden itibaren Osmanlı Devleti ile önemli ilişkiler geliştirilmiştir. Hanlıklar genel olarak dış ve iç işlerinde bağımsız davranmaya çalışmış ve bir tehlike ve saldırı ile karşı karşıya kaldıkları durumda Osmanlı Devleti’ne müracaat etmişlerdir. Çünkü bu dönemde Rusya’nın Güney Kafkasya’da izlediği yayılmacı politikasının güçlenmesine karşı, Azerbaycan hanlıklarının tek dayandıkları kuvvet Osmanlı devletiydi. İran’ın zayıflamasını fırsat bilen Kartli çarı Teymuraz Gence’yi ve hatta Karabağ’ı elinde tutmaya çalışıyordu. Teymuraz’ın oğlu II İrakli orada düzeni sağlamak ve en önemlisi kendisini knyaz ilan etmek niyetindeydi. II İraklinın bu niyeti Azerbaycan hanlıklarını çok endişelendiriyordu. Bu sebebten Gence hanı Şahverdi Han 1751 yılında Osmanlı sultanına kendisini himaye etmesini rica eden bir mektup göndermişti.
Azerbaycan hanlıkları ile Osmanlı Devleti’nin karşılıklı ilişkileri 1768-1774 yıllarında yaşanan Osmanlı-Rus Savaşı döneminde daha da güçlenmiştir. Osmanlı Devleti Kafkasya’da kendisine karşı yönelmiş Rusya-Gürcistan askeri bloğuna karşı Müslüman devletlerin ittifakını kurmaya çalışmıştır. Bu münasebetle sadece Azerbaycan hanlıklarına değil Dağıstan feodal hâkimlerine de elçiler göndermişti. Hanlara ulaştırılan fermanlarda ise Rusya ile mücadeleye girme zorunluluğu ifade ediliyordu. Çünkü bu zamanda Osmanlı Devleti’nin güvenliği adına böyle bir adım atması gerekliydi. Osmanlı Devleti’nin sınırlarının güvenliğinin sağlanması Güney Kafkasya, özellikle de Azerbaycan’a çok bağlıydı. Aynı zamanda, Rusya, Osmanlı ile savaşa girdiğinde Azerbaycan hanlıklarını hep ilgi odağında tutuyordu.
Bilindiği gibi bu dönem artık Rus-Osmanlı savaşının (1768-1774) olduğu bir dönemdir. Bundan dolayı her iki imparatorluk da bu savaşta Azerbaycan hanlıklarını kendi tarafına çekmek niyetini taşıyordu. Azerbaycan hanlıkları ise kendi bağımsızlıklarını devam ettirmek için her iki devletten de yardım almaya çalışmışlardır. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1774 yılında imzalanan “Küçük-Kaynarca “barış Antlaşması na göre Osmanlı Kırım’ı tamamen kaybetmiştir. Kırım’ın işgalinden sonra Osmanlı Devleti Güney Kafkasya ile beraber Azerbaycan’a daha fazla önem vermeye başladı.
Bazı sebeplerden dolayı Osmanlı Devleti Azerbaycan hanlıklarına askeri yardım gönderememiştir. Fakat Osmanlı sultanı Azerbaycan hanlıkları ile olan ilişkilerini devam ettirmek istemiştir. 1779 yılının 27 Mayısında Çıldır Valisi Süleyman Paşa İstanbul’a gönderdiği mektubunda Osmanlı Devleti’nden Dağıstan hâkimleriyle Karabağ Hanı İbrahim Halil Han arasındaki husumetin ortadan kaldırılması hususunda yardım etmesini talep etmiştir. Mektupta şöyle deniliyordu: “Şirvan hanı Dağıstan emirleriyle birlikte Devleti Ali’ye sadık olan Karabağlı İbrahim hana saldırmaya hazırlandığından, Dağıstan nüfusunu bu saldırıdan el çektirmek için Devlet-i Aliye’den onlara gerekli emrin gönderilmesi önemlidir“. Ayrıca Azerbaycan hanlıkları ile Dağıstan hâkimleri arasında sürmekte olan çekişmeler Osmanlı Devleti’ni rahatsız ediyordu. Bu dönemde Azerbaycan hanlıklarının arasında bazı anlaşılmazlıklar vardı. Bu gerginlik Osmanlı Devleti’ni çok rahatsız ediyordu. Bu konuda C. Gökçe şöyle yazıyor: “Devlet-i Ali’ye hanlar arasındaki Antlaşma zlıkların ortadan kalkmasını istiyordu. Onun asıl amacı Rusya’nın bu durumdan yararlanarak saldırıya geçmesinden kaynaklanan tehlikenin hanlara haber verilmesiydi“
Rusya 18. yüzyılın sonlarında ekonomik ve stratejik açıdan önemli olan Azerbaycan topraklarını ele geçirmek ve Osmanlı ile yaptığı savaşı kazanmak istiyordu. V. Zubov’un Derbent’teki Rus birliklerinin komutanı General Savelyev’e gönderdiği mektubunda söyle ifade edilmiştir:
“Önce Hıristiyan dinine ibadet edenler aracılığıyla bilgi toplamaktır. Sonra ise orda olan Hıristiyanların emin olması gerekiyor ki, amacımız onlar için kendi dinlerine serbest kulluk etmek için ortam yaratmaktan ibarettir. Son olarak öyle yapmak gerekiyor ki, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında bir çeşit ittifaklar olsun“.
