12 Kızgın Adam Film İncelemesi

HwUs...RXq4
28 Jan 2024
22

12 ANGRY MEN

12 Kızgın Adam Film İncelemesi


12 Kızgın Adam, Reginald Rose’un aynı adlı oyunundan uyarlanan 1957 ABD yapımı bir gerilim/drama filmidir. Film sürükleyiciliğini kaybetmeden neredeyse tek bir set kullanılarak çekilmiş olmasıyla da bilinir. Bu durum senaryonun ve oyuncuların ne kadar başarılı bir iş ortaya koyduklarını da kanıtlar niteliktedir.
Hikaye, babasını öldürdüğü iddia edilen 18 yaşındaki Latin kökenli göçmen bir gencin idama doğru uzanan yargılama sürecini konu alıyor. ABD yasalarına göre jüri üyeleri ortak bir karara varmadığı sürece idam kararı çıkamaz. Bu nedenle 12 jüri üyesi, ortak karar verme süreci için bir odada toplanırlar. İlk oylama yapılır. 12 jüri üyesi içinden yalnızca biri hariç yargılanan genç için suçlu olduğu yönünde oy kullanır. Bu beklenmeyen bir sonuçtur. Sekiz numaralı jüri gencin suçlu olup olmadığı hakkında makul bir şüphesi olmadığını, bu yüzden de aksi yönünde oy kullandığı beyan eder. İşte filmimiz de tam burada başlıyor diyebiliriz. İsterseniz tam da burada filmi biraz geriye saralım. Mahkemenin görüldüğü sırada kendilerine ayrılan kısımda oturan jürileri gözlemleyelim.
Yapılan ilk oylamada tereddütsüz bir şekilde gencin suçlu olduğu yönünde oy verenlere dikkatle bakmanızı rica ediyorum. Bu insanların bazılarının tavırları ön yargılı olduklarını ele verircesine beden dillerine yansıyor. Bir tarafta ön yargıyla en başından kararını verenler varken diğer tarafta da bu işin ciddiyetini kavrayamamış olanlar da eksik olmuyor. Kimden mi bahsediyorum? Elbette yedi numaralı jüriden bahsediyorum. Henüz mahkeme bitmeden sürekli saatini kontrol eden bu adamın mahkemede olanları ne kadar ciddiye aldığını kestirmek pek de zor olmasa gerek. İlerleyen sahnelerde kendisinden de duyacağımız üzere, bu beyefendi bir maça yetişmek için zaman sayıyor. Diğer tarafta dükkanları olduğunu ve meşgul bir adam olduğundan dem vuran on numaralı jüri de film boyunca pek sabırsız.

İlk oylama anına geri dönecek olursak gencin suçlu olduğu yönünde el kaldıran kişi sayısı ilk etapta yalnızca 6 kişi. Diğer 5 kişi de uyum örneği göstererek çoğunluğa uymayı tercih ediyor. Oylamadan oy birliği ile aynı karar çıkmadığı için 1 saat bu konuyu tartışmaya karar veriyorlar. Bu sırada on numaralı jüri -asık suratlı adam- alakasız bir olay anlatma girişiminde bulunuyor ve sekiz numaralı jüri burada bulunma amaçlarını hatırlatıyor. Filmdeki gergin sekans bu andan itibaren başlıyor.
Suçsuz oyu veren 8 numaralı jüri, çocukla empati yaparak, nasıl bir çevrede yetiştiğini ve karakterini nasıl şekillendirmiş olabileceğinden bahsetmeye başlıyor. Az önce sözü kesilen 10 numaralı jüri de başta bahsettiğim üzere ön yargılı olduğunu ele veriyor. Asık suratlı yaşlı adam, bu tip çocukların doğuştan yalancı olduğunu iddia ediyor. Elbette davranışsal genetik ve gelişim psikolojisi gibi derslerde çevre-gen etkileşimine dair birçok bilgi yer almakta ancak sormak istiyorum: Bu tip insanlar değişemez mi? Topluma kazandırılamaz mı?

Life is in their hands, death is on their minds!
Hayat onların elinde, ölüm ise akıllarında!

Suçlu oyu verenler sırayla neden çocuğun suçlu olduğunu düşündüklerini söylemeye başlıyorlar. Burada dikkat etmemiz gereken nokta tam da şu: oylamada elini kaldıran ilk altı kişiye bakmak. Bu insanlar oy verirken tereddüt etmedikleri gibi sebeplerini sunarken de kendilerinden eminler. Doğru ya da yanlış olması sorun değil. Fikrin kaynağı kendileri olması onlara görüşlerini savunurken sağlam bir temel oluşturuyor. Hayatta da bu böyle değil mi?

