John Cage'in Hayatı ve Çalışmaları (Part 3)

4C96...QnrS
4 Feb 2024
23

4-John Cage'in Tüm Dünyaca Bilinen Bestesi 4'33''
John Cage ve David Tudor 1952 yılında New York'un kuzeyindeki Woodstock'a birkaç kilometre uzaklıktaki Maverick Concert Hall adlı salonda bir konser verecektir. Konser Cage'in Water Music'iyle başlıyor ve bunu izleyen parçaların hepsi genellikle aperiyodik zamanlı, o sıralarda ''ultra-modern'' denince akla gelen türden yapıtlardır.

Sıra Cage'in, adı programda (yanlışlıkla) ''4 parça'' diye yazılmış olan parçasına geliyor. Piyanist David Tudor piyanoya oturuyor, notasını açıyor, açık olan piyano klavyesinin kapağını sessizce kapatırken elinde tuttuğu kronometreye basıyor ve yeri geldiğinde sayfa çevirerek, önündeki boş ölçülerden oluşan notayı ve kronometreyi izlemeye başlıyor. 30 saniye sonra kronometreyi durdurup kapağı açıyor.

Kısa bir süre sonra kapağı yine kapatırken kronometreye basıp bu kez 2 dakika 23 saniye bekliyor ve süre dolduğunda yine kronometreyi durdurup kapağı açıyor. Sonra yine kapağı kapatıp kronometreyi çalıştırıyor ve bu üçüncü bölüm de 1 dakika 40 saniye sürüyor, kapağı açıp piyanodan hiçbir ses çıkartmamış olarak kalkıyor. Parçanın bölümleri toplam 4 dakika 33 saniye sürmüştür ve adı da budur: 4'33''.

Ne var ki, ücra bir yerde bir avuç insana sunulan 4'33'' yalnızca Cage'in en bilinen, en önemli sayılan işi değil, tarihte ikinci bir örneğine rastlanmamış, estetik gelenekle bağını en radikal biçimde koparmış sanat yapıtı niteliğindedir.

Cage'i Dört Otuz Üç'ü biçimlendirmeye yönelten en önemli gelişme Robert Rauschenberg'in 1951'de yaptığı, bütünüyle beyaza boyalı resimleri olur. Bu yapıtların ardındaki düşünce kendinden başka hiçbir şeye gönderme yapmayan, kesinlikle hiçbir simgeselliği, anlatısı olmayan resimler yaratılmasıdır. Ancak, Cage bunlara ''boş'' kanvaslar olarak bakmanın olanaksız olduğunu, bunlara bakan kişinin kanvas yüzeyinde her zaman için ışık yansımaları, gölgeler, toz birikimi gibi hareketleri göreceğini farkeder ve bunun işitsel karşılığının yaratılabileceğini düşünür.

Cage Dört Otuz Üç'le ilan ettiği yeni düşüncesinde sessizlik kavramının bir yanılgı olduğundan yola çıkar:

''her an, her yerde rastlantılarla oluşan ve biçimlenen sesler vardır, yaşayan bir kisi için herhangi bir anında duyacağı bir ses olmaması olanaksızdır. İnsanın sessizlik dediği şey gerçekse sesin yokluğuna değil, var olan ama bilerek ya da bilmeyerek dinlemediği seslere işaret eder.'' (Fırıncıoğlu, 2011, s. 35)

Başka bir deyişle, insan her anında sesle kuşatılmıştır ve kulak bunları duyar ama beyin işine gelen sesleri dinler, işine gelmeyen ya da dışlaması gerektiğini öğrendiği sesleri dinlemez ve bu dinlemediği sesleri yok sayar, bunlara ''sessizlik'' der. Cage'in son yıllarda biçimlenmiş olan düşüncesinde bu tavır kişinin bir kaosun içinde yaşadığını görmemezlikten gelip kendi ürettiği dar bir alana bakarak rasyonel bir düzen olduğunu savunmasına paralel, yapay bir avuntudur.

Cage'in Dört Otuz Üç'te öncelikle yaptığı, var olan ama dikkat edilmeyen sesleri bir çerçeveye alarak dinleyicilerin bunları dinlemelerini sağlamaktır. Cage, dinleyiciler koşullanmalarını bir yana bırakıp tarafsızca dinleyebilirlerse, rastlantıyla biçimlenen bu seslerin son derece ilginç bir kompozisyon oluşturduğunu görebilir diyor.

