BURDUR
Burdur, Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi'nde yer alan bir il olarak hem doğal güzellikleriyle hem de zengin tarihî mirasıyla dikkat çekmektedir. Bu yazıda, Burdur'un doğal ve tarihi güzelliklerini yakından tanıyacağız.
Klasik Grek Çağı'nda Pisidya olarak isimlendirilen bu bölgeye Türklerin gelişi 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'ne dayanır. Bugünkü Burdur toprakları Anadolu Selçuklu Devleti idaresinden sonra Hamitoğulları Beyliği eline geçmiştir. 1391 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1852'de yapılan yöresel idare reformu ile Burdur Sancağı olmuş ve Cumhuriyetle birlikte 11 merkezi olmuştur. Şu anda Burdur ili, merkez ilçeyle birlikte 11 ilçeden oluşmaktadır.
Burdur ilinin 1926'ya dek tek ilçesi Tefenni iken, o yıl Bucak da ilçe yapılmıştır. 1936'da ise Yeşilova ilçe olmuştur. Tefenni'nin nahiyesi olan Göşhisar, Ağlasun ise 1958'de ilçe yönetim merkezi olmuşlardır. İlçe sayısı 1980'li yıllara kadar 5 olarak kalmış ve 1988'de Karamanlı ve Kemer, Altınyayla, Çavdır ve Çeltikçi’nin ilçe merkezi olmasıyla bu sayı 10'a ulaşmıştır.
Tarihi Yerleri:
1- Sagalassos Antik Kenti: Sagalassos, Ağlasun İlçesi'nin 7 kilometre kuzeyinde ve Akdağ yamaçlarında denizden 1700 metre yüksekliğindedir. Sagalassos, Pisidia Bölgesi'nin Roma İmparatorluk Dönemi'nin en önemli şehridir. Şehirde bulunan yapıların büyük bir çoğunluğu Roma Dönemi'ne aittir. Sagalassos’un ilk tespiti 1706 yılında Fransız gezgin Paul Lucas tarafından yapılmıştır. Bulutların arasındaki şehirde girişte konutlar, aşağıda hamam, kireç ve metal fırınları, aşağı agora (çarşı), çeşme ve odeon, daha yukarıda, kuzeye doğru ilerledikçe konutlar, sağ tarafta tiyatro, Neon kütüphanesi, Helenistikçeşme, seramik üretim merkezi, şehrin merkezinde yukarı agora, meclis binası, kilise, sol üst tarafta heroon, tapınak ve Cladius kapısı bulunmaktadır. Sagalassoslular M.Ö. 3'üncü bin yılın sonlarında Batı ve Güney Anadolu’da yaşayan Luvi kabilelerinin bir kolu olan Pisidia halkındandır. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender, bu şehri ele geçirmiştir. Sagalassos, Seleucid (Seleukos) ve Attalid (Attalos) hakimiyetlerine girmiş, M.Ö. 25 yılında Galatia kralı Amyntas’ın, ardından Agustus tarafından Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Hadrian’ın 120’li yıllarda Sagalassos’u Pisidia imparatorluk kültünün resmi merkezi seçmesi üzerine başlayan çok daha büyük çaplı ekonomik büyüme, bir yüzyıl sürecek imar büyümesini başlatmıştır. 6'ncı yüzyılın ortasına kadar gelişmeye devam eden kent M.S. 590 yılında yaşanan büyük depremde yerle bir olmuştur. M.S. 13'üncü yüzyıl ortalarında Selçukluların son Bizans kalelerini de ortadan kaldırmasına kadar kentin yıkıntıları arasında birkaç küçük köy ayakta kalmaya devam etmiştir. En belirgin yapısı muhteşem Antoninler çeşmesidir. Şehir, İmparator Hadrian (M.S. 2'nci yüzyıl) döneminde ekonomik siyasi ve sosyal anlamda en iyi dönemini yaşamıştır. Sagalassos, küçük Asya’da belki de terk edildiği günden günümüze kadar en iyi korunagelmiş antik yerleşimlerden biridir. Sagalassos 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır. Kazılarda ortaya çıkan 5.5 metre civarında boyu olabileceği tahmin edilen İmparator Marcus Aurelius ve İmparator Hadrian’a ait heykeller ile çıkarılan diğer eserler Burdur Müzesi'nde sergilenmektedir.
