KORKU
KORKU
• Korku; algılanan bir tehlike, tehdit anında hissedilen nahoş bir gerilim, güçlü bir kaçma
veya kavga etme dürtüsü, hızlı kalp atışları, kaslarda gerginlik vb. belirtilerle yaşanan
yoğun duygusal uyarılma olarak tanımlanabilir.
• Korku kişinin kendi düşüncelerinin sebep olduğu bir duygudur
• Bu düşüncelerin içeriğinde "tehlike« olduğu için korku tepkisi verilir
• Bu nedenle aynı durumla karşılaşan değişik kişiler, farklı düşünceleri neticesinde farklı
tepkiler gösterebilirler.
• Çoğu zaman korkuyu yaşayan kişiler bunun kendi düşüncelerinden kaynaklandığını
bilmedikleri için etkili bir çözüm üretme yoluna gitmezler ve çaresizlik yaşayarak,
korkularını kriz boyutlarına taşıyabilirler .
• Korkuyu yenmek için kontrolün bizde olduğunu fark edip, korku hissi uyandıran düşünce
tarzımızın doğruluğunu sorgulamamız gerekir.
• Bu sorgulama sonucu korktuğumuz ortamla yüzleşip, korkumuzu yenebilirsek bu bize hem
yeni beceriler kazandıracak, hem de kendimize olan güvenimizi arttırarak mücadeleci bir kişilik
geliştirmemize önemli katkılar sağlayacaktır.
• Korku içerdiği tehlike düşüncesi neticesinde, beraberinde korunma, kaçma davranışı getiren
bir duygudur.
• Kişilere korku reaksiyonunu neden verdikleri sorulduğunda çoğu zaman rasyonel bir
açıklama getiremezler, çünkü korku reaksiyonu durumdan değil durum için geliştirilen
fikirlerden kaynaklanmaktadır.
• Kişiler verdikleri duygusal reaksiyonları içinde bulundukları duruma bağlamaları neticesinde
bu duyguyu yenmek için bir çaba sarf etme gereği duymazlar ve sıklıkla da düşünceleriyle
duygularını desteklerler.
• Söz konusu düşünce‐duygu kısır döngüsünün krizle sonuçlanması ve kişinin çaresizlik
yaşaması sık karşılaşılan bir durumdur.
• Çaresizlik yaşayan bir kişi, durumu kendi kontrolünde hissedemez ve bu durumdan
kendi becerileriyle kurtulamayacağını düşünür.
• Kişilerin kullandıkları başetme yollarına bakıldığında, iki temel yol olduğu görülmektedir. Bunlar;
1. Problemi çözmeye odaklı başetme yolları
2. Duygusal rahatlamaya odaklı başetme yollarıdır.
• Problemi çözmeye odaklı başetme tarzı, direk olumsuz duyguyu yaşatan problemi azaltacak
veya tamamen ortadan kaldıracak davranışlara yönelmeyi gerektirirken, duygusal rahatlamaya
odaklı başetme tarzında kişi ya durumu herhangi bir çaba göstermeden kabul etmeye ya da bu duyguyu ortaya çıkaran ortamdan kaçmaya yönelir.
• Korku hissi oldukça rahatsız edici olduğu için, korkuyu hisseden kişiler bu hissi uyandıran
nesne veya durumlardan mümkün olduğu kadar kaçmaya çalışırlar .
• Bu kaçma davranışı kişinin bu ortamı bir kez daha değerlendirme fırsatını, yani geliştirdiği
fikirlerinin gerçekliliğini gözden geçirme fırsatını kişiye tanımaz.
• Korkuya neden olan durumdan mümkün olduğunca uzak kalmaya başladığında insan,
hareket serbestliğini kendi kendine kısıtlar.
• Dolayısıyla, korkular kişinin kendisine verdiği değerin de düşmesine sebep olabilirler
• Kişinin kendisine verdiği değer, günlük olaylar karşısında gösterdiği performansın
değerlendirilmesiyle ortaya çıkar.
• Korkular nedeniyle bazı durumlardan uzak durmak bu değerlendirmenin neticesini
olumsuz yönde etkileyecektir.
• Yani bir anlamda geliştirilen fikirler kişiyi daha dar bir dünyaya hapsederken, kendine verdiği
değerin düşmesini de beraberinde getirecektir.
• Kullandığı herhangi bir başetme yolu neticesinde, eskiden korku uyandıran bir durum karşısında, kontrolü ele alabilen ve bu korkusunu yenebilen kişi, yani bir anlamda korkudan kaçma yerine üzerine giden ve onu yenen kişi kendisine olan güvenin artması, diğer olaylara daha cesaretle yaklaşması ve belki de en önemlisi olaylar karşısında kontrolü elinde hissetmesi gibi birçok kazanç elde edecektir.
