Tatlı Felaket
Tatlı Felaket mi olur dediğinizi duyuyor gibiyim, gerçi biraz Hürriyet gazetesi manşeti gibi oldu, ama olsun blog postumu okuyunca tatlıdan da felaket oluyormuş diyeceksiniz..
Boston Elma Şekeri Pekmezi Felaketi
İnsanlığın bundan daha kötü günler göremeyeceğine ikna olduğumuz zorlu dönemlerden geçerken, bir yandan kanlı savaşlar, Rusya-Ukrayna çatışması, İsrail-Filistin çatışması, ufak çaplı da olsa bazı bölgelerde çatışmalar çok üzücü.. Hatta bu dönemde öyle uç olaylar yaşandı ki “Ya bunu da yaşamadık bak!” diyebileceğimiz bir şey kalmadı neredeyse. Pandemi, orman yangınları, depremler, kadın ve çocuk cinayetleri, hayvan katliamları derken günden güne “Herhalde bu son raddedir” diyerek kendimizi avutmaya çalışır olduk. Acı ama gerçek bu, ne yazık ki… Tabii günümüz felaketleri bir yana, geçmişte de akla hayale gelmeyecek bazı olaylar yaşanmış. Bunlardan biri de Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletinde gerçekleşen ve “Boston Şeker Pekmezi Felaketi” ismiyle kayıtlara geçmiş olan vahim olay…
21 Kişi Hayatını Kaybetti...
Bundan tam yüz beş sene evvel, takvimler 15 Ocak 1919’u işaret ederken, Boston’da akıl tutulması yaratacak bir felaket meydana geldi. Şehrin sokakları şeker pekmezine bulanmış ve bu durum, yirmi bir kişinin ölümü, yüz elli kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanmıştı.
Günlük asayiş raporunu hazırlamakla uğraşırken bir anda Commercial Sokağı’ndan dalga dalga yayılan pekmezi gören görevli memur Frank McManus, acilen emniyet güçlerini aramış ve şöyle demişti: “Derhal tüm kurtarma ekipleri araçlarını ve personelini Commercial Sokağı’na sevk etsin! Buraya devasa bir pekmez dalgası iniyor!”
Kulakları sağır edecek kadar şiddetli bir ses çıkmış, kopan gümbürtüyle birlikte otuz metre çapındaki bir tank ortadan ikiye yarılarak içinden yaklaşık yedi buçuk milyon ton pekmez dökülmeye başlamıştı. Tanktan dökülen pekmezin yarattığı dalganın boyu beş metreyi aşıyordu, hızı ise saatte elli beş kilometreydi. Tsunamiden farksızdı, her şey bir anda olup bittiği için insanlar kaçacak yer bulamadılar. Şeker pekmezi dalgası önüne gelen her şeyi, Commercial Sokağı boyunca sürükledi; arabalar, evler, iş yerleri büyük hasar görürken yüz elli kişi de yaralanmıştı, yaşanan can kaybı ise yirmi bir kişiyi bulmuştu.
Olay yerine intikal eden görevli memurlar insanın içini acıtan bir manzarayla karşı karşıya kalmışlardı. Pekmez yığınının içine gömülen at arabalarına koşulmuş atlar, yapışkan sıvının içinden çıkamıyordu; bu yüzden hemen hepsi vurulmak zorunda kalmışlardı.
Yüzlerce atın o pekmezlerin içinde nasıl can çekiştiklerini hayal edebiliyor musunuz?
Tankın bir parçası, sele kapılarak sokağın ilerisinde konumlanmış olan köprüye çarpmış ve köprünün bir bölümünün yıkılmasına yol açmıştı. Kurtarma ekipleri yangın musluklarıyla sokağı temizlemeye çalışsalar da akan su yeterli gelmemişti. Ekipler, körfezden taşıdıkları deniz suyuyla müdahale etmeye devam ettiler ancak bu bile tam anlamıyla sokağı temizlemeye yetmemişti.
Pekmezden arınma işi yaklaşık altı ay sürdü; şehir halkı ise sürenin bundan çok daha uzun sürdüğünü iddia ediyordu. Havalar ısınır ısınmaz sokaklara yayılan pekmez kokusu yüzünden insanlarda artık bir travma oluşmuştu.
Bu felaketin yaşanma sebebi olarak ise birkaç farklı neden öne sürülmüştü. Bunlardan ilki, temmuz ayında tam kapasite doldurulan tankın, fermantasyon sırasında açığa çıkan karbondioksit gazı ile birlikte artan iç basıncı yüzünden patlamış olmasıydı. Bir diğer sebep ise o dönemlerde yaşanan ani hava değişimleriydi. Hava mevsim normallerinden farklı seyrettiği için pekmezin genleşmesine yol açmış ve artan iç basınç da tankın patlamasına neden olmuştu.
Tankın sahibi şirket ise sabotaja uğradıklarını iddia ediyorlardı. Bu iddiayı destekleyen bir kanıt öne sürememişlerdi; bu nedenle 1925 senesinde, yargılandıkları mahkemede suçlu bulunup bir milyon dolarlık bir para cezasına çarptırıldılar. Kullandıkları tankın yapısı gereği dayanıksız olduğuna ve bu yapısal dayanıksızlık yüzünden böyle bir felakete sebebiyet verdiğine dair bir hüküm verilmişti.
Kesilen bu para cezası ne o felakette hayatını kaybeden onlarca insanı ve kıyıma uğrayan yüzlerce atı geri getirebildi ne de hafızalara kazınan o travmatik anları insanların zihninden silebildi. Geriye yalnızca sevdiklerini kaybeden yas dolu aileler kaldı.