BÜYÜK TÜRK DEVLETLERİ SERİSİ 15- HAREZMŞAHLAR
HAREZMŞAH DEVLETİ (GÜRGENÇ DEVLETİ)
1077-1260
HAREZMİ DEVLETİ
Harezmşahlar, Harzemşah veya Gürgenç Devleti, 1077 ile 1260 seneleri arasında büyük çoğunluğu Orta Asya olmak üzere, günümüz Afganistan ve İran topraklarında hüküm sürmüş bir Türk İslam devletidir.[9] Devlet temellerini Büyük Selçuklu Devleti [10] ve Karahitaylar (Batı Liao sülalesi) [11] almış olan bu devlet 13. yüzyılda ki Moğol fethine kadar varlığını sürdürmüştür. 13. yüzyılın başlarında imparatorluk coğrafyasının 2,3 milyon kilometrekarelik bir alana yayılmış olduğu tahmin edilmektedir. [12] 3,6 milyon kilometre karelik bir bölge üzerinde yarattığı etki ile[13] tarihinin en büyük kara imparatorlukları arasında sayılmaktadır.
Harzemşahlar devletinin kuruluş tarihi tartışmalıdır. İmparatorluğu yöneten hanedan, başlangıçta Selçuklu hükümdarları tarafından bölgeye Vali olarak atanan Anuş Tigin tarafından atılmıştır. Ancak tam bağımsızlığa, Anuş Tigin’in torunu olan Alaeddin Atsız tarafından kavuşmuştur.
1220’de Cengiz Han hükümdarlığındaki Moğollar, Harezm İmparatorluğu’nu işgal etti ve iki yıldan kısa bir sürede tamamını başarıyla fethetti. Moğollar, insanlık tarihinin en kanlı savaşlarını bu coğrafyada gerçekleştirerek bölge insanını kılıçtan geçirirken, en zengin şehirleri kuşatıp yağmalayarak imparatorluktaki mevcut zayıflıkları ve çatışmaları istismar etti.
TARİHÇE
ERKEN TARİH
Harzemşah unvanı ilk olarak MS 305’te Afrigid hanedanlığı tarafından kullanıldı ve 995’e kadar varlığını sürdürdü. Kısa bir aradan sonra unvan, yeniden kullanılmaya başlanıldı.
Gazneliler döneminde 1017 senesinde bölgede ayaklanma çıkaran asiler Gazneli Mahmud’un valisi ve eniştesi olan Ebul Abbas ve Mahmud’un kız kardeşi Huraci’yi öldürmüştür.[14] Bunun üzerine, Gazneli Mahmud isyanı bastırmak için bölgeyi işgal etti. Daha sonra yeni bir hükümdarlık kurdu ve Harezm’in bir kısmını ilhak etti. Sonuç olarak, Harezm Gazneli imparatorluğunun bir eyaleti oldu ve 1034 yılına kadar böyle kaldı. [15]
Bölgenin kontrolü ,1042 senesinde Selçuklu kontrolüne geçti. 1077 senesinde Selçuklu kumandanı olan Anuş Tigin Selçuklu hanedanı tarafından bölgeye vali olarak atandı. [16] 1097’de, Türk kökenli Harzem valisi Ekinçi Bin Kaçar, Selçuklulardan bağımsızlığını ilan etti ve kendisini Harezm şahı ilan etti. Ancak kısa bir süre sonra ayaklanan birkaç Selçuklu emiri tarafından öldürüldü. Ardından, bölgeyi yeniden fetheden Selçuklular tarafından Anuş Tigin’in oğlu Kutbeddin Muhammed bölge yöneticisi oldu. Böylece Kutbeddin, ilk kalıtsal Harzemşah oldu. [17]
YÜKSELİŞ
ANUŞ TEGİN (NUŞTEKİN GURCA)
Anuş Tigin, Büyük Selçuklu Devletine bağlı bir kumandan idi. Harezm bölgesinde 1077 ile 1097 arasında yaklaşık on yıllık bir süreçte valilik görevinde bulunan Anuş Tekin, [18] 1073 tarihinde Üst komutanı Gümüştekin Bilge Bey ile beraber bölgenin Gazneliler’den alınmasında etkin bir rol oynadı.[19]
Selçuklu hükümdarı tarafından, Bölge yönetim ve vergisel kontrolü için Taş(ç)-Dar (Haznedar) ünvanı ile Vali yapıldı. 1097 senesinde öldüğünde yerine Ekinci Bin Kaçar’a verilse de isyan eden Ekinci görevden alınarak yerine Anuş’un oğlu Kutubüddün Muhammed getirildi.
