Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki

A7iN...zGBd
16 Mar 2024
26


Atreides hanesi yıkıldı. Geride Paul ve annesi Leydi Jessica kaldı. Arakkis’in çöllerinde karşılaştıkları isyancı Fremenler’e katılan ikili, hanelerine komplo kuran İmparator ve Harkonnen hanesinden intikam almak istiyor. Beklenen mesih, Lisan Al- Gaib, Dış Dünyadan Gelen Ses’in Yeşil Cennet’i getireceği söylentileri yayılıyor. İmparatorluk huzursuz, gelecek belirsiz ve Kutsal Savaş yaklaşıyor.

Ve işte, Denis Villeneuve’ün üç senenin ardından hikayeyi kaldığı yerden devam ettirdiği Dune: Çöl Gezegeni Bölüm 2 sonunda bizlerle.


Formülatik roman uyarlamalarının dışına çıkan ilk film Dune: Çöl Gezegeni, görselliği ve Villeneuve’ün cesur ağırdan alan anlatımıyla 2021’de ses getirmiş ve bizleri hikayenin devamı için yollarını gözler halde bırakmıştı. Yapım, eserin sadece ilk yarısını anlattığı ve daha mühimi, hikayeyi hiç beklenmedik bir noktada bıraktığı için biraz eleştirilmişti de. Nitekim, Villeneuve bu defa temposunu hızlandırırken, ölçeği de genişletiyor ve evrenin politik oyunlarını ve iktidarların meyledebileceği aşırılıkları çok daha derinlemesine inceliyor.

Dune: Çöl Gezegeni Bölüm 2 - Karakter Afişleri



Paul Atreides (Timothee Chalamet) ve annesi Leydi Jessica (Rebecca Ferguson), ilk filmde bıraktığımız gibi İmparatorluk’un galaksinin en değerli materyali baharatı işlediği Arakkis gezegeninde. Bölgenin asıl sahipleri Fremenlere katılan ve daha kendisi doğmadan onun için çizilen yolda yürüyen Paul, hem ergenliğini ardında bırakıyor hem de gezegeni sömürmek için nesiller önce kurgulanan kehanetin taşlarını döşüyor. İlk filmde kısa sekanslar halinde izleyebildiğimiz Chani (Zendaya) artık hikayenin ana karakterlerinden biri ve Paul’e yürüdüğü yolda eşlik ediyor. İkilinin arasındaki aşk, Villeneuve’ün doğru tercihi sayesinde ayakları yere basan ve hatta olması gerektiği gibi hikayenin ilerleyişine hizmet eden bir yan öykü.

Paul bir yandan da Javier Bardem’in muazzam aksanı ile izlediğimiz Stilgar’dan gerçek bir Fremen olabilmek için eğitim alıyor. Bu süreç başka bir yönetmenin elinde stereotipleşmiş, klişe bir kahramanlık pohpohlamasına dönüşebilecekken, Villeneuve tüm süreci ana hikayenin güçlenmesini sağlayan bir aksa evirmiş. Paul, annesinin örmeye çalıştığı kehanet ağına kapılmak istemeyen, nesiller evel Benne Gesserit’lerin kurguladığı Mehdi hikayesini neredeyse reddedecek gerçek bir lider olmaya çalışıyor. Ancak tüm soyunun katline neden olan acımasız politik oyunların da farkında ve ne adım atarsa atsın reddettiği bu kurgu, kendini gerçekleştiren kehanete dönüşüyor. Siz de tüm bu olan bitenler esnasında Dune evrenindeki siyasi ayak oyunlarını, hammadde için sömürülen halkları uyutacak hikayeler ve bu hikayelerin nasıl yüzlerce yıl boyunca devam edip gerçeğe dönüştüğünü, nasıl meyvelerini verdiğini görüyorsunuz.


Filmin senaryosu bunları didaktik ve üstten bakan bir tutumla anlatmadığı gibi, ikinci filmde kadroya dahil olan sosyopat Feyd-Rautha (Austin Butler) gibi heyecan uyandıran eklentilerle daha ilgi çekici hale getiriyor. Empatiden yoksun, katıksız bir sadist olan Feyd-Rautha’yı canlandıran Austin Butler, göründüğü her sahnede sizi koltuğunuzun ucunda tutacak kadar tedirgin edici ve tahmin edilemez karakterle kısa ekran süresine rağmen harikalar yaratıyor. Dave Bautista’nın oyunculuk kariyerinde azimle ilerlediğinin gerçek bir kanıtı olan Rabban’la olan çatışması ve aradaki psikolojik savaş da kayda değer kısımlardan.

Siyah beyaz sahneler, yönetmenin söyleyerek değil, göstererek anlatma konusundaki bakış açısının güzel bir örneği



İlk filmde Feyd-Rautha karakterinin işlevini yerine getiren amcası Baron Harkonnen (Stellan Skarsgard) belki bir parça daha arka planda olsa da ikili üzerinden bu hanenin iç işlerini ve dehşet verici kültürünü de tanıyoruz. Kara Güneş’lerinin aydınlattığı kendi topraklarında acımasız gladyatör dövüşleri ile eğlenen, mutlak güce ve otoriteye tapan ürpertici bir totaliter distopya.

