İnsan Bedeni Nasıl Çürür?
Doğmuş insanların devasa çoğunluğunun ölümden sonra paylaştığı ortak kader, çürümektir. Dondurulmayan, kremasyon ile yakılmayan ya da başka bir yolla ölümden sonra yok edilmeyen cesetler; organik bileşenlerini geri dönüştürerek vücutlarına katacak olan bakteriler, haşereler ve hayvanlar tarafından tüketilecektir.
İnsan bedenlerinin çürümesine dair yapıldığı bilinen ilk çalışma, Çinli bir yargıç olan Song Ci'nin Washing Away of Wrongs (Tür: Hataların Yıkanışı) adlı çalışmasıdır. Bu çalışma 13. yüzyılda, bir cesedin nasıl değerlendirileceği ve ölüm nedeninin nasıl belirleneceği gibi temel otopsi prensiplerini belirlemek üzerine yapılmış bir incelemedir. Çalışma, 1800'lerde mezardan çıkardıkları cesetlerin çürüdükçe deneyimlediği ayrışmanın aşamalarını ilk kez gözlemleyen bir dizi Avrupalı bilim insanı tarafından yapılmıştır.
Ancak bu çalışmalar sadece birkaç cesedin çürümesinden yola çıkarak, geniş genellemeler yapmıştır. Bir insanın ölümü ve cesedinin bulunması arasındaki zaman farkını ifade eden ölüm sonrası zamanın belirlenmesindeyse çoğunlukla domuz kadavralarının kullanıldığı çalışmalara güvenilmiştir. 1970'lerin sonlarına gelinene kadar kimse bir insan cesedinin kontrollü bir ortamda çürümesini birinci elden gözlemlememiştir.
Ancak bu durum, 1980'de Tenessee Üniversitesi'nden antropolog William Bass'ın ilk ölü çiftliğini kurmasıyla değişmiştir. Bass, bu fikri yerel bir cinayet vakasında polise yardım etmek için çağrıldığında edinmiştir. William Bass, polislerle birlikte iç savaş dönemine ait kurcalanmış bir mezar bulmuştu ve mezardaki cesedin yakın bir zamanda şüpheli tarafından oraya koyulduğundan şüphelendiler. Bass, cesedin giysilerini ve diğer faktörleri analiz etti ve durumun böyle olmadığını buldu. Ancak bilimin insan cesedinin ayrışmasına dair eksik bilgisi, ona sıkıntı çıkarıyordu. Bu yüzden insan cesetleri toplamaya başladı. İlk ceset, 73 yaşında kalp rahatsızlığından vefat etmiş bir adamdı. Bu ceset, Knoxwille şehrinin hemen dışında, üniversiteye bağışlanmış ancak terk edilmiş bir çiftlikte çürümeye bırakılmıştı. Nihayetinde Bass ve öğrencileri, 1.3 dönümlük bir araziyi çitle çevrelediler ve tek seferde birden fazla ceset üzerinde çalışmalarına başladılar. Aralarında, şu anda Wescott/Texas'taki bir diğer ölü çiftliğinde çalışan profesörlerden Kate Spradley de bulunan bir grup araştırmacı; Tennessee'deki ölü çiftliğinde 650'den fazla cesedi inceledi, insan cesedinin çürümesine dair çalışmaları kanunen meşrulaştırdı ve şimdi bildiklerimizin büyük bir kısmını ortaya attı.
Kimliği tespit edilemeyen bir ceset bulunduğunda, polisin tipik olarak sorduğu ilk soru kişinin ne zaman öldüğü oluyor. Ölü çiftliklerinde yapılan gözlemler bu sorunun cevaplanmasında kritik bir rol oynuyor. Freeman Çiftliğindeki araştırmacılar aynı zamanda çürümeye dair bilgi dağarcıklarını Texas sınırını geçtikten sonra dehidrasyondan (susuzluktan) ya da sıcaktan ölen yüzlerce insanların bedenlerinin kimlik tespiti için de kullanıyorlar. Dört tam zamanlı çalışan, düzinelerce mezun ve öğrenciyle işleyen Texas Eyalet Ölü Çiftliği, çeşitli yasa uygulama ajanslarının ödemeleri ve Texas Eyalet Üniversitesinin finansmanıyla hayatını sürdürüyor. Çalışanlar, sayıları sürekli artan 200'e yakın sayıda iskeletten oluşan koleksiyonla ilgileniyor. İlgilendikleri bu cesetler, temizlenip kategorize edildikten sonra 1 yıllık dışarıda çürüme sürecinden geçiyor ve sürecin sonuçlarını gözler önüne seriyor.