• Mücadeleci bir yaklaşımla, problemi çözmeye odaklı başetme yollarını deneyerek, yaşanan
korkuyu kişinin kendisini geliştirebileceği bir fırsat olarak değerlendirmesi ve bu duygudan
kaçmadan onu yenmeye çalışması, zamanla kişide yeterlilik hissini geliştirecek ve becerilerini arttıracaktır.
KORKU KÜLTÜRÜ
• Geleneksel toplumların çoğunda gelenek ve göreneğin hasta boyutu devreye sokularak
ilişki ağı düzenlenmeye çalışılmıştır.
• Gerek öğrenme öğretme sürecinde gerekse yönetimde egemen olan korkudur
• Oysa korku, zamanın kullanımını aşındırır, sorunların çözümünü geciktirir, kurumlaşmayı
zedeler, sonuçlarıyla da başarısızlığı simgeler
• Günümüzde de pek çok insanın her an bir sınavdan geçiyor gibi tetikte ve birbirilerine
karşı aşırı güvensiz olduğu gözlenmektedir.
• Bu nedenle duygusal yaşam da iş yaşamı gibi işlevsel bir nitelik gösterir. İnsanların artan bir
eğilimle evlilik antlaşmaları olmadan evlenme kararı almakta zorlandığı yeni bir yaşam
biçimine yöneliş söz konusudur.
• İnsan olmaktan kaynaklanan doğal davranış örüntülerinin değişen kültüre uyum
göstermekte başarısız olduğu görülmektedir.
• Artık içten bir bakış, bir sevgi belirtisi insanların yakınlık kurması için yeterli değildir;
tersine yakınlık kurmakla ilgili mimikler ya da jestler taciz olarak algılanabilmektedir.
• Belirsizlik kolayca çatışmaya, çatışma da aynı hızla yabancılaşmaya dönüşmektedir
• Günümüz insanını korku yönetir
• Korku kültürü içinde biçimlenen günümüzün küresel yaşam uygulamalarına bakıldığında da
kaygı, endişe, korku gibi duygu durumlarının tümünün insan ilişkilerine damgasını vurduğu
görülür.
• Artık insanların korkularının nesnelerinin büyük çoğunluğu öncesine oranla daha
soyuttur ve çevresel kaynaklıdır.
• Gündelik ilişkilerin kurulduğu sosyal alanların yapısı tüm iletişim ve etkileşim olanaklarını
etkiler.
• Deci ve Ryan’ın geliştirdikleri Öz‐Belirleme Kuramına göre, insanları belirli bir amaca
yönlendiren iki tür motivasyon kaynağı vardır:
1. İçsel motivasyon
2. Dışsal motivasyon
• İçsel motivasyonda, kişi bir aktiviteyi, herhangi bir karşılık beklemeden, içten gelen bir istekle yapar.
• Dışsal motivasyonda ise bir iş yapılırken ondan bir takım sonuçlar beklenir
• Dışsal motivasyonda beklenen karşılık bir ödül olabileceği gibi, bir cezadan kurtulma
beklentisi de olabilir.
• Doğan Cüceloğlu da içsel ve dışsal motivasyon ayırımına benzer olarak, fakat onun daha çok
toplumsal yönüne vurgu yaparak iki kültürden söz eder:
1. Korku kültürü
2. Değerler kültürü
• Korku kültürü, insanlara belirli bir davranışı yaptırmaya yönlendiren korkulacak bir otoritenin
var olduğu kültürlerdir.
• Eğer bu otorite yoksa insanlar davranışlarını değiştirmeye eğilimlidirler
• Değerler kültüründe ise insanlar otorite olsun olmasın her iki durumda da aynı davranışı
gösterirler.
• Yaptıkları tercihin bir yaptırımı olup olmamasından çok onu bir değer olarak kabul
etmeleri daha önemlidir.
• Değerler kültüründe bir işe, içten değer verildiği için öyle yapılmaktadır
• Korku kültüründe ise dışarıdaki baskılar etkili olmaktadır
• Korku kültüründeki insanları, ödül, ceza, sosyal çevre, korku gibi daha çok dışsal faktörler
etkiler.
• İnsanlar bu dışsal faktörler aracılığıyla kontrol edilir .
• Dışsal faktörlerin etkisi ortadan kalktığında,insanlar daha farklı davranma eğilimi taşırlar.
• Değerler kültüründe ise insanları yönlendiren içselleştirilmiş değerler bulunmaktadır
• Önemli olan kişilerin bir şeyin doğru olup olmadığına içten inanması ve ona bir değer
atfetmesidir.