ALAADDDİN ATSIZ
1127 senesinde babasının yürüttüğü göreve getirilen Atsız, hükümdarlığının ilk dönemlerinde, Harezm’i göçebe saldırılarına karşı korumaya odaklandı. 1138’de hükümdarı Selçuklu sultanı Ahmed Sancar’a isyan ettiysede Hazarasp’ta yenildi ve kaçmak zorunda kaldı. Sancar, yeğeni Süleyman Şah’ı Harezm’e hükümdar olarak atadı ve Merv’e döndü. Ancak Atsız geri döndü ve Süleyman Şah eyalette tutunamadı. Atsız daha sonra Buhara’ya saldırdı lakin 1141’de tekrar Sancar’a yeniden boyun eğdi. Sancar onu affetti ve Harezm’in kontrolünü resmen ona geri verdi. Sancar’ın Atsız’ı affettiği aynı yıl, Yelü Dashi komutasındaki Kara Hitaylar, Selçukluları Semerkant yakınlarında ki Katvan’da yenilgiye uğrattı.
Atsız, yenilgiden yararlanarak Horasan’ın yanı sıra Merv ve Nişabur’u işgal etti. Ancak Yelü Dashi, Harezm’i yağmalamak için bir kuvvet gönderdi ve Atsız’ı yıllık haraç ödemeye zorladı.[20] 1142’de Atsız, bir sonraki yıl Harzem’i işgal eden ve Atsız’ı tekrar vassallığa zorlayan Sancar tarafından Horasan’dan kovuldu, ancak ölümüne kadar Kara Hitaylara haraç ödemeye devam etti. Sancar, Atsız’ın tekrar isyan etmesi üzerine 1147’de Atsız’a karşı bir sefer daha düzenledi. [21]
Atsız, Selçuklu Sultanı Sencer ile eşit derecede güçlü Yelü Dashi arasında esnek bir politika ve hükümdarlık yürüttü. Selefleri tarafından başlatılan fetih politikasını sürdürdü. Birçok göçebe kabile Harzemşah’a bağlıydı. Ömrünün sonlarına doğru Atsız, Orta Asya’nın tüm kuzeybatı kesimini tahakküm altına aldı ve otoritesi sağlamlaştırırak bağımsızlığını kazandı. [22]
GENİŞLEME
İLARSLAN VE TEKİŞ
Harzemşah Türbesi, Il-Arslan, günümüz Türkmenistan’ında
1156-1172 yılları arasında Harezm Şahı olan İl Arslan, Atsız’ın oğludur. ÖnceleriArslan, babası tarafından yakın zamanda fethedilen Siri Derya’da bir karakol olan Cand’ın valisi yapıldı. 1156’da Atsız öldü ve yerine İl Arslan Harzemşah oldu. İl Arslan babası gibi Selçuklu sultanı Sancar’a ve Karahitay Han’ı Gürkan’a haraç ödedi.
İl Arslan tahta geçeli birkaç ay olmuştu ki Selçuklu Sultanı Sancar öldü ve Horasan bölgesi karışıklıklar kendini gösterdi. Bu durum, İl-Arslan’ın, Sancar’ın halefi Mesud ile dostane ilişkiler içinde kalmasına rağmen, Selçuklu egemenliğini etkili bir şekilde koparmasına neden oldu. Babası gibi İl Arslan da Horasan’daki nüfuzunu genişletmeye çalıştı.
