İnsan İskeletlerinde Yaş Tayini Kriterleri (3. Bölüm)

4U1b...Qamv
7 Jan 2024
399

1. KISIM


1.4. ERİŞKİN BİREYLERDE YAŞ TAYİNİ

Erişkin bireylerde yaş tayini genellikle dejenerasyonlar, diş ve kemiğin şeklinin değişmesi ve eklem yerlerinin yıpranması gibi ilerleyen yaşla birlikte meydana gelen yıpranma ve aşınmalar dikkate alınarak yapılır. Ancak ilerleyen yaşla birlikte iskelette meydana gelen biçimsel değişimler bireyler ve popülasyonlar arasında çok fazla varyasyon gösterir. Çünkü bireyin yaşlanması kalıtsal ve çevresel/kültürel pek çok faktörün karmaşık ilişkisi neticesinde gerçekleşir. Bu nedenle erişkinlerde yaş tayininde hata yapma olasılığı, büyümesini tamamlamamış bireylere göre daha fazladır (Atamtürk, 2016).


Erişkin bireylerde yaş tayini için şu kriterlere bakılır:

Symphysis Pubis, Auricular Yüzey, Sütural Yaşlandırma, Costae, Spongiosa, Dental Aşınma, Clavicula ve Mikroskobik Analizler.


1.4.1. Symphysis Pubis’ten Yaş Tayini

Yetişkinlerde yaş tayininden önemli yaş belirleyicilerden birisi iki koksa kemiğinin birleştiği eklem yüzeyinde (pubisin simfizyal yüzeyi) meydana gelen değişikliklerdir. Bu yaşlandırma yaklaşımı iskeletleşmiş bireylere uygulandığı gibi, yumuşak doku barındıran cesetlerde yumuşak dokunun kemikten sıyrılmasından sonra da uygulanabilmektedir. Yaşın ilerlenmesiyle birlikte simfizis pubis’in yüzeyinde osteolojik değişiklikler meydana gelir. Genç insanlarda bu yüzey engebeli (pürtüklü, sırtlar belirgin ve derin izli) bir görüntüye sahiptir. Yüzeydeki horizantal (yatay) sırtlar belirgin olarak görülür. Orta yaşlarda yüzeyin keskin özellikleri azalır ve kenarlarda dudaksı yapılar oluşmaya başlar. Yaş daha da ilerlediğinde yüzey düzleşmesi ve sınırların düzensizliği gibi dejenaratif değişiklikler meydana gelir. İleri yaşlarda eklem yüzeyi tamamen bozulur. Simfizyal yüzeydeki metamorfozu tanımlayan ilk çalışma 1920 yılında T. Wintage Todd tarafından yapılmıştır. Todd, 1912-1920 yılları arasında toplanmış bir iskelet serisinde (ki bu seri Todd-Hamann koleksiyonu olarak da bilinir) yaşları bilinen 306 erkek bireyde simfizyal yüzeyde ilerleyen yaşla birlikte meydana gelen değişimleri incelemiştir. Çalışmada yaşları 18’in üzerinde olan yetişkin erkeklerin simfizyal yüzeyleri 4 kısma ayrılarak incelenmiştir. Bu kısımlar şöyledir: Ventral kenar, Dorsal kenar, Superior uç, İnferior uç. Todd yüzeyde yaşla birlikte meydana gelen değişimleri 10 aşamada tanımlamıştır. Todd’un oluşturduğu şemaya göre simfizyal yüzeyin değişim aşamaları ve bu aşamaya denk gelen yaş aralıkları şu şekilde tanımlanmıştır (Atamtürk, 2016).


Faz 1 (18-19 yaş): Simfizyal yüzey engebeli görünür. [Eklem yüzeyinde bir taraftan diğer tarafa uzanan] yatak kabarıklar arasında belirgin oluklar mevcuttur. Üst ve alt uçtaki kabarıklıkta boyutsal olarak bir farklılık yoktur. Daha sonraki aşamada yüzeyde görülecek olan ossifik nodüllerin erimesi, kenarların yeniden sınırlanması, alt ve üst uçların kenarlarının belirginleşmesi mevcut değildir (Atamtürk, 2016).

