İnsan İskeletlerinde Cinsiyet Tayini Kriterleri (1. Bölüm)
1.KISIM
2.1. CİNSİYET TAYİNİ
Antropologlar cinsiyet tespiti yaparken iskelette cinsiyete dayalı farklılıkları sistematik olarak tanımlayan çalışmaları temel alırlar. Ancak bunu, cinsiyet belirleyici kriterlerin bireyler ve popülasyonlar arasında varyasyon gösterdiği bilinciyle gerçekleştirirler. Hangi popülasyona ait olursa olsun genellikle erkek iskeleti daha iri ve kaba yapılı iken, kadın iskeleti daha ince yapılı ve ufak olma eğilimindedir. Ancak bir toplumda iri-kaba yapılı boyutlara sahip erkekler olduğu gibi narin-ufak yapılı erkeklerde olabilmektedir. Ya da bir popülasyonda tüm bireyler erkeksi ya da kadınsı iskelet özellikleri gösterebilmektedir. Dolayısıyla popülasyonun genel iskelet yapısının bilinmesi, bireyin cinsiyetinin doğru tahmin edilmesi için elzemdir. Antropologlar eski insan topluluklarına ait bir iskelet serisinde öncelikle tüm seriyi gözden geçirdikten sonra tek tek bireylerin cinsiyetini belirlemeyi tercih ederler (Atamtürk, 2016). Bireyin iskelet kemiklerinin tam olarak bulunduğu durumlarda cinsiyet tahmin oranı %95-100 güvenirlikte sonuç vermektedir (Kayaaltı ve Parlakgörür, 2014).
Cinsiyet tayini, erişkinlik öncesi bireyler için yapılması zordur. Bunun için yapılmış çalışmalar olsa da güvenilir ve kesin sonuçlar elde edilememiş ve başarısız olunmuştur.
İnsanlar XX veya XY genotipi taşımalarına bağlı olarak farklı cinsiyet özellikleri gösterirler. Cinsiyete bağlı morfolojik farklılıklar yumuşak dokularda doğum öncesi dönemde görülmeye başlamasına karşın, iskelette ergenliğe kadar belirgin olarak ayırt edilemez. Örneğin erişkin cinsiyetinin belirlenmesinde en sık başvurulan pelvisin şekli, siyantik çentiğin açıklığı ve subpubik açı yaklaşık olarak 10, yaşında, foramen magnum ve oksipital kondiller ise yaklaşık 6-8 yaşlarında yetişkinlik boyutuna ulaşır. Bu nedenle bebek ve çocuklarda morfolojik ve morfometrik yollarla cinsiyeti belirlemek güçtür. Ancak antropologlar, erişkinlerdeki kadar güvenilir olmasa da ya morfolojik / morfometrik ya da moleküler analizlere başvurarak erişkinliğe ulaşmamış bireylerde cinsiyet tayini yapabilirler (Atamtürk, 2016).
2.2. MORFOLOJİK TEKNİKLERLE CİNSİYET TAYİNİ
2.2.1. Pelvisten Cinsiyet Tayini
Bilindiği üzere pelvis (leğen kemiği), iki coxae (kalça kemiği) ve bir sacrum (sağrı) kemiğinin birleşmesiyle oluşur. Üç ayrı kemik olan ilium, ischium ve pubis kemiklerinin yaklaşık 12 yaşlarında birleşmesiyle coxa, vertebra’ların bir araya gelmesiyle de (genellikle 5 vertebra) sacrum kemiği oluşur. Bu nedenle her ne kadar pelvis büyüme sürecinde cinsiyetler arasında bazı farklılıklar gösterse de sekonder seksüel karakterlerin kendini daha bariz bir şekilde belli ettiği dönem ergenlik sonrasıdır. Antropologlar pelvisten cinsiyet belirlerken en fazla pubis kemiğine odaklanırlar. Çünkü bu kemik iskelet sisteminde cinsiyet farklılıklarını en iyi yansıtan anatomik yapılar barındırır. Pubis kemiğinin özelliklerini cinsiyet ayırıcı olarak ele alan en bilindik çalışma Phenice (1969) tarafından gerçekleştirilmiştir. Sözü edilen çalışmada pubis kemiği üzerinde yer alan üç anatomik özellik tanımlamıştır: ventral ark, subpubik açı ve subpubik çukurluk (Atamtürk, 2016).
Ventral ark: Pubis kemiğin anterior yüzeyinde kemik bir sırt pubis ramus inferior’un kenarlarıyla birleşerek ark yapısı kazanır. Bu arkın gelişimi genellikle kadınlarda görülür, erkeklerde görülmez (bkz. Resim 1a,b).
Subpubik çukurluk: Pubis ramus inferior’un medial kenarında yer alır. Subpubik çukurluk kadınlarda içbükey bir yapı oluştururken erkeklerde böyle bir oluşum gözlenmez, hatta çoğu zaman dışbükey bir yapı oluşur (bkz. Resim 2a,b).
Subpubik açı: Pelvisin ön tarafında pubis ramus inferior’un arasında yer alan açılı görüntüdür. Subpubik açı kadınlarda daha geniş ve U şeklinde iken erkeklerde 90 dereceden daha az bir açı yapar ve V şeklindedir (bkz. Resim 3a,b).
Resim 1a. (White ve Folkens, 2005)
Resim 1b. (White ve Folkens, 2005)
Resim 2a. (White ve Folkens, 2005)
Resim 2b. (White ve Folkens, 2005)
Resim 3a. (White ve Folkens, 2005)
Resim 3b. (White ve Folkens, 2005)
Phenice’in çalışması daha sonraki yıllarda Buikstra ve Ubelaker (1994) tarafından yeniden uyarlanmıştır. Yapılan bu uyarlanmayla Phenice’in kriterlerine farklı olarak sulcus preauricularis de eklenmiştir. Ayrıca bu anatomik yapılar Phenice’den farklı olarak “var-yok” şeklinde değil, skorlama yapılarak değerlendirilimiştir. Buna göre ventral ark, subpubik çukurluk, ischio-pubic sırt için önerilen skorlama şu şekildedir (Atamtürk, 2016):
0: Gözlenemedi
1: Kadın
2: Belirsiz
3: Erkek
Buikstra ve Ubelaker, kadınlarda erkeklere oranla daha yaygın görülen preauricular sulcus’un derinliği ve genişliğini ise 5 aşamada değerlendirmiştir. Buna göre (Atamtürk, 2016):
0: Hiç görünmüyor.
1: Preauricular sulcus geniş (tipik olarak 0.5 cm’yi aşar) ve derin.
2: Preauricular sulcus geniş (tipik olarak 0.5 cm’den çok daha fazla) ancak sığ.
3: Preauricular sulcus belirgin ancak daralmıştır. Derinliği 0.5 cm’den azdır.
4: Preauricular sulcus daralmıştır (derinliği 0.5 cm’den daha azdır). Sığlaşmış ve
düzleşmiş-çeperli depresyon görünümlüdür.
♀ ♂
Resim 4. (White ve Folkens, 2005)
Resim 5. Kadın pelvisi Supperior’dan görünümü (White ve Folkens, 2005)
Resim 6. Kadın pelvisi Anterior’dan görünümü (White ve Folkens, 2005)
Resim 7. Erkek pelvisi Supperior’dan görünümü (White ve Folkens, 2005)
Resim 8. Erkek pelvisi Anterior’dan görünümü (White ve Folkens, 2005)
Tablo 1. Pelvis kemiğinde cinsiyete dayalı morfolojik farklılıklar
(Atamtürk, 2016)