Gerzek Şaban - Bir Yeşilçam Arka Planı

66xy...1P3J
5 Jan 2024
44



Kamerasını tembellikten uzak tutan, sürekli hareket halinde olmasını sağlayan ve seyir zevki yüksek filmlerin bir numaralı yönetmeni Natuk Baytan, Kemal Sunal ile çalışmaya başlamadan önce salon filmlerinin romantik jönünden polisiye filmlerin suçlusu yahut kanun adamı rolüne, tarihi filmlerdeki fazlasıyla akrobat cengaverine kadar çok geniş bir yelpazede oyunculuk deneyimi yaşayan ve biz seyircilere zevkle yaşatan şahsi fikrimce Yeşilçam’ın bir numaralı oyuncusu olan Cüneyt Arkın‘la pek çok film çevirdi. 1970‘lerin ikinci yarısından itibaren Kemal Sunal‘la beraber en eğlenceli filmografisini oluşturdu. Öyle ki şu an sokağa çıkıp rastgele insanlarla anket yapılıp; en beğendiğiniz 5 Kemal Sunal filmini sayın deseler verilen cevapların önemli bir kısmını Natuk Baytan’ın çevirdiği filmler oluşturur. Tabi bu cevapların içerisindeki “Hababam Sınıfı” seçeneklerini ayıklamak lazım. Çünkü Hababam serisi herhangi bir oyuncunun ağırlıkta olmadığı kollektif filmlerdir. Bu girişten sonra yazımda bahsedeceğim film ise abuklukların tavan yaptığı Gerzek Şaban olacak. Hazır aklıma gelmişken şu sıralar bir furya halini alan ve artarak devam etmesini istediğim eski filmlere yapılan HD restorasyon işlemlerinin 80 küsür filmlik Kemal Sunal filmografisi içerisinde Natuk Baytan’lı olanlarına öncelik verilmesi bu filmlerin hala ne kadar çok sevildiğinin en büyük işaretidir. Hatta hatırlayabildiğim kadarıyla ilk restorasyonlar bu filmlere yapıldı.


Film genel itibariyle iki konuya yoğunlaşmış ve hicvetmiştir. Bunlar; mafya babaları ve Yeşilçam film yapım sürecinde karşılaşılan durumlar. Mafya babalarından başlayalım. Bunlar İstanbul’u haracı alınacak mıntıkalar ve tatlı para getiren işlere göre aralarında parsellemiş bir avuç kabadayı. İçlerinde en büyüğü toplantıdaki oturma planından anladığımız kadarıyla Kemal Sunal‘ın can verdiği Seyfi karakteri. Zaten toplantıdaki tutum ve davranışlarıyla hepsinin üzerinde olduğu belli oluyor. Filmin diğer ana karakteri yine Kemal Sunal‘ın canlandırdığı ve Seyfi’ye ikizi kadar benzeyen Osman. Kafası filmcilere bozulunca mahalleden topladığı boş gezenin boş kalfası ekibiyle soluğu, her ne hikmetse bizim mafya babalarının haracını yedikleri meyhanelerde alırlar. Tabi mekan sahipleri onun figüran Osman olduğunu ne bilsinler. Onu mafya babası Seyfi sanarak her seferinde müthiş bir izzeti ikramla karşılarlar. Yetmez üstüne bir de durumdan vazife çıkarıp haraç verirler. Durumdan vazife çıkarıp dedim, çünkü bu meyhaneler Seyfi’nin haraç mıntıkasında değildirler. Bu durum diğer babaların canını sıkar ve her biri ayrı ayrı telefonla arayarak Seyfi’yi sert biçimde uyarırlar. Bu arada Osman ve ekibinin gittiği meyhaneler farklı değil hep aynıdır. Yeşilçam’ın pratik çözümlerinden biri olarak her seferinde aynı mekanın farklı noktalarında çekim yapılmıştır o kadar.