Wescott, bu modern numunelerin oldukça değerli olduğunu çünkü insan bedenindeki oran orantının her daim değiştiğini belirtiyor. Örneğin bugünlerde, yükselişte olan obeziteye bağlı olarak cesetlerin eklem aşınma oranı değişim gösteriyor. Ayrıca diğer yerlerdeki çoğu koleksiyon ise oldukça eski. Yakın zamanlarda vefat etmiş cesetlerden büyük bir koleksiyona sahip olmaksa gizemli durumlarda bulunmuş, kimliği belirlenememiş cesetlerin yaşlarının belirlenmesine yardımcı oluyor. Missouri Üniversitesindeki bir önceki işinde Wescott, 2008 yılında Kolombiya şehrinin yakınlarında bulunan başı kesilmiş bir cesedin tanılanmasına yardım etmesi için çağrılmıştı. Wescott fark ettiği ilk şeyin uyluk kemikleri olduğunu, kemiklerin normalden çok daha ince ve gövdeye normal olmayan bir açıda bağlanmış olduklarını belirtiyor. Onları Tennessee Üniversitesi'ndeki koleksiyon ile karşılaştırınca da bu durumun kurbanın uzun bir zaman zarfı boyunca oturmasından (büyük ihtimalle tekerlekli sandalye kullanmasından) kaynaklı olduğunu fark etti. Polis, cesetten arda kalanların büyük ihtimalle tekerlekli sandalyeye bağlı bir kadına ait olduğunu duyurdu. Dava, bir tekerlekli sandalye satıcısının bunu duyup araması ve yakın zamanda yapılması gereken bir provayı kaçıran ve aramalarına cevap vermeyi bırakan bir müşteriden bahsetmesiyle çözüldü.
Çürüyen insan cesetleriyle ilk etkileşim zor olabiliyor. Günümüzde, pek çoğumuz nadiren bir insandan arda kalanları görüyor. Bugün Amerikanların yaklaşık %70'i evden ziyade hastanelerde ya da başka tesislerde hayatını kaybediyor. Resmi olarak incelenen cesetler, mumyalaşma sıvısı ve makyajla kaplanıp ardından tabutlara mühürlenip çürüme için yerin derinliklerine bırakılıyor. Yani yaşam ve ölüm arasında asılı duran perdeyi aralayıp ardına bakma şansına nadiren sahip olabiliyoruz. Freeman Çiftliğindeki cesetleri görmenin zor olmasının nedenlerinden biri ise kir içinde kalmış, haşere ve hayvanlar tarafından parçalara ayrılmış ve çürüme sıvıları yerlere sızmış halde olmaları. Çürümekte olan bir ceset canlı bir insandan ziyade farklı türden bir canlı gibi görünüyor ve çirkin gerçek şu ki, neredeyse her birimiz er ya da geç bu çürüme sürecinden geçecek.
Mümkün olduğunda, beden çürümesi için derhal dışarıya yerleştiriyor. Ancak bedenin dışarı yerleştirilmesi birkaç kişi gerektirdiğinden, yeterli personel olmadığı zamanlarda beden birkaç günlüğüne çelik bir buzdolabına yerleştiriliyor. Yerleştirme sürecinde cesedin bir kamyonetle çitlerle çevrili bir alana götürülmesi gerekiyor. Alan günde 24 saat güvenlik kameralarıyla gözetleniyor ki Wescott kimsenin içeri girmeyi denemediğini de belirtiyor.
Herhangi bir zamanda alanda düzenli olmayan bir şekilde, en az yaklaşık 1.5 metre aralıkla yerleştirilmiş 50'ye yakın ceset bulunuyor. Bu cesetler devam eden araştırmalara göre farklı şartlarda tutuluyor. Bazıları kasti olarak 30 cm yükseklikte, çayır otları arasında sıcak güneşin altına bırakılmışken diğerleri ardıç ve meşe ağaçlarının gölgeli korusu altına konmuş. Çoğu 60 cm yüksekliğinde metal kafeslerle korunmakta, bazılarıysa tamamen korumasız bırakılmış. Böylece araştırmacılar ağaca monte edilen oyun kameralarıyla akbabaların etkilerini gözlemleyebiliyor.
Şu anda bütün cesetler çıplak, ancak geçmişte araştırmacılar giyimin ayrışmanın üzerindeki etkilerini de araştırmıştı. Bir hava durumu istasyonu sıcaklığı, solar radyasyonu, yağışı ve diğer parametreleri devamlı olarak kayıt altına alıyor ve bu süreç boyunca bedenlerin çürüme modelini oluşturuyor.
Çiftlikteki koku ise belirgin; ıslak, çürük ve ekşimiş et karışımının kokusu tahmin edebileceğinizden daha az keskin. Ancak koku bedenlerin arazide geçirdikleri zamandan sonra temizlendikleri laboratuvara göre daha kolay şekilde havaya yayılıyor.