Bunun ötesinde hedef, dinleyiciyi duymak ve dinlemek olguları, ardından da müzik, sanat, algı, anlamlandırma, koşullanma, beğeni, gerçeklik gibi daha genel konularda sorular sormaya yöneltmektir Bu amaç doğrultusunda Cage'in kendi beğenilerini, belleğini ve egosunu sürecin dışına çıkarması da birkaç açıdan birden yerinde bir karar oluyor: hem doğanın rastlantısal işleyiş biçimine örnek oluşturuyor, hem nötr bir deneyim ortamı yaratıyor, hem de dinleyici/izleyicinin ''neden'' sorusunu sormasını tetikliyor.

5-John Cage'in Birlikte Çalıştığı Sanatçılar ve Diğer Sanatlarla İlgisi

5.1-Cage'in David Tudor'la Çalışmaları
John Cage ve David Tudor elektronik müziğin gelişimindeki dev sembollerden ikisidir. Öncelikle banta kaydettikleri parçalar ve kuramsal anlayışlara olan sezgileri, daha sonraları ise piyano virtüözlüğünden elektronik müziğe ve müzik aletleri üretimine geçişleri ve yaptıkları işbirliği onları bir beraberlik veya grup noktasına getirmiştir

Cage 1951 ilkbaharında yalnızca perdelerin ve sessizliklerin değil, gürlüğün, sürelerin, dinamiklerin ve temponun da I Ching'le belirleneceği hazırlanmış piyano parçası Music of Changes'a başlıyor. Her sesin perdesinin, süresinin ve gürlüğünün belirlenmesi için I Ching paralarıyla ayrı ayrı yazı tura atmak zorunluluğundan, kısacık bir bölümü yazmak bile günler alıyor.

İşlemler bazen icrası olanaksız sonuçlar veriyor, notasyon sorunları çıkıyor, vb. Sesler arasında kalıplaşmış ya da beklenir hiçbir ilişki olmayan bu son derece yoğun ve karmaşık müziği öğrenip çalabilecek tek piyanist David Tudor kendini bütünüyle bu parçaya adıyor ve yaklaşık on aylık bir uğraştan sonra yapıtın bütünü ilk kez 1 Ocak 1952'de, New York'ta çalınıyor. Bütünüyle I Ching temelli rastlantı işlemleriyle yazılmış ilk parça olan Music of Changes (bkz. Şekil 4) Cage'in attığı ikinci adım oluyor.

Şekil 4: Music of Changes 1951

Cage 1952' de daha kapsamlı bir çalışma için bir sponsor buluyor (Paul Williams) ve Earle Brown, David Tudor ve kayıt stüdyosu olan Louis ve Bebe Barron çiftiyle adını Wiiliams Mix koyacağı projeye başlıyor. İlk iş olarak 600 kadar kayıt yapıyorlar. Ardından bu kayıtları türlerine göre altı gruba ayırıyorlar ( kent sesleri, elektronik sesler, rüzgar sesleri gibi). Bu grupları da kendi içlerinde gürlük ve perdelerindeki oynama derecesine göre ayırıyorlar . Cage 5-6-16-3-11-5 düzeninde bir yapı belirliyor ve hangi bandın hangi bölümünün ne uzunlukta kullanılacağını yine çizelge ve I Ching yöntemleriyle saptıyor.

Uzunluklar bire bir ölçekte kağıt üzerine çiziliyor. Bunun ardından da Cage bantları notaya göre ölçmeye, jiletle kesip birbirine eklemeye başlıyor (bantların miks aşamasında senkronize olabilmesi için ölçümlerin doğru olması gerekiyor). Saniyede on beş inç teyp hızında, notanın her sayfası 1/3 saniye sürüyor ve dört buçuk dakikalık müzik 192 sayfa tutuyor. Ve bu kesip ekleme işlemi altı ay alıyor.

Cage'in yazı turayla belirlenmiş bir işlemi harfiyen, özen ve disiplinle gerçekleştirmesine en tipik örneklerden biri bu Williams Mix (bkz. Şekil 5) projesidir. İlk dinletimi Mart 1953'te yapılan Williams Mix de rastlantı yöntemiyle bestelenmiş, bütünüyle manyetik bant kullanan ilk elektronik yapıt oluyor.

