İzlenmesi Gereken Eski ve Yeni Diziler
Xena: Warrior Princess” – “Zeyna: Savaşçı Prenses”
Yeni Zelandalı oyuncu Lucy Lawless’ı dünyaya tanıtan Amerikan yapımı fantastik dizi “Xena: Warrior Princess” 1990’lı yıllar için her anlamda gerçek bir fenomendi. 1995 yılında orijinal yayınına başlayan dizi yalnızca bir yıl sonra ülkemizde Kanal D tarafından dublajlı şekilde yayınlanmaya başlamıştı. Türkiye’de “Zeyna” adıyla gösterilen dizi Antik Yunan’dan esinlenmiş kurmaca bir evrene sahipti. Geçmişindeki halka çektirdiği kötülükleri kefareti için zor durumda olanlara yardım etmeye kendini adayan savaşçı prensesin nidasından, jenerik müziğine diziye ait her şey hala ilk günkü gibi hafızalarımızda.
“Northern Exposure” – “Kuzeyde Bir Yer”
Amerikan televizyon tarihinin en efsane komedi dizilerinden “Northern Exposure” ülkemizde de aynı yıllarda TRT tarafından “Kuzeyde Bir Yer” adıyla yayınlanmıştı. İzleyeni Alaska’nın ıssız küçük bir kasabasına götüren dizi görsel açıdan ekrana yansıttığı tüm soğuk iklime rağmen iç ısıtan bir atmosfere sahipti. New Yorklu ve Yahudi genç bir doktor olarak Joel Fleischman’ın imzaladığı kontratı gereği bu hiç tanımadığı kasabanın orta yerine düşmesiyle başlayan dizi her bir karakteriyle fenomene dönüşmüş ve bugün hala cazibesini koruyan gerçek bir klasik.
“ALF”
Orijinal yayınını 1986-90 yılları arasında yapan efsane aile sitcom’u “ALF” bizde de önce TRT, daha sonraysa Kanal D tarafından yayınlanmış ve fazlasıyla ilgi görmüştü. Yabancı bir gezegenden dünyaya gelen uzaylı yaratık ALF, Tanner Ailesi’nin davetsiz misafiri olarak diziye giriş yapıyordu. “E.T.” sonrası dönemin çok beklenilebilir senaryolarından birine sahip olan dizinin tüylü kahramanını biz her zaman Müşfik Kenter’in seslendirmesiyle hatırlayacağız.
“Full House” – “Bizim Ev”
Belki de 90’ların en çok izlenen yabancı dizilerinden biri de “Full House” bizdeki ismiyle “Bizim Ev”di. Golden Gate köprüsü çekimiyle başlayan açılış jeneriğinde San Francisco’da hayatlarını sürdüren tatlı bir aileye konuk oluyorduk. Bob Saget’in canlandırdığı Danny Tanner, eşini kaybetmiş ve üç çocuğuyla yalnız başına kalmış dul bir babaydı. Kızları D.J., Stephanie ve Michelle’in yanı sıra evin değişmez parçaları olan Jesse Dayı ve Joey Amca’yla birlikte alışılagelmişin dışında bir aile komedisi sunuyordu.
“Sabrina the Teenage Witch” – “Sabrina”
Özellikle televizyon için hiçbir zaman modası geçmeyen bir alt tür varsa o da “cadı sitcom’u” olsa gerek. Türünün en ünlü ve sevilen örneklerinden biri olan “Sabrina the Teenage Witch” aynı zamanda oldukça eğlenceli bir gençlik komedisi vadediyordu. Üzerinden yıllar geçtikten sonra Netflix’te “Chilling Adventures of Sabrina” isimli yeni bir uyarlaması da çekilen genç cadı Sabrina’nın hikayesini 2000’li yıllarda Türkçe de izlemiştik. Merve Boluğur’u üne kavuşturan “Acemi Cadı”, kült dizinin Türkiye’ye uyarlamış haliydi ve en az orijinali kadar ilgi çekmişti.
