İsa’ya Atıfta Bulunan On Tarihi Referans ( Historical Reference to Jesus )

ocqT...8eVY
30 Jan 2024
58


Nasıralı İsa’nın tarihteki yerini araştırmaya başlarken, ‘O gerçekten var mıydı?’ sorusunu yöneltebiliriz. İsa’nın gerçekten birinci yüzyılın başlarında yaşadığını gösteren çok sayıda kanıt bulunmaktadır.
Yeni Antlaşma’nın İsa’ya dair en güvenilir kanıt olduğuna inanılsa da, makale sürecinde İncil dışı referanslara odaklanılacaktır. Bunun için bazı kriterler esas alındı: Öncelikle kaynaklar birinci ya da ikinci yüzyıla ait olmalı. Örneğin, bazıları Talmud’dan (M.S 400 – 700) ya da Toledot Yeshu’dan (M.S 1000) referanslara yer verirken, makalede bu tür bilgilere yer verilmeyecek. Çünkü Nasıralı İsa’nın tarihselliğini belirlemede hiçbir katkıları yoktur.İkinci olarak, kaynaklar sadece Hristiyanlara değil, İsa’ya da atıfta bulunmalıdır.
Kutsal Kitap dışındaki edebi metinlerde İsa’ya atıfta bulunan on tarihi referans şunlardır:

1. Erken Dönem Hristiyan Yazarlar (50-157 yılları)


Eğer İsa gerçekten var olmasaydı ilk yüzyılda Hristiyanlığın yayılması oldukça güç olurdu. Nasıralı İsa’nın tarihselliğine tanıklık eden ve genellikle göz ardı edilen İncil dışı kaynaklardan biri, İsa’yla şahsen tanışanlardan duyduklarını aktaran ilk Hristiyan yazarlardır. Bu yazarların mektupları ve incelemeleri İsa’nın yaşamı, ölümü ve dirilişi üzerine detaylı bilgiler vermektedir.
Clement, Korint’teki kiliseye mektup yazan Roma’daki kilisenin birinci yüzyıldaki lideriydi (yaklaşık MS 70-96). Bu mektupta İsa’nın öğretilerinden (13:1), ölümünden (21:6) ve dirilişinden (24:1) bahseder. Antakyalı Ignatius, insan olarak zuhur ettiğini ve gerçekten de acı çekerek öldüğünü savunmuştur.Benzer şekilde, Polikarp da Filipililere yazdığı mektupta (MS 110-140) İsa’nın yaşadığını ve öldüğünü ilan etmiştir (1:2). Polikarp’ın doğrudan elçiler tarafından eğitildiği söylenmektedir.Justin Martyr, ilk savunmasında (MS 155-157) İsa’nın bir öğretmen olduğunu, çarmıha gerildiğini, öldüğünü ve tekrar dirildiğini savunur. Papias (M.S 95-110)İsa’nın öğretilerini doğrudan onu dinleyenlerden öğrendiğini yazmıştır.
Quadratus, imparator Hadrianus’a (M.S 117-138) Hıristiyanlığı savunan bir mektup yazdı. Mektupta, ‘‘Kurtarıcımızın işleri her zaman mevcuttu. Çünkü gerçekti. İyileşenler ve ölümden dirilenler, sadece iyileştiklerinde ve dirildiklerinde görülmedi, aynı zamanda her zaman varlıklarını sürdürdüler. Sadece Kurtarıcı yeryüzündeyken değil, ölümünden sonra da uzun bir süre hayatta kaldılar, öyle ki bazıları günümüze kadar yaşadı’’ifadeleri yer aldı.
Tüm bunlardan önce Didake (M.S 50-70) olarak bilinen eser, Hristiyanların nasıl davranması gerektiğini açıklayan bir tür erken dönem öğrencilik el kitabıdır. İsa’nın öğretilerini aktarır ve İsa’nın ölümü ile dirilişini hatırlayarak komünyona dair açıklamalar yapar. 
Bazıları doğrudan elçilerden ders almış olan ilk Hristiyan yazarlar, İsa’nın bir öğretmen olarak yaşamına, gerçekleştirdiği mucizelere, Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerilerek öldürülmesine ve dirilişine olan inanca tanıklık etmiştir. Eleştirmenler ilk Hristiyanların tanıklığını kabul etmese de, İsa’nın yaşamından sonraki yüz yıl içinde takipçilerinin O’nun hakkında yazdıklarını ve anlattıklarını inkâr edemez.