2- Kibyra Antik Kenti: Kibyra Antik Kenti, Burdur Gölhisar ilçesinin Horzum mahallesinde birbirinden derin yarlarla ayrılan hâkim üç tepelik üzerinde yer almaktadır.
Kentin yerleşim alanı oldukça büyüktür. Yapılar, simetrik düzenlenmiş, tepelik teraslanarak göl ve ova manzarasına hâkim konumda ve hiçbir yapı bir diğerinin manzarasını kesmeyecek biçimde yerleştirilmiştir. Şehre girerken solda muhteşem bir anıtsal kapı ile Antik Çağ Anadolu’sunun 12-13 bin kişi kapasitesi ile en görkemli stadyumu bulunmaktadır. İlerledikçe bazilika, yukarı ve aşağı agora, hamam, gymnasion, tiyatro ve meclis binası ile planlı anıt mezar, hamam, yuvarlak kuleli tak ve su yolları görülmektedir. Meclis binası/müzik evi 3 bin 600 kişi kapasitesiyle Antik Çağ Anadolu’sunun en görkemli eserlerindendir. Meclis binası/orkestranın tam merkezinde bulunan kırmızı, yeşil ve beyaz mermerden yapılmış, yılanlardan oluşan saçları ve insanları taşa çeviren bakışlarıyla Medusa Mozaiği Anadolu’da tektir. 2011 yılında meclis binası önünde, Anadolu’nun en sağlam ve en büyük mozaik alanı olma özelliği taşıyan, 540 metrekare alanı kaplayan mozaik ortaya çıkarılmıştır. Yine meclis binası önünde, Geç Roma Dönemi’ne ait (MS 6-7'nci yüzyıl) Roma Hamamı ve seramik atölyesi bulunmuştur. Kentin bugün görülebilen tüm mimari kalıntıları Roma İmparatorluk Dönemi’ne aittir. Kibyra, II. Eumenes (MÖ 197-159) zamanında Bergama Krallığı egemenliğinde görünmektedir. Hemen sonrasında Kibyra ve yakın çevresinde konumlanmış antik kentlerden Boubon, Balboura ve Oinoanda’dan teşekkül dörtlü ortak meclis (MÖ 2-1'nci yüzyılda) oluşturulmuştur.
Söz konusu birlik MÖ 82 yılında Romalı General Murena tarafından dağıtılarak ortadan kaldırılmış; Asia eyaleti ve diğer kentler Likya Birliği’ne dâhil edilmiştir. MS 23 yılında meydana gelen büyük bir deprem sonucunda yerle bir olan kent, Roma İmparatoru Tiberius tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kibyra özellikle MS 1 ve 3'üncü yüzyıllar arasında en parlak dönemini yaşamıştır.
Kibyra, demircilik, dericilik, çömlekçilik ve at yetiştiriciliğinde ünlüdür. Şehir halkı son derece savaşçı bir kimliğe sahiptir. Meclis binası, içindeki Medusa başı ve önünde yer alan Türkiye’nin en sağlam ve en büyük mozaik alanı dikkat çekicidir. Kibyra’dan çıkarılan eserler Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir.
3- İncirhan: Antalya’yı Eğridir üzerinden Konya'ya bağlayan yolun 4. menzilinde bulunur. Bucak ilçesinde, Antalya-Burdur yolunun 5 kilometre batısında İncirdere Köyü'ndedir. Anadolu Selçuklu Sultanlarından Keykubat Bin Keyhusrev tarafından (1339-1340) yıllarında yaptırılmıştır. Avlusu ile birlikte dikdörtgen bir plana sahiptir. Avlu kısmı tamamen tahrip olmuş, kışlık bölümü çatı kısımlarından tahrip olmasına rağmen sağlam ve ayaktadır. Hanın, ilk bakışta dikkati çeken kısmı, kışlık bölüme giren taç kapısıdır. Büyük kesme taş bloklarla yapılmış beden duvarlarından, öne doğru çıkıntılı yapılan anıtsal taç kapının üst kısmında, içe doğru küçülen istiridye kabuğu formunda yuvarlak kemerli bir kapı nişi bulunur. Bu kapı nişi dış cepheden iki yalancı sütun üzerine oturtulmuştur. Basık kemerli giriş kapısının üzerinde dört satırlık kitabesi vardır.