Will and Grace
90’larda beğeniyle izlenen, gönüllere taht kuran diziler arasında Emmy ödülü almış eserler arasında olan Will and Grace, birçok yabancı dile çevrilmiş komedi türünde bir eserdir. Dizi, New York’ta yaşayan dört kişilik bir arkadaş grubunun hayatlarını konu almıştır. 7.2 IMDb puanı olan Will and Grace, Will ve Grace’in ev arkadaşı olmasıyla başlar. İlk bölümüyle izleyicinin beğenisini kazanmış olan Will and Grace, zamanla popüleritesini arttırmıştır. 11 yıl boyunca izleyiciyi ekrana kitleyen başarılı yapım, David Kohan ve Max Mutchnick’in kaleminden çıkmıştır. Başrollerinde Debra Messing ve Eric McCormack rol alan eser, NBC televizyonlarında yayınlanmıştır.
Sex and the City
Darren Star’ın tasarladığı eser, 90’lı yılların sonunda başlamış ve büyük ilgi görmüştür. Toplamda 6 sezon-94 bölüm yayınlanmış olan Sex And The City, Paris ve New Jersey’de çekilmiştir. Dizi, bir nevi Güzin Abla köşesi yapan bir gazeteci ve arkadaş grubu etrafında dönmektedir. Adından çokça söz ettiren yapımın kadrosunda da birçok başarılı oyuncu yer almıştır: Sarah Jessica Parker, Kim Cattrall, Kristin Davis ve Cynthia Nixon. Carrie Diaries dizisinin ilham kaynağı olan Sex and the City HBO yapımı bir eserdir. Yönetmen koltuğunda Michael Patrick King oturan dizinin 7.1 IMDb puanı vardır.
Friends
David Crane ve Marta Kauffman tarafından yaratılmış sitcom türünde olan Friends, hala en sevilen diziler arasındadır. Manhattan’da yaşayan 30’lu yaşlardaki 6 yakın arkadaşın hayatını komik bir dille anlatan dizi Warner Bros. yapımıdır. Amerika’da Friends final yaptıktan sonra birçok benzeri dizi yapılmış olsa da Friends kadar sevileni olmamıştır. Toplamda 10 sezon-236 bölüm sürmüş olan Friends 8.9 IMDb puanına sahiptir. Dizinin başrollerinde Jennifer Aniston, Courteney Cox, Lisa Kudrow, Matt LeBlanc, Matthew Perry ve David Schwimmer rol almıştır. Dizi muhteşem kadrosu ve senaryosunun yanında jenerik müziğiyle de hafızalara kazanmıştır. “I’ll Be There For You” şarkısını Friends sayesinde duymayan kalmamıştır.
The Walking Dead
Dünyada yaşanan bir salgın sonucu insanlar zombiye dönüşmektedirler, bu virüs kan yoluyla bulaşmaktadır ve dönüşen insanların besin kaynağı normal insan eti olduğu için hızla yayılmıştır ancak hayatta kalmayı başaran insanlar vardır. Normal hayatında bir polis memuru olan Rick Grimes (Andrew Lincoln) başrollerini üstlendiği dizide hayatta kalmak için zombiler ile savaşmaları gerekmektedir ancak tek problem yaşayan ölüler değildir, hiçbir yasanın kuralın olmadığı bu yeni dünyada hayatta kalmak yemek ve içecek bulmak için diğer kötü insanlardan kendinizi korumanız gerekmektedir.