Şekil 5: William Mix 1952

5.2-Cage'in Dans Sanatçısı Merce Cunnigham ile Çalışmaları
Lester Horton ile modern dansa başlamadan önce tap dansı ve bale ile ilgilenen Cunnigham, 1943 yılında kendi koreografilerini yapmaya başladı ve bağlı olduğu Martha Graham Topluluğu'ndan ayrılıp kendininkini kurdu. Birçok avangart tasarımcı ve bestecinin yanı sıra, John Cage ile birlikte çalışmalarını ve hayat arkadaşlığını, Cage'in ölümüne dek sürdürdü. Cage'le başlattığı Dünya turneleri, fikirlerinin ve şahsına münhasır hareket anlayışının yayılmasını hızlandırdı.

Cage, Cunnigham ve dansçıları Nisan 1948'de Black Mountain Koleji'nde para almadan birkaç gösteri düzenlerler ve Temmuz ayına tekrar davet edilirler. Bu sefer Cage yeterince tanınmadığını düşündüğü Erik Satie'yi tanıtan bir festival düzenler. Festivalde Satie'nin kısa tiyatro oyunu Le Piege de Meduse da sahnelenir.

Oyunun kadrosundaki isimler: İngilizce'ye çeviren, M.C. Richards; dekor, Willem ve Elaine de Kooning; piyano, John Cage; oyuncular, Merce Cunningham, Elaine de Kooning, Buckminster Fuller, yöneten Arthur Penn. Cage festivalde sonradan ünlenecek olan ''Satie'nin Savunması'' başlıklı manifestosunu da okur. Yazıda Beethoven geleneğine yönelttiği ağır eleştiriler okuldaki Almanların hiç hoşuna gitmez ve dört yıl geri çağrılmaz ama çalışmaları ve düşüncelerinin ne olduğu en radikal sanat çevresinde oldukça açık bir biçimde öğrenilmiş olur.

Cage'in 1950 ilkbaharında yazmaya başladığı iki parçanın ilki Cunningham'ın bir koreografisine eşlik etmek üzere küçük bir orkestra için yazdığı, on altı bölümden oluşan Sixteen Dances. Parçaya daha önceki yıllarda yaptığı gibi ''gamut'' tekniğiyle, yani belirli sesleri seçerek başlıyor: ''zaman içinde kimi bir arada, kimi art arda çalınacak tek, çift ya da daha çok sayıda ses.'' Ama projenin ortalarında, doğanın rastlantıya dayalı işleyiş biçimine daha iyi örnek oluşturacağını düşünerek, sesleri yan yana ya da üst üste dizmeyi kendi seçimi yerine şansa bırakmayı denemeye karar veriyor.

Birimlerin rastgele yerleştirildiği çizelgeler yaratıyor ve bestelemeyi bu çizelgeler üzerinde sihirli kare oluşturmaya benzer bir yöntemle gezinerek yapıyor. Yani, Cage, kişisel sanatın temelini oluşturan ''estetik seçim'' anlayışından ve ''ifade,'' ''amaç,'' ''niyet'' gibi kaygılardan ilk kez bu yapıtla uzaklaşmaya başlamış oluyor. Sixteen Dances ilk kez 17 Ocak 1951'de sahneleniyor ve Cunningham de koreografisini hazırlarken ilk kez rastlantı işlemlerini kullanıyor.

5.3-Görsel Sanatlar ve John Cage
1980'lere girerken Cage kendine bir ilgi alanı daha yaratır. Oakland'daki bir baskı atölyesinden, Crown Point Press'ten davet alır ve 1 Ocak 1978 gününden başlayarak ciddi biçimde gravür sanatıyla ilgilenmeye başlar.
Dört yıl süreyle, her seferinde birkaç hafta kalarak, önce gravür tekniğini öğrenir, ardından müzik yazmakta kullandığı rastlantı işlemlerini kullanarak, bazen üretimi olağanüstü güçleşen altmış beş gravür yaratır: Changes and Disappearances. Cage bu noktadan sonra hayatının geriye kalan yaklaşık on beş yılında altı yüzü aşkın görsel sanat yapıtı üretecektir ve bunların birçoğu başlıca müzelerin koleksiyonlarına alınmıştır.
Cage'in ilgilendiği her şeyi birbiriyle ilintilendirme eğilimi de sonuna kadar sürecektir: örneğin, topladığı taşları kağıt üzerine koyup çevresinden giderek yaptığı resimlerden(R=Ryoanji, 1983-85) yola çıkarak bazı parçaları için (Ryoanji, A Collection of Rocks gibi) farklı grafiksel notasyonlar üretir.

