Kısırdöngünün çarkı feleği...
Her sabah daha gün aymadan, güneş bile mesaiye başlamadan çoğumuz başlıyoruz mesaiye. Tıklım tıklım otobüslerde uyanmış bile sayilmazken çoğumuzun kafa baloncuklarında kızgın ve yorgun şu cümleler uçuşuyor; neden ya bu saatte işe gitmek zorundayım neden ben! Neden hep çalışmak zorundayım. Bir yolunu bulup kurtulmalıyım bu keşmekeşten. Ve daha nicesi... Peki kurtulabiliyor muyuz? hayır çünkü her Pazartesi sabahı tekrar aynı kısırdöngünün içinde buluyoruz kendimizi. İşe gitmezsek vaktimiz olur ama paramız olmaz, işe gidersek paramız olur ama vaktimiz olmaz. Öyle lanet bir çark işte. Kobay farelerden farksız dönüp duruyoruz içinde. Ve buna hayat demek zorunda kalıyoruz. Elbette şükretmeliyiz! Hatta daha beterleri var deyip kendimizi iyi hissetmeliyiz işimiz var diye. Peki, değişmez mi birşeyler be abi. Bizi de bir gün "bugün işe gitmiyorum" diye bir deli yanımız uyandırsa mesela. "Satılık kısırdöngüm var abi geel geel"diye dolaşan bir keyfimizin kahyası mesela. Olmaz mı? Hani istemek yolun yarısı derlerdi güzel amcalar teyzeler, yalan mıydı. Yolun bir yerinden başlasak biz de. Olmaz dimi olmaz elbet. Birileri o çarkı çevirmeli ki kısır döngü de sürmeye devam etsin. Delirme insanlık kalk yerine yat. Yarın yine iş var. Ama olsun sen yine de hayal etmeye devam et. Hayat UMUT etmeye değer elbet😊