2 numaralı jüri, tatmin edici bir cevap veremiyor. Çünkü çoğunluğa uymuştu. Bu kişinin film içindeki karakter gelişimine dikkat etmenizi istiyorum. Oylamada kendi muhakemesine göre karar değiştirdikten sonra oldukça cüretkar bir insan haline geliyor.
3 numaralı jüri, kargo şirketi olan, bu kişi en başta suçlu oyu vermişti. Kimseden etkilenmeden kullanmıştı oyunu. Sebepleri de daha rahatça söylüyor.
4 numaralı jüri, borsa simsarı olan, bu kişi de idam için oy vermişti ve ilk başta el kaldıranlardandı. Sebepleri sunarken zorlanmıyor.
5 numaralı jüri, kenar mahallede büyümüş olan adam, kendi sırasını geçmek istedi. Başkalarından etkilenerek oy vermişti.
6 numaralı jüri, işçi(boyacı), kendinden emin bir neden bulamadı.
7 numaralı jüri, maça yetişmek isteyen adam, umurunda bile değil. Nedenlerle ilgili konuşmak için çaba bile sarf etmedi.

Film bir süre boyunca eldeki delillerin ve tanıkların ne kadar güvenilir olduğu konusunda bir dizi tartışma ile geçiyor. 8 numaralı jüri oldukça emin bir şekilde ona karşı sunulan argümanların güvenilir olmadığını ortaya koyuyor.

TANIK 1 : CİNAYETİ GÖRDÜĞÜNÜ İDDİA EDEN KADIN
Bir çığlık sesi duyduğunu ardından penceresinden bakıp, bir banliyö treninin camından cinayetin işlendiğini gördüğünü söyleyen kadın.
TANIK 2 : YAŞLI ALT KOMŞU
Çocuğun babasına seni öldüreceğim dediğini daha sonra yatağından kalkıp dış kapıyı açtığında çocuğun evden ayrıldığını gördüğünü söyler.

Her ihtimalin üstüne dikkatle tartışan bu heyet, o zamanlar herhangi görsel veyahut işitsel bir kayıt cihazı olmamasından dolayı tanıkların beyanlarına önem veriyor. Çoğu için başlangıçta tanıkların beyanları su götürmez bir şekilde kesinken, muhalif jürimiz buna da karşı çıkıyor. 8 numaralı bir dizi canlandırma ile önce cinayeti gördüğü iddia edilen adamın ifadesini adeta çürütüyor. Filmin ilerleyen kısımlarında da kadının ifadesinin güvenilir olamayacağına kanaat getiriliyor.

Geçmişte olan olaylar hakkında bir şeyler hatırlamaya çalıştığımızda kalan boşlukları rastgele mi dolduruyoruz acaba? Yoksa bunlar şemaların bir ürünü mü? Aynı olayı yaşayan iki arkadaştan biri, yaşadıkları olayı daha farklı hatırlayabiliyor, hatta olayı anlatırken tartışma bile yaşıyorlar. Geçmişte olan olaylar hakkında kendimizi öyle olduğuna inandırıyor muyuz?

Filmde genel olarak, insan davranışının doğasına, etik meselelere, grup dinamiklerine ve hukuk sisteminin eksikliklerine odaklanılmış. Dönemin bilimsel gelişmelerinin etkisine dair izler görmek mümkün olsa da direkt bir sosyal psikoloji kuramına atıf yapıldığını söylemek de pek mümkün değil. Belki de karşılıklı bir etkileşim olduğunu söylemek daha isabetli olur.
8 numaraları jüri en başından beri gencin ne suçlu ne de suçsuz olduğunu sadece makul bir şüphesinin olmadığını söylemişti. Suçsuz oyu verirken de fikirlerine sahip çıkarak oldukça yüksek kararlılık gösterdi. Film boyunca çürütülen iddialar sonucunda da diğer jüri üyelerinin de suçlu oyu vermek için makul şüphenin olmadığını akılcı bir tavırla kabul etmelerini sağladı. Böyle bir durumda, özellikle de günümüzde çoğunluğa uymak gibi bir kolaylık varken kendi fikrini kaç kişi savunurdu diye düşünmeden de edemiyor insan.



Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to clubtroy

1 Comment