Aziz Christophorus

45oT...q14d
17 Jan 2024
59

İspanyol ressam Jose de Ribera’nın 1637 yılında yaptığı ‘Aziz Christophorus’ adlı eserinden bahsedeceğim. Öncelikle biraz Ribera’dan bahsedeyim. Kendisi İspanyol Barok sanatın en güçlü ressamlarından biri...


1612 yılında İspanya’dan yola çıkıp İtalya’ya geldiğinde burada Caravaggio’nun resimleri ile karşılaştı. Roma şehrinin meşhur baş belası Caravaggio öleli iki yıl olmuştu ancak her yerde o konuşuluyordu. 1612 yılında İspanya’dan yola çıkıp İtalya’ya geldiğinde burada Caravaggio’nun resimleri ile karşılaştı. Roma şehrinin meşhur baş belası Caravaggio öleli iki yıl olmuştu ancak her yerde o konuşuluyordu.
Burada uzun bir süre kalıp Caravaggio’nun resimlerini inceleyen sanatçı dört yıl kadar sonra Napoli’ye gitmeye karar verdi. Napoli bu dönemde İspanyol yönetimi altındaki bir şehir devletiydi. Pek çok İspanyol aristokrat ve burjuva burada yaşıyordu ve hemen onlarla temasa geçti. Bu güçlü dostlar Ribera’nın eserlerinde başka bir karanlık ve farklılık sezdiler. Barok dönemin özelliklerini iyi yansıtmakla kalmayıp çok insanı duygu yönünden etkileyecek hatta ürpertecek sahnelere imza atabiliyordu. Bu nedenle zamanla aldığı sipariş sayısında da ciddi bir artış başladı. Bu siparişler genellikle ünlü aziz ve azizelerin yaşam sahnelerinden oluşuyordu. Bugün inceleyeceğimiz
Aziz Christophorus da sanatçının yaptığı en önemli ve başarılı aziz tasvirlerinden biridir. Ancak biz burada Christophorus’un aziz olmadan önceki halini görüyoruz. O zamanlar adı da farklı. Herkes ona ‘Offero’ olarak sesleniyordu.
Anlamı ise ‘taşıyıcı’ demektir. Offero bir dev kadar güçlü olan biri olduğu halde kendinden daha güçlü, hatta dünyadaki en güçlü kişinin hizmetine girmek istiyordu. Uzun süren arayışları sonucunda bir kralın hizmetine girer. O bir kraldı. İstediğini yapabilirdi. İstediğini öldürtebilir ve içinden geldiği gibi yaşayabilirdi. Offero bütün bunları gücün yansıması olarak görür ve krala bağlılıkla hizmet etmeye başladı.

Ancak günün birinde şeytandan laf açıldığında kralın korktuğunu gördü. Şeytanın daha güçlü olduğunu düşünen Offero onu terk ederek yollara düştü ve şeytanı aramaya başladı. Uzun yollar gitti, dağları ve çölleri aştı... Günün birinde çok büyük bir kalabalık gördü. Bu kalabalığı kontrol eden silahlı biri vardı. Kim olduğunu merak etti ve onun yanında yolculuk etmeye başladıktan kısa süre sonra bu adam şeytan olduğunu Offero’ya itiraf etti.
Offero arayışında mutlu sona ulaşmıştı. Artık şeytana hizmet edecekti. Kralların bile karşısında titrediği biri, dünyanın en güçlü kişisidir diye düşündü. Şeytan ile yoluna devam eden Offero, onunla birlikte bir yol ayrımına geldi.
Bu yol ayrımında bir çarmıh vardı. Çarmıhı gören şeytan korktu ve orayı terk etmek istedi. Offero ikinci kez hayal kırıklığına uğramıştı. Şeytanı da terk etti ve şeytanı bile dehşete düşüren İsa’yı aramaya başladı...
Bu yolculuğu sırasında bilge bir adamla karşılaştı. Bu bilge kişi Offero’ya bir nehre gitmesini ve o nehirden karşıya geçmek isteyenlere yardım ederse İsa’nın hizmetine girmiş olacağını söyledi. Offero söyleneni yaptı ve derin bir nehir bulup yanına bir kulübe inşa etti. Sonra da karşıya kim geçmek isterse istesin geçirmeye başladı. Sürekli uyanık kalmaya çalışan Offero hangi vakit olursa olsun dileyen herkesi karşıya geçirmekteydi. Bir gece karanlıkta bir çocuk geldi Offero’nun kulübesinin önüne ve karşıya geçmek istediğini söyledi. Offero hemen kalktı ve çocuğu omuzlarına aldı. Her zamanki gibi yolcusunu sorunsuz bir şekilde karşıya geçirmek isterken birden sular yükselmeye ve akıntı şiddetlenmeye başladı. Bütün zorluklara rağmen karşıya geçmeyi başardılar ve küçük çocuk yere indikten sonra Offero’ya asasını toprağa dikmesini ve eğer bunu yaparsa asanın hayat bulup meyve vereceğini söyledi.
Offero ilk başta anlam veremese de sonra hemen asayı toprağa soktu ve asa bir anda yeşerip meyve vermeye başladı. Offero şaşkınlıkla asasını izledikten sonra kafasını çevirip tekrar çocuğa bakmak istediğinde onun kaybolduğunu gördü.