2. Flegon (M.S 140 yılları)


İsa’ya yapılan bazı atıflar artık mevcut olmayan, ancak antik çağda başka yazarlar tarafından alıntılanmış eserlerde yer almaktadır. Tralleisli Flegon, ikinci yüzyılın ortalarında bir tarih kitabı yazmıştır. Artık günümüze ulaşmamış olsa da, Origen Flegon’un İsa’ya atıfta bulunduğu sözlere değinir: ‘‘Flegon, Tarihler kitabında İsa’ya sadece gelecekteki olaylar hakkında bilgi atfetmekle kalmamış. Aynı zamanda sonucun O’nun öngörüleriyle uyuştuğuna da tanıklık etmiştir. İsa’nın çarmıha gerildiği sırada gerçekleşen güneş tutulması ve sarsıntıyla ilgili olarak, Tarihler kitabının 13 ila 14. bölümlerine değinmiştir. Kurtarıcımızın acı çektiği dönemde bu olayların gerçekleştiğini anlatan Flegon’un tanıklığına başvurarak savunmamızı yaptık. İsa, başına gelenlere müdahale etmedi, ancak ölümden dirildi, cezasının izlerini sergiledi ve ellerindeki çivi izlerini gösterdi.

3. Thallus (M.S 55)


Hristiyan olmayan yazarlar arasından Thallus, belki de İsa’dan bahseden en eski yazardır. Thallus’un eseri kaybolmuş olsa da, bir parçası M.S 220 yıllarında Julius Africanus tarafından alıntılanmış, bu alıntı da Bizanslı tarihçi Georgius Syncellus tarafından Chronicle adlı esere (M.S 800) aktarılmıştır. Matta 27:45’te yer alan İsa’nın çarmıha gerilme anı hakkında yazan Julius Africanus, ‘‘Bütün dünyanın üzerine korkunç bir karanlık çöktü; kayalar yarıldı. Yahudiye’de ve diğer bölgelerde birçok yer yıkıldı. Thallus, bu karanlığı güneş tutulması olarak adlandırdı.’’
İlk bakışta, bu alıntıda İsa’dan bahsedilmemektedir. Ancak Thallus’un orijinal eserinde İsa’ya atıfta bulunmuş olması muhtemeldir. Robert Van Voorst şöyle der: ‘‘Thallos İsa’ya atıfta bulunmadan olaya değinmiş olabilir. Ancak Thallos’taki alıntının bağlamına Julius’un erişmiş olması daha muhtemeldir. Julius’taki bağlam, Thallos’un karanlığın dini açıdan önemli olmadığı yönündeki argümanını çürüttüğünü göstermektedir.’’
Julius, Thallus’un karanlığın nedenini anlamada yanıldığını açıkça belirtti. Bu referans oldukça önemlidir. Çünkü muhtemelen İncil’in yazılmasından daha önce kaleme alındı. Thallus’un İncil dışı kaynaklardan bilgi sahibi olduğu açıktır.

4. Celsus (M.S 175 dolayları)


Celsus, Hristiyanlık karşıtı ‘Gerçek Doktrin’ adlı eseri kaleme almış olan ikinci yüzyıl Yunan filozofudur. Eser, esas olarak Origen’in yaklaşık 75 yıl sonra yazdığı Against Celsus adlı reddiyesinden alıntılar yoluyla günümüze ulaşmıştır. Celsus’un orijinal metni ile Origen’in yanıtı arasında geçen süre göz önüne alındığında, Gerçek Öğreti’nin kalıcı bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Origen, Celsus’un Hristiyanlığa karşı argümanlarını özetler. Alıntıda Celsus’un iddiaları yer almaktadır: ‘‘Öğrencisini eğiten bir retorikçiyi taklit ederek, İsa ile kişisel olarak tartışmaya giren ve bir filozofun ak saçlarına hiç yakışmayan bir Yahudi’yi tanıtıyor. Elimden geldiğince onun ifadelerini incelemeye ve tartışma boyunca bir Yahudi karakterinin gerektirdiği tutarlılığı sürdürmediğini göstermeye kararlıyım. Bakireden doğan İsa’nın annesi, zina yaptığı gerekçesiyle marangozluk yapan eşi tarafından kovuldu. Kocası tarafından kovulan kadın bir süre sonra İsa’yı doğurdu. Bazı mucizevi güçlere sahip olan İsa, kendini Tanrı ilan etti.’’Bir başkası tarafından alıntılanan bir sözün doğruluğunu değerlendirirken her zaman dikkatli olmak gerekir. Origen’in Celsus’un sözlerini aslına sadık kalarak kaydettiğini düşünüyoruz, çünkü eleştirisinin ciddiye alınması için doğru olması gerekir.