6-John Cage'in 100. Yılında Düzenlenen Etkinlikler
John Cage'in 100. yaşında türkiye'nin birçok yerinde etkinlikler düzenlendi. Bunlardan biri Kuad Galeri'de 18 Temmuz – 5 Eylül 2012 arası bir sergiyle kutlandı bu sergide yurtdışı ve Türkiye'den sanatçılar bir araya geldi. Sergiye katılan sanatçıların neredeyse tamamı ilk kez aynı mekanda yan yana gedi. Michael Snow daha önce Centre Pompidou'da sergilenen bir ses yerleştirmesiyle katıldı sergiye; Sarkis doğrudan Cage'e gönderen neonlu bir işiyle yer aldı; Esther Ferrer iki Eric Satie portresi gönderdi; Cage'in öğrencilerinden Tom Johnson notasyon desenleriyle katıldı; Tolga Tüzün Fontana Mix'e gönderen interaktif bir iş üretti.
Başka bir etkinlik ise Müzisyen Alper Meral, grubu Maral Multiphonics Ensemble'la 8 Mayıs 2012'de borusan Müzik Evi'nde gerçekleştirdi. Konserde Cage'in en önemli yönelimlerinden birine, müzikte 'belirlenmemişlik' öğesini vurguladığı yapıtlarına ağırlık verildi.
Cage'in 100. yılında düzenlenen bir başka etkinlik ise Bilkent MSSF Kompozisyon Bölümü tarafından düzenlendi. Bilkent öğretim görevlisi Elif Önol, önceden öngörülen vida ve civatalarla hazırladığı Steinway'le Cage'in Sonat ve Interlüd'lerinden ilk beş tanesini seslendirdi. Bestecinin beş, hocası Henry Cowell'in de bir yapıtının seslendirildiği konser, Avrupa ile Amerika arasındaki anlayış ve müziksel gelişim farkını iyi algılayabilmek açısından önemli bir kaydıydı.

7-Sonuç
John Cage'in bireysel algıyı en belirleyici öğe olarak saptaması ve bunun kişiden kişiye ve yer ve zamana göre değiştiğini vurgulaması, en azından müzikte yeni yönlerin oluşumundaki en belirleyici etki olmuştur. Seslerde içsel ve genelgeçer anlamların olmadığını, anlamın özdeşleştirme yoluyla belleğe girmiş, öğrenilmiş atıflar olduğunu ve ''ifade''nin asılsızlığını ortaya çıkarması, geleneksel anlayışı en katı biçimde izlemeye kararlı bestecinin bile yaptığını sorgulamasını kaçınılmaz kılar.

8-Kaynakça
23.08.2007, Minimalizm, [online] http://proodos.blogspot.com.tr/2007/08/minimalizm.html
(14.10.2014) tarihinde erişim sağlandı

ARAPOĞLU. F. 2009, Sosyal Süreçleriyle Fluxus ve ötesi

ATTALİ. J. 2014, Gürültüden Müziğe, Ayrıntı Yayınları, Cağaloğlu – İstanbul

ÇEVİK. D.B. Postmodern Düşünce Çerçevesinde Müzik Sanatı, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2010

ERTEM. G. / AKSAN. Ş.S. 2011, Yirminci Yüzyılda dans Sanatı: Kuram ve Pratik, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul

FIRINCIOĞLU. S. 2011, John Cage Secme Yazılar, 1.Baskı, Pan Yayıncılık, Beşiktaş – İstanbul

John' Cage'', [online] http://www.futuristika.org/kuad-galeri-john-cagein-100-yasi- kutlanıyor/
adresinden (14.10.2014) tarihinde erişim sağlandı

MİMAROĞLU. İ. 1999, Müzik Tarihi, Varlık Yayınları, Şişli - İstanbul

KAHRAMANKAPTAN. Ş. 2012, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Kasım 2012

Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to Asg

0 Comments