4- Burdur Saat Kulesi: Burdur ilinin Merkez ilçesinde bulunan saat kulesi. 1830 ya da 1836 yılında dikilen orijinal kule 1914 yılındaki deprem sırasında yıkılmış ve mevcut kule 1937 yılında aynı noktada yeniden inşa edilmiştir
5- Kremna Antik Kenti: Çamlık Köyü sınırların içerisinde, Aksu Vadisi’ne hâkim bir tepe üzerine Psidia'lılar tarafından kurulmuştur. Önemli bir Psidia şehridir. Ayakta kalan yapılar Roma Dönemi’ne aittir. Şehrin etrafı surlarla çevrilidir. Izgara planlı olarak kurulan kentin güney ve batıdan olmak üzere iki girişi vardır. Yapılan kazılarda çıkarılan büyük ve küçük Atena, Leto, Hygeia, Nemesis giyimli kadın, Apollon, Asklepios ve Herakles heykelleri Burdur Müzesi Kremna Salonu’nda sergilenmektedir.
6- Ulu Cami: Hamitoğlu Dündar Bey tarafından 1300’de yaptırmıştır. Çelik Mehmet Paşa 1749’da onarım yaptırmıştır. Depremden sonra 1919’da ahşap karkas olarak yapılmıştır. İçten yarım kubbelidir. Kuzey kapısı yönündeki ikinci cemaat yerini 3 kubbe örtmektedir. Cami kesme blok taşlardan yapılmıştır. Ahşap tavanlı ve kiremit çatılıdır. Beden duvarlarında iki sıra halinde sivri kemerli pencereler yer almaktadır. Selçuklu ve Beylikler dönemi Ulu Camileri’nde görülen mimari karakteristiğe uygun olarak camiinin kuzeyi, doğu ve batısında üç girişi vardır. Caminin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde bulunan iki minaresi kare kaideli silindire yakın çok gen gövdelidir.
7- Burdur Müzesi: Burdur Müzesi binası, müzenin bahçesinde bulunan medreseden geri kalan Osmanlı Pirkulzade Kütüphanesi’nin mimarisinden esinlenerek yapılmıştır. 1956 yılında kurulan ve 2001 yılında yeniden düzenlenen Burdur Müzesi, Hacılar, Kuruçay, Höyücek Höyükleri, Boubon, Kibyra ve Sagalassos kazılarından çıkarılan, müsadere ve satın alma yoluyla kazandırılanlar ile birlikte 60 binden fazla kültür varlığına sahip, Türkiye’nin en zengin müzelerindendir. Müze üç kısımdan oluşmaktadır. Üst katta Neolitik ile Erken Kalkolitik Çağlara ait buluntular ile Eski Tunç Çağı buluntuları bulunmaktadır. İkinci kısım olan giriş katı üç bölüm olarak düzenlenmiştir. Birinci bölümde Sagalassos Antik Kenti’nde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan buluntular yer almaktadır. Roma’nın en iyi imparatorlarından olan İmparator Hadriani ve Marcus Auralius’a ait dev heykeller burada sergilenmektedir.
Turistik Yerler:
1- Salda Gölü: Salda Gölü, Burdur’un yaklaşık 64 km batısında Yeşilova ilçe sınırlarında yer alır. Türkiye’nin en derin, en temiz, en berrak özelliklere sahip göllerindendir. Salda Gölü, kumsalı, turkuaz rengiyle oluşan güzel manzarası, temiz doğası, ormanları ve kamp yerleriyle alternatif tatil imkânları sunan, doğanın en cömert olduğu alanlardandır. Birçok kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Salda Gölü yelken, kano, rüzgâr sörfü, foto-safari, göl turu, balık avcılığı, sualtı dalış, yüzme vb. imkânlar sunmaktadır.
Salda Gölü’nün Kumları Neden Beyaz? Toros Dağları’nın arasında bulunan Salda Gölü magnezyum yönünden çok zengin olması nedeniyle kumsalı beyaz renge sahiptir.