Babaların içerisinde Hamdi namıyla maruf Nejat Gürçen Osman‘ların mahalleye dadanmıştır. Her bir mahalleliyi senetle borçlandırmış ve evlerine el koymak üzeredir. O dönem çekilen filmlerde mahallenin tefecilerden ve aç gözlü müteahhitlerden kurtarılması teması bu filme de fon olmuştur. Ayrıca bu Hamdi ismi yönetmenimizin pek sevdiği bir isim. Diğer bazı filmlerinde de lakaplarıyla beraber bu ismi tercih etmiştir. Gerzek Hamdi, Karamürselli Deli Hamdi gibi. Evlerine el konulmak üzere olan mahalleli, Osman’ın her meyhaneden tomar tomar parayla ayrılmasıyla umutlanır ve ondan mahalleli namına evlerin kurtarılması için para isterler. Osman bir iki mırın kırından sonra isteklerini kabul eder ve kurulan taze derneğe başkan olur. Senetlerin vaktinin yaklaşması üzerine meyhane ziyaretleri sıklaşır. Üstelik her seferinde önceden verilen paranın iki mislini isteyerek. Artık bıçak kemiğe dayanmış diğer babalar Seyfi’yi bir mekana çekip tam anlamıyla bir karambol yaparak ölmüşten beter ederler. Olayın hemen arkasından bütün bu olanlardan habersizce içeriye gelen Osman ve tayfası mutad haraçlarını alıp çıkarlar. Bunun üzerine babalar Seyfi’yi kendi evinde tabancalarla yok ederler. Artık lidersiz kalan Seyfi’nin adamları kara kara ne yapacaklarını düşünürken yolda Osman’a rastlarlar. Kabadayı olmayan birinin zorla kabadayı yapılmasının Sahte Kabadayı’dan sonraki ikinci Natuk Baytan örneğidir bu film.


Seyfinin üç adamı müthiş bir ajitasyon ve gaz neticesinde artık “olmuş” bir Osman’ı Seyfi olarak babaların karşısına dikerler. Eğlenmek ve sözde geberik Seyfi’nin şerefine içmek için bir araya gelen babalar onun zıkkım için develer diyerek karşılarına gemi direği gibi çıkması üzerine korkudan altlarına işerler. Aman Allah’ım işemek ne kelime mübarekler sanki tanker boşaltıyorlar. Alttan gelen çağlayan sesi de cabası. Babalara dersini vermek isteyen Seyfi (yani Osman) onların karşılıklı dizilmesini ister. Ancak meyhane sahibi Renan Fosforoğlu‘nu bundan hariç tutar. Neden böyle yapar acaba? Birbirini dövmesini istediği adamların toplamı tek sayı oluyor ve Fosforoğlu’nun karşısına dikilecek bir adam bulunamadığı için mi? Yoksa yaşına hürmeten mi? Bilemiyorum. Ayrıca birbirleriyle eşleşen oyuncuların ten uyumuna dikkatinizi çekerim. Eşleşme kesinlikle rastgele yapılmamış. Koskoca eşşek kadar adamlar birbirlerini çok güzel ve senkronize bir şekilde tokatlarlar. Sonrasındaysa soyunup İstanbul turu atarlar ve bu gazetelerin ilk sayfasına haber olur. Bir filmde kabadayılarla ancak bu kadar alay edilebilir ve yerin dibine sokup sokup çıkartılabilirdi. Eline sağlık Natuk Baytan.


Filmin ağırlık verilen bir diğer noktası Yeşilçam filmlerinin kamera arkasına yönelik oluşudur. Gerzek Şaban filmi içerisinde Rıza Pekkutsal‘ın rejisörlüğünde bir film çekilmektedir. Başına gelen türlü olaylar yüzünden yönetmenimiz bahtsız bedevidir adeta. Jönün kaprisleri, karakter oyuncusu Osman’ın sakarlıkları filmi istediği gibi çekmesine hep engel olur. Belki de işini gereğinden fazla abartıyordur. Baksanıza set işçileri bile arkasından “bunun çektiği filmi ben kıçımla çekmezsem eşşoleşşeğim” diyorlar. Yazının başında belirttiğim gibi Baytan, Cüneyt Arkın‘la en çok çalışan yönetmenlerin başında geliyor. Haliyle aralarında kırgınlık, münakaşa gibi insani duyguların yaşanmasını normal saymak gerek. Bunun böyle olup olmadığını bilmiyorum ama Baytan filmin içerisindeki jön (Mehmet Pala) üzerinden resmen Cüneyt Arkın‘ı hicvetmiş. Çünkü bu oyuncu boy pos, nazırım nevet gibi vurgularıyla, figüran dövmesiyle daha doğrusu dövmeye çalışmasıyla, saç şekli ve onları düzeltmesiyle düpedüz Cüneyt Arkın olmuş çıkmış karşımıza. Bu oyuncunun bazı sahnelerdeki hal ve hareketleriyle yönetmeni nasıl zorladığı çok net görülüyor. Mesela bankadan para dolu çantayla kaçan jönü arabada kıstıran figüran Osman’ın tabancasından kırmızı su çıkınca oyuncumuz küplere biner. Yönetmene verip veriştirir; “Kim buluyor bunları oyuncu diye be! Hem film gidiyor burda hem de zamanımız harcanıyor. Yoksa bu kılkuyruğu sen mi getirdin” Tabi yönetmen filmin selameti açısından bu terbiyesizliğe gerekli olan karşılığı istese de veremez.



