EYES WİDE SHUT PART 2

7shA...DBoh
17 Jan 2024
56

Lucifer
Natalie
Güneş Sembolojisi
Piramit
Mısır konsepti olduğunu mu düşünüyorsunuz bu klibin? Lucifer? 666 sembolleri? Gökkuşağı? Zihin kontrolündeki seks kölesi Natalie Portman?
Nathaniel Rothschild ile Natalie Portman’ın ilişkileri vardı. Natalie Portman bir zamanlar Obama’nın da seçimlerdeki reklam yüzüydü… CIA’in geliştirdiği MK Ultra projesi ile, böyle pilli bebekler yaratıyorlar. Seks kölesi, reklam yüzü, propaganda aracı.
Tekrar filme dönelim:
Bill mekana gündüz vakti geri dönüyor ve kapıda bir kişi eline not veriyor. Yani Bill’i bekliyorlar Hatta Bill’i takip ediyorlar, ve takip eden adam kasıtlı şekilde uzun uzun Bill’e bakıyor. Yani amaçları gizli bir takipten daha çok, korku politikası ile gözdağı vermek.
Bu adamlar bunu şu anda da yapıyorlar. “Biz her şeye hakimiz, tüm güç bizde” mesajı vermek istiyorlar, bu yüzden kendilerini bilerek deşifre ediyorlar. Öyle mi sizce? Birçok şeye sahipler, birçok şeye hakimler, fakat asla her şeye sahip değiller. Şunu unutmayın ki bu adamlar henüz istedikleri ölçüde her şeyin hakimi olsalardı bu korku politikasını medya yoluyla insanlar üzerinde uygulamaya çalışmazlardı. Seni yıldırmak istiyorlar ki sen örgütlenemeyesin diye. Sana korku salıyorlar ki umutsuzluğa kapıl diye. Fakat hiç de öyle değil. Senden korkuyor olmasalar seni korkutup güvenini kırmaya çalışmakla vakit kaybetmezlerdi.
Bill eşinin arayıp evinden ayrıldığı kitapları da gördüğümüz kadının evine gidiyor fakat onun yerine ev arkadaşı var evde. Bill ve kızın üzerinden geçen gökkuşağını gördünüz mü? Bu kız da resimde gördüğünüz üzere seks kölesi ve yine bir gökkuşağı ibaresi… Kızın eteğindeki pentagramlar ise satanizmden ziyade zihin kontrolünü temsil etmekte. Her neyse, Bill bu kadından, o ilişkiye son anda görmediği kadının AIDS olduğunu öğreniyor.
Bir kafeye girip gazete okuyor Bill. Gazetenin manşeti gördüğünüz üzere “lucky to be alive” (hayatta kaldığı için şanslı). Kubrick, burada sadece Bill’in AIDS muhabbetinden yırtmasına göndermede bulunmuyor, bir taşla kuş sürüsü vuruyor bu manşet üzerinden. Şöyle ki dün ki ayinde Bill için kendisini feda eden kadının ölüm haberi var bu gazetede. Aynı zamanda güzellik kraliçesiymiş kendisi, ve ismi de Amanda. Yani manşetinde “hayatta kaldığı için şanslı” yazan gazetede, Bill bu şansını borçlu olduğu kadının ölüm haberini okuyor.
Bill’in yardımına koştuğu Mandy vardı yüksek doz alan, o kişi ayinde kendini feda eden Mandy.
Filmi bilmeyenler için hızlıca izah edeyim, bu 3 kadın da aynı kişi; Mandy. Zaten Bill birkaç sahne sonra morga giderek Mandy’nin ayinde kurban edilen kadın olduğunu görecek. Mandy de Amanda’nın kısaltması, bizdeki Fatma ve Fatoş gibi.
Peki şimdi Mandy’nin ya da Amanda’nın hayatını bir özet geçelim,
- Seks kölesi
- Güzellik kraliçesi / ünlü birisi
- Genç yaşta overdose’dan ölü bulunuyor
Marilyn Monroe olmasın bu? O da 36 yaşında overdose’dan hayatını kaybetmişti. Kubrick’in neden bu filmi 400 günde çektiğini, neden Guinness’e girdiğini daha net göreceksiniz şimdi.