Resim 6. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 1: 18-19 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 2 (20-21 yaş): Simfizyal yüzey hâlâ engebeli görünümdedir. Yatay kabarıklıklar arasındaki olukların içi yeni ince dokulu kemik oluşumlarla dolmaya başlar. Bu oluşumdan dolayı yüzeydeki yatay kabarıklıkların engebeli yapısı belirgin olarak silikleşmeye başlar. Simfizyal yüzeyin üst ucundaki ossifik nodüllerde erimeler olur. Dorsal kenarın oluşumu başlar. Simfizyal alt ve üst uçların sınırları henüz belirgin değildir. Ventral kenarda eğim oluşmaya başlar (Atamtürk, 2016).


Resim 7. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 2: 20-21 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 3 (22-24 yaş): Simfizyal yüzeydeki olukların (yeni kemik oluşumlarıyla) daha dolduğu ve dalgalı görünümün daha da silikleşmeye başladığı görülür. Dorsal kenarın şekillenmesi bir derece daha artmıştır. Ossifik nodüllerde erime görülebilir. Ventral kenardaki eğim daha da ilerlemiştir. Alt ve üst uçların sınırları henüz tanımlanabilir değildir (Atamtürk, 2016).

Resim 8. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 3: 22-24 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 4 (25-26 yaş): Ventral kenardaki eğim daha belirginleşmiştir. Yüzeyde olulu ve dalgalo görünümün azalması devam etmektedir. Dorsal düzlüğün şekillenmesiyle dorsal kenarın belirginleşmesi tamamlanmıştır. Alt ucun sınırları fark edilmeye başlar (Atamtürk, 2016).

Resim 9. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 4: 25-26 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 5 (27-30 yaş): Simfizyal yüzeyde ve dorsal kısımda hiç değişiklik olmayabilir ya da olsa da çok azdır. Bazen ventral sırtın şekillenmesiyle başlayabilir. Alt ucun sınırları, dorsal kenarda olduğu gibi daha belirgin hale gelmiştir. Epifizyal nodüller aracılığıyla veya ondan bağımsız olarak üst ucun sınırları da belirginleşmeye başlar (Atamtürk, 2016).

Resim 10. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 5: 27-30 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 6 (30-35 yaş): Alt ve üst uçların sınırları daha belirginleşir. Ventral sırtın gelişimi tamamlanır. Simfizyal yüzeyde ve pubisin ventral açısında granüler (pürüzlü) yapı artar. Simfizyal kenarlarda dudaksı yapı henüz oluşmamıştır (Atamtürk, 2016).

Resim 11. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 6: 30-35 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 7 (35-39 yaş): Simfizyal yüzeyde ve pubisin ventral açısında birbirini izleyen değişiklikler azalır. Tendon ve ligamentlerin yapışma yerlerinde (özellikle de ince yapılı tendonlarda ve sacro-tuberous ligamentte) kemik çıkıntılar görülmeye başlar (Atamtürk, 2016).

Resim 12. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 7: 35-39 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 8 (39-44 yaş): Genellikle simfizyal yüzey düzleşmiştir ve inaktiftir (etkisiz). Pubisin ventral kenarının değişimide inaktiftir. Yüzeyin dış sınırlarının oval görünüm kazanması tamamlanmıştır. Alt ve üst uçların sınırları tamamen görülebilir. Yüzeyde, dorsal ve ventral kenarlarda dudaksı yapı görülmez (Atamtürk, 2016).

Resim 13. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 8: 39-44 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 9 (45-50 yaş): Simfizyal yüzeyde dudaksı yapı görülmeye başlar. Dorsal kenarda aynı tarzda dudaksı yapı görülür. Ventral kenarda ise dudaksı yapı düzensiz tarzda görülür (Atamtürk, 2016).