Sherlock
Sherlock Holmes, günümüzde yaşayan bir karakterdir. Olaylar genellikle 21. Yüzyılda geçmektedir. Günlük hayat içerisinde bir tesadüf ederi olarak Sherlock Holmes ile eskiden doktor ve asker olan John tanışırlar. Sherlock Holmes ile John, Sherlock’un Baker Sokağı’ndaki evinde birlikte yaşamaya ve ev arkadaşı olmaya başlarlar. Bu tanışmadan sonra, şehirde birtakım cinayetler olmaya başlar. Polis, bu cinayetlerin peşine düşer. Cinayeti işleyenleri bulmak için şehirde sıkı bir çalışma başlar. Polis, cinayeti işleyenlerin ortaya çıkması için sürdürülen araştırmalar esnasında Sherlock Holmes’ten yardım ister. Sherlock Holmes, polis teşkilatının kendisine yönelttiği bu yardım talebini geri çevirmez. Sherlock Holmes, çok ilginç özelliklere sahiptir. Onun kıvrak zekası, olaylar ve kişiler üzerindeki ayrıntıları normalden çok fazla daha kısa bir süre içerisinde fark edip anlayabilmesini sağlamaktadır. Sherlock Holmes’in muhteşem çalışan beyni ve ev arkadaşı John’un yardımlarıyla birlikte, şehirdeki cinayetlerin sırları bir bir ortaya çıkmaya başlar. Cinayetlerdeki detayların Sherlock tarafından kısa bir sürede çözümlenmesi ve katillerin hızlı bir şekilde bulunması sahnelerin etkileyiciliğini de arttırıyor.
Lost
Uçak kazası ile bir adada mahsur kalan insanların öyküsü anlatılmaktadır. Özellikle her bölümde, bir karakterin geçmişine gidilerek ana senaryo beslenmektedir. Bu adada mahsur kalan 48 kişi arasında değişik karakterler mevcuttur; bir cerrah, bir iletişim subayı, bir rock yıldızı, bir kanun kaçağı, bir inşaat işçisi, bir dolandırıcı, bir milyoner ve daha birçok enteresan özelliğe sahip insan...Bu insanlar, daha adadaki ilk günlerinde adanın mistik güçlere sahip olduğunu farkederler. Uçak kazasında hayatta kalmayı başarmışlardır, ancak asıl hayatta kalma savaşı şimdi başlamaktadır.Adadakiler, hayatta kalmak için birlik olmanın gerekliliğini henüz çözemeden, bazı kişiler arasında kavgalar çıkmaya başlar. Ama sonradan başlarına gelen trajik olaylar, onları birlik olmaya iten bir sebep olur. Çok geçmeden, adada yalnız olmadıklarını anlarlar. Adaya 16 yıl önce gelmiş birilerinin bıraktığı imdat çağrısını duyarlar. Bütün bu trajik olaylara bir de yeraltına açılan gizemli bir kapı da eklenince, adadakiler için hayat iyice zorlaşır...
Game of Thrones
Dizi Westeros kıtasında bulunan birleşik Yedi Krallık’ın uzun bir yaz döneminden çıkması ve kışın yaklaşmasıyla başlar. Lord Eddard Stark’ın eski ve yakın arkadaşı Kral Robert Baratheon, eski Kral Eli ve Eddard’ın akıl hocasıJon Arryn’nin ölmesi üzerine kendisinden yeni Kral Eli olmasını ister. Eddard, Jon’un öldürüldüğü ile aldığı bir mesajdan sonra isteksiz de olsa bu görevi kabul eder.Bu arada, Robert’ın tahta hak iddia edenleri yok etmesinin ardından batı kıta olan Essos’a sürülen Targaryen Hanesi’nin çocukları, Westeros’a dönmenin ve ‘gaspçı’yı tahttan indirmenin yollarını aramaktadırlar. Bu amaçla Viserys Targaryen, kız kardeşi Daenerys Targaryen ve 40.000 Dothraki’nin lideri olan Khal Drogo arasında bir evlilik düzenler. Amacı ise Dothraki ordusunu Westeros’u işgalinde kullanmaktır. Daenerys ise sadece Kral Robert’ın suikastçılarından ve abisinin entrikalarından sığınacak güvenli bir yer arar.Son olarak da Yedi Krallık’ın kuzeyini çevreleyen Sur’un yeminli kardeşleri olan Gece Nöbetçileri, binlerce yıldır buzdan yapılmış devasa surda bekçilik yapmaya devam etmektedir. Nöbet Sur’u, Sur’un Ötesi’nde yaşayan yabanıllar’ın yağmalarından korumakla görevlidir. Fakat bazı söylentilere göre Daimi Kış Toprakları’n da yeni bir tehdit söz konusudur.