Offero bu çocuğun İsa olduğunu hemen anlar. Çok heyecanlanır ve şöyle söyler; ‘Benim adım Offero idi. Yani Taşıyıcı. Ancak şimdi İsa’ya hizmet ediyorum. İsa’yı omuzlarımda taşıdım.
Artık adım İsa’nın Taşıyıcısı’ Burada Offero’nun seçtiği isim ‘Christ Offero’ olarak değişir ve zamanla Christophorus olur.

Barok resim sanatı genel olarak dini, mitolojik ve günlük yaşam sahnelerini konu alsa da mitoloji ve din ağırlıktadır. Bu dini ve mitolojik sahnelerin en çarpıcı ‘anını’ yansıtmak isteyen sanatçılar anlık etkileri ışık-gölge kontrastı ile oluşturmayı çok severler.



Kısacık bir anı göstermek istedikleri için figürlerin mimiklerinde her zaman yoğun ifadeler vardır. Kas ve yüz çizgileri derin yapılır ve bu derin çizgilerde karşımıza çıkan gölgelendirme çalışmaları hareket hissini güçlendirerek daha anlık bir sahne oluşmasına neden olur.

Ribera’nın eserinde de bu Barok dönem özellikleri oldukça güçlü bir şekilde hissediliyor. Offero’nun gücü, bedeninin büyüklüğü ile anlatılmış. Elinde ise birazdan toprağa saplayacağı asayı tutuyor.
İsa ile Offero’nun nehri geçtiği ana odaklanan bu sahnede Offero’nun İsa’ya dönüp de şaşkın bakışlar atması barok sanatın teatral ifadelere olan düşkünlüğünden kaynaklanmaktadır.

Az önce de belirttiğim gibi bu mimikler sayesinde sahne çok daha anlık ve gerçekçi bir etki altına giriyor. Offero’nun omzunda gördüğümüz çocuk İsa ise metne pek uygun değil. Hatta buna bebek İsa demek daha doğru. Ancak yüzünde Offero’dan daha bilge bir ifade olduğu kesin.
Elinin altında tuttuğu küre ile de dünya üzerindeki hakimiyeti sembolize edilmiş.
Özellikle Katolik kilisenin desteklediği barok dönem, tasviri yasaklayan ve hızla yayılan Protestanlık karşısında resimleri bir propaganda aracı olarak kullandığı için her resim hikayesiyle dini kural ve görgüleri anlatmaya dayalı bir hal alıyor.

Yani dünyada güce hizmet etmenin bir anlamı olmadığını bir ağaç dikerek de dünyanın gerçek hükümdarına hizmet edilebileceğini anlatıyor. Din söylemleriyle kitleleri peşinden sürükleyen güçlü kral ve liderlere değil, onları dünyada var eden güce inanmaya davet ediyor...


Okuduğunuz için teşekkürler, sanatla kalın.






Get fast shipping, movies & more with Amazon Prime

Start free trial

Enjoy this blog? Subscribe to mustimonn

3 Comments