1158’de İl Arslan, başka bir Kara Hitay vasal devleti olan Semerkant Karahanlıları’nın işlerine karıştı. Karahanlı Çağrı Han kendi ülkesindeki Karluklara zulmetti ve birkaç Karluk lideri Harzem’e kaçtı ve İl-Arslan’dan yardım istedi. Karahanlı hâkimiyetlerini işgal ederek, Buhara’yı aldı ve Çağrı Han’ın sığındığı Semerkant’ı kuşatarak karşılık verdi. Ardından Siri Derya Türklerine hem de Kara Hitaylara başvurdu. Kara Hitay hükümdarı Gürkan bir ordu gönderdi, ancak komutanı Harzemlerle çatışmaya girmekte tereddüt etti.
Kara Hitay
1172’de Kara Hitaylar, gerekli yıllık harcı ödemeyen İl-Arslan’a karşı cezai bir sefer başlattı. Harezm ordusu yenildi ve kısa bir süre sonra İl Arslan öldü. Ölümünün ardından, oğulları Tekiş ve Sultan Şah arasında taht kavgasından otorite kaybı ve kaos yaşandı. Tekiş kardeşine karşı galip geldi ve ardından imparatorluğu 1172’den 1200’e kadar yönetti.
Tekiş, babası İl Arslan’ın yayılmacı politikalarına bağlı kaldı. Tahtı rekabetinde Kara Hitay’ların yardımını almış olmasına rağmen, daha sonra onların egemenliğini sarstı ve sonraki Kara Hitaylar Harezm işgalini püskürttü. Tekiş, Aral gölü civarında Oğuz Türkmenleri ve Türk Kıpçak kabileleri ile yakın ilişkiler sürdürdü ve İran fethi konusunda onları destekledi.[23]
1194 yılında Tekiş, Hamedan’da Selçuklu sultanı III. Tuğrul mağlup etti ve onun toprakları fethetti. Savaştan sonra 1198 senesinde Abbasi Halifesinden kendisini 1198’de İran, Horasan ve Türkistan’ın padişahı olarak kabul etmesini aksi halde sefer düzenleyeceğini bildirdi. Tekiş 1200’de öldü[24] ve yerine oğlu Alaeddin Muhammed geçti. Ölümü sonrasında isyanlar çıktı ve askeri birlikleri parça parça yok edildi.[25]
Il-Arslan’ın taç giyme töreni. Bu tablo Rashid al-Din’in MS 1307’de Tebriz’de yayınlanan Jami’ al-Tawarikh
GERİLEME VE YIKILIŞ
II. Muhammed’in ölümü. Gönderen Câmi’ut-Tevârîh tarafından Raşid-al-Din Ahmet Yesevi,
ALAADDİN MUHAMMED
Babası Tekiş öldükten sonra yerine Muhammed geçti. 1218’de küçük bir Moğol birliği, kaçan bir düşman generalin peşinden geçerek Harezm sınırlarını geçti. Moğollar, takip ettikleri komutanı başarılı bir şekilde geri aldıktan sonra Cengiz Han, Şah ile temasa geçti. Cengiz Han Harezmlerle ticari ilişkileri geliştirmek istemekteydi. Ancak Moğollar hakkında abartılı haberler duyan Şah, bu hareketin sadece Harezm’i işgal etmek için bir hile olduğuna inanıyordu.
Cengiz, bir ticaret yolu umudunu vurgulamak için Harzem’e elçiler gönderdi. II. Muhammed ise valilerinden birine (amcası İnalcuk) açıkça casusluk yapmak, zengin mallarına el koymakla suçladı. [26]
Diplomasiyi sürdürmeye çalışan Cengiz, valinin eylemleriyle ilgili tüm bilgileri reddetmesi ve ceza için Moğollara teslim etmesi için Şah’a üç kişilik bir elçi gönderdi. Şah elçiyi idam etti ve ardından hemen Moğol tüccar grubunu (Müslüman ve Moğol gibi) idam ettirdi. Bu olaylar, Cengiz’i 100.000 ila 150.000 kişilik bir kuvvetle, 1219’da Semerkant, Buhara, Otrar ve diğer şehirleri yağmalayan bir misilleme yapmaya yöneltti. Muhammed’in başkenti Gurgenç kısa bir süre sonra izledi.
TÜRKAN HATUN
Moğolların esiri Terken Hatun.