5. Samsatlı Lukianos (M.S 166)


Samsatlı Lukianos, M.S 165’ten sonra yazdığı Peregrine’in Ölümü adlı eserinde İsa’ya da atıfta bulunan ünlü bir hiciv yazarıdır. Bu eserinde Hıristiyanlarla alay ederek şöyle der: ‘‘Bildiğiniz gibi Hristiyanlar çarmıha gerilen bir adama tapıyor. Gördüğünüz gibi, yanlış yönlendirilmiş insanlar her zaman için ölümsüz olduklarına dair genel bir inanca sahiptir. Bu da aralarında çok yaygın olan ölümü küçümsemeyi açıklar. Eski inançları geride bıraktıkları, Yunan tanrılarını inkar ettikleri, çarmıha gerilmiş olana tapındıkları ve kardeş ilan edildikleri anlayışı, ilk yasa koyucuları tarafından onlara empoze edilmiştir.’’
İkinci yüzyılın ortalarına ait olan ifadelerde Lucian’ın aşağıdaki tarihsel gerçekleri kabul ettiğini görüyoruz:
1) Çarmıha gerilen İsa, bir dinin kurucusudur;
2) Takipçileri eski inançları geride bırakmış ve birbirlerini kardeş olarak kabul etmiştir.
3) İsa’nın takipçileri ona Tanrı olarak tapınmıştır.

6. Mara Bar Serapion (M.S 73)


Mara Bar Sarapion’un şehri, ülkeyi işgal eden Romalılar tarafından yıkıldı ve kendisi de esir alındı. Tutukluluğu sırasında mektup yazan Mara Bar Serapion şu ifadelerle İsa’ya değindi: ‘‘Atinalılar Sokrat’ı ölüme göndermekle ne kazandılar? İşledikleri suçun cezası olarak kıtlık ve salgın hastalıklar meydana geldi. Samoslular Pisagor’u yakmakla ne kazandılar? Bir anda memleketleri kum altında kalıverdi. Yahudiler bilge krallarını idam etmekle ne kazandı? Tam bundan sonra krallıkları yok edildi. Tanrı bu üç bilge adamın öcünü alarak adaleti sağladı: Atinalılar açlıktan öldüler, Samoslular denizin suları altında kaldılar ve Yahudiler ise yıkıma uğrayıp dağıldılar ve sürgünde yaşıyorlar. Fakat Sokrat ile iyilikleri ölmedi; Platon’un öğretilerinde yaşamaya devam etti. Pisagor ile iyilikleri ölmedi; Hera heykelinde yaşamaya devam etti. Bilge kral da iyilikleriyle ölmedi; verdiği öğretişlerinde yaşamaya devam etti.’’
İsa’nın adı açıkça belirtilmese de, Mara Bar Serapion İsa’dan Yahudilerin öldürdüğü ‘Bilge Kral’ olarak söz etmektedir. ‘Yahudilerin Kralı’ unvanının Pilatus (Luk. 23:3), Romalı askerler (Mat. 27:27-29) ve hatta bazı Yahudiler (Mar. 15:12) tarafından kullanıldığını unutmayın. Dahası, çarmıha gerildiğinde İsa’nın üzerine konan ve herkesin gördüğü suçlamada ‘Nasıralı İsa, Yahudilerin Kralı’ yazıyordu (Yu. 19:19). Bunun, İsa’nın birinci yüzyılda yaygın olarak bilinen bir unvanı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu referansın önemini açıklayan J. Warner Wallace, ‘‘Bu anlatıdan yola çıkarak İsa hakkında şu bilgilere ulaşabiliriz: O, inançları uğruna ölen bilge bir adamdı. Yahudiler, O’nun ölümünden bir şekilde sorumluydu. Takipçileri, öğretilerini benimsemiş ve yaşamlarını ona göre şekillendirmiştir.’’ İfadelerinde bulunur.