Biraz flashback yapalım. Ayin sahnesine dönelim, en son Mandy kendini feda etmişti, kurban edilmek üzere götürülmüştü ve ayin sahneleri orada bitmişti. Ayinden sonraki hemen ilk sahnenin bir kısmını görmüştük, hani Bill eve dönüyordu ve mimlendiği için sırtında her şeyi gören göz beliriyordu. Şimdi Bill’in eve girdiği ve yatak odasına doğru yürüdüğü bu sahnelere Kubrick’in serpiştirdiği diğer mesajlara bakalım.
Bill ayinden eve döner, kapıyı açar ve kapıyı açınca bir süre duraksar. Sebep? Kapı numarası olan “5A” yeteri sürece kadrajda gözüksün diye. Kubrick 5A’nın gözükmesi için önünü de hiç kapattırmamış ve film elinizde varsa bakın, kapı bu şekilde açıkken Tom Cruise bir süre bekliyor, adeta poz veriyor.
İçeri doğru yürürken duvardaki HELENA yazısının önünde bir süre bekliyor Tom Cruise. Helena filmdeki kızının adı bu arada. Ve unutmayın, bunlar ayinden hemen bir sonraki sahneler. Yani bu esnada Amanda henüz kurban edildi ya da edilmek üzere. Amanda kurban edildikten hemen sonra gözümüze sokulan bu 5 A ve HELENA ne anlama geliyor?
Marilyn Monroe, 5 AĞUSTOS 1962'de, 5. HELENA Drive’da ölü bulundu ve ölüm sebebi yine overdose’du.
Marilyn Monroe’nun bildiğiniz gibi zamanın ABD başkanı Kennedy ile ilişkisi vardı. Seks ikonasıydı. Genç bir yaşta öldü.
Kubrick burada atıfta bulunmak için konu mankeni olarak Marilyn Monroe’yu seçmiş, fakat onun işarettiği sadece Marilyn Monroe değil. O, zihin kontrolünde tutulan tüm seks kölesi kadınları işaret ediyor.
Zihin kontrolünde, yarı hipnoz halinde olduğu çok belliyken çekilmiş video’ları olan Anna Nicole Smith de 3 sene önce overdose’dan hayatını kaybetti. Bu MK ULTRA zihin kontrolü yönteminde haplardan ve uyuşturucu maddelerden faydalanıyorlar tabii ki.
Britney Spears, Christina Aguilera ve Justin Timberlake.
Disney’in Mickey Kulübü’ne üyeler çocuk çağlarında, Disneyland’deki bir yarışmada keşfediliyor. Bu 3'ünün daha o yaşlarda, beraber, Disney’in fotoğrafında aynı karede olmaları tesadüf mü sizce?
O yaşlarda başlıyorlar zihin kontrolü uygulamalarına, programlanıyor bu çocuklar. Bunu DISNEY yapıyor. Britney, Christina, J. Timberlake, Lady Gaga, bunların bir esprileri yok, şarkıları bile kendilerine ait değil. Bu kişileri ünlü yapıyorlar.
Lady Gaga’nın gerçek ismi Stefani’dir, o Stefani denilen kız çok yetenekli olduğu için Lady Gaga olmadı. Lady Gaga zaten planlanmış bir karakterdi, birinin Lady Gaga olması gerekiyordu ve Stefani’yi Lady Gaga yaptılar. Bir başka deyişle bu rolü ona verdiler.
Kubrick tüm bu dönen dolapların farkında, tabi o hayattayken Lady Gaga falan yoktu ama bu zihin kontrolü programlamasının, seks kölesi edilen diğer kadınların, bunların hepsinin farkındaydı Kubrick. Eyes Wide Shut’ta bunları anlattı.
Eyes Wide Shut, 2 senaryosu, 2 kurgusu olan bir filmdir.
Birincisi kadın ve erkek ilişkisini ele alır.
İkinci ve esas senaryo ise zihin kontrolü programlaması başta olmak üzere bu elit ailelerin ifşasıdır. Kubrick bu filmi tamamlayıp teslim ettikten 4 gün sonra öldüyse bunun altında bir şey aramalı.
Önceki filmlerinde gayet onların piramit, göz ve güneş sembollerini kullanan bir Kubrick vardı. Görünen o ki abimiz Michael Jackson gibi sonradan doğru yolu bulmaya başlamış ve Eyes Wide Shut gibi onlara büyük bir darbe indiren bir film çekerek kapanışı yapmış.
Şimdi Lady Gaga’nın çok ilginç bir şarkı sözüne bakalım. Sadece bir dörtlük. Son kliplerini genelde ağlayarak bitiriyordu Lady Gaga.