II. Yekaterina’nın ansızın vefat etmesi bu dönemde Rus ordusunun işgalci seferlerini yarıda bıraktı. Yaptığı siyasete hep aykırı olan I. Pavel Rus birliklerinin Güney Kafkaz’yadan çekilmesi konusunda emir verdi. II. Yekaterinanın vefatından yaklaşık bir ay sonra Rus birlikleri Azerbaycan topraklarını terk etmeye başladılar. V. Zubov istifa etti. Onun yerine yeniden Qudoviç geçti. I. Pavlus’un çok toprakları işğal etmiş olması ve diğer yandan da büyük masraflara (1.700 bin lira) mal olması Rus birliklerini geri çağırmasının neden olmuştur. Bu durum Avrupa’da uluslararası durumun karmaşıklığı ile izah edilmiştir (Dubrovin, 1871: 29). Yerel halkın ve yetkisini kayıp etmiş hanların Rus birliklerine karşı mücadelesi tamamen gözden çıkarılmıştı.
Azerbaycan nüfusunun Rusya’ya yaklaşımı hakkında söylemek gerekir ki, Azerbaycan’da bu dönem kelimenin tam anlamıyla Rusya’ya meyleden hanlıklar olmamıştır. Ağa Muhammed Şah Kaçar’ın saldırısını bahane ederek Azerbaycan topraklarını işgal eden Rus ordusu yerel güçlerin baskısı sonucu geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Rus birlikleri geri döndüğü zaman Şeyhali Han ve kendi taraftarları bir araya gelip Rus birliklerini takip etmek istemişlerdir. Rus birlikleri Azerbaycan topraklarını terk ettikten sonra taş üstünde taş kalmamış, ekonomik yönden zayıf düşmüş ve talan edilmiş Azerbaycan’a 1797 yılının başlarında Ağa Muhammed Şah Kaçarın yeni saldırısı başlamıştı. Talış hanlığını ele geçiren Kaçar, Şuşa üzerine saldırıya geçmiştir. Bu dönemde güneyden yaklaşan tehlike karşısında Karabağ Hanlığı Osmanlı Devleti ile ilişkilerini koruyup sürdürmeye çalışmıştır. Dönemin olaylarından bahseden Ahmet Bey Cavanşir bu konuda şunları yazmaktadır:
Şuşa’yı ele geçiren Şah Kaçar, İbrahim Halil Han Türk sultanına elçi olarak gittiği için adamlarını çarmıha çektirmişti ki onlardan birisi de Ali Muhammed Efendi’dir.
Halen Rus birlikleri Derbendi ele geçirdiği zaman Ağa Muhammed Şah Rus kuvvetlerine karşı çıkmak için Osmanlı Devleti’ne başvurmuştu. Osmanlı tarihçisi Cevdet Paşa’nın görüşüne göre Kaçarın Azerbaycan topraklarını işgal etmeyi planladığını anlayan Osmanlı Devleti Ağa Muhammed Şah’ın bu başvurusunu cevapsız bırakmıştır.
Rusya ve İran Azerbaycan topraklarına yönelik saldırılarını sürdürdükçe Azerbaycan hanlıklarından bazıları Osmanlı Devleti’ne yardım için müracaat etmiştir. Bunun üzerine İstanbul hükümeti İran şahının aynı zamanda bölgede Rusya’ya karşı çarpışmasını dikkate alarak şimdilik İran kuvvetlerine karşı çıkmak için hanlara askeri kuvvet ile yardım etmemiştir. Ahmet Bey Cavanşir 1797 yılında Ağa Muhammed Şah Kaçarın Şuşa’ya saldırısından şöyle bahsetmektedir;
Osmanlı sultanı, gelen elçilere maddi yardım yapmış, ancak askeri yardım yapamamıştı. Bunun üzerine İbrahim Han ümidini keserek Şuşa’yı terk edip Car-Balaken vilayetine gitmiştir.