• Korku kültürü‐değerler kültürü ayırımı bir toplumdaki egemen yargıların ortaya konması
açısından önemli bir kapı olabilir.
• Basit anlamda, korku kültürünün egemen olduğu bir toplumda belirlenen kuralların
uygulanabilirliği, yaptırım araçlarının gücü ve uygulanabilirliği ile paralellik gösterir.
• Değerler kültüründe ise insanları belli ilkelere uydurmak için dışsal baskılar kullanmak çok
gerekmeyebilir.
• Bu durumda etik değerler, işbirliği, güven,saygı gibi kavramlar değerler kültüründe;
güvensizlik, saygısızlık, vurdumduymazlık gibi kavramlar da korku kültüründe öne çıkar
• Korku kültürünün egemen olduğu bir örgütte,çalışanlar için herhangi bir ceza ya da ödül
alma söz konusu değilse, örgütsel amaçlara çok katkı yapmayacakları söylenebilir.
• Cüceloğlu’nun varoluş matrisi, insanın iç yüzü ile sosyal yüzüne seslenmenin farklı yollarını 5
öğe üzerinden dile getirir.
1. Umursanmak
2. Kabul edilmek
3. Değerli olmak
4. Yeterli olmak
5. Sevilmeye lâyık olmaktır
• Varoluşun bu 5 boyutunda sürekli beslenen birinin özbenlik imgesi sağlıklı ve güçlü
olabilecektir.
• Bu bağlamda günümüzün kişilerarası iletişimlerinde neden korku duygusunun
merkezde olduğunu yeniden düşünmek gerekir.
• Tüm insanlar bu 5 niteliği de varlıklarının içinde yaşatmak isterler ancak çoğunlukla bu
niteliklerden herhangi birinin sorumluluğunu üzerine almak istemezler.
• Önemsenmek isterler ama bir diğerini önemsemenin getireceği değişimlere sırt
çevirirler.
• Sevilmek ve kabul görmek için yeterli olunduğuna inanılır ancak diğerinin aynı şeye
inanmasına tahammül edilmez.
• Günümüz insanı doğal biçimde güvenmek gereksinimi içindedir ancak güven vermenin
yük olduğuna karar vererek kaçmayı tercih eder.
• Diğer insanlarla kurulan iletişimlerde yaşanılan zorlukların merkezinde, kişinin kendi varlığına
yönelik algısının yer aldığı rahatlıkla söylenebilir.
• Kişi korktuğu sürece zihninde hiçbir zaman sorgulanmayacak karanlık köşeler kalır ve bu
karanlık köşeler en yakın ilişkilerden başlayarak söz konusu kişinin tüm tutum ve amaçlarında;
değer, ilke ve eylemlerinde belirleyici olur.
OZETLE
• Korku kültüründe; Korku kültüründe ilişki ağı “sen‐ben” ilişkisine
dayalıdır. Dostluk, sevgi, özveri gibi kavramlar görülmez.
Ortak tutum belirlemede ortak kararlar yerine kimin ne dediği önemlidir. ( Evde babanın sözü geçer gibi)
Psikolojik, sosyal ilişkilerde hiyerarşik “mevki bilinci” üstündür.
Korku kültüründe çıkar varsa iletişim kurulur.
Vefa duygusunu yok eder.
Kişinin istekleri, duyguları önemli değildir. Önemli olan genellikle başkalarının ne
düşüneceğidir.
Otorite ciddidir ve söylediği önem taşır.
Eleştiri yerine; yermek, açığını yakalamak , karalamak, kötülemek vardır.
Korku kültürünün aksine” biz bilinci” nin yerleşmesi toplumda şunları sağlar.
Evrensel değerler yerleşir, kurallara uyum sağlanır Düşünen bir varlık olarak insan kendini ifade edebilir.
Kişiler kendini geliştirebilir.
Güven duygusu ve dürüstlük ortaya çıkar.
Değerler kültüründe;
Hoşgörü ve saygıya dayalı eleştiri iletişimi kolaylaştırır.
Özeleştiriye bağlı disiplin oluşturulur.
“Onur Eşitliği”ne değer verilir.
Güvene dayalı ilişkiler kurulur.
Başarının yolu ekip dinginliğinden geçer.
Huzur, işbirliği, güven, disiplin vardır.
İnsana ve gerçeğe saygı, hakkaniyet, kişisel bütünlük, sevgi kavramları geçerlidir
Kaynaklar:
Korku Kültürü. İletişim Fakültesi Dergisi.
Gençöz T. (1998). Korku: Sebepleri, Sonuçları ve
Başetme Yolları.