Villeneuve’ün uzun uzun incelemek isteyeceğiniz siyah beyaz sahneleri –ki buna Feyd-Rautha’nın doğum günü kutlamaları da dahil- yönetmenin söyleyerek değil, göstererek anlatma konusundaki bakış açısının güzel bir örneği. Aynı şey diyaloglardan çok yine görselliğin ve ses miksajının ön plana çıktığı Leydi Jessica’nın karnındaki bebeği ile konuştuğu ve yine hayranlık verici karanlık sahneler için de geçerli.

Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki, ekibin bahsini ettiği gibi hem çok daha kolay akan hem de aksiyon açısından daha zengin bir film. Yine de bu ton değişikliği ilk filmdeki o ‘ben şu anda bambaşka bir evrenin hikayesine tanıklık ediyorum’ hissini zedelemiyor. Senaryo genellikle ağırdan almayı tercih ederek, belki biraz da tekrara düşme riskini göze alıp, derdinin çok güçlü sinematik bir deneyim yaşatmak olduğu kadar, Frank Herbert’in epeyce komplike kurgusunu, derli toplu şekilde anlatmak olduğunu da gösteriyor. Tabii ki her uyarlamanın üzerinde taşıdığı lanetin getirisi olarak çok sadık bir uyarlamadan söz edemeyiz ancak Dune evreninin kendi karamsar, ciddi havası ve vermek istediği mesajı epeyce açık, yerli yerinde.

Devam filmi çetrefilli bir politik bilimkurgu hikayesi olduğu kadar, Paul’ün anne oğul hikayesi. Karakter hem çocukluğundan ve doğal olarak annesi ile olan simbiyotik bağından kopmaya çalışıyor, hem de kendi başına karar verebilecek bir lider olmaya çalışıyor. Ancak Dune evrenindeki her ağın ipliği bambaşka ağlarla kesiştiği için Paul de dahil olmak üzere kimse sandığı kadar bağımsız veya kudretli değil. Buna romanların hayranı olan ve filmde IV. Shaddam’ı canlandırdığı için heyecanını dile getirmekten çekinmeyen Christopher Walken’ın acımasız İmparator Padişah'ı da dahil.


Bu hikayede her şey ticaretin ve sistemin sürmesi için kurgulanmış ve ağları örenler bile işlerin sonunu gerçek manada göremiyor. İmparator Shaddam da, Baron Harkonnen de ve hatta komploları ile milyarlarca hayatı değiştiren Benne Gesserit’ler ... herkes sayısız olasılığın birbirine dolandığı kaosun oyuncuları.

Bölüm İki, ilk filme göre çok daha etkileyici görsel anlarla dolu ve görüntü yönetmeni Graig Fraiser da kocaman bir alkışı hak ediyor. Harkonnen’lerin arena dövüşü, final çarpışması, hiçliğin ortasında süzülen devasa saldırı gemileri, yükselen güneşin önündeki Paul ve Feyd-Rautha düellosu gibi doyucu sahneyle dolu film. Bu anlara tabii ki Hans Zimmer’ın etkileyici ve biraz da gürültülü soundtrack’i eşlik ediyor.

Devam filmi bunun gibi pek çok artıya sahip olsa da en büyük sıkıntıyı, Herbert’in romanında dikkatlice anlattığı soyut temaları aktarmada yaşıyor. Muktedir olmanın anlamı, inancın gücü ve nasıl rahatça manipüle edilebildiği, Hayat Suyu, kendilik gibi kavramlar üzerinden yüzeysel şekilde geçiliyor. Bunlar tamamen göz ardı edilse belki o kadar sorun olmazdı ancak daha çok detaya muhtaç olan böyle temalardan beslenen bir konuyu tekrarlar üzerinden anlatmaya çalışmak, bazı seyirciler için boğucu bir tecrübeye dönüşebilir.

Aynı şekilde bazılarının Yüzüklerin Efendisi serisi ile karşılaştırdığı epik savaş sahnelerini bekleyenler de aynı tatmini yaşamayabilir. Tüm çatışma sahneleri epik ve kesinlikle izleyiciyi diken üstünde tutuyor. Aynen filmin bütünü gibi görkemli karşılaşmalar izliyorsunuz ama toplamda aynı tatmin edici epik bir savaş anlatısından bahsetmek mümkün değil. Zaten yönetmen de ikinci romandan uyarlayacağını söylediği üçüncü film için pek çok şeyi ilk filmdeki gibi açık bırakmayı tercih etmiş. Yani hikaye halen tamamlanmış değil ve Paul’ün yaptığı tercihler yüzünden yüzleşmesi gereken dehşet verici bir gelecek var.


Bizim de beklememiz gereken birkaç sene daha.

Karar


  • Dune: Çöl Gezegeni Bölüm 2, muazzam görsel efektler, kendine hayran bırakan set tasarımları, ustalıkla hayata geçmiş kostümleri ve tabii ki parmak ısırtan oyunculuklarla büyük perdede deneyimlenmesi gereken gerçek bir sinema filmi.



Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to edge

0 Comments