Başka bir sahnede bütün set hazırken tek eksik yine bizim Osman’dır. Yönetmen kadın başrol oyuncuya; Esen güzelim Osman gelsin hemen başlıyoruz. Seni biraz bekletiyorum ama kusura bakma der. Kadın oyuncu buna karşılık olarak; “Önemli değil bir sanatkar beklemesini de bilmeli” diyerek hem o filmdeki jöne hem de bütün Yeşilçam tayfası içerisinde kendini bulunmaz hint kumaşı sanan bütün oyunculara müthiş bir cevapla dersini verir. Eminim o sahnede Natuk Baytan büyük bir iç ferahlama yaşamıştır. Ama beklemesini hiç sevmeyen filmin herşeyi olan jönümüz yönetmene çıkışır; “Bay yönetmen saatlerdir bir figüranı bekliyoruz burda. Ben bir iki kadeh atmaya gidiyorum. Set hazır olunca beni Nuri’nin Yeri’nden alırsınız.” Acaba Cüneyt Arkın da sette beklemek yerine bir yere içmeye gidiyor muydu? Kim bilir belki ayık kafayla çektiğini zannettiğimiz bazı sahneleri alkollü olarak tamamladı. Neyse fazla dedikodu yapmadan filme dönelim. Kızgın bir şekilde söylenen jön hazretleri tam çıkmak üzereyken filmin yaşlı yapımcısı ve ondan çok daha genç olan, kırıtarak yürümeyi spor zanneden süslü karısı seti ziyarete gelirler. Jönümüzün kızgınlığı bir anda geçiverir. Velinimeti olan yapımcıyı ve karısını kapılarda karşılar, karısının elini öper, içeriye buyur eder ve cıvık bir şekilde hatırlarını sorarak tam anlamıyla yağcılığını konuşturur. Hoşbeşten sonra yapımcı niçin çalışmıyorsunuz deyince, yönetmen birazdan başlayacağız efendim diyerek durumu idare eder. Osman nihayet gelip yanlışlıkla yapımcının süslü karısını dövünce, “sonradan görme yapımcıya oh iyi oldu” diyerek herhalde ikinci iç ferahlamayı yaşamıştır Baytan.



Yine bir set sahnesinde Osman’ı arayan Seyfi kendini bir anda çekimlerin ortasında bulur. Rol gereği jönden dayak yemesi gerekirken kabadayılığın kendisine vermiş olduğu yetkiye ve özgüvene dayanarak onu bir güzel ve komik bir şekilde döver. Stop stop diye araya giren yönetmen bile onu duruduramaz: “Sen onu değil, o seni dövecek. Dayak yemen için sana para veriyoruz burda.” Seyfi cebinden çıkardığı para destesini yönetmene verip dayağa kaldığı yerden devam eder. İşte bu sahne bana göre, sürekli jönlerden dayak yiyen ve onları filmlerde zirveye çıkartan Yeşilçam Kavgacılar Ekibi’nin intikamının alınmasıdır. Onlar da derin bir oh çekmiş olmalılar.



Bu kadar laftan sonra Yadigar Ejder‘in bu filmdeki müthiş performansından söz etmezsek ayıp etmiş oluruz. Natuk Baytan oyuncusuna güvenerek önemli bir rol olan Kahveci Hamza rolünü vermiş. O da takma pos bıyıkları ve Saadettin Erbil‘in sert tondaki dublajıyla filmi acayip derecede renklendirmiş. Yeri geldi yalağa düştü, yeri geldi hayvan pislikleriyle boğuştu. İyi ki bu filmde vardın Yadigar Ejder. Mekanın cennet olsun. Yazıyı bitirirken yapılan davranışlar ve karşılaşılan durumlar kadar filmi eğlenceli hale getiren repliklerden örnekler vermek istiyorum.

– Merak etmeyin Seyfi’yi süzgeç gibi delicez.

– Ben senin suratına bi sıçıyım kenef kılığına girersin.

-Osman niye delinmiş kayık gibi yana yatmış geliyor.

Filmin ismi Gerzek Şaban olmasına rağmen Şaban kelimesini sadece bir kere filmin sonunda Seyfi’nin “Oğlum seni ilk gören Osman değil Şaban zanneder” dediğinde duyuyoruz. Yapımcılar Şaban isminin gişede bir getiri sağlayacağını iyi biliyorlar tabi.

Sonuç olarak değil 30 sene 100 sene de geçse ülkece hiç sıkılmadan izleyeceğimiz bir Natuk Baytan filmidir bahsettiğim.

Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to yeneksi

6 Comments