Celladına Aşık Olmak: Stockholm Sendromu Nedir?
Günümüzde birçok insan birbirinden farklı sendromlarla boğuşmaktadır. Bunlardan bir tanesi de adını birçok dizi, film ve kitapta duyduğumuz Stockholm sendromudur. Stockholm sendromu terimi; kişilerin kendisini alıkoyan kişilere karşı besledikleri olumlu duyguları anlatmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu olumlu duyguları ‘sempati’ olarak söylesek abartmış olmayız. Stockholm sendromu sadece rehine durumlarında değil; aile içinde görülen şiddet ve ens*st durumlarında, istismarda, tarikat üyeliğinde ve savaşta esir düşme gibi farklı farklı durumlarda da ortaya çıkmaktadır.
Stockholm Sendromu Nasıl Keşfedilmiştir?
Stockholm sendromu, 23 Ağustos 1973 yılında Stockholm şehrinde meydana gelen banka soygunundan adını almıştır. Stockholm’deki Norrmalmstorg meydanında bulunan bir banka, Jan Erik Olsson’un baş soyguncu olduğu bir soygun girişimine uğramıştır. Bu girişimde bankada çalışan 4 bankacı 6 gün boyunca rehin alınmıştır. Fakat rehinelerde hiç beklenmeyen bir davranış gözlemlenmiştir. Rehineleri kurtarmak için planlanan polis operasyonunda rehineler operasyon yapılacağını anlamış ve hırsızlara operasyonu haber vererek uyarmıştır. Olay sonunda polisler rehinelerle konuştuklarında, rehinelerin kendilerini rehin alan hırsızlara karşı olumlu cümleler söylediklerini, kendilerine çok nazik davrandıklarını ve fiziksel şiddet uygulamadıklarını belirtmişlerdir. Bu durum üzerine rehineleri gözlemleyen uzman psikologlar, rehinelerin kendilerini alıkoyan kişilere karşı sempati beslediklerini belirtmişlerdir. Böylelikle rehinelerin gösterdikleri davranış, Stockholm sendromu adını almıştır.
Stockholm sendromunun görüldüğü en bilinen mağdurlarından biri; Patty Hearst’tür. Patty Hearst 1974 yılında kaçırılmıştır. Fakat sonrasında kendisini kaçıran kişilere banka soymaları için yardım etmiş ve ayrıca davalarına da destek göstermiştir. Bir diğer örnek ise 2002 yılında Utah’taki evinden kaçırılan Elizabeth Smart’tır. Elizabeth Smart kendisini bulan polislere, kendisini kaçıran kişilerin yaşantısı hakkında endişe duyduğunu dile getirmiştir.
Stockholm Sendromunun Nedenleri
Stockholm sendromunun nedeni, tıptaki hastalıklar kadar net kriterlerle belirli değildir. Ruh sağlığı uzmanlarının görüşüne göre; duygusal ve fiziksel şiddet mağduru olan kişiler, yaşadıkları durumdan kendilerini korumak ve başa çıkmak amacıyla Stockholm sendromu davranışlarını gösterirler. İnsan beyni zor durumda kaldığı her olay için hayatta kalma stratejisi göstermektedir. Stockholm sendromu da bir nevi hayatta kalma stratejisidir. Mağdur kişiler, kendilerini alı koyan kişilere itaat eder ve iyi davranırlarsa yaşayacakları olumsuz durumların hafifleyeceği düşüncesiyle hareket ederler. Uzmanlara göre Stockholm sendromu kişilerde birkaç gün içinde ortaya çıkmaktadır.
Cincinati Üniversitesi’nde görev yapan Profesör Dee Lr Graham öncülüğünde yapılan bir çalışmaya göre, Stockholm sendromunun görüldüğü dört yaygın durum vardır. Bu durumlar;
- Kişiler, kendilerini esir alanların ya da şiddet uygulayanların ellerinde hayati yönelik tehdit hissederler. Kişilerin hayatta kalma isteği karşısındaki kişiye olan nefretinden baskın gelmektedir.
- Kişiler, kendilerine yiyecek verilmesini ya da herhangi bir yaralanma durumunun yaşanmaması gibi durumları iyilik olarak algılarlar.
- Kişiler, kendilerini esir alanların ya da şiddet uygulayanların bakış açılarından başka bakış açısı kabul etmezler.
- Kişiler içinde bulundukları durumdan asla kurtulamayacakları düşünürler.
Stockholm Sendromunun Belirtileri
Stockholm sendromunun temel belirtisi; kişilerin, kendisini alıkoyan ya da şiddet uygulayan kişiye karşı şefkat, empati ve sempati gibi olumlu duygular beslerken kendilerini koruyan polislere karşı öfke ve güvensizlik duyguları beslemesidir. Ayrıca kişiler; düştüğü durumdan kendilerini suçlarlar, karşısındaki kişiye yaranma çabasında bulunur, yaşadığı şiddeti ve davranışı yok sayar, karşısındaki kişinin mutluluğu ile kendi mutluluğu arasında ilişki kurar ve karar verme yeteneğini büyük ölçüde kaybederler.
Amerika’nın Minnesota eyaletinde adli tıp psikoloğu olan Steven Norton, kişilere Stockholm sendromu teşhisi konulması için psikolojik terimler olduğunu fakat bunlar için resmi bir teşhis olmadığını belirtmektedir. Fakat Norton kolluk kuvvetlerinin ve akıl sağlığı uzmanlarının Stockholm sendromu davranışını kabul ettiklerini de eklemiştir. Bu nedenle sendrom hakkında genel bir kabul görme de geçerlidir. Ayrıca Stockholm sendromunun belirtileri, travma sonrası kişilik bozukluğu ve öğrenilmiş çaresizlik gibi diğer problemlerin belirtileri ile benzerlik göstermektedir. Bu nedenle teşhis zordur. Psikiyatristler ile psikologlar Stockholm sendromu davranışının bir sendrom olup olmadığı hakkında tamamen fikir birliği içinde olmasa da günümüzde birçok uzman sendromun varlığını vurgulamaktadır.
Stockholm Sendromu Resmi Olarak Bir Hastalık Olarak Geçmediği için Resmi Bir Tedavi Yöntemi de Yoktur
Uzmanlar anksiyete, travma sonrası kişilik bozukluğu ve depresyon sorunlarında kullanılan psikoterapi ve ilaç yöntemlerinin Stockholm sendromu belirtilerini de azalttığını vurgulamaktadır. Stockholm sendromu rehinelerin yaklaşık %8’inde görülmektedir. Bu nedenle hakkında yapılan literatür ve klinik çalışmalar sınırlıdır. Rehinelerin yaşadıkları travmatik olayı atlattıktan yıllar sonraki davranış ve düşüncelerinin tespiti için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.