Lady Gaga’nın “Dance in the Dark” şarkısından bazı kısımlar:
Marilyn, Judy, Sylvia, tell’em how you feel girls,
Work your blond Benet Ramsey will haunt like Liberace
Find your freedom in the music
Find your Jesus, find your Kubrick.
Çevirisi:
Marilyn, Judy, Sylvia, onlara nasıl hissettiğinizi anlatın kızlar
Özgürlüğünü bul (müzikteki)
Kendi İsa’nı bul, kendi Kubrick’ini bul.
Şarkıda ismi geçen bu kişiler (Marilyn, Sylvia, Judy, Ramsey) genç yaşta şaibeli şekilde ölen ünlü kadınlar. Tüm bu isimleri zikredilmiş kadılar onların seks kölesidir demiyorum, zira aralarında 6 yaşında bir kız çocuğu da var. Bu isimlerin ortak paydaları “intihar” mı “cinayet” mi hala bilinmeyen bir şekilde hayatlarını kaybetmiş olmaları.
Marilyn Monroe: 36 yaşında overdose’dan ölü bulundu.
Judy Garland: 47 yaşında overdose’dan ölü bulundu. İlginçtir, sinema kariyerine çocukluğunda Oz Büyücüsü filminde oynayarak başladı.
Sylvia Plath: 31 yaşında zehirlenerek öldü. Öncesinde overdose’dan intihar teşebbüsünde de bulundu.
JonBenet Ramsey: 6 yaşında faili meçhul cinayete kurban gitti, çocuk güzellik kraliçesi.
Şarkının devamında Prenses Diana’yı da anıyor, o da malum bir senaryo sonucu çok genç yaşta öldürülmüştü.
Tüm bu şaibeli şekilde, genç yaşta hayata veda eden kadınların isimlerini anıyor Gaga ve sonra şunu diyor “Kendi özgürlüğünüzü bulun, kendi İsa’nızı bulun, kendi Kubrick’inizi bulun”
Hatırlayın Lady Gaga, Judas şarkısında “Jesus is my virtue, but Judas is the demon i cling to” (İsa benim erdemim, fakat Judas takılıp kaldığım şeytanım) diyordu. Erdemi olarak gördüğü İsa gibi örnek gösterdiği bir diğer kişi de Stanley Kubrick. Kubrick’in yaptığı gibi, siz de özgürlüğünüzü bulun diyor bu şarkıda Gaga. Bu mesajı veriyor:
Dance in the Dark şarkısı hangi sözlerle başlıyor biliyor musunuz?
Silicone, saline, poison inject me,
Baby, I’m a free bitch.
Çevirisi:
Silikon (silisyum), ilaç, zehir enjekte et bana
Ben özgür bir fahişeyim bebeğim
Lady Gaga bu sözlerle başlıyor şarkıya. Ve bu şarkıda daha sonra “overdose” alarak ölen/öldürülen kadınları anıyor.
Zihin kontrolü ile pilli bebek haline getirilen, seks kölesi yapılan kadınlardan bahsediyor Lady Gaga. Tıpkı Kubrick’in yaptığı gibi…
Zihin kontrolü…
Bunu sadece ilaçlarla değil, başta çocuk hikayeleri, filmler, televizyon, klipler, kısacası medya ile bizlere de uyguluyorlar. Ahlak anlayışımız günden güne değişiyor. Ahlaksızlıkları normal karşılar hale geliyoruz gittikçe. Normal olmayan şeyleri normal karşılamaya başlıyorsak eğer işte orada sıkıntı var demektir.
Johnny Depp kendi filmlerini kendisi seyretmiyor, “merak etmiyorum nasıl göründüğümü ya da filmin neye benzediğini” diyor. Bunları kendi söylüyor. Zihin kontrolüne maruz kalıyoruz yıllardır, ufak ufak, bilinçaltı mesajlarıyla, dejenere edilen hayat görüşlerinin bize güzelmiş gibi dayatılmasıyla mahvediliyor hayat anlayışımız.
Filme devam edelim:
Bill gazetede Mandy’nın ölüm haberini okuyor ve doğru olup olmadığını görmek için yattığı morga gidiyor.
Yazının başlarında da söylediğim gibi Kubrick bazı kelime veya kelime gruplarını ısrarla tekrarlamış bazı sahnelerde ve bunu yaparken de genelde çok boş, saçma diyaloglar kurmuş ki, esas amacının kelimeyi tekrar ettirmek olduğunu, tekrarladığı kelimeyi vurguladığını görelim diye.
