Hayaletli Gar
Ah canım sevgilim, nasıl da çaresiz bekliyorsun çoktan gitmiş olan treni, gelmeyecek olan beni. Sahi neyi bekliyorsun saatlerdir? Hayallerimiz de son trenle gitmiş olmalı. Şimdi sana koşup sarılmak vardı. Ne mümkün. Saatlerdir seni karşıdan izlemekle yetiniyorum. Aramıza kocaman bir ölüm girdi. Sevgilim ben gelemiyorum.
Tren çoktan gitti. Pekala biliyorsun, ben de artık gelmeyeceğim. Neyi bekliyorsun öyleyse? Sen beklemeyi sevmezsin. Çok kızgınsın bana, kırgınsın, endişelisin. Başıma bir şey gelmiş olabilir. Evet, yine haklısın. Öyle oldu. Yoksa geç kaldığım görülmüş şey değildir. -Abarttığımı ima edercesine tek kaşını kaldırarak şüpheyle baktığını görür gibi oluyorum.- Beni fazlasıyla tanıyorsun. Bu yüzden abartıyorum belki de her şeyi. Beni bu kadar çok tanıdığın için sıkılmandan korkuyorum.
Açıklayabilirim. Bu kadar adi bir olayı anlatmak ne zordur, bir bilsen. Tam garın önündeydim. Yolun karşısında. Tren gara girerken düdüğünü çaldı. Geç kalmam demiştim ama kaldım işte. Heyecanlanıp yola atlayıverdim. Acı fren sesi havayı yardı. Sesin şiddetiyle yerinden sıçradın. Yüreğin ağzına geldi. Bütün ihtimaller, endişeler kafanın içinde bir flaş gibi patladı. Kalp atışların ve nabzın hızlandı. Sesin merakıyla trenin telaşı arasında sıkışıp kaldın. İçinde bir şey uyandı. Hemen onu bastırdın. Hiç ihtimal vermedin. İçinden ‘hayır, hayır olamaz.’ diyordun. Neyin olamayacağını bilmeden… Tren kalkmak üzereydi. Bunun verdiği telaş ağır bastı. Merakın hafifledi. Her şeyi kafandan uzaklaştırdın. Aynı anda kalabalık içinde beni arıyordun. Peronun bir ucundan bir ucuna koşup durdun. Galiba birkaç kez adımı sayıkladın. Yüzünde ağlamaklı bir ifade vardı. Birazdan kalkacak olan tren, sanki bütün her şeyini benimle birlikte alıp götürecekmiş gibi korku doluydu gözlerin. O gözler aranıp durdu, aranıp durdu, aranıp durdu… Sürekli arandı. Halbuki ben içinde uyanan bir anlık şüphedeydim. Neden hep yanlış yerde arıyoruz sevdiklerimizi?
Tren çoktan gitti. Ben hiç gelmeyeceğim. Neyi bekliyorsun sevgilim? Biliyorsun asla geç kalmam. Ama bir kere geç kaldım işte ve artık hep geç kalmış sayılacağım. Görüyorsun ya bir yanlış bütün doğruları götürdü. Şimdi peronun bir kenarında, valizin bir ucunda otururken ağlıyorsun. Ağlarken diyorsun ki: “Gelirdi, mutlaka gelirdi, ölse bile gelirdi.”