The Sopranos
Yıllarca TV dizi ve filmleri yazdıktan sonra TV yapımlarının ‘bölümsel – bağlayıcı – uyuşturucu’luğunun illallah getirdiği David Chase; izleyicinin tüm dikkati ile kendini vereceği, sinema tadında bir projeye imza atar. Her bir bölümü bir sinema filmi tadında, kurgusal bir yapımın boyunu aşacak derinlikte olay örgülü ve milim milim işlenmiş incelik ve tutarlılıkta bir karakter yapısı ile TV tarihinin belki de gelmiş geçmiş en iyi TV dizisi The Sopranos işte Chase’in bu ruh halinin bir sonucu.
The Sopranos, mafya lideri Tony Soprano’un nevrotik annesinden miras aldığı travmatik hallerinin psikiyatrist Dr. Melfi tarafından çözümlemeleri ekseninde süregelen bir suç-drama yapımı. Dizi, bu psikiyatri seanslarına paralel olarak, iyi ve kötünün flu çizgiler üzerinde birbirine karıştığı Amerikan hayatına ve düzenin akıllara zarar çarpıklıklarına değiniyor.
Kendisi de İtalyan asıllı bir Amerikan olan David Chase’in yarattığı ve rahmetli James Gandolfini’nin hayat verdiği İtalyan-Amerikan mafya lideri Tony Soprano, bugün en efsanevi kurgu karakterlerin başında geliyor.
Emmy’den Altın Küre’ye, TV dalında alınmadık ödül bırakmayan The Sopranos, televizyonlara getirdiği kendine has sinematik dili ve kurgu stili haricinde gözlerden sakınılası bir özenle seçilen dizi müzikleri ile de akıllardan çıkmıyor.
Six Feet Under
Los Angeles’ta bir cenaze evi ve burayı işleten bir acayip Fisher Ailesi. Her bölümün bir ölüm vakası ile başladığı dizide, karakterler üzerinde ölüm ve sonrasının etkileri gözlenirken; Fisherlar’ın deprseyon, din, cinsellik, sadakatsizlik ve ahlaki algılar gibi kavramlarla boğuşmalarını izliyoruz.
Dingin ve sinematografik anlatımı boyunca yüksek dozda ‘kara mizah’ ve ‘sürrealizm’e başvurulan bu bol ödüllü yapım; dizi bittikten sonra bile gündemde kalmaya devam eden efsanevi final bölümü ile, ‘en iyi final bölümüne sahip diziler’ sıralamalarını da altüst etmişti.
Dizinin yaratıcısının, çok konuşulan ‘American Beauty‘ filminin Oscarlı senaristi ve ‘True Blood’un yaratıcısı Alan Ball olduğunu da hatırlatmış olalım.
Dexter
Dexter Morgan. Travmalarla dolu bir çocukluk. Kana bağımlı bir sosyopat. Anti-kahraman. Kendini adalete adamış bir seri katil.
Miami Metro Polis Departmanı’nda ‘kan sıçrama analizcisi’ olarak çalışan Dexter, sosyal hayatında hiç renk vermese de herkesten gizlediği ikinci bir hayat yaşıyor. Bu ikinci hayatında, adalet sisteminin çatlaklarından sıyrılan suçluların peşine düşüyor. Masumları öldüren seri katiller, tecavüzcüler, çocuk tacizcileri… Kötüleri es geçen adaleti, bizzat onların ayaklarına getiriyor. Kendine özgü yöntemleri ile.