7. Genç Plinius (M.S 112)


Bitinya valisi olan Genç Plinius, Trajan’a yazdığı mektupta şunları söyledi: ‘‘Bir Hristiyan sorguya çekilirken hiç hazır bulunmadım. Bu yüzden verilen cezaların tam mahiyetini veya soruşturmaya yol açan sebeplerin detayını bilmiyorum. Ben onlara Hristiyan olup olmadıklarını sordum; olumlu cevap verdikleri takdirde bu yüzden alabilecekleri cezayı hatırlatırken, bir iki kez daha aynı soruyu tekrarlıyorum. Aynı cevapta ısrar ettikleri takdirde cezanın kesilmesini buyuruyorum; çünkü kabul ettikleri suç ne olursa olsun, böyle bir inat ve ısrar böyle bir cezayı hak eder. Onlar tek suçlarının şu aşağıdakiler olduğunu beyan etmektedirler: Şafak sökmeden haftanın belirli bir gününde düzenli olarak bir araya gelerek Tanrı saydıkları Mesih’e ilahiler söylüyorlar ve hırsızlıktan, zinadan vb. gibi şeylerden uzak duracaklarına ant içiyorlar.’’ (Mektuplar X, 96)
Plinius’un mektubu, Hristiyanların İsa’nın Tanrı olduğuna inandıklarını ve O’na tapınmak için her hafta toplandıklarını da göstermektedir. Trajan’ın Plinius’un mektubuna verdiği yanıtta İsa’nın takipçileri olduklarını iddia edenlerin cezalandırılacağını, inançlarından dönenlerin ise affedileceğini belirtmesi ilginçtir.

8. Suetonius (M.S 120)


De vita Caesarum (On İki Sezar’ın Yaşamı) adlı eserin sahibi olan Romalı tarihçi Suetonius, imparatorun Yahudileri Roma’dan kovma kararının nedenini açıklayarak, ‘‘Chrestus’un kışkırtması nedeniyle sürekli sorun çıkartan Yahudiler, Roma’dan kovuldu’’ dedi.
Kilise babaları ve uzmanlar tarafından kullanılan Latince ‘Christus’ kelimesinin fonetik bir yanlış yazımı olan ‘Chrestus’un’ İsa Mesih olduğu konusunda neredeyse bir fikir birliği vardır. Suetonius’un referansı, İsa’nın yaşamından sonraki yüz yıl içinde varlığının bilindiğini ve Claudius döneminde Yahudiler arasında karışıklıklara neden olan popüler ve tartışmalı bir figür olduğunu göstermekte ve İncil’deki kayıtları doğrulamaktadır.

9. Josephus (M.S 93)


Tarihçi Josephus, Testimonium Flavianum (Flavius’un Şahitliği) olarak bilinen Antiquities of the Jews adlı eserinde İsa’ya yer verdi. Hristiyan olan ve olmayan çoğu akademisyen bu pasajın Grekçe halinin Hristiyan bir kâtip tarafından değiştirildiği konusunda hemfikir. Çünkü bir Yahudi olan Josephus’un İsa’ya Mesih demesi güçtür.
Bu pasaj bir şekilde değiştirilmiş olsa da, özünde hala İsa’ya gerçek bir atıf içermektedir. 1970’lerde, bu pasajın Arapça bir versiyonu keşfedildi ve yayınlandı. Pasajda şu ifadeler yer alıyordu: ‘‘O dönemde İsa adında bilge bir adam ortaya çıktı. Davranışları iyi ve erdemliydi. Yahudilerden ve diğer uluslardan birçok kişi onun öğrencisi oldu. Pilatus onu çarmıha mahkûm etti. Ancak öğrencileri O’nu terk etmedi. Çarmıha gerilmesinden üç gün sonra kendilerine göründüğünü ve yaşadığını bildirdiler. Buna göre O belki de peygamberlerin anlattığı Mesih idi.’’
Tarihçi Paul L. Maier şöyle der: ‘‘Pasajın bu versiyonunun Hıristiyan olmayan bir Yahudi’ye uygun bir şekilde ifade edildiği açıktır. Josephus’un gerçekte ne yazdığına dair önceki akademik tahminlerle neredeyse tam olarak örtüşmektedir.’’ Josephus ayrıca İsa’nın kardeşi olan Yakup’un ölümünü anlatırken İsa’ya ikinci kez atıfta bulunur.  Bu referanslardan Josephus’un Mesih olarak adlandırılan ve erdemli davranışlara sahip olan İsa’nın varlığını kabul ettiği açıktır.