Moğol istilasının arifesinde, Harezm İmparatorluğu’nda bir çözüllme kendini gösterdi. Harezmşah Muhammed II mutlak hükümdar olarak kabul edildi, ancak annesi Türkan Hatun’un (Terken Hatun) etkisi oldukça güçlüydü. Hatta Türkan Hatun’un “Dünyanın Hükümdarı” (Hudavand-i Cihan) lakabı ve fermanları için kullandığı “Barışın ve inancın koruyucusu, Büyük Türkan, iki dünyanın kadınlarının hükümdarı.” ünvanlarını kullanmaktaydı. Türkan Hatun’un ayrı bir divanı, ayrı bir sarayı vardı ve padişahın emirleri onun imzası olmadan etkili sayılmazdı. Bu gerçek, onun II. Muhammed’le olan çatışmalarıyla birleştiğinde, Harezm İmparatorluğu’nun Moğollar ile savaşında Harezşahların zayıf görünmesine sağlamaktaydı.
Türkan Hatun 1221’de Cengiz Han’ın birlikleri tarafından yakalandı ve Moğolistan’da yoksulluk içinde öldü.
MOĞOL İSTİLASI
Avrasya c. 1200, Moğol istilalarının arifesinde.
1218’de Cengiz Han devlete bir ticaret heyeti gönderdi, ancak vali Otrar kasabasında Han’ın elçilerinin casus olduğundan şüphelenerek mallarına el koydu ve onları idam etti. Cengiz Han, şahın ödemeyi reddettiği tazminatı talep etti. Cengiz, 100.000–200.000 kişilik bir kuvvetle misilleme yaparak çok yönlü bir istila başlattı. Şubat 1220’de Moğol ordusu Siri Derya’yı geçti. Moğollar Buhara, Gürganc ve Harezm başkenti Semerkand’ı bastı. Şah kaçtı ve birkaç hafta sonra Hazar Denizi’ndeki bir adada öldü.
CELALEDDİN HAREZMŞAH
Celaleddin, 1220’den 1231’e kadar Harezm İmparatorluğu’nun geri kalanını ve kuzeybatı Hindistan’ı yöneten Harzemşahların sonuncusuydu. Alaaddin Muhammed II’nin en büyük oğluydu, annesi ise Ay Çiçek isimli bir Türkmendi. [27] Celaleddin’in annesinin düşük statüsü nedeniyle, güçlü büyükannesi ve Kıpçak prensesi Terken Hatun onu tahtın varisi olarak desteklemeyi reddetti ve bunun yerine annesi de bir Kıpçak olan üvey kardeşi Uzlak-Şah’ı arzu ediyordu.
Celaleddin ilk olarak tarihi kayıtlarda 1215’te, II. Muhammed’in imparatorluğunu oğulları arasında bölerek güneybatı kısmını (eski Ghurid İmparatorluğu’nun bir parçası) Celaleddin’e verdiği zaman görülür.[28]
Celaleddin, İndus Nehri’ni geçerek, Cengiz Han ve Moğol ordusundan kaçıyor .
Celaleddin, Şah ünvanı yerine Sultan ünvanını kullanarak Hindistan’a kaçmaya çalıştı. Moğollar oraya varmadan önce onu yakaladı ve İndus Savaşı’nda yenildi. Celaleddin kaçarak Delhi Sultanlığı İltimuş’a sığındı. İltimuş Sultan Abbasi halifeleri ile olan ilişkilerini bozmamak için bunu reddetti.
Celladdin, İran’a dönerek bir ordu topladı ve yeniden bir krallık kurdu. Ancak eski gücüne hiçbir zaman kavuşamadı. Kalan günlerini Moğollara, Anadolu Selçuklularına ve kendi tahtına hak iddia edenlere karşı mücadele ederek geçirdi. Elbruz Dağları eteklerinde Moğollara karşı bir savaşta İran üzerindeki gücünü kaybetti. Kafkasya’ya kaçarak 1225’te Azerbaycan’ı ele geçirdi ve başkentini Tebriz’de kurdu. 1226’da Gürcistan’a saldırdı ve Tiflis’i yağmaladı. Ermeni yaylalarını takip ederek Eyyubilerle çatıştı ve Van Gölü’nün batı kıyısındaki Ahlat kasabasını ele geçirdi.