Resim 14. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 9: 45-50 yaş arası (White ve Folkens, 2005).


Faz 10 (50 yaş ve üzeri): Simfizyal yüzey aşınmıştır ve düzensiz ossifikasyonlar görülür. Ventral kenar az ya da çok bozulmuştur. Bu bozulma ilerleyen yaşla daha da artar (Atamtürk, 2016).

Resim 15. Todd’a göre simfizyal yüzeydeki değişim aşamaları, Faz 10: 50 yaş ve üzeri (White ve Folkens, 2005).


Simfizyal yüzeyden yaş tahminine yönelik diğer kapsamlı çalışma Suchey ve arkadaşlarına (1979)’a aittir. Araştırıcılar çalışmalarını Los Angeles’te yaşları 14-99 yaş arasında değişen 739 erkek ile 273 kadına ait kadavra üzerinde geliştirmişlerdir. Kriterlerini öncelikle erkekler üzerinde çalışarak oluşturmuşlar, daha sonra kadınlara uyarlamışlardır. Literatürde Suchey-Brooks metodu olarak bilinen yaklaşım, esasında Todd’un 10 faz olarak tanımladığı aşamaları 6 faza indirmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede Todd’un 1-3, 4-5, 7-8’inci aşamaları birleştirerek tek aşama olarak değerlendirmiştir (Atamtürk, 2016).


1.4.2. Aurikular Yüzeyden Yaş Tayini

Antropolojik analizlerde yetişkinlerde yaş tayininde kullanılan vücut kısımlarından birisi de aurikular eklem yüzeyidir. Burada bahsedilen aurikular yüzey, sacro-iliac eklemde ilium tarafındaki subkondral eklem alanıdır. Bu eklem yüzeyi ilerleyen yaşla birlikte değişimler göstermektedir. Aurikular yüzeyin metamorfozunu sistematik olarak tanımlayan ilk çalışma Lovejoy ve arkadaşları (1985) tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırmacılar, Libben Koleksiyonu’ndan 250 bireyin sakro-iliac eklem yüzeyini incelemiş, daha sonra da Todd koleksiyonundan 500 birey ve 14 adli vaka üzerinde çalışmalarını test etmişlerdir. Lovejoy ve arkadaşları aurikular yüzeyi 4 bölgeye ayırarak incelemektedirler (Atamtürk, 2016).


  1. 1.   Apeks: Aurikular yüzeyin kavisli kısmına posteriordan bakıldığında görülen kısım.
  2. 2.   Superior yarı yüz: Apeks kısmının üstünde yer alan bölge.
  3. 3.   İnferior yarı yüz: Apeks kısmının altında kalan bölge.
  4. 4.   Retroaurikular alan: Aurikular yüzey ile spina iliaca inferior posterior arasında yer alan bölge (bkz. Resim 16.).

Resim 16. Aurikular yüzeyin yaş tayini için dikkate alınan kısımları (http://talus.matrix.msu.edu/#page34).


Lovejoy ve arkadaşları (1985) yüzeyin değerlendirilmesinde önceliği superior ve inferior yarı yüze vermişler, apeks ve retroaurikular yüzeyi ise yaş tayininde ikincil bölgeler olarak değerlendirilmişlerdir. Bu bölgelerde meydana gelen değişimleri ‘’dalgalı görünüm,’’ ‘’granüllü yapı,’’ ‘’dansite’’ ve ‘’porozite’’ yönünden incelenmiştir. Bu bölgelerde meydana gelen değişim her biri 5 yılda denk gelen 8 faza ayrılarak değerlendirilmiştir (Atamtürk, 2016).


Faz 1 (20-24 yaş): (Dalgalı ve çok ince granüllü yapı): Aurikular yüzeyin dokusu ince granüllü bir yapı gösterir. Bu granüllü yapının enine düzenlendiği görülür. Porozite, retroauikular veya apikal aktivite görülmez. Dalgalı yapıdan dolayı yüzey yıpranmış (genç) görünür. Enine düzenlenmiş dalgalı görünüş yüzeyin büyük bir kısmını kaplamıştır. Kenarların düzleşmesi ve yuvarlaklaşması şeklinde subkondal (doku) kusurlar da görülür. Yüzeyin çok ince granüllü ve enine dalgalı yapı göstermesi bu fazın karakteristik özelliğidir.