Salda Gölü’nün Özellikleri Salda Gölü’nü diğer göllerden ayıran en önemli özellik stromatolit (arkaik dönemde oluşmaya başlamış ve oluşumu hala devam ettiği düşünülen bakteriyel kökenli beyaz kayaçlar) oluşumlarına uygun jeobiyokimyasal bir ekolojik sürece sahip olmasıdır. Bu süreç sonunda tabanda beyaz renkli hidromanyezit içerikli stromatolitler oluşmuştur. İklim, jeolojik yapılar ve bakteri ile siyanobakteri etkileşimi sonucu oluşan bu çökellerin, ilk kez 3,5 milyar yıl önce yeryüzünde oluşmaya başladıkları çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Bir anlamda bu oluşumların en eski fosil niteliğinde oldukları kabul edilmektedir. Günümüzde bu fosillerin güncel örnekleri olan modern stromatolit oluşumları Salda Gölü’nde gözlenmektedir.
2- İnsuyu Mağarası: Burdur-Antalya Yolu üzerinde bulunan İnsuyu Mağarasının en önemli özelliği, ülkemizin turizme kazandırılan ilk mağarası olması. Günümüzde mağaranın yalnızca 330 metrelik bölümü gezilebiliyor. İnsuyu Mağarası, turizme açılmayan kısmıyla birlikte toplamda 8.350 metrelik bir uzunluğa sahip. Binlerce dikit ve sarkıttan oluşan bu doğa mucizesi, karstik yapıdaki kayaların zaman içerisinde aşınması neticesinde ortaya çıkmış. Bir yeraltı sarayını andıran bu gizemli ve ihtişamlı mağara, tam olarak Çatağıl Köyü içerisinde yer alıyor. 1965 senesinde ilk olarak ziyarete açılan İnsuyu Mağarası, günümüzde doğal bir SİT alanı olarak geçiyor. Mucizevi yapı, deniz düzeyinin yaklaşık 900 metre yukarısında.
3- Salda Kayak Merkezi: Salda Gölü’ne 15-20 dakikalık bir yolculuk yaparak ulaşabileceğiniz Salda Kayak Merkezi, kış döneminde yerli ve yabancı ziyaretçilerden tam not almayı başarıyor. Kayak merkezinde bugün itibarıyla toplamda 5 ayrı pist bulunuyor. Pistler genel olarak 1 km’nin üstünde bir uzunluğa sahip. Ayrıca Salda Kayak Merkezi içerisinde 900 metreye yakın bir telesiyej hattı söz konusu. Eşeler Yaylasında yer alan merkezin 2080 rakıma sahip olduğunu unutmamalısınız. Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı olan Salda Kayak Merkezi, ülkemizin göl manzarasına sahip olan ilk kayak merkezi. Sevilen kayak merkezinde kış döneminde genellikle kar, 100 santimi geçmiyor.
4- Karanlıkdere Kanyonu: Altınyayla (Dirmil) ilçesi Ballık Köyü yakınındadır. Dağcılık ve doğa yürüyüşleri için uygundur. Sedir, çam, ardıç ve meşe ağaçlarıyla kaplı kanyon, bitki florası yönüyle zengindir. Yüzlerce metre yüksekliğindeki jeolojik yapılarla görsel bir şölen sunmaktadır.
5- Akçaköy Lavanta Deresi:
Burdur'un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy'de bulunan 'Lavanta Deresi', ziyaretçilerin ilgi odağı oldu.
Bütünlük açısından 375 dekar alanıyla Türkiye'nin en büyük lavanta bahçesi olma özelliğini taşıyan Akçaköy'deki Lavanta Deresi, binlerce yerli ve yabancı turistin ilgisini çekiyor. Akçaköy'de Öztürk Sarıca'nın öncülüğünde, Hazine'den kiralanan 375 dekar araziye, 2015 yılının mart ayında lavanta dikimi yapıldı. Son dönemde mor rengiyle hayran bırakan lavanta bahçeleri bölge ekonomisine ciddi girdi sağlamanın yanında, çok sayıda ziyaretçinin de akınına uğruyor. Bölgede 'Lavanta Deresi' olarak bilinen alan, hem Kurban Bayramı'nda hem de sonrasında bölgenin doğal güzelliklerini görmek için gelenlerle doldu.