Sultan I. Alâeddin Keykubad 1230 senesinde Eyyübiler ile ittifak kurarak Erzincan’ın Fırat kıyılarında Yassı Çemen Savaşında Celaleddin’i yendi. Yassı Çemen Savaşı sonrasında Celaleddin Diyarbekir bölgesine kaçtı ama eşkıyalar tarafından pusuya düşürülüp öldürüldü. [29]
DEVLET YAPISI
Devlet yönetiminin başında Harezmşah, onun altında (en-Taji el-Meclis-Ali el Fahri) bir olduğu vezir bulunmaktaydı. Vezir aynı zamanda bürokratik kadroları atayan ve maaşları, emekli maaşlarını belirleyen, vergi idaresini ve hazineyi kontrol eden divan memurlarının (askhab ed-dawavin) başıydı. [30] [31]
Harzemşahların devlet aygıtında da önemli bir pozisyon , çoğu zaman Türk soyluluğunun temsilcisi olan kıdemli veya büyük hacıb tarafından da tutulurdu. Hacib, Şah ve ailesi ile ilgili konularda Harzemşah’a rapor verirdi. Harzemşah, padişahın “kişisel” talimatlarını yerine getiren birkaç hacıbe sahip olabilirdi. [32]
MERKEZİ ŞEHİRLER
Gurganj (bugünkü Koneurgench ) Harezmşahlı imparatorluğun ilk ve en önemli sermaye olduğunu
Başlangıçta, Harezmi İmparatorluğu’nun ana şehri Urgenç veya Gürgenç’dı. 1219’da Gürgenç’i ziyaret eden tanınmış bir Ortadoğu biyografisi ve coğrafyacısı olan Yakut el-Hamavi, “Gürgenç’dan daha büyük, daha zengin ve daha güzel bir şehir görmedim” diye yazmıştı. İranlı doktor, astronom, coğrafyacı ve Arap kökenli bir yazar olan Al-Qazvini ise şöyle diyordu:
“Gürgenç çok güzel bir şehir, cennette şehri temsil eden meleklerin dikkatiyle çevrili bir damat evindeki bir gelin gibi. Başkentin sakinleri usta zanaatkarlardı, özellikle demirciler, marangozlar ve diğerleri. Oymacılar ünlüydü. fildişi ve abanozdan yapılmış ürünleri. Şehirde doğal ipek üretimi için atölyeler faaliyet gösteriyor.” [33]
Gürgenç’ten sonra Semerkand, Gazne ve Tebriz şehirleri Harezmşah İmparatorluğu’nun başkenti olmuştu.
NÜFUS VE SOSYAL YAPI
Harezm İmparatorluğu’nun para birimi, dirhem , Celaleddin döneminde
Harezmi İmparatorluğu’nun nüfusu esas olarak yerleşik Fars ve yarı göçebe Türk halklarından oluşuyordu. [34]
İmparatorluğun kentsel nüfusu, çok sayıda küçük kasabanın aksine, nispeten az sayıda (ortaçağ standartlarına göre) çok büyük şehirlerde yoğunlaşmıştı. İmparatorluğun nüfusunun, 1220’deki Moğol istilasının arifesinde 5 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor ve bu da kapladığı geniş alan için seyrekleşiyordu.[35][36] Tarihsel nüfus bilimcileri Tertius Chandler ve Gerald Fox, 13. yüzyılın başında imparatorluğun büyük şehirlerinin nüfusları için şu tahminleri veriyorlar ki bu da en az 520.000 ve en fazla 850.000 kişiye tekabül ediyor: [37]
- Semerkant: 80.000–100.000
- Nişabur : 70.000
- Rey/Rey : 100.000
- İsfahan : 80.000
- Merv : 70.000
- Belh : 30.000
- Bos : 40.000
- Herat : 40.000
- Otrar , Urgenç ve Buhara nüfusları bilinmemekle beraber 70.000’den az olduğu düşünülmektedir. [38]
KÜLTÜR
Ünlü Mozolesi mutasavvıf Harezm’in ait Necm-ad-Din el-Kübra eski Gurganj (günümüz de, Kunya-Urgench , Türkmenistan)
Harzemşahlar Türk kökenli olmalarına rağmen Selçuklu öncülleri gibi Fars kültüründen oldukça etkilenmişlerdir. İslam’ın Sünni koluna bağlı kalmış ve en zengin ve en kalabalık şehirlerini Horasan’da kurmuşlardır. Böylece Harzemşah dönemi, hem Türk hem de Fars yüksek kültürünü yansıtan ikili bir karaktere sahipti.
