TİBET KASESİNDEKİ TIRTIL
TİBET KASESİNDEKİ TIRTIL VE FARKINDALIK MEDİTASYONU
Sabahın erken saatlerinde, kızım uyanmadan meditasyonumu yapıp bitirmek niyetiyle yoga minderime yerleşiyorum. Ben tam yastığıma kurulmuşken birden odasından çıkageliyor, yanağıma bir öpücük konduruyor ve uzaktaki bir sandalyeye oturup beni seyretmeye başlıyor. Bazen de, o pek de yerinde duramayan kızım yanıma geliyor, lotus duruşunda oturuyor ve sessizce meditasyonu bitirmemi bekliyor. Onun varlığı, meditasyonun etkisini benim için her zaman daha kuvvetlendiriyor. Kızımın ortada olmadığı zamanlarda ise, kedim sırtımdaki şalın püskülleri altında, avuçlarıma sıcacık yumuşak göbeğini yerleştiriyor, gözlerini gözlerime dikip benimle birlikte bu mükemmel dakikaların tadını çıkarıyor guruldayarak…
Meditasyon, büyükler için olduğu kadar, çocuklar ve gençler için de -ve hatta hayvanlar için bile- merak uyandırıcı bir kavram! Aslında, meditasyonun öyle çok da gizemli bir tarafı yok. O, en doğal halimize, özümüze dönebilmemiz ve gerçek benliğimizi, kim olduğumuzu anlamamız için farkındalığa bir davet sadece. Meditasyon, özellikle genç yaşta başlandığında, hayattaki en değerli varlıklarımızdan olan içsel huzura ve zihinsel disipline ulaşmak için, kendimizi tanıyabilmemiz için eşsiz bir araç. Meditasyon, bu yolu, süreci başlatacak ortamı sağlar bize…
Meditasyon, farkındalık halinde oturma sanatıdır. Etrafımızda olup bitenden kopmadan ve her detayı farkederek o anı yaşamak, düşüncelerimizi-duygularımızı bastırmadan, yargılamadan sadece izleyebilmek, düşüncelerin geldikleri gibi gitmelerine izin vermek, kendimizle başbaşa kalmanın, hareketsizliğin, içimizdeki sessizliğin, kendimizi araştırmanın ve tanımanın, bütünlük hissinin ruhumuzun derinliklerine işlemesinin tadını çıkarmak doya doya…
Meditasyon yaparken, etrafımı beş duyumla doyasıya algılamak için taptaze bir ara veririm hayata: Yarı aralık gözlerimle önümdeki Tibet kasesinin* yuvarlak ağzının etrafında durmaksızın dönen tırtılı ya da bir karıncanın antenleriyle ayak parmaklarımı yoklamasını izlerim, açık pencereden gelen yasemin kokularını burnuma çekerim, dışarıdan gelen rüzgarın sesini ve kuzuların boynundaki çan seslerine havlayan köpeğimi dinlerim, hala sabah yudumladığım zencefilli çayın tadını duyumsarım, sabahın ışıltısını ve güneşin sıcaklığını tenimde hisseder, bedenimin her bölümünün farkına vararak otururum.