SİDDETLİ İNSANIN FELSEFESİ
Her ne kadar “gelişmiş” olduğumuzu iddia ederek atalarımızı vahşi addetsek de,
ilkel kültürlerden farklı bir zihin yapımız olduğu söylenemez. Sanal gerçekliğe yan-
sıttığımız kişiliğimiz gerçek hayatta imkânı olmayan her türlü şiddeti uygulamakta-
dır. En çok satılan oyunların şiddet içerikli olmasının yanında, yalnızca işkence etme
üzerine kurulu oyunlar da mevcuttur . Canlıları farklı şekilde öldürmek telkin edilerek vahşetin ödüllendirildiği görülmektedir . Son beşyılda video oyun pazarında hızla yükselen türlerin korku-aksiyon, zombi ve hayattai kalma oyunları olması da ilginçtir . Yükselişteki oyun türlerinin “ötekileştirme” eseri olması ilgi çekicidir. Hayatta kalma oyunlarında uygarlığın çöküşü,insanların zombi olması, küresel felaket, kıyamet gibi temalar işlenmektedir. İnsanlar birbirini avlayarak hayatta kalmaya çalışmaktadır. İnsanlığın geleceği birbirini öldürmek üzerine kuruludur. Topluma yabancılaşma ve ötekileştirme ödüllendirilmektedir. Şiddetin “gerekli” kılınması da üzerinde durulması gerekennoktadır. Şiddet içermeyen bir gelecek tasarımı bulunmamakta, insanların zombileşeceği hayali kurulmaktadır. Çağdaş tüketim toplumunun alt benliğindeki bu imgeler dışarı çıkmayı bekleyen gerçeklik tasarımlarıdır. Geleceğimiz şiddet içermektedir,çünkü tasarımlarımız şiddet içeriklidir.
Sanal gerçekteki şiddetin mazur görülmesi, zihinlerdeki şiddetin açığa vurulması olabilir. İnsan zihindeki tasarımlar sanal gerçek diye önemsenmiyor. Ancak düşüncelerimizi 0nemsemediğimiz ve onları dış gerçeklik karşısında bastırdığımız için şiddet uygulamasına girişiyor olabiliriz. Sanal gerçek arkasına sakladığımız şiddet isteği, düşüncelerimizi hayata yansıttığımız için bizim sıradaki gerçeğimiz olabilir.Ayrıca düşünmek ile gerçekten görmek beyinde benzer hareketleri tetiklemektedir.
Sanal gerçeklikteki yansımamızın yaşadıkları, beyin tara fından “gerçekleştirilmektedir.”
Deleuze’e göre sanal, güncel olana dönüşme olasılığı içerir. Sanal dünya başladığında, dış dünya bu iç dünyaya kaçak ihlaller yapabilir . Sanal gerçekliğin dış dünyaya etki ettiğini de sıkça görürüz. Ekonomik olarak gelişmiş toplumlarda, özellikle gelişme çağındaki bireylerin, video oyunlarına özenerek şiddet eylemlerine giriştiği görülmektedir. Büyük katliamlar gerçekleştiren katillerin ortak bir özelliği, şiddet içerikli video oyunları oynamalarıdır
Felsefe tarihinde sanal gerçeğe çeşitli defalar işaret edilmiştir. Aristoteles
Poetika’da dramanın önemi hakkında “gerçeğin nasıl olabileceğine;” şairler hakkında
da “mümkün gerçekleri” anlatmalarına işaret etmiştir .Ona göre kurgu var olanı yansıtmakla kalmaz, gerçekliğin farklı türlerini de anlatır. Leibniz mümkün olan dünyalardan en iyisinde yaşadığımızı söylemiştir. Çoklu evren tasavvuru ile günümüzdeki alternatif gerçeklik algısını anımsatmıştır. Farklı evrenler, farklı gerçekler olabileceği öteden beri üşünülmektedir.Felsefede çok çeşitli şiddet sorgulamaları vardır. Şiddet genelde olumsuz bir eylem olarak görülürken, meşru görenler de mevcuttur. Hegel’in töz adını verdiği varlık acısız var olamaz. Savaşlar ve ölümler varlığın yaşamasını ilerletir. Acı özel bir erektir ve evrensel ereklerin yanında mühim sayılamaz. Nietzsche uygar toplumu üstinsanın ortaya çıkmasında bir engel olarak görmüştür. Ona göre üstinsan farklı bir değer yargısına sahip olacak ve mevcut güç anlayışını yıkacaktır. Sorel proletaryanın şiddetini olumlarken şiddet sayesinde sömürüyü sona erdirip kötülüklerden arınmış bir siyaset tasarlar. Hobbes devlet şiddetinin her türlüsünü haklı görürken, doğa durumundaki şiddet mücadelesindense devletin şiddet uygulamasını yeğ tutmuştur. Benjamin ise hukukun oluşmasını sağlayan bir şiddeti olumlamış, toplumun barışçıl ilişkilerini şid-
det edimine bağlamıştır.
Çağdaş düşünürlerden Baudrillard, yarattığımız sanal gerçeklik tarafından sili-
nen bir dünyada yaşadığımızı söyle Şeytana Satılan Ruh Ya Da Kötülüğün Egemenliği adlı eserinde gerçeklik, illüzyon, simülasyon, sanal kavramları üzerinde durur. Gerçeklik yerine, görüntüler üzerine kurulu bir simülasyon yerleştirdiğimizi ifade eder Filozofların sanal gerçekliğe yaptıkları atıflar kendi gerçeğimizi sorgulamamızı ve sanal gerçeğin bize kendimizi yansıtıcı tarafını görmemizi sağlar.