Görüldüğü gibi Osmanlı devleti, Azerbaycan’ı ele geçirmek isteyen Rusya ve İran birliklerinin birbirleriyle çatışacağını öngördüğü için hanlara askeri güç ile değil, sadece maddi yardım yapmakla yetinmiştir. Ağa Muhammed Şah Kaçarın ölümünden sonra Azerbaycan arazisi dış müdahaleden kısa süreliğine emin kalmıştır. Rusya İmparatorluğu’nun tahtına çıkan I Pavel hâkimiyeti yıllarında tüm Avrupa’ya “barışçıl” siyaset yürüteceğini beyan etse de, 1798 yılında Fransa’ya karşı savaş ilan etti. Bu savaşta Türkiye de ona yardım etmiş ve 1798 yılı 23 Aralık de her iki devlet arasında antlaşma imzalanmıştır. Bu Antlaşma Osmanlının Güney Kafkasya’da konumunun zayıflamasına neden olmuştur. Yüzyılın sonlarında İran’da Ağa Muhammed Şah’ın yeğeni Fethalı şah tahta çıkmıştır. Fethalı şah da kendi selefleri gibi Azerbaycan topraklarına göz dikmişti. Bunun için Karabağ’a saldırmak amacıyla 12 bin kişiden oluşan İran birliği hazırlamıştır.
İran birliklerinin yaklaşmasını duyan ve Osmanlı Devleti’nden hiçbir yardım alamayan İbrahim Halil Han acil Kavalevskiy’e mektup gönderip ondan, nasıl hareket etmesi gerektiği hususunda tavsiye istemiştir. Bunu haber alan İran askerleri saldırı yapmaktan çekinerek geri dönmüşlerdi. Burada biz Azerbaycan hanlıklarının, bunun gibi İbrahim Halil Han’ın da kendi bağımsızlığını korumak, düşman tarafından gelen herhangi bir tecavüzden kurtulmak için komşu devletlerle ilgili ilişkilerini saklamaya çalıştığını görüyoruz. Bu olaydan bir süre sonra 1801 yılında Kartlı-Kahetiy’a Çarlığı ve bir takım Gürcistan toprakları Rusya tarafından siyasi anlamda yapılandırıldı. Bu ise Azerbaycan hanlıklarının Rusya tarafından işgal edilmesine geniş imkân sağladı. Azerbaycan hanlıkları ile Osmanlı Devleti’nin siyasi ilişkileri 19. yüzyılın başlarında, yani Azerbaycan topraklarının Rusya ve İran arasında bölünmesine kadar devam etti. Genel olarak, Azerbaycan hanlıklarının bağımsızlıklarını korumak için komşu devletlerle, özellikle Osmanlı Devleti ile ilişkilerini korumaya çalıştığını görüyoruz.
1787 – 1791 yılları Rusya-Osmanlı Savaşı döneminde hem Rusya, hem de Osmanlı Devleti Azerbaycan hanlıklarını kendi tarafına çekmeye çalışmıştır. Fakat hanlıklar arasında Osmanlı’ya eğilimin daha fazla olduğunu gören Rusya, hanlıkların savaşta Osmanlı’ya yardım etmemesi için çeşitli yöntemlerle onları oyalamaya çalışıyordu. Bu yöntemler genellikle Kartlı-Kahetiya çarı II. İraklinin ve İbrahim Halil Han’a ihanet eden Ermeni meliklerinin eliyle yapılıyordu. Aynı zamanda Osmanlı Devleti de kendi bağımsızlıklarını korumak için Rusya’ya meyleden Azerbaycan hanlıklarına diplomatik yöntemlerle engel olmaya çalışıyordu.
1787 – 1791 yılları Rus-Osmanlı savaşında yenilmiş Osmanlı Devleti ağır şartlarla Yassı barış antlaşmasını imzaladı. Bu ise Güney Kafkasya’da Rusya’nın nüfuzunun güçlenmesine neden oldu. Osmanlı Devleti’nin çeşitli zorluklardan dolayı hanlıklara yardım gönderememesi 1796 yılının başlarında Rus birliklerinin Azerbaycan’a müdahalesi ile sonuçlandı. Rus birliklerinin Azerbaycan topraklarını ele geçirmesine karşı çıkan hanlardan biri de Şeyhali Han oldu. Bunun üzerine yardım için Osmanlı Devleti’ne müracaat etmiştir. Sultan, hanlıklara askeri güç ile değil, ekonomik olarak yardım etmeye çalışmıştı. Esasen yerli halkın ve yetkisini yitirmiş hanların direnci ve II. Yekaterina’nın ölümü sonucunda Rus birlikleri geri çekildiler. Rusya birliklerinin Azerbaycan’ı terk etmesinin başlıca sonuçlarından biri de Osmanlı Devleti tarafından savunulan hanların Rus birlikleri aleyhine çıkışları ve onların Osmanlı Devleti ile ilişkilere öncelik vermesi olmuştur. Fakat yüzyılın sonlarına doğru bu ilişkiler zayıflamaya başladı. Azerbaycan topraklarında yaşanan olaylara Osmanlı Devleti seyirci kalmış, ciddi bir etki gösterememiştir. Bu ise XIX. yüzyılın başlarında Azerbaycan hanlıklarının Rusya tarafından yavaş-yavaş işgal edilmesine ve sonuçta Azerbaycan topraklarının Rusya ve İran arasında bölünmesine zemin hazırlamıştır.