Şimdi Bill ile Mandy’nin cesedinin bulunduğu morga gidecez beraber ve Amanda’nın gerçek ismini biz ilk defa burada öğreniyoruz filmde, zira o gazete haberinin detayları bize gösterilmedi, Bill kendisi okudu o haberi. Ben filmi zaten seyretmiş olduğum için o kişinin Mandy olduğunu açıkladım size. Şimdi bakalım Mandy’nin gerçek ismi kaç kere tekrar ettiriliyor.
Bill morga gider ve görevli bayana görmek istediği kişinin, yani Mandy’nin ismini söyler.
20 saniyede “Amanda Curran” tam 5 kez tekrar edildi. Özellikle Curran hecelerine dahi ayrıldı.
Aklıma gelen şey sizin de aklınıza geldi mi?
Curran -> Kuran? olabilir mi?
“Üzerinde on dokuz vardır” — Müddesir suresi, 30. ayet.
Kuran’ın 19'a dayalı bir matematiksel düzen ile indiği söylenir ve bu 19'daki sırdan etkilenerek müslüman olan birçok yabancı kişi var.
Yaklaşık 1 dakika boyuncao Curran’ın üzerindeki 19 kadrajda tutuluyor.
Kubrick Kuran’la ilgili bir mesaj vermek istiyor olabilir mi? Ahaha kim bilir… Bu son gösterdiğim şey teoriydi işte, fakat tesadüf olması çok zor olan bir teori. Zira söz konusu yönetmen sembollerin ve detayların hastası olan Kubrick, bu film onun hayatına mal oluyor, ve Curran’ı ısrarla defalarca tekrar ettirdikten sonra, ayette de dendiği gibi üzerine 19'u yerleştiriyor.
Amanda Curran…
“Amanda” ne demek biliyor musunuz? Latince Amanda; “fit to be loved, lovely” (sevmeye yaraşır, sevilmeye değer) demektir.
Kubrick’in sembolojiye ne kadar önem verdiğini daha net göstereyim şimdi size, hoş sıkı hayranları biliyordur zaten bunu.
CRM 114 muhabbetini duymuş muydunuz Kubrick’le ilgili?
Bu CRM 114, Kubrick’in bir nevi imzası, entel deyimiyle “trademark”ı. Kubrick bu CRM 114'ü ilk önce Dr. Strangelove filminde kullanıyor, bir cihaza CRM 114 ismini veriyor. O filmin de sembolojiyle iç içe olduğunu söylemiştim. Ardından bunu Clockwork Orange filminde de kullanıyor ve hastaya verilen bir ilacın ismini “CERUM 114” olarak koyuyor, yani “CRM 114”.
Bu sembolojiyi son olarak Eyes Wide Shut’ta da kullanıyor.
Curran ve 19 sahnelerinden hemen bir sonraki sahneye bakalım.
Curran’ın yattığı oda, hastanenin C koridorunun 114 numaralı odasında. Yani C Room 114. Yani CRM 114.
Meraklısına, Kuran’da 114 sure vardır ve 114, on dokuzun katıdır. Ve bu CRM 114, iki buçuk saatlik filmin sadece “Curran ve 19”lu sahnelerine sıkıştırılıyor.
Kubrick’in Kuran’ı okumuş olması ve bize bir mesaj bırakmak istemiş olması muhtemel.
Filmin sonlarına geliyoruz, Bill morgda Amanda’yı (Mandy’i) gördükten sonra arkadaşı Victor, Bill’i yanına çağırıyor.
Victor’un odasına giderken damalı zeminden geçiyoruz.
Bu sembolü hatırlamışsınızdır, filmin başındaki mekâna döndük zira, Victor’un malikânesine.
Ve beklenildiği gibi, Victor o ayindeki maskelilerden biri olduğunu itiraf eder. Malikanesindeki tüm o semboller sırf dekor olsun diye değilmiş yani.
Victor’un bu filmde “zengin” ve “elit” iş insanlarından birisini temsil ettiğini söylememize bile yok sanırım. Bill bir doktor, Victor diye bir arkadaşı var ve böyle bir işin içinde olduğunu öğreniyor Victor’un, hiç aklına bile gelmezdi. Emin olun sizin de aklınıza gelemeyecek kişilerin onlarla ilişkileri var. Dış görünüşe aldanmayın, kimseye inanmayın, her zaman -abartmamak koşulu ile- belli ölçüde bir şüphe payı bırakın.