Faz 2 (25-29 yaş): (Dalgalı görünüm azalmakta ancak genç görünüm korunmakta): Bir önceki faza göre dikkate değer bir değişim görülmez. İnce çizgili yapının dalgalı görünümün yerine geçmeye başlamasıyla dalgalı görünümde hafif bir azalma olur. Porozite, retroaurikular veya apikal aktivite görülmez. Yüzey, granüllerin hala enine düzenlenmiş olması nedeniyle yıpranmış (genç) görünür. Granüllü yapı biraz kabalaşmıştır, enine düzenlenişi her iki yüzde de görülür.

Faz 3 (30-34 yaş): (Dalgalı yapının azalmaya devam etmesi; boşalan yerleri ince çizgilerin alması; granüllü yapının irileşmesi): Her iki yüzde granüllerin enine düzenlenişinde bir miktar kayıp olsa da büyük ölçüde durağandır. Dalgalı yapı belirgin olarak azalmış, (keskin) ince çizgilerle yer değiştirmiştir. Önceki faza göre apekste önemli bir farklılık olmamakla birlikte, daha iri ve belirgin granüllü yapıya ulaşmıştır. Genellikle kaba granüllü yapı dalgalı görünümün yerini alır. Bu fazda ince çizgilerin dalgalı yapının yerini almasıyla yüzeyin düzleştiğine dikkat edilmelidir. Ancak hafif dalgalanma korunur. Granüller irileşmiştir ve enine düzenlenmesinde kayıp belirgindir.

Faz 4 (35-39 yaş): (Üçüncü fazdaki gibi irileşmiş granüllü yapı): Dalgalı yapının ve ince çizgilerin dikkate değer ölçüde azalmasıyla her iki yüzde de kabalaşmış (irileşmiş) ve tekdüze granüllü yapı görülür. Ancak ince çizgiler hala görülebilir. Granüllerin enine düzeni mevcut olmakla birlikte tamamlaması güçtür. Retroaurikular alanda bir miktar aktivite vardır. Apekste değişiklik minimal düzeydedir. Bu faz düzenli (tek tip) granülasyonun ilk periyodudur. Bu fazla granüllerin irileşmesine, ince çizgilerin ortadan kalkmasına ve enine organizasyonun azalmasına dikkat edilmelidir.

Faz 5 (40-44 yaş): (Kaba granüllü yapıdan dolgunlaşmış-granüllü olmayan yüze geçiş): Dalgalı yapı görülmez. İnce çizgiler görülmez ya da siliktir. Yüzey hala kısmen granüllü yapı gösterir ve enine düzenlenişi belirgin olarak azalmıştır. Granüllü yapının oransal olarak azalışıyla yoğun (dolgun) görüntülü hal alan yüzey kısımları oluşmuştur. Retroaurikular alanda orta düzeyde aktivite görülür. Bazen makroporozite görülebilir. Fakat bu tipik değildir. Apekste genellikle hafif değişiklikler olur. Yüzeyin dolgun hale gelme derecesine bağlı olarak makroporozite artar. Bu fazın birincil özelliği, iri granüllü yapıdan yoğunlaşmış granüller yüze geçiştir.

Faz 6 (45-49 yaş): (Granüllü yapının tamamen kaybedilmesiyle dolgun-granüllü olmayan görünüm): Granüllü yapının kaybedilmesiyle yüzey tamamen yoğun (sıkılaşmış) bir görünüm kazanır. Granüllü yapının önemli oranda kaybı ve yerini yoğunlaşmış kemiğe bırakması çoğu örnekte görülür. Dalgalı yapı ve ince çizgiler tamamen kaybolmuştur. Apekste değişiklikler hafif-orta düzeydedir. Yüzeyin dolgun görünmesi ilerlemiştir. Granüllerin enine düzenlenişine dair hiçbir kanıt yoktur. Yüzeyin dolgun hal almasından dolayı mikroporozitik yapı tamamen ya da büyük ölçüde kaybolmuştur. Ilımlı retroaurikular aktiviteyle kenarların düzensizliği artmıştır. Makroporozite azdır ya da yoktur.