Wescott yeni insanları ölü çiftliğine getirdiğinde, ziyaretçilere kendi tabiriyle "alışma süresi" tanımak için tipik olarak en eski, en çok çürümüş bedenle başlıyor. Çünkü çürümenin ilk aşamaları en yoğun aşamalar. Yine de ayrışma sürecini anlayabilmek için, cesedi tüyler ürpertici ilk aşamadan zayıf, kurumuş hale gelinceye kadar görmeniz gerekiyor.
Ayrışma: Ölümden Sonra Cesetlere Ne Oluyor?
lk aşamalar, ölümden kısa süre sonra başlıyor. Kalp atmayı bıraktığında, bedenin hücreleri homeostaziyi yani sıcaklık dengesi, pH ve diğer iç denge faktörlerini daha fazla sürdüremiyor ve bozunmaya başlıyor. Birkaç gün içerisinde bu beslenme ikinci bir aşamaya yol açıyor: Şişme. Bakteriler vücudun katı bileşenlerini sindirdikçe hidrojen sülfür, karbondioksit ve metan gazları ortaya çıkarıyor. ve bu gazlar bedenin şişmesine neden oluyor.
Freeman Çiftliğindeki araştırmacıların tabiriyle bir beden "maksimum şişkinliğe" ulaştığında, asıl boyutunun iki katına çıkabilir, bazı durumlarda üzerindeki metal kafesi yerden itebilir. Bu aşama süresince bakteriler tarafından üretilen sülfür ayrıca bedene tuhaf, sarımsı bir renk verir. Sürecin bu aşamasına "mermerleşme" adı verilir. Aşağıdaki fotoğraflarda çürüme aşamalarını kabaca görebilirsiniz. Şişme aşaması; aynı zamanda gözler, kulaklar, burun, ağız ve ayrıca otopsiye uğramış bedenler için göğüs boyunca uzanan kesik dahil olmak üzere açık her deliğe yumurtlayabilen sineklerin cesede ulaşmasını tetikler. Birkaç gün sonra bu yumurtalar çatlayıp cildi kalın, kıvranan bir yığınla kaplayan kurtçuklara dönüşürler. Yüz bölgesinde çok fazla yumurta çatlayıp kurtçuklara dönüştüğü için buradaki et en hızlı şekilde tükenir. Bu durum garip bir tezatlık yaratır: Buruşmuş, oyulmuş açık bölümleriyle koyulaşmış bir kafatası ve halen şiş olan ceset.
Bu aşamadan kalan kalıntılar çiftlikteki en sarsıcı kalıntılardır. Berrak renkleriyle şişmiş bedenler; hâlâ yaşayan ancak kurtçuk halısıyla kaplanmış bir insanı andıracak kadar etlidir. Eğer çok yaklaşırsanız sinekler size de konmaya başlayacaktır.
Çürümeyle geçen üç günün ardından, ceset üçüncü bir aşamaya ilerler: Tasfiye. Bu noktada ceset çekmeye başlar ve cilt artan basıncı atmak için yırtıldıkça çürüme sıvıları dışarı sızar. Wescott'un açıklamasına göre tasfiye sıvısı nitrojen bakımından o kadar zengindir ki çevresindeki bitki örtüsünü tamamen öldürür. Ayrıca Wescott, cesedi çevreleyen kararmış çimenleri işaret ederek bedenin gübre görevi görmesi sayesinde bu bölgenin bir sene sonra oldukça zengin bir bitki örtüsüne sahip olacağını da belirtmiştir.
Ölümden sonraki birkaç hafta içerisinde, bakteriler ve kurtçuklar cesedin etinin büyük bir kısmını tüketmiştir. Ardından en uzun aşama gelir, ki Freeman Çiftliğindeki birçok beden de bu aşamadadır. İleri seviye ayrışma adı verilen bu süreçte güneşin altında sıcaktan dolayı sinekler ve bakteriler için bile elverişsiz olan ve kuruyup mumyalaşan cesetler Tenesse Ölü Çiftliğindeki cesetlerden oldukça farklıdır.
Gölgede olan cesetler bütün et tükeninceye kadar yavaşça tüketilmeye devam eder. Bu aşamayla beraber, ceset artık insanı sadece andırabilir. Bu cesetlerin birinin yanından hızlıca yürüyüp geçtiğinizde onun yüksek kalitede bir Cadılar Bayramı dekorasyonu olduğunu düşünmeniz muhtemeldir.
Nihayet altı ay ila bir yıl içerisinde ceset sadece bir yığın kıkırdak, kemik ve kirli giysilere benzeyen gevşek deri parçalarından oluşan bir karışıma dönüşür. Böylece son, kurak aşama başlar. Ayrışma az çok tamamlandığında, kemikler laboratuvara alınır ve kalan et parçalarının ayrışması için endüstriyel kazanlarda kaynatılıp, diş fırçalarıyla çalışan lisans stajyerleri tarafından temizlenmek üzere koleksiyona eklenir.