10. Tacitus (M.S 116)


Romalı tarihçi Tacitus, Nero’nun, 64 yılında Roma’yı yaktırdıktan sonra, halkın kendisine yönelen öfkesini nasıl Hristiyanlar’ın üzerine çevirdiğini anlatmaktadır: ‘‘Böylece Nero, bu sesi (Roma’yı yaktırdığı için onu suçlayan sesi) başka yöne çevirip ondan kurtulmak için, aşırılıklarından ötürü halkın nefretine hedef olup Hıristiyan ismini alan insanları suçladı ve işkence ettirmeye başladı. İsimleri, Tiberius imparator olduğu sırada Yahuda valisi Pilatus tarafından idama çarptırılan Chrestos’tan (Mesih’ten) geliyordu. Bu zararlı batıl inanç bir süreliğine kontrol altına alındıktan sonra, yalnız ortaya çıktığı Yahudiye’de değil, diğer bölgelerde meydana gelen her türlü vahşet ile utanç verici şeylerin kutlandığı Roma’da bile tekrar güçleniyordu.’’
Bu bölüm Kutsal Kitap uzmanları için birkaç nedenden dolayı büyük önem taşımaktadır. İlk olarak, gerçekliği konusunda hiçbir şüphe yoktur. İkinci olarak, Tacitus bağımsız bir kaynak olarak görülmektedir; onun anlattıklarıyla İncil’deki anlatımlar arasında herhangi bir edebi ya da sözlü ilişki yoktur. Üçüncüsü, Christus (Mesih) olarak adlandırılan İsa’nın tarihselliği, Pontius Pilatus yönetiminde ölümü ve elçilere yapılan zulüm de dâhil olmak üzere İsa’yla ilgili pek çok ayrıntıyı teyit etmektedir.
Sonuç olarak,
Bu kaynakların her biri, kendi başlarına, Nasıralı İsa’nın tarihselliğine ilişkin sınırlı bilgi sağlar. Ancak Nasıralı İsa’nın var olduğu gerçeğini kanıtlamaktadırlar. Ayrıca sadece İncil dışı kaynaklara dayanarak bile İsa hakkında şu bilgilere ulaşabiliriz:

  • Bakire ve yoksul bir anneden dünyaya geldi. Babası marangozdu.
  • Öğretmendi ve öğrencileri onun öğretilerini başkalarına aktardı.
  • Mucizeler gerçekleştirdi.
  • Bilgeliği ve erdemli yaşamıyla tanınırdı.
  • Tanrı olduğunu ilan etti.
  • Sezar döneminde Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerildi.
  • Ölümüyle büyük bir sarsıntı yaşandı ve karanlık çöktü.
  • Öğrencileri İsa’nın ölümden dirildiğini, kendilerine göründüğünü ve ellerindeki yaraları gösterdiğini bildirdi.
  • Öğrencileri O’na Tanrı olarak tapıyordu.
  • İsa’ya olan iman, Yahudiler arasında huzursuzluğa neden oldu ve bu da Claudius’un Yahudilerin Roma’yı terk etmesine yönelik fermanına yol açtı.

Nasıralı İsa, birinci yüzyılda yaşamış olduğu kanıtlanan tarihin en önemli karakteridir.


Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to recpanil

4 Comments