İngiltere’de Din Eğitmi
Günümüz İngiltere’sinde din eğitiminin farklı yönlerini, ilgili literatür ve din eğitimi konusunda İngiltere’de yapılan incelemelere dayalı olarak beş bölümde ortaya koymaya çalıştığımız bu çalışmanın sonuçlarını şöyle sıralayabiliriz.
İngiltere’de tarihsel geçmişe dayalı devlet kilise ve din–devlet ilişkileri konusundaki uzlaşmacı yaklaşıma bağlı olarak, İngiltere eğitim tarihi boyunca din eğitiminin okullardaki varlığı ciddî olarak hiç bir zaman sorgulanmamıştır. Din eğitimi hakkındaki tartışmalar daha ziyade özellikle devlet okullarında yasal statüsünün ne olması gerektiği ve değişen şartlara göre din eğitiminin alması gereken duruş üzerinde yoğunlaşmıştır.
İngiltere’de özellikle devlet okullarında din eğitiminin en belirgin özelliklerinden biri, ilk yasal düzenlemenin yapıldığı 1870 yılından itibaren mezhebe bağlı din eğitimine izin verilmemesidir. Farklı mezheplerin din eğitimi dersinden talepleri bir din eğitiminin sınırları içinde karşılanmaya çalışılıp mezheplere göre din eğitimi uygulaması bulunmamaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası din eğitimi, İngiltere’deki dinî çoğulculuk ve eğitim bilimindeki gelişmeler doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır. Bu bağlamda, devlet okullarında din eğitim içeriğine Hristiyanlık dışında İslâmiyet, Budizm gibi dünya dinleri dahil edilmeye başlanılmış ve 1988 Eğitim Reformu Yasası ile birlikte yasal zorunluluk haline gelmiştir. Farklı din mensuplarının taleplerinin bir din eğitimi içerisinde karşılamayı öngören modelin benimsenmiş olup her bir din için din eğitimi modeli kabul görmemiştir. İngiltere’deki mezhebe dayalı olmayan din eğitimi telakkisinin önemli etkisinin olduğu söylenebilir. Mezhebe dayalı olmayan din eğitimi anlayışında bir derste farklı mezheplerin taleplerine cevap verilmeye çalışıldığı gibi, çok inançlı din eğitimi modelinde de farklı din mensuplarının beklentileri tek bir ders içerisinde karşılanmaya çalışılmıştır.
Din eğitimi müfredat programlarının yerel olarak hazırlanmasına ve bu müfredatı hazırlama sürecine farklı dinî gruplar, yerel idareler ve öğretmen temsilcilerinin katılımını sağlama uygulaması devam etmektedir. Fakat 1988 Eğitim Reformu Yasası ile birlikte, din eğitimi hariç diğer derslerin müfredatlarının merkezî eğitim otoritesi tarafından hazırlanıp ülke seviyesinde uygulanmaya başlanmıştır. Merkezî müfredat hazırlama uygulamasından din eğitimi müfredatının istisna tutulması son yıllarda tartışılmaya başlanmıştır. Her bir yerel otoritenin ayrı din eğitimi müfredatı hazırlaması, kaynak israfına neden olduğu ve ülke düzeyinde din eğitiminde standartların belirlenmesine engel olduğu ve din eğitiminde etkinliği engellediği gerekçeleri ile tenkit edilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, 1994 yılında merkezî eğitim otoritesi tarafından ilk ve orta dereceli okullar için model din eğitimi müfredatı hazırlanmıştır. Kısaca, din eğitimi müfredat hazırlama sürecinin de diğer derslerde olduğu gibi yerel seviyeden ulusal seviyede program hazırlamaya doğru bir çizgi takip ettiği gözlemlenmektedir.
Zorunlu eğitimin başlangıcından itibaren bütün sınıflarda din eğitiminin olduğu İngiltere’de, din eğitimine ayrılan sürenin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Devlet okullarında haftalık ders süresinin yalnızca % 5’inin din eğitimine tahsis edilmektedir. Okuldan okula değişmekle birlikte din eğitimi derslerine diğer derslere göre yeterli kaynak ayrılmadığı da bilinen bir gerçektir. Ders materyalleri ve yeterli sayıda branş öğretmeni bulunmaması bakımından din eğitimi okullarda en problemli branşlardan biridir. Devlet okullarının din dersi öğretmeni ihtiyacının karşılanması yönünde son yıllarda olumlu gelişmelerin olduğunu da belirtelim.
Günümüz İngiltere okullarında toplu ibadet, kilise ve devlet okullarında zorunludur. Toplu ibadetin amacı, öğrencilerin manevî gelişimlerine katkı sağlamak, ibadet deneyimi kazanmalarına yardımcı olmak, bazı ahlâkî değerleri paylaşmalarına ve birliktelik ruhunun devamını temin etmek olarak açıklanmaktadır. Açıkça ifade edilmeyen toplu ibadetin amacı ise, devlet okullarında liberal bir yorumla da olsa Hristiyan değerlerinin İngiliz okul sistemi içerisindeki varlığını sürdürmesine fırsat vermektir.
Geçmişte toplu ibadet, kilisede yapılan ibadetin okullardaki uzantısı olarak algılanırken dinî yönden İngiliz toplumundaki değişikliklere paralel olarak, okul içerisindeki yerini koruyabilmek için yeniden yorumlanmış ve eğitimsel boyutu ağırlıklı olan bir faaliyet olarak anlaşılmaya başlamıştır
Seküler bir toplum olan İngiltere okullarında toplu ibadetin ve özellikle de Hristiyan içerikli toplu ibadetin varlığı tartışma konusu olup, başta müslüman toplumu olmak üzere Britanya hümanistleri ve az sayıda din eğitimcisi tarafından sorgulansa da bu faaliyetin okullardan tamamen kaldırılmasını isteyenlerin sayısının fazla olduğu söylenemez.
Fenomenolojik din eğitimi yaklaşımı İngiliz din eğitiminde Hristiyanlığın savunuculuğunu yapan ve pedagojik yönden öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz olan geleneksel din eğitimi anlayışına alternatif olarak geliştirilen ve özellikle devlet okullarında yaygın olarak uygulama imkânı bulan ilk din eğitimi anlayışıdır. Son yirmi yıl içerisinde bir çok yerel din eğitimi müfredatı ve merkezî eğitim otoritesi tarafından hazırlanan model din eğitimi müfredatlarında, amaç ve içerik yönünden fenomenolojik din eğitimi yaklaşımının etkinliğini görmek mümkündür.
Fenomenolojik yaklaşım, okullardaki din eğitimi içeriğinin Hristiyanlık öğretimi ile sınırlandırılmayıp diğer dünya dinlerinin de dahil edilmesini savunmuştur. Fenomenolojik yaklaşımın din eğitimi dersi içeriğine Hristiyanlık dışındaki dinlerin dahil edilmesinin gerekliliğini savunmasından daha önemli özelliği, diğer dinlerin nasıl öğretim konusu yapılacağı konusunda geliştirdiği eğitimsel ve liberal din eğitimi anlayışıdır. Fenomenolojik yaklaşım diğer dinlerin öğretim sürecinde Hristiyan bakış açısı ve paradigmalarıyla sunulmasını kesin olarak reddeder. Bunun yerine empati kurulmasını ve kişinin kendi önyargılarını parenteze alarak dinlerin bizzat kendi mensuplarının bakış açısıyla anlaşılmasını teklif etmektedir.
Şüphesiz fenomenolojik din eğitimi yaklaşımı da teorik ve uygulamaya yönelik yapılan eleştirilerden uzak kalamamıştır. Bu yaklaşım dinler öğretilirken göreceliliğe ve öğrencilerin zihninde dinler arasında fark yokmuş gibi bir izlenimin oluşmasına neden olabileceği, bir din içerisindeki çoğulculuğa yeterince vurgu yapmadığı, insider bakış açısını eleştiriye tabi tutmadan kabul ettiği iddialarıyla eleştirilmektedir.
Yorumlayıcı din eğitimi anlayışı fenomenolojik yaklaşım sonrası geliştirilen ve son yıllarda okullarda din eğitiminde oldukça etkili din eğitimi metodlarının başında gelmektedir. Yorumlayıcı yaklaşım her şeyden önce diğer din eğitimi telakkilerinin batı’nın “din” ve “kültür” kavramlarını hiç bir eleştiriye tâbi tutmaksızın kabul etmesini eleştirmektedir. Din eğitiminde dinler öğretilirken bir din içerisindeki çoğulculuğa gereken önemin verilmesinin gerekliliği üzerinde durmaktadır. Mensubu olduğu inanç dışındaki dinleri öğrenmenin aynı zamanda kişinin kendi inancını daha iyi öğrenmesine ve manevî bakımdan gelişmesine katkı sağlayacağını iddia etmektedir. Bu yaklaşıma teorik seviyede yapılan en önemli eleştiri ise bu yaklaşımın görecelilik ve indirgemeciliğe neden olabileceği yönündeki tenkitlerdir.
İngiltere’deki okullarda daha etkin din eğitimi için geliştirilen bu yaklaşımlara teorik ve uygulanma yönünden eleştiriler yöneltilebilir. Bir din eğitimi yaklaşımı yerine bir başka din eğitimi metodu benimsenebilir. Bu bağlamda belki de en önemli husus, din eğitimi sistemlerinin kendilerini yenilemeye ve geliştirmeye yönelik bu süreci canlı tutmasıdır.
Kilise okullarının varlığı, İngiltere’de eğitim alanında devletle kilise arasında uzun tarihe dayalı ortaklığın bir göstergesidir. Kilise okullarının eğitim alanındaki toplam payı yaklaşık dörtte bir civarındadır. Son yıllarda kilise okullarına rağbet artmaktadır. Bu okullara artan talebi karşılamak için 2001 yılında İngiltere Kilisesi, hükûmet tarafından da desteklenen bir kararla gelecek yıllarda 100 yeni orta dereceli okul açma kararı almıştır. Günümüz İngiltere’sinde, kiliselerin en başarılı olduğu faaliyetin kilise okulları olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Kilise okulları yönetiminde kilisenin etkililiğinin fazla olması, okulun bağlı olduğu mezhebe bağlı öğrencileri kabul etmesi veya öncelik tanıması ve din eğitimi ve toplu ibadette farklı yasal statüye ve uygulamaya sahip olması yönlerinden devlet okullarından ayrılmaktadır. Özellikle kilise okullarının öğrenci seçme politikası bazı problemlerin çıkmasına neden olmaktadır. Kilise okullarının inanç esasına dayalı olarak öğrenci seçmesi talebin yoğun olduğu kilise okulları için sıkıntılara neden olmaktadır. Bu bağlamda kilise okulları ayrımcılık yapmakla da suçlanmaktadır.
Kilise okulları, genellikle din eğitimine devlet okullarına göre daha fazla önem vermekte ve kaynak ayırmaktadırlar. Yasal olarak kilise okulları yerel olarak hazırlanan müfredat programlarını takip etmek zorunda değildir. Bu da kilise okullarına din eğitimi dersinin amaç ve içeriğini belirleme konusunda özgürlük alanı vermektedir. Katolik okulları İngiltere Kilise okullarına göre din eğitimi konusunda daha gelenekçi ve muhafazakâr bir politika izlemektedir. Din eğitimi müfredatı Katolik mezhebine göre düzenlenerek diğer Hristiyan mezheplerine ve dinlere yer vermemektedir. İngiltere kilise okulları din eğitimi müfredatı ise amaç ve içerik yönünden devlet okullarındaki din eğitimine yakın bir çizgi izlemektedir.
Kilise okulları ve bu okullardaki eğitim de eleştirilerden uzak değildir. Belirli eleştiri noktaları ise, mezhebe dayalı okulların çoğulcu bir toplumda sosyal entegrasyonu engelleyeceği, ayrımcılığa neden olabileceği ve kateşişt bir yaklaşımla eğitime yaklaşılmasının öğrencilerin eleştirel düşünceye sahip olmalarını olumsuz etkileyeceği üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Müslümanların İngiltere’de dinî ve kültürel bakımdan farklı özelliklere sahip olan ana toplumla uyum konusunda problemleri bulunmaktadır. Bu ülkeye göç eden ilk nesle göre daha sonraki nesiller İngiliz toplumuna uyum konusunda ciddî mesafe almalarına rağmen bazı problemler varlığını devam ettirmektedir. Bu problem alanlarından birini de eğitim konusu oluşturmaktadır. İlk olarak İngiltere hukuk sistemi içerisinde diğer din ve mezheplere tanınan devlet yardımı alan müslüman okulu açmak istemektedirler. Bu konuda 20 yıla yakın bir süredir Müslüman toplumun isteklerine İngiltere Hükûmeti tarafından olumsuz karşılık verilmiştir. Bu talebe olumsuz cevap verilmesinin arkasında –ortaya konan resmî gerekçelerin ötesinde– Müslüman topluma İngiltere Hükûmetinin duyduğu şüphenin de etkili olduğu söylenebilir. Ancak 1998 yılında devlet yardımı alan Müslüman okulu (Muslim School) açma isteğine ilk defa olumlu cevap verilmiş ve iki okulun bu statüye geçmesi sağlanmıştır. Müslüman toplumu bu olumlu gelişmenin devam etmesini beklemektedir. Geçmişte Katolik Kilisesi ve Yahudi toplumu devlet yardımı alan okul statüsünü kazanmak için mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Onlara karşıda bu konuda ayrımcılık yapılmıştır. İngiltere’deki Müslüman toplumunun eğitim alanındaki bu fırsattan yararlanması için konunun takipçisi olması ve farklı sevilerde bu problemi iyi bir şekilde anlatması gerekmektedir.
Okullardaki Müslüman öğrencilerin okul kıyafeti, helâl et, okullarda ibadet yeri verilmesi, alternatif toplu ibadet gibi dinî nitelikli pratik isteklerini karşılama konusunda önemli mesafeler alınmıştır. Bu isteklerin bir çoğu özellikle müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgedeki okullarda karşılanmaktadır. Bu konularda ulusal düzeyde bir düzenlemenin bulunmaması Müslüman toplumun her yerel eğitim otoritesi nezdinde mücadele yapmasını gerektirmektedir.
İngiltere’de din eğitimi dersi içerisinde İslâmiyet, Hristiyanlıktan sonra en çok mensubu bulunan din olarak öğretim konusu yapılmaktadır. Farklı dinleri bir din dersi içerisinde öğretmeyi hedefleyen İngiliz din eğitimi sisteminde genel olarak “dinlerarası din eğitimi” olarak adlandırabilecek yaklaşımın uygulanması İslâm öğretiminde Batı’da, İslâm hakkındaki geleneksel önyargıların ve yanlış anlatımların tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Araştırmalar bu yanlış anlatımın İslâm ile şiddet arasında ilişki kurma, İslâm’da kadının yeri, İslâmiyetin kurallar dini olarak anlatılması, Hz. Muhammed’in hayatı vb. konular üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir. Din eğitimi müfredat programlarından kaynaklanmayan İslâm’la ilgili önyargılı ve yanlış anlatımın ortadan kaldırılması veya en azından azaltılması için başta ders kitapları olmak üzere İslâm konusundaki ders materyallerinin yeniden gözden geçirilmesi ve öğretmen yetiştirme programlarında bu konuya yeterli özen gösterilmesi gerekmektedir.
Okullarda İslâm din öğretimi konusunda müslüman öğrencilerin ailelerinden getirdiği İslâm anlayışı ile okullarda öğretilen İslâm arasında yaklaşım ve üslûp yönünden farklılık bulunmaktadır. Genellikle müslüman öğrencilerin ailelerinden gelen İslâm anlayışı büyük oranda ilmihal merkezli, anlama ve eleştirel düşünceye fazlaca yer vermeyen bir yaklaşım içermektedir. Okullarda ise İslâmiyet, dinlerin teorik anlatımı ile birlikte bağlılarının hayatındaki tezahürlerine de önem veren dinî araştırmalar yaklaşımı içerisinde öğretilmektedir. Öğrencilerin dinî kabullerinin güçlenmesinden ziyade din konusunda anlama kapasitelerinin gelişmesine vurgu yapılmaktadır.
Recep Kaymakcan