DİL
Harzemşahlar döneminde Orta Asya toplumu parçalandı, ancak son zamanlarda tek bir bayrak altında birleştirildi. Harezm ordusu çoğunlukla Türklerden oluşurken, sivil ve idari unsur neredeyse tamamen Farstı. Harezm Türk nüfusunun konuşulan dili Kıpçak ve Oğuz Türkçesi idi. [39]
Ancak dönemin hakim dili ve önemli Harzem şehirlerinde çoğunluğun konuştuğu dil Farsça idi. Yerleşik divanın dili de Farsçaydı ve üyelerinin etnik kökenleri ne olursa olsun Fars kültürüne iyi hakim olmaları gerekiyordu. Farsça, Harzemşahların resmi devlet dili, yönetim, tarih, kurgu ve şiir dili olarak hizmet etti. Türk dili, Anuş Tegin ailesinin ana dili iken, Arapça öncelikle bilim, felsefe ve teoloji dili olarak hizmet etmekteydi. [1]
ASKERİ YAPI
Moğol istilasından önce Harzem ordusunun çoğunluğu Türk kökenli yaklaşık 40.000 süvariden oluştuğu tahmin edilmektedir. Milisler, Harezm’in büyük şehirlerinde vardı ama kalitesizdi. 700.000 civarında toplu nüfusla, büyük şehirlerde muhtemelen toplamda savaşma yaşında olan 105.000 ila 140.000 sağlıklı erkeğe (nüfusun %15-20’si) sahipti, ancak bunların yalnızca bir kısmı, herhangi bir kayda değer önlemle resmi bir milis gücünün parçası olacaktı. [40]
PARALI ASKERLER
Harezm İmparatorluğu’nun Moğol istilasından sonra, birçok Harzemli kuzey Irak’ta kendilerini paralı asker olarak çalıştırarak hayatta kaldılar. Sultan Celaleddin’in takipçileri, 1231’deki ölümünden sonra bile ona sadık kaldılar ve sonraki birkaç yıl boyunca Selçuklu toprakları Cezire ve Suriye’ye baskın düzenleyerek kendilerine Harezmiyye adını verdiler. Eyyubi Sultanı Selahhaddin, bu ordu birliğini Mısır’da amcası es -Salih İsmail’e karşı kiraladı. Harezmiyya askeri birlikleri, 11 Temmuz 1244 tarihinde Selahhaddin’in Kudüs kuşatmasında etkin görev aldılar. Kent kalesinin kalbi olan Davut Kulesi 23 Ağustos’ta teslim oldu ve kentin Hıristiyan nüfusu kovuldu. Bu, Avrupa’dan Yedinci Haçlı Seferi çağrısını tetikledi, ancak Haçlılar Kudüs’ü geri almakta bir daha asla başarılı olamayacaklardı. Harezmşah güçleri tarafından işgal edildikten sonra, şehir 1917 yılına kadar Müslümanların kontrolünde kaldı.
Kudüs’ü aldıktan sonra, Harzem kuvvetleri güneye devam etti ve 17 Ekim’de Haçlıların eskiden Gazze’nin kuzeydoğusunda bir köy olan Harbiyah olarak adlandırdıkları La Forbie Savaşı’nda Eyyubilerin yanında savaştı ve orada Haçlı ordusunun kalıntılarını yok etti. yaklaşık 1.200 şövalye öldürüldü. Bu, 1187’deki Hattin Savaşı’ndan bu yana Haçlıların katıldığı en büyük savaştı.