Faz 7 (50-59 yaş): (Yüzeyin düzensiz engebeli yapısı tamamen yoğunlaşması ve preaurikular bölgede ılımlı derecede aktivite): Yüzey düzensiz yoğunlaşmasıyla engebeli bir yapı kazanır ve preaurikular bölgede ılımlı derecede yoğunlaşmayla engebeli bir fazda, önceki fazda anlatılanların bir miktar ilerlemesi söz konusudur. Yüzey belirgin bir şekilde bozulmuştur. Bölgenin antominisine bakıldığında granüllerin enine düzenlenişi veya diğer düzenlemeler görülmez. Sadece ılımlı derecede granüllü yapı zaman zaman korunur. İnferior yüzeyin alt ucunda dudaksı bir yapı oluşur. Apikal özellikler neredeyse sabittir ve gözlemlenebilir. Kenarların düzensizleşmesinin arttığı gözlemlenir. Bazen makroporozite olabilir. Retroaurikular aktivite çoğunlukla ılımlı derecede dikkat çeker.

Faz 8 (60+): (Kenarların yıkılması, dudaksı yapının oluşması; mikroporozitenin mevcudiyeti; düzensizlik artışı; preaurikular bölgedeki belirgin aktivite): Bu fazın belirgin özelliği subkondral yıkımın belirgin olmasıyla yüzeyin granülsüz ve düzensiz görünüm almasıdır. Granüllerin enine düzenlenişi ve daha genç yaşta görülen özelliklerin hiçbiri görülmez. Makroporozite tüm vakaların üçte birinde görülmüştür. Apikal aktivite genellikle belirgin olarak görülür ama görülmesi şart değildir. Kenarlar, tipik dejenaratif eklem değişiklikleriyle önemli ölçüde düzensizleşmiş ve dudaksı yapı kazanmıştır (Atamtürk, 2016).


Resim 17. Lovejoy ve ark. ait Aurikular yüzeyde meydana gelen değişiklikler Faz 1 ve Faz 2 (White ve Folkens, 2005)


Resim 18. Lovejoy ve ark. ait Aurikular yüzeyde meydana gelen değişiklikler Faz 3 (White ve Folkens, 2005)



Resim 19. Lovejoy ve ark. ait Aurikular yüzeyde meydana gelen değişiklikler Faz 4 (White ve Folkens, 2005)

Resim 20. Lovejoy ve ark. ait Aurikular yüzeyde meydana gelen değişiklikler Faz 5 (White ve Folkens, 2005)

Resim 21. Lovejoy ve ark. ait Aurikular yüzeyde meydana gelen değişiklikler Faz 6 ve Faz 7 (White ve Folkens, 2005)


Resim 22. Lovejoy ve ark. ait Aurikular yüzeyde meydana gelen değişiklikler Faz 7 ve Faz 8 (White ve Folkens, 2005)


Lovejoy’un aurikular yüzeyin metamorfozundan yola çıkarak önerdiği yaş tayini sonraki yıllarda modifiye edilmiştir. Bu çalışmaların temel amacı, gözlemci hatalarını azaltarak daha kolay kullanılabilecek hale getirmektir. Lovejoy’un yaklaşımını modifiye eden çalışmalar içerisinde en fazla dikkat çekeni Osborne ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmadır. Sözü edilen çalışmada ölüm yaşları ve cinsiyetleri bilinen 266 birey incelenerek Lovejoy’un 8 fazlı metodu 6’ya indirilmiş ve ardından her faz aralığının standart tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmıştır (Atamtürk, 2016).


Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to Aria

8 Comments