Victor tam da bu meseleden bahsediyor işte. Devamında şöyle diyor; “Sana oradakilerin isimlerini söylesem gece uyuyamazsın, ama zaten söylemeyeceğim.”
Orada bulunan kişiler takım elbiseli bakanlar, iş adamları, oyuncular, sanatçılar, ünlüler ve elitlerdi… Dışarıdan baktığınızda “olamaz” diyeceğiniz kişilerdi.
Bill’in orada yabancı olduğunu anlamalarında, Bill’in oraya taksi ile gelmiş olması da etkili olmuş. Zira oradaki herkes zaten limuzini ile gelmiş ayine (bunu Victor söylüyor). Hepsi elit kesimden varlıklı insanlardı.
Bill’e yapılan tehditlerin, kadının kendini kurban etmesinin ve her şeyin bir “kurmaca” olduğu söylüyor.
Tüm bunları sırf Bill korksun diye tezgâhladıklarını söylüyor…
Bill tüm o olanların kurmaca olduğuna inanmıyor haliyle, zira morga gidip orada kurban edilen Amanda’nın cesedini kendi gözleriyle gördü. Fakat Victor neden tüm bunların kurmaca olduğunu söylüyor Bill’e, neden böyle bir şey uyduruyor? Bill “paranoya” yapsın diye… Ya tutarsa diye… Yani Bill’e vermek istediği duygu şu: “Aslında orada gayet olağan şeyler yaşandı, her şey normaldi, sırf sen kork diye biz tezgah yaptık sana, aslında yok öyle şeyler.”
Şimdi İlluminati dediğinizde size “ne saçmalıyosun, biz lisedeyken konuşurduk bunları, komplo teorisi onlar” diyenler, işte onlar bu oltayı yemiş olanlar. Victor’un yalanlarına kanan kişiler.
Size her şey normalmiş hissiyatı verdiler bugüne kadar, fakat hiçbir şey normal gitmedi, hep onlar şekillendirdi bu dünyayı.
Ve bu filmin çekildiği yıl 1999'du.
Yakın bir tarihe kadar bu böyleydi, fakat artık bu politikayı bile uygulamıyorlar, yalanlama ihtiyacı bile hissetmiyorlar artık. İyice yüzsüzleşerek “biz buradayız” diyorlar şu an.
Filme devam edelim:
Bill söylenenlere inanmıyor ve “Nasıl bir oyun bir insanın ölümüyle sonlanıyor” diye soruyor.
“Sevişmekten yorgun düştü, senin için kendini feda etmedi o kadın, o olayla bir ilgisi yok ölümünün, tesadüfi bunlar” diyor Viktor.
Hala ısrarla sana tüm bu olanları “olağan” şeylermiş gibi anlatmaya çalışıyor.
Kubrick burada diyor ki: “Madem elinde yeterli sayıda delilin/işaretin var, hala onların salak yalanlarına inanma. Onlar sana her şey normalmiş gibi hissettirmeye çalışsa da inanma”.
O ayindeki kadının, yani Mandy’nin ölümünü nasıl açıklıyor arkadaşımız Victor:
İşte bir insanı yaftalamak bu kadar kolay. “O zaten uyuşturucu bağımlısıydı, o yüzden öldü”
John Lennon bile ne dedi; “Başıma bir şey gelirse bilin ki bu bir kaza değildir” ve gencecik yaşında bir cinayete kurban gidiyor bu adam…
İşte insan hayatı bu kadar ucuz, çünkü bizler bir birlik değiliz, planlı ve örgütlü hareket edemiyoruz bunların yaptığı kadar.
Size “normal olmayan şeyleri normalmiş gibi kabul ettiriyorlar” dediğimde ne demek istediğimi anladınız mı şimdi?
Filmin son sahneleri… Bill kiraladığı kostümleri geri verirken maskesi bunların arasından çıkmamıştı ve eve döndüğünde bu maskeyi karısı Alice’in yanı başında görüyor. Yani adamlar diyor ki “biz her yerdeyiz ve her istediğimiz şeyi yapabiliriz.” bunun üzerine Bill ağlıyor.
Bunları ciddiye alın diye anlatıyorum. İnsanoğlu kolay kolay ciddiye almaz, azıcık korkutmak gerekir onu. Ama azıcık stres bile iyi bir şeydir. Bu “Illuminati” korkusunun da birazı iyidir, çünkü onları ciddiye almanızı sağlar, zira ciddiye alınmaya değecek güçteler. Hatta çok güçlüler. Fakat “bir” olduk mu, “birlik” olduk mu bunu başaramayacaklardır.
“Fuck”, kibar çevirmenlerimiz bunu “düzüşmek” olarak çevirmişler. Kubrick’in son filmi olan Eyes Wide Shut’ın son cümlesi “Fuck”… Kubrick sinema kariyerini “fuck” kelimesi/cümlesi ile sonlandırıyor.
Filmi seyredenler bilir ki filmin bu sahnesi bir alışveriş merkezinde geçiyor ve Alice’in etrafında tonlarca yıldız beliriyor bu sahnelerde. Evet tüm bu yıldızlar zihin kontrolü sembolojisi, fakat ben konuyu “komplo teorisi” olarak görmeyin diye bu tür yoruma açık sembolleri katmadım bu yazıya. Yoksa bana bıraksanız daha neler neler çıkar bu yazıdan da neyse.
Şimdi size son olarak birkaç fantastik bilgi daha veriyorum:
Kubrick, Eyes Wide Shut’ı esinlendiği Traumnovelle adlı romanı 1960'lı yıllarda, “2001: A Space Odyssey” adlı kült filmi çekerken okuyor ve Eyes Wide Shut’ı çekme kararını da o zaman alıyor.
Kubrick’in kült filminin adı: 2001: A Space Odyssey
Kubrick’in ölüm tarihi: 7 Mart 1999
Peki tahmin edin bu iki tarih arasında kaç gün var?
Kubrick’in ölüm tarihi olan 7 Mart 1999 ile, en ünlü filmlerinden birine konu olan 1 Ocak 2001 tarihi arasında tam tamına 666 gün var…
İşin içinde sanki ritüelistik bir hava var değil mi? Ya da bu yazıda dile getirdiğim onlarca şey gibi bu da bir tesadüf.
Anlattığım her şey mantık çerçevesinde değil miydi? Her şey birbiriyle tutarlı değil mi? Ben her insanın ulaşabileceği bilgileri bir araya topluyorum ve puzzle’ın parçalarını birleştirmenize yardımcı oluyorum.
Ve size son olarak bir şey daha söyleyeyim:
Tom Cruise’un evine gittiği bir kadın vardı hatırlayın, evinde sosyoloji kitabı vardı ve 1 dakika kadar kadrajda kalıyordu o kitap.
Bu insanlar dünyaya ne makina mühendisleriyle, ne genetik mühendisleriyle, ne de tıpçılarla yön veriyorlar. Dünyaya yön veren bilim sosyolojidir.
Sosyoloji nedir? En basit ifadeyle “toplum bilimi”.
Bu dünya üzerindeki insanların yönelimlerini, psikolojilerini, sürü psikolojisine yön veren etmenleri inceleyen bilimdir sosyoloji.
O yüzden bu dünyada “sosyoloji” denen bölüm üniversitelerde rağbet görmez.
Rağbet görse ne olacak? Mezunları iş bulamayacak… Zaten iş bulamasınlar ki diğerleri de bunu görüp bu dala yönelmesin, toplumda bu bilim dalı istihdam edilemesin. Herkes mühendis olsun ki uzaya çıkalım, çağ atlayalım…
Neden tüm zeki çocuklar “sayısal” bölümüne yönlendirilirler lisede? Mühendis olsun, doktor olsun diye mi? Elini sallasan mühendise denk geliyor toplumda ama uzaya mı çıkarıyor bizi bu mühendisler?
Bu adamlar dünyayı, toplumları, insanları “sosyoloji” bilimi vasıtasıyla yönetiyorlar. Medyayı ele geçirirlerse dünyayı da ele geçirmiş olacaklarını bu sayede keşfettiler 20. yüzyılın başında.
Mühendisler alınmayın olum sizi kötülemiyorum, oyunun kuralı buysa elbette ki kuralına göre oynayacağız biz de.
Başkalarının dayattığına uymayacaksın fakat kendin yapacaksın bir şeyler, kendin çabalayacaksın. Oturduğun yerden yorum yapmayacaksın, elini yaşın altına koyacaksın. “Sözde” filozoflara ihtiyacı yok bu memleketin, elini taşın altına sokabilen, yürekli ve bilinçli insanlara ihtiyacı var. Amatör ruhla profesyonel işler çıkaracak insanlara ihtiyacı var bu dünyanın

